Aziz kardeşlerim, bugün sizlerle İslâm'ın temel direklerinden biri olan "sıdk" yani doğruluk üzerine konuşacağız. Yüce Rabbimiz, Kur'ân-ı Kerîm'de:
"Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve kûnû meas sâdikîn"
*(Tevbe, 9/119 - "Ey iman edenler! Allah'tan sakının ve doğrularla beraber olun.")*
buyurarak, doğruluğun mü'minin en önemli vasfı olduğunu bildiriyor.
1. Doğruluk Nedir?
Doğruluk, sadece "yalan söylememek" değildir. O, kalp, dil ve bedenin tam uyumudur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"El emînü alâ külli şey'in kerîm"
(Dürüst olan her yerde değerlidir) buyurmuştur.
2. Hayatımızda Doğruluğun Yeri
a) Niyette İhlas - Kalbin Doğruluğu
Hadis-i Şerif:
"İnnemel a'mâlü bin niyyât"
Ameller niyetlere göredir. *(Buhârî, Bed'ül-Vahy, 1)
Kıssa:
Hz. Ömer (r.a.) bir gün Mescid-i Nebevî'de yaşlı bir adamın sabah namazından sonra uzun uzun nafile kıldığını gördü. Yanına yaklaşıp:
-"Ey Allah'ın kulu, bu kadar çok namaz kılmanın sebebi nedir?" diye sordu.
Adam:
-"Vallahi ya Ömer! İnsanlar beni görüp 'Ne kadar âbid bir adam' desinler diye kılıyorum" dedi.
Hz. Ömer (r.a.) elindeki değneği yere vurarak:
-"Vay haline! Sen kıldığın her namazla kendine ateşten bir katman örüyorsun!" dedi.
Bu olay bize gösteriyor ki, ibadetlerimizde bile niyetimizin sadece Allah rızası için olması gerekiyor.
b) Sözde Doğruluk - Dilin Sıdkı
"Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve kûlû kavlen sedîdâ"
*(Ahzâb, 33/70 - "Ey iman edenler! Allah'tan sakının ve doğru söz söyleyin.")*
Kıssa: Peygamberimiz (s.a.v.) çocukluğundan beri "Muhammedü'l-Emîn" (Güvenilir Muhammed) diye anılırdı. Bir gün Kâbe'nin tamiratı sırasında Hacerü'l-Esved taşını yerine koyma şerefi için kabileler neredeyse savaşacak hale geldi.
-"Yarın sabah Kâbe'ye ilk giren kimse hakem olsun" dediler.
Ertesi gün ilk gelen Hz. Muhammed (s.a.v.) olunca herkes:
-"Bu el-Emîn'dir, O'na razıyız!" diye bağırdılar.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir örtü getirtti, taşı ortasına koyup her kabile reisinden bir köşesini tutturarak hep birlikte kaldırttı. Bu hikmetli çözüm, O'nun hayat boyu süren doğruluğunun meyvesiydi.
c) Ticarette Doğruluk
"Et tâciru's sâdıku'l emînü mea'n nebiyyîne ve's sıddîkîne ve'ş şühedâi yevmel kıyâme"
(Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet günü peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir.) (Tirmizî, Büyû, 4)
3. Doğruluğun Mükâfatı
Ayet-i Kerîme:
"Kâlellâhu hâzâ yevmü yenfeu's sâdıkîne sıdkuhum"
*(Mâide, 5/119 - "Allah buyuracak: Bugün doğrulara doğrulukları fayda verecektir.")*
Kıssa: Putperest bir kralın zulmünden kaçan yedi genç, bir mağaraya sığındı. Tam 309 yıl uyuduktan sonra uyandıklarında, aralarında şöyle konuştular:
-"İçinizden biri şehre gidip yiyecek getirsin, ama sakın kimseye bizi ele vermesin!"
Yemek getirmeye giden genç (Yemliha), şehrin tamamen değiştiğini görünce şaşırdı. Bakkala verdiği paranın üzerindeki kralın resmi yüzünden neredeyse yakalanacaktı.
-"Bu paralar antika, nereden buldun?" diye soranlara:
-"Ben sadece yiyecek almak istiyorum" diyerek doğruyu söyledi.
Sonunda durum anlaşıldı ve bu gençlerin doğruluğu, kendilerinden sonra gelen nesillere ibret oldu.*
"Yalan Söylemenin Caiz Olduğu Üç Durum"
1. Harpte düşmanı aldatmak,
2. İki Müslüman arasını düzeltmek,
3. Birinin canını, malını veya namusunu kurtarmak için."
Muhterem mü'minler!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"Aleyke bis sıdki, fe inne's sıdka yehdî ilel birr"
"Sana doğruluğu tavsiye ederim, çünkü doğruluk iyiliğe götürür."
