Haberler:

"Başla, inan, başar!" 🚀

Ana Menü

Son İletiler

#1
Dini Yazılar 🤲 / Hakkını Arayan Kadın: Hikmet D...
Son İleti Gönderen uyanangenclik - Mayıs 28, 2025, 03:03 ÖS
Rivayete göre, Hz. Süleyman henüz küçük bir çocukken, hikmet dolu davranışlarıyla çevresindekileri hayrete düşürmeye başlamıştı. Bir gün yaşlı bir kadın, yetim çocuklarına ekmek yapmak için çalışarak kazandığı bir çuval unu sırtlayıp evine dönerken aniden çıkan bir rüzgar bu unu alıp götürdü. Kadıncağız büyük bir çaresizlik içinde ağlamaya başladı. Tam o sırada genç Süleyman ona yaklaştı ve derdini sordu. Kadın, durumunu anlattı. Süleyman ona, babası Hz. Davut'un huzuruna çıkmasını ve rüzgarı dava etmesini söyledi. Kadın önce şaşırdı ama çocuğun ısrarı üzerine saraya gidip durumu anlattı.

Hz. Davut bu isteği garip karşıladı ve kadına sadaka olarak bir çuval un verilmesini emretti. Kadın sevinerek saraydan ayrıldı. Ancak Hz. Süleyman onu tekrar durdurdu ve "Bu sadakadır, hakkın değil," diyerek tekrar babasının huzuruna çıkmasını istedi. Kadın ikinci kez gitti, yine un verildi. Üçüncü kez içeri girdiğinde, Hz. Davut bu duruma öfkelendi ve sebebini sordu. Kadın da her seferinde Süleyman'ın yönlendirdiğini itiraf etti.

Bu sözler üzerine Hz. Davut, Süleyman'a dönerek onun bu davranışını sorguladı. Fakat küçük Süleyman, "Eğer rüzgar dava edilemeyecekse neden peygamber oldun, neden hüküm koltuğunda oturuyorsun?" diyerek beklenmedik bir cevap verdi. Bu sözler Hz. Davut'u derinden etkiledi. O, meselenin ardındaki ilahi hikmeti anlamak için dua etti ve Allah, Cebrail aracılığıyla ona sabah bir geminin geleceğini, içindekilerin meseleyi aydınlatacağını bildirdi.

Ertesi sabah limana yanaşan bir gemiden çıkan tüccarlar, Hz. Davut'un huzuruna getirildi. Tüccarlar, Antakya'dan Mısır'a mal götürürken şiddetli bir fırtınaya yakalandıklarını, gemilerinin kayalıklara çarpıp delindiğini, boğulmak üzereyken dua edip mallarının onda birini sadaka vermeyi adadıklarını anlattılar. O anda bir çuval unun rüzgarla gemiye gelip deliği kapattığını ve bu şekilde kurtulduklarını söylediler. Verdikleri sadaka sözüne binaen de üç tabak altın getirmişlerdi.

Bu sözleri duyan Hz. Davut, kadını çağırttı ve bu altınları onun hakkı olarak teslim etti. Kadın büyük bir sevinçle altınları alıp dışarı çıktığında Hz. Süleyman onu karşıladı ve şöyle dedi:

"Gördün mü ana? Eğer sen ilk seferde verilen sadakaya razı olsaydın, sadece iki çuval unla yetinecektin. Ama sen hakkını aradın ve Allah adaleti tecelli ettirdi. Hakkını arayan, ona kavuşur."

Kıssadan Hisse:
Bu kıssa, hak aramanın ne kadar önemli olduğunu, zahiren küçük gibi görünen olayların bile ilahi bir düzende büyük sonuçlar doğurabileceğini öğütler. Bir çocuğun gösterdiği kararlılık ve adalet anlayışı, bir toplumun vicdan terazisini harekete geçirmiştir.

İslam'da hak, sadaka ile karıştırılmamalıdır. Sadaka, başkasının lütfudur; ama hak, kişinin adaletle sahip olması gerekendir. Hak yerini bulmazsa zulüm oluşur; fakat hak arandığında, en beklenmedik yerden ilahi yardım yetişir.

Unutulmamalıdır ki, rüzgar bile bir ilahi iradenin emriyle hareket eder. Haksızlığa karşı susmak, adaletsizliğin yerleşmesine sebep olur. Her Müslümanın görevi, hakkını meşru yollarla aramak ve adaletten şaşmamaktır.
#2
Dini Yazılar 🤲 / Güzel İnsanlar: Süleyman Hilmi...
Son İleti Gönderen uyanangenclik - Mayıs 26, 2025, 03:24 ÖÖ
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri'nin resmî sitesinde ve YouTube'da talebeleri tarafından hazırlanan tanıtım videosunda anlatıldığına göre, o, evlad-ı resulden bir insandır. Nakşibendi tarikatının pirlerinden olup medrese tahsili almış, hem haliyle hem ilmiyle hem de kavliyle örnek bir şahsiyettir. Gerçekten imrenilecek bir hayat sürmüştür.

İstanbul'da okumuş, mezun olmuş, sonrasında Birinci Dünya Savaşı, Cumhuriyet'in ilanı, Atatürk ilke ve inkılapları derken harf devrimi gelmiş. Süleyman Efendi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'yla medreselerin kapanması gibi meseleleri görünce şöyle demiş: "Bu devirde kitap yazmak değil, canlı kitap yetiştirmek lazım."

İstanbul'daki 500'den fazla dersiam işsiz kalınca toplanıp ne yapacaklarını düşünürken, Süleyman Efendi, "Efendiler, hepimiz birkaç talebe okutarak başlayalım. Allah'ın izniyle bugünler gelir geçer. Allah her 100 senede bir müceddit gönderir. Biz şimdilik üzerimize düşeni yapalım." diyor.

Ancak kanunlar buna izin vermiyor. Süleyman Efendi, hukukçu kimliğiyle, "Kanun, üç kişi olduğunda cemiyet sayılıyor. Biz birer ikişer talebe okutarak başlayalım." diyerek yola çıkıyor. Çatalca'da bir çiftlik kiralayıp tarımla uğraşırken, bir yandan da hamalların arasından zeki ve kabiliyetli çocukları seçip, "Gel, çiftliğimde çalış, ben sana yevmiyeni vereyim, sen de dersini oku." diyerek talebe yetiştirmeye başlıyor.

Zamanla bu yöntem de deşifre olunca, taksiye binip takside, trende bilet alıp yol boyunca ders okutarak eğitim faaliyetlerini sürdürüyor. Talebelerini köylere vaaz vermeye gönderdiğinde, köylüler, "Hocam, senin sayende cenazelerimiz kokmaktan kurtuldu." diye şükrediyor.

Süleyman Efendi'nin talebelerine olan şefkati babalığı aşıyor. Bir gün pazardan eli boş dönünce hanımına, "Talebeler bir şey yiyemeyecekse, biz de yemeyiz." diyor. Bu kadar samimi, bu kadar ihlaslı bir hayat...

Derin Devletle İmtihan
Süleyman Hilmi Tunahan gibi bir insan, tabutluklarda kalmış, sahte mehdi davalarında yargılanmış, sürekli takip altında tutulmuş. Yurt dışına açılan cemaat, bir ülkede büyükelçilik ve konsolosluk görevlileriyle bir araya geliyor. Yemek yeniyor, her şey normal görünüyor. Ancak birkaç gün sonra, cemaatin eğitim müdürlüğüne bir ihbar geliyor: "Okulunuz El Kaide ile çalışıyor."

İhbarı yapan kişi vicdan azabı çekiyor, titreyerek gelip bir şeyler söylemek istiyor ama diyemiyor. 15 Temmuz sonrasında aynı kişiler, kendilerine kucak açan hizmet mensuplarını "terörist" diye listeliyor ve teslim ediyor.

2009'da Ahmet Arif Denizolgun'u ziyaret ettiğimizde, odasında klasörlerle 25 yıllık planlar yaptığını söylüyordu. Ancak konuşurken çok sıkıntılıydı, derin nefesler alıyordu. Sonradan anladık ki, o da sıkıştırılmıştı.

Sosyal Hayattaki Karşılığı
"Süleymancılar" tabirini kabul etmezler, kendilerini Süleyman Efendi'nin talebeleri olarak görürler. Bugün yaklaşık 2 milyon talebe yetiştiren bir hareket haline gelmişler. Sadece Kur'an öğretmekle kalmıyor, Arapça, tefsir, fıkıh dersleri veriyor, üniversiteye kadar eğitimlerini destekliyorlar.

Fakir ailelerin çocuklarını alıp, onları hem dini hem dünyevi ilimlerle donatıyorlar. Afrika'da bile suçun, uyuşturucunun kol gezdiği yerlerde bu çocukları kurtarıp eğitim veriyorlar.

Son Söz
Süleyman Hilmi Tunahan engel tanımayan bir rehberdi. Şimdi onun yolunda yürüyenler, derin devletin baskılarıyla karşılaşıyor. Peki, Süleyman Efendi şu an karşımızda olsa ve deseydi ki: "Sizin talebeniz, sizin gibi hizmet edenleri 'terörist' diye ihbar etti." O talebe, Süleyman Efendi'nin yüzüne nasıl bakardı?

Allah, bu hizmeti kıyamete kadar devam ettirsin. Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri'nin mekânı cennet olsun.
#3
Dini Yazılar 🤲 / Kurban ibadetinin ehemmiyeti
Son İleti Gönderen uyanangenclik - Mayıs 22, 2025, 06:31 ÖS
Ve kalellahü teala fi kitabihil kerim.
Velikulli ummetin ce'alnâ menseken liyeżkurû-sma(A)llâhi 'alâ mâ razekahum min behîmeti-l-en'âm
KALE RESULULLAH (Sallallahu aleyhi ve sellem)
Men kêne lehu seatun velehum yudahhi felâ yekrubenne musallene.

Muhterem Müminler
Bu haftaki hutbemiz Kurban ibadetinin ehemmiyeti hakkındadır.
Rabbimiz Allahü teala hazretleri, ihsan buyurduğu nimetlere karşılık biz kullarına zekât ve sadaka-i fıtır gibi bazı mali mükellefiyetler yüklemiştir. Kurban kesmek de bu vazifelerden biridir. Aslî ihtiyaçları ve borçları dışında geriye kalan mal varlığı nisap miktarına ulaşan hür,mukim Müslümana senede bir defa kurban kesmeyi vacip kılmıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur: "Kim imkân bulur da kurban kesmezse bizim namazgahımıza yaklaşmasın." Bu hadis-i şerif'in imam-ı azam Ebu Hanife Rahmetüllahi aleyh'e göre delil olması; gafletten uyandıran, kalpleri titreten "bizim namazgahımıza yaklaşmasın" gibi ikazlar ancak vacip bir ibadetin terki hususunda yapılır. Kurban vacip olmasaydı terk eden kimse için Rasülüllah (s.a.v) efendimiz böyle bir ifade kullanmazdı.
İbadetlerde yükümlülük ve bu yükümlülüğün bir neticesi olan ceza ve mükâfat
ferdidir. Yüce dinimiz İslâm'a göre aile fertleri arasında mal hakkında ferdi mülkiyet esası vardır. Yani ailenin her bir ferdinin kendisine ait malı olabilir. Bu itibarla aile fertlerinden karı, koca ve yetişkin çocuklardan kimin nisap miktarı malı varsa onun kurban kesmesi vaciptir. Aile adına tek bir kurbanın kesilmesi yeterli değildir. Ailede sadece bir ferdin nisap miktarı malı olup da diğerlerinin nisap miktarı malı yoksa sadece nisaba malik olan ferdin kurban kesmesi vaciptir. Diğerlerinin kesmesi nafiledir. Kendisine kurban kesmek vacip olan bir kimsenin, büluğ çağına girmemiş küçük çocukları adına kurban kesmesi mendubdur.

Kendisine kurban kesmek vacip olmadığı halde kurban kesenlerin ecri; belki vacip olup da kesenlerden daha fazla olacaktır. Allah dostları da kurban ibadetindeki sevap ve faziletlerden mahrum olmamak adına zengin-fakir bütün Müslümanlara kurban kesmelerini tavsiye etmişlerdir. Hz. üstazımız (k.s.) "Bir kişiye kurban vacip olmasa bile bir sene içerisinde taksitle kurban borcunu ödeyebilecek kişinin kurban kesmesini" tavsiye buyurmuştur. Ve "O böyle yapınca umulur ki Cenab-ı Hakk ona bir daha ki sefere kurban kesecek imkânı verir" buyurmuştur. Hal böyle iken taksitle birçok eşyaları alabildiği halde kurban kesmemek için taksitlerini ve borçlarını bahane etmek yerine kurban kesmenin çarelerini aramak kişiye çok büyük sevap ve faziletler kazandırır.

Muhterem Müminler
Diğer ibadetlerde olduğu gibi Bu ibadette de en mühim husus şudur: Kurbanlar
sadece Hz. Allah'ın rızasını tahsil ve O'na yaklaşmak için, ibadet niyetiyle kesilir. Bu hususla alakalı olarak Kevser Suresinde mealen şöyle buyruluyor: "Muhakkak biz sana Kevser'i verdik. Öyleyse Rabb'in için namaz kıl ve kurban kes."1
Bu ayet-i kerimeler şöyle tefsir olunuyor: "O halde sen, o müşriklerin, inkârcıların, riyakârların hilafına olarak, seni yetiştiren, sana o Kevser'i veren ve her işine sahip olup seni daha çok yüceltecek olan kerim Rabbinin rızası için, ona ihlaslı olarak kullukla meşgul ol, onun için ihlâs ile namaz kıl. Ve kurban kes de muhtaçlara yedir, fiilî olarak tahdis-i nimet ile Rabbinin kerem ve lütfunu duyur, bayram yap.
Bu dinî vecibeyi yerine getirmek, Allâhü Teâlâ'nın, kullarına ziyafetidir. Kurban kesmek, Allâhü Teâlâ yolunda bir fedakârlıktır ve O'nun verdiği nimetlere bir şükürdür. Ayrıca sevap kazanmaya ve Allah'a yakınlığa vesiledir, belalara karşı da bir kalkandır. Hakk'ın muhabbetini mal sevgisine tercih etmektir.

Kurban kesmekte; kalbini imana, malını ikrama, evlâdını kurbana teslim eden
İbrahim Aleyhisselam'ın ve Hz. Allah'ın emrine boynunu teslim eden İsmail
Aleyhisselam'ın ve bu fedakârlığa karşı bir koçu fidye olarak getiren Hazret-i Cebrail'in ilahi emre bağlılık sırları gizlenmiş bulunmaktadır. Kurban kesen kimse bu sırlardan hisse alır.
Mü'min bir kul, bu emri yerine getirirken haliyle şu sözleri ifade etmektedir: Ya Rabbi, bana sağlık verdin ve emir buyurdun namaz, oruç gibi bedenî vazifelerimi yapmaya çalışıyorum. Bahşettiğin servet karşılığında kurban kesmeyi emrettin, emrine itaat gösteriyorum. Halil'in Hazret-i İbrahim'e müyesser kıldığın teslimiyeti, peygamber zade peygamber Hazret-i' İsmail'deki fedakârlığı bana müyesser kıl.
Hazret-i Cebrail'in getirdiği koçla, Hazret-i İsmail'in boynunu bıçaktan kurtardığın gibi keseceğim bu kurbana karşılık benliğimi de cehennemden halas eyle.

Allahü Teâlâ Hutbemizin evvelinde okuduğum ayet-i celile mealen şöyle buyurur ki; "Her ümmet için, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık." (Hac, 34)
Kurban Hz. Âdem (a.s) dan bu yana devam eden, bizi Allah'a yakınlaştıran
ibadetlerden biridir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) de hicri ikinci yıldan itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kesmiştir.2
Aziz Müminler
Hulasa bu büyük ibadetin hikmetlerini kelimelere sığdırmak mümkün değildir.
Hutbemizi Hz. Üstazımız (k.s.) Hz.'nin kurbanla alakalı sözlerini naklederek bitirelim:
"Kurbanın maddi ve manevi olmak üzere yedi mühim faidesi vardır. Kurban gadab-ı ilâhiyi söndürür. Rızay-ı İlahîyi celbeder. Çok kurban kesilen bir memlekette harp olmaz. Eğer bir insan vakt-i hali müsait olup da kurban kesmezse muhakkak ki o adamın ya kendisinden veya çoluk çocuğundan yahut da malından, ticaretinden, servetinden ve varlığından mutlaka bir kan çıkacaktır. Kurbanda çoluk-çocuk ve fakirfukara için umumi bir maslahat ve mutlak bir menfaat vardır. Kurban Bayramı'nda aff-ı umumi tecelli eder."
#4
Dini Yazılar 🤲 / Doğruluk üzerine vaaz
Son İleti Gönderen uyanangenclik - Mayıs 22, 2025, 03:38 ÖS
Aziz kardeşlerim, bugün sizlerle İslâm'ın temel direklerinden biri olan "sıdk" yani doğruluk üzerine konuşacağız. Yüce Rabbimiz, Kur'ân-ı Kerîm'de:

"Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve kûnû meas sâdikîn"
*(Tevbe, 9/119 - "Ey iman edenler! Allah'tan sakının ve doğrularla beraber olun.")*

buyurarak, doğruluğun mü'minin en önemli vasfı olduğunu bildiriyor.

1. Doğruluk Nedir?
Doğruluk, sadece "yalan söylememek" değildir. O, kalp, dil ve bedenin tam uyumudur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"El emînü alâ külli şey'in kerîm"
(Dürüst olan her yerde değerlidir) buyurmuştur.

2. Hayatımızda Doğruluğun Yeri
a) Niyette İhlas - Kalbin Doğruluğu
Hadis-i Şerif:
"İnnemel a'mâlü bin niyyât"
Ameller niyetlere göredir. *(Buhârî, Bed'ül-Vahy, 1)

Kıssa:
Hz. Ömer (r.a.) bir gün Mescid-i Nebevî'de yaşlı bir adamın sabah namazından sonra uzun uzun nafile kıldığını gördü. Yanına yaklaşıp:
-"Ey Allah'ın kulu, bu kadar çok namaz kılmanın sebebi nedir?" diye sordu.
Adam:
-"Vallahi ya Ömer! İnsanlar beni görüp 'Ne kadar âbid bir adam' desinler diye kılıyorum" dedi.
Hz. Ömer (r.a.) elindeki değneği yere vurarak:
-"Vay haline! Sen kıldığın her namazla kendine ateşten bir katman örüyorsun!" dedi.
Bu olay bize gösteriyor ki, ibadetlerimizde bile niyetimizin sadece Allah rızası için olması gerekiyor.

b) Sözde Doğruluk - Dilin Sıdkı
"Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve kûlû kavlen sedîdâ"
*(Ahzâb, 33/70 - "Ey iman edenler! Allah'tan sakının ve doğru söz söyleyin.")*

Kıssa: Peygamberimiz (s.a.v.) çocukluğundan beri "Muhammedü'l-Emîn" (Güvenilir Muhammed) diye anılırdı. Bir gün Kâbe'nin tamiratı sırasında Hacerü'l-Esved taşını yerine koyma şerefi için kabileler neredeyse savaşacak hale geldi.
-"Yarın sabah Kâbe'ye ilk giren kimse hakem olsun" dediler.
Ertesi gün ilk gelen Hz. Muhammed (s.a.v.) olunca herkes:
-"Bu el-Emîn'dir, O'na razıyız!" diye bağırdılar.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir örtü getirtti, taşı ortasına koyup her kabile reisinden bir köşesini tutturarak hep birlikte kaldırttı. Bu hikmetli çözüm, O'nun hayat boyu süren doğruluğunun meyvesiydi.

c) Ticarette Doğruluk
"Et tâciru's sâdıku'l emînü mea'n nebiyyîne ve's sıddîkîne ve'ş şühedâi yevmel kıyâme"
(Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet günü peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir.) (Tirmizî, Büyû, 4)

3. Doğruluğun Mükâfatı
Ayet-i Kerîme:
"Kâlellâhu hâzâ yevmü yenfeu's sâdıkîne sıdkuhum"
*(Mâide, 5/119 - "Allah buyuracak: Bugün doğrulara doğrulukları fayda verecektir.")*

Kıssa: Putperest bir kralın zulmünden kaçan yedi genç, bir mağaraya sığındı. Tam 309 yıl uyuduktan sonra uyandıklarında, aralarında şöyle konuştular:
-"İçinizden biri şehre gidip yiyecek getirsin, ama sakın kimseye bizi ele vermesin!"
Yemek getirmeye giden genç (Yemliha), şehrin tamamen değiştiğini görünce şaşırdı. Bakkala verdiği paranın üzerindeki kralın resmi yüzünden neredeyse yakalanacaktı.
-"Bu paralar antika, nereden buldun?" diye soranlara:
-"Ben sadece yiyecek almak istiyorum" diyerek doğruyu söyledi.
Sonunda durum anlaşıldı ve bu gençlerin doğruluğu, kendilerinden sonra gelen nesillere ibret oldu.*

"Yalan Söylemenin Caiz Olduğu Üç Durum"
1. Harpte düşmanı aldatmak,
2. İki Müslüman arasını düzeltmek,
3. Birinin canını, malını veya namusunu kurtarmak için."

Muhterem mü'minler!

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"Aleyke bis sıdki, fe inne's sıdka yehdî ilel birr"
"Sana doğruluğu tavsiye ederim, çünkü doğruluk iyiliğe götürür."

Kur'an-ı Kerim'de doğruluğun iman ile birlikte zikredildiğini ve birçok ayette doğruluğa vurgu yapıldığını görüyoruz.
Hûd Suresi 112. Ayet:
"Festakim kemaaaâ umirte vemen tâbe me'ake velâ tetġav(c) innehu bimâ ta'melûne basîr"
"Öyleyse sen de emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür."

Rabbimiz "emrolunduğun gibi dosdoğru ol" buyurarak doğruluğun ne kadar önemli olduğuna dikkatlerimizi çekmektedir. İslam dininin özünü oluşturan doğruluk; insanın içi ile dışının, özü ile sözünün bir olması, söyledikleriyle yaptıklarının (söz ile fiilinin) birbirine uyması demektir.

Hayatı boyunca doğruluktan ayrılmayan, düşmanlarının bile emin, güvenilir dediği yüce Peygamberimiz, bu ayet nedeniyle dosdoğru olamazsam düşüncesiyle ihtiyarladığını, saçlarının ağardığını belirtmiştir.

Şu halde bizim ne kadar daha fazla dikkatli olmamız gerektiğini bir düşünelim. Düşünelim de kendimize çeki düzen verelim. Acaba biz bu emir karşısında gereken titizliği gösterebiliyor muyuz?

Çevremizdeki insanlara, komşularımıza, arkadaşlarımıza bizim hakkımızda bu insan nasıldır? Doğru, dürüst ve güvenilir birisi midir? diye sorsalar acaba, bizim hakkımızda ne derlerdi?

Her işimizde doğru olmalıyız ki toplum da bizim hakkımızda güzellikle şahadette bulunsun. Biz doğru olmalıyız ama bununla beraber yakınlarımıza ve çevremizdeki insanlara örnek olarak onların da doğru birer insan olmasını sağlamalıyız.

Bu konuya ışık tutan bir rivayet şöyledir:
Abdullah oğlu Süfyan (r.a.) şöyle demiştir: Peygamberimize (s.a.v); "Ey Allah'ın Resûlü, İslamiyet hakkında bana öyle bir öğüt ver ki, sizden sonra artık kimseden bir şey sormaya ihtiyacım kalmasın," dedim. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v);
"Kul âmentu billâhi festakim"
*(Fussilet Suresi, 6. Ayet - "De ki: Ben Allah'a inandım, sonra da dosdoğru ol!")*
Bu kısa ama güçlü ayet, müminlere iki temel emir veriyor:
Allah'a samimiyetle iman etmek, İmandan sonra dosdoğru bir hayat sürmek
1. "Kul âmentu billâh" (De ki: Ben Allah'a inandım)
Gerçek iman, sadece "Allah var" demek değildir.
Kalple tasdik, dille ikrar ve amelle ispat gerektirir.
2. "Festakim" (Sonra dosdoğru ol!) İmanın meyvesi istikamettir.
"Daima doğruluğu araştırın. Tehlikeyi doğrulukta görseniz de doğruluktan ayrılmayınız. Zira kurtuluş ancak ondadır.

Kıssa: Adamın biri elinde bıçak birini kovalıyor.
Şöyle bir düşünelim; acaba çevremizde kaç kişi konuştuğumuzda, ticari ilişkilerimizde ve söz verdiğimizde sözümüzü tutacağımız konusunda bize tam olarak güvenmektedir.

Eğer bu gün kimse kimseye güvenmiyor diyorsak işte bunun sebebi Rabbimizin "dosdoğru ol" emrini hakkıyla yerine getirmeyişimizdendir.
Milli şairimiz M. Akif Ersoy şu beyitlerinde doğru sözlü olmamız
gerektiğini ne güzel vurgulamıştır:

Hayır! Hayâl ile yoktur benim alış verişim.
İnan ki her ne demişsem görüp te söylemişim
Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek
Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!"

Ne mutlu, doğruluktan ayrılmayanlara... Allah doğrularla beraberdir.
Peygamberimiz (s.a.v.) gibi Festakim kemaaaâ umirte "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" *(Hud, 11/112)* ayetini hayatımıza rehber edinelim.
Dua: "Ya Rabbi! Bizi doğru sözlü, dürüst ve ihlaslı kullarından eyle. Yalandan, riyadan ve her türlü kötü ahlaktan muhafaza eyle. Bizi sırat-ı müstakim üzere sabit kıl. Amin."
#5
Sağlık ve Yaşam Tarzı 💉 / Demir Eksikliği Anemisine Özel...
Son İleti Gönderen uyanangenclik - Mayıs 09, 2025, 05:59 ÖS
🌅 Kahvaltı (08:00 – 09:00)
1 adet haşlanmış yumurta + 1 dilim tam buğday ekmeği
1 yemek kaşığı keçiboynuzu pekmezi (demir kaynağı)
5 adet zeytin + 1 dilim az tuzlu beyaz peynir
1/2 avokado (iyi yağ kaynağı, HDL destekler)
1 küçük portakal (C vitamini → demir emilimini artırır)
Şekersiz bitki çayı veya ıhlamur
⛔️ Siyah çay/kahve kahvaltıyla birlikte içilmemeli (demir emilimini azaltır)

☕ Ara Öğün (11:00)
10 adet çiğ badem
1 adet mandalina veya çilek (C vitamini desteği)

🍽� Öğle Yemeği (13:00 – 14:00)
1 porsiyon zeytinyağlı ıspanak veya semizotu yemeği (demir + folik asit kaynağı)
Yanında: 4-5 yemek kaşığı bulgur pilavı (tam tahıllı karbonhidrat)
1 küçük kase yoğurt (probiyotik destek)
Roka, limonlu yeşillik salatası (demir emilimine katkı)
1 dilim tam buğday ekmeği

☕ İkindi Ara Öğünü (16:30 – 17:00)
1 dilim tam buğday ekmeğine fıstık ezmesi (şekersiz, 1 tatlı kaşığı)
1 kivi veya 1/2 greyfurt (yüksek C vitamini)

🍲 Akşam Yemeği (19:00 – 20:00)
1 porsiyon ızgara veya haşlanmış kırmızı et / tavuk ciğeri (demir yönünden zengin)
Zeytinyağlı brokoli veya karnabahar
Bol limonlu salata
1 dilim tam buğday ekmeği
1 küçük kase ev yapımı yoğurt

🌙 Gece Atıştırmalığı (21:00 – 22:00) (isteğe bağlı)
1 bardak ılık süt (laktoz problemi yoksa)
1 tatlı kaşığı tahin + pekmez karışımı (demir + sağlıklı enerji)

✅ Ek Öneriler:
Su tüketimi: Günde 2–2.5 litre
Demir ilacı alıyorsanız süt ve yoğurtla birlikte almayın, çünkü kalsiyum emilimi azaltır.
Haftada 2-3 gün yağlı balık (somon, uskumru) → HDL artırır, trigliserid düşürür.
#6
Dini Yazılar 🤲 / Ynt: Kurban İbatetinin Fazilet...
Son İleti Gönderen uyanangenclik - Mayıs 09, 2025, 04:27 ÖÖ
Takvamızdan başka Rabbimize bizler ne arz edebiliriz? Takvamızdan başka dünyada ve ahirette bizleri neler mutluluğa ulaştıracaktır? Niyetlerimiz halis olmasa ve samimiyetle Rabbimize yönelmesek bizleri ne kurtaracaktır?

Âdem (a.s.), Havva annemizle birlikte cennete işledikleri küçücük bir hatadan (yasak meyveyi yemelerinden) dolayı yeryüzüne indirildikten sonra, her ikisi de samimiyetle:

📖 Kur'an'dan Ayet:
Rabbana zalemna enfusena ve inlem tegfir lana ve terhamna lenekûnenne minel-hâsirin.
"(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz." (Araf, 7/23) diyerek tövbe ettiler de Rahman-ı Rahim onları affetmedi mi?

Nuh (a.s.) emrolunduğu üzere Rabbine sığınarak dağın başında bir gemi yapıp o gemiyle, kendisi ve inanlar tufandan kurtulmadı mı?

Musa (a.s.), ihlâsla çıktığı yolda önünde Kızıldeniz açılıp oradan geçmedi mi?

İbrahim (a.s.), takva sahibi olarak Rabbine yöneldi de Rabbi onu Nemrut'un ateşinden kurtarmadı mı? evladı İsmail (a.s.) ile imtihan ettiği İbrahim (a.s.) takvasıyla bu imtihanda başarılı olmadı mı?

Ya İsmail (a.s.)! O ki, körpecik bir çocukken kesilmekle imtihan edildiği bu dünyada Rabbine sığınarak ve takva sahibi olarak,

"Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun." (Saffat, 37/102)diyerek kazananlardan olmadı mı?

Ya Hacer (r.a.) annemiz! Hz. İbrahim, kendisini daha süt emen çocuğu İsmail (a.s.) ile Mekke'de bırakıp giderken, "Ey İbrahim! Bizi buraya bırakıp nereye gidiyorsun dediğinde", Hz. İbrahim (a.s.)'dan "Bu Rabbimin emridir" cevabını aldığında "Rabbim bana sahip olur" diyerek Rabbine yönelmedi mi? Çocuğuna bir damla su bulması gayretine karşılık Rabbi, onu zemzemle müjdelemedi mi?

Nice hayatlar dünyada yaşandı ve bitti. Niceleri kaybetti, niceleri kazandı. İblis kaybetti, Hz. Âdem kazandı. Kabil kaybetti, Habil kazandı. Firavun kaybetti, Hz. Musa kazandı, Nemrut kaybetti, Hz. İbrahim kazandı. Ebu Leheb, Ebu Cehil kaybetti, Hz. Muhammed (s.a.v) kazandı. Şimdi sıra bizde bu kurban bayramında kendimize sormalıyız artık. Kazananlardan mı olacağız, kaybedenlerden mi olacağız?

Önce Niyet

Amellerimiz niyetlerimize göre şekillenir. Niyetlerimiz halisse amellerimiz değer kazanır Yüce Yaratan nezdinde. Ancak ameller halis olmayınca en önemli ibadetler bile bir değer kazanmaz Yaratan katında. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmuştur.

📜 Hadis-i Şerif:
İnnemâ'l-'amâlu bin-niyyât, ve innemâ likulli imri'in mênavê.
Meali:
"Ameller niyetlere göredir. Herkesin kazandığı da, ancak niyet ettiği şeydir."
(Buhârî, Hadis No: 1)
#7
Dini Yazılar 🤲 / Ynt: Kurban İbatetinin Fazilet...
Son İleti Gönderen uyanangenclik - Mayıs 09, 2025, 04:06 ÖÖ
🐏 10. Kadının Satırla Kestiği Kurban – "İhlasın Kestiği Kurban"
Yıl 1700'lü yıllar. Anadolu'da küçük bir köyde kurban bayramı yaklaşmıştı. Köyde herkes kurbanlıklarını hazırlamış, büyük bir heyecanla bayramı bekliyordu. Fakat yaşlı bir kadın vardı ki, ne malı vardı ne koyunu... Tek başına, yoksulluk içinde yaşıyordu.

Ama içinde koca bir niyet saklıydı. Her gece dua ediyordu:

"Allah'ım, ben kurban kesemem ama ne olur niyetimi kabul et.
Sen bilirisin ki, olsa en güzelini sana ayırırdım..."

Bayram sabahı oldu. Herkes kurbanlarını keserken yaşlı kadın komşusuna gitti. Onun kestiği kurbanın artan etlerinden alıp birkaç parça kemiği bir bez torbaya koydu. Sonra bir yere çekildi, başını eğdi ve şöyle dedi:

"Ya Rabbi! Bu et benim değil. Ama bu gözyaşı bana ait.
Ben kurbanımı elimle kesemedim ama nefsimi satırla doğradım... Kabul eyle!"

Gece köyün imamı bir rüya gördü. Rüyasında beyaz giysili melekler semaya kurbanlar çıkarıyordu. Fakat içlerinden biri altın bir tepsi içinde yükseliyordu. İmam sordu:

"Bu altın tepsi kimin kurbanı?"
Melek cevap verdi:
"Bu yaşlı bir kadının kalpten gelen kurbanı. Elinde koyun yoktu ama gözyaşıyla satır gibi kesti nefsini.
Allah onun ihlasını semaya yükseltti..."

Sabah olunca imam köy halkını topladı ve durumu anlattı. Yaşlı kadın ağladı. Ve sadece şunu söyledi:
"Ben kurban olsaydım, yine Allah'a koşardım..."

📖 Kur'an'dan Ayet:
Len yenâlallâhe luhûmuhâ velâ dimâuhâ velâkin yenâluhut-takvâ minkum.
"Onların ne etleri Allah'a ulaşır, ne de kanları.
Allah'a ulaşacak olan, sizin takvanızdır." (Sûratü'l-Hac, 37)

📜 Hadis-i Şerif:
"Kurbanlarınız, takvânız ölçüsünde kabul edilir."
(İbn Mâce, Edâhî 3, mânâ itibariyle)

🧭 Verilen Mesaj:
Kurban, zenginlik işi değil; gönül işidir. Allah ne koyuna ne bıçağa bakar. Niyete, samimiyete ve gözyaşına bakar. Gerçek kurban, kalpten kesilendir.
#8
Dini Yazılar 🤲 / Ynt: Kurban İbatetinin Fazilet...
Son İleti Gönderen uyanangenclik - Mayıs 09, 2025, 03:59 ÖÖ
🐏 Küçük Çocuk ve Babasının Kurbanı – "Senin Kurbanın Kabul Oldu Baba"
Bir zaman, yoksul ama iman dolu bir baba vardı. Her yıl Kurban Bayramı geldiğinde içi burkulurdu. Çünkü çocuğu küçük yaşına rağmen sorardı:

"Baba, biz niye hiç kurban kesemiyoruz?"

Adam mahcup olur, çocuğuna sarılır ve derdi:

"Evladım, biz kurbanı kalbimizle kesiyoruz. Sen üzülme, Allah niyetimizi biliyor."

Yine bir bayram sabahı... Baba o yıl ne yapıp edip azıcık birikimle yaşlı bir keçi almıştı. Belki kurbanlık sayılmazdı ama elinden gelenin en iyisiydi. Sabah erkenden camiye gitti. Namazdan sonra dua etti, kurbanı kesti.

Gece rüyasında bir nur yüzlü zat yaklaştı. Elinde parlayan bir defter vardı. Şöyle dedi:

"Ey kul! Bu yıl kesilen kurbanlar içinde en çok hangisi kabul oldu bilir misin?"
Adam başını öne eğdi.
"Benimki mi?" diyemedi. Ama zat gülümsedi:
"Evet! Senin kurbanın. Çünkü o yaşlı keçiyi sen kalbinle kestin.
Senin niyetin, çocuğunun masum bakışı, mahcubiyetin ve gözyaşın arşa yükseldi."

Sabah uyanan adam gözyaşlarına boğuldu. Küçük oğlu yanına koştu:

"Baba! Rüyamda melekler keçimizi göğe çıkarıyordu! Meleklerden biri bana dedi ki:
'Senin babanın kurbanı bu yıl göklerde bayram yaptı...'"

O gün evlerinde et azdı belki... Ama göklerde onların bayramı vardı. Çünkü Allah, çokluğu değil, takvayı kabul eder.

AYET:
Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebteğû ileyhi'l-vesîlete ve câhidû fî sebîlihî leallekum tuflihûn
"Ey iman edenler! Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakının. Allah'a ulaşmanın yolu, O'na olan takvanızdır."
(Maide, 35)
#9
Dini Yazılar 🤲 / Ynt: Kurban İbatetinin Fazilet...
Son İleti Gönderen uyanangenclik - Mayıs 09, 2025, 03:44 ÖÖ
🌸 4. Rabia el-Adeviyye ve Kurbanın Kalbi
Tasavvuf ehli büyük veli Rabia el-Adeviyye bir gün Kurban Bayramı sabahı çarşıya iner. Herkes kurbanlık alıyor, bayram hazırlığı yapıyordu. Fakat Rabia'nın elinde ne para vardır, ne mal. Sadece bir testi suyu ile yolda durur ve şöyle dua eder:

"Ya Rabbi, senin rızanı kazanmak için malı olan kurban kesiyor, fakir olan oruç tutuyor. Benimse ne malım var ne de halim...
Kalbimi kurban ettim sana ya Rabbi. Kabul eyle."

O gece, Rabia'nın kaldığı hücreden öyle bir koku yayılır ki, komşuları bu kokunun cennetten geldiğini sanır. Allah'a içten sunulan bir kalbin kurbanı, bazen yüz koyundan daha makbul olur...

🐏 5. Hasan Basri ve Kurbanlık Koyunun Feryadı
Tabiînin büyüklerinden Hasan Basri'nin bir öğrencisi kurban kesmek için güzel bir koyun alır. Koyunu getirir, yere yatırır, bıçağı eline alır.

Tam kesecekken, koyun öyle bir bakış atar ki... Öğrenci titremeye başlar. Bıçağı bırakıp Hasan Basri'ye koşar:

"Efendim! Gözleriyle öyle bir baktı ki... Benim elim titredi, kesemedim."

Hasan Basri başını eğer, şöyle der:

"Evladım, hayvanı Allah için kes. Eğer kalbinde riya, gösteriş veya gaflet varsa; Allah senin kalbini koyunun gözüyle sana gösterir..."

Ve ekler:

"Kurban, gözyaşıyla değil; ihlâsla kesilir."

Bu kıssalar, kurbanın sadece kesilen bir hayvan değil, Allah'a yönelmiş bir kalp, içten bir teslimiyet ve yürekten bir bağış olduğunu gösterir.

#10
Dini Yazılar 🤲 / Ynt: Kurban İbatetinin Fazilet...
Son İleti Gönderen uyanangenclik - Mayıs 09, 2025, 03:38 ÖÖ
🌿 1. Hz. Ali'nin Kurban Sevgisi ve Resûlullah'a Vefası
Hz. Ali (r.a.), kurban ibadetine çok önem verirdi. O, Resûlullah Efendimiz (s.a.v.)'i öylesine severdi ki, O'nu vefatından sonra bile yalnız bırakmazdı.

Bir yıl kurban bayramında, Hz. Ali iki kurbanlık hayvan hazırladı. Kendisine,
"Ey Ali, bu hayvanların biri senin için, peki diğeri kimin için?" diye sorulunca, gözleri dolarak şöyle dedi:

"Resûlullah (s.a.v.) hayatta iken her sene kurban keserdi. Şimdi O aramızda değil. Ben de, O'nun sünneti devam etsin diye birini kendi adıma, diğerini de O'nun adına kesiyorum."

Bu sözü duyanlar ağlamaya başladı. Çünkü Hz. Ali, kurbanı yalnız bir ibadet değil, aynı zamanda vefa ve aşk olarak görüyordu. Her yıl bu kurbanla Resûlullah'ın sünnetini yaşatıyor, ümmete de bu duyguyu aşılıyordu.

Bu kıssa bizlere şunu gösterir:

Kurban sadece bir hayvan kesmek değildir. Kurban, sevdiğimiz uğruna vazgeçebilmektir. Allah'a yakınlaşmak için nefsi, sevgileri ve alışkanlıkları kurban etmektir.

🌾 2. İbrahim b. Edhem ve Kurbanın Hakiki Sahibi
Zühd ve takvada zirve olan Allah dostu İbrahim b. Edhem, kurban bayramında bir yıl kendine hiçbir şey almamış, tüm parasını kurbanlık bir koyuna harcamıştı. Koyunu aldıktan sonra bir fakirin evinin önünden geçerken içeriden bir çocuk ağlaması duydu.

Kapıyı çaldı. Kadıncağız kapıyı açtı.
İbrahim b. Edhem:
"Evladım niçin ağlıyor?" dedi.
Kadın mahcup bir şekilde,

"Bayramdır... Herkesin evinde et var. Bizim çocuklarımız üç gündür doğru düzgün yemek yemedi. Kurban etini koklayınca ağlamaya başladılar." dedi.

Bu sözler, Allah dostunun yüreğine işledi. Gözleri doldu. Koyunun ipini kadına uzattı.

"Buyurun, bu kurban sizindir. Etini çocuklarınıza yedirin. Dua edin ki biz de bayram etmiş olalım."

Yanındakiler şaşırdı:
"Efendim, siz bu kurbanı kendiniz için almadınız mı?"

İbrahim b. Edhem şu cevabı verdi:

"Asıl kurban, Allah için sevdiklerinden vazgeçebilendir. Ben Allah için kurbanlık koyunu almıştım. Şimdi Allah, o kurbanı daha layık bir