Kur'an-ı Kerim'de doğruluğun iman ile birlikte zikredildiğini ve birçok ayette doğruluğa vurgu yapıldığını görüyoruz.
Hûd Suresi 112. Ayet:
"Festakim kemaaaâ umirte vemen tâbe me'ake velâ tetġav(c) innehu bimâ ta'melûne basîr"
"Öyleyse sen de emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür."
Rabbimiz "emrolunduğun gibi dosdoğru ol" buyurarak doğruluğun ne kadar önemli olduğuna dikkatlerimizi çekmektedir. İslam dininin özünü oluşturan doğruluk; insanın içi ile dışının, özü ile sözünün bir olması, söyledikleriyle yaptıklarının (söz ile fiilinin) birbirine uyması demektir.
Hayatı boyunca doğruluktan ayrılmayan, düşmanlarının bile emin, güvenilir dediği yüce Peygamberimiz, bu ayet nedeniyle dosdoğru olamazsam düşüncesiyle ihtiyarladığını, saçlarının ağardığını belirtmiştir.
Şu halde bizim ne kadar daha fazla dikkatli olmamız gerektiğini bir düşünelim. Düşünelim de kendimize çeki düzen verelim. Acaba biz bu emir karşısında gereken titizliği gösterebiliyor muyuz?
Çevremizdeki insanlara, komşularımıza, arkadaşlarımıza bizim hakkımızda bu insan nasıldır? Doğru, dürüst ve güvenilir birisi midir? diye sorsalar acaba, bizim hakkımızda ne derlerdi?
Her işimizde doğru olmalıyız ki toplum da bizim hakkımızda güzellikle şahadette bulunsun. Biz doğru olmalıyız ama bununla beraber yakınlarımıza ve çevremizdeki insanlara örnek olarak onların da doğru birer insan olmasını sağlamalıyız.
Bu konuya ışık tutan bir rivayet şöyledir:
Abdullah oğlu Süfyan (r.a.) şöyle demiştir: Peygamberimize (s.a.v); "Ey Allah'ın Resûlü, İslamiyet hakkında bana öyle bir öğüt ver ki, sizden sonra artık kimseden bir şey sormaya ihtiyacım kalmasın," dedim. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v);
"Kul âmentu billâhi festakim"
*(Fussilet Suresi, 6. Ayet - "De ki: Ben Allah'a inandım, sonra da dosdoğru ol!")*
Bu kısa ama güçlü ayet, müminlere iki temel emir veriyor:
Allah'a samimiyetle iman etmek, İmandan sonra dosdoğru bir hayat sürmek
1. "Kul âmentu billâh" (De ki: Ben Allah'a inandım)
Gerçek iman, sadece "Allah var" demek değildir.
Kalple tasdik, dille ikrar ve amelle ispat gerektirir.
2. "Festakim" (Sonra dosdoğru ol!) İmanın meyvesi istikamettir.
"Daima doğruluğu araştırın. Tehlikeyi doğrulukta görseniz de doğruluktan ayrılmayınız. Zira kurtuluş ancak ondadır.
Kıssa: Adamın biri elinde bıçak birini kovalıyor.
Şöyle bir düşünelim; acaba çevremizde kaç kişi konuştuğumuzda, ticari ilişkilerimizde ve söz verdiğimizde sözümüzü tutacağımız konusunda bize tam olarak güvenmektedir.
Eğer bu gün kimse kimseye güvenmiyor diyorsak işte bunun sebebi Rabbimizin "dosdoğru ol" emrini hakkıyla yerine getirmeyişimizdendir.
Milli şairimiz M. Akif Ersoy şu beyitlerinde doğru sözlü olmamız
gerektiğini ne güzel vurgulamıştır:
Hayır! Hayâl ile yoktur benim alış verişim.
İnan ki her ne demişsem görüp te söylemişim
Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek
Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!"
Ne mutlu, doğruluktan ayrılmayanlara... Allah doğrularla beraberdir.
Peygamberimiz (s.a.v.) gibi Festakim kemaaaâ umirte "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" *(Hud, 11/112)* ayetini hayatımıza rehber edinelim.
Dua: "Ya Rabbi! Bizi doğru sözlü, dürüst ve ihlaslı kullarından eyle. Yalandan, riyadan ve her türlü kötü ahlaktan muhafaza eyle. Bizi sırat-ı müstakim üzere sabit kıl. Amin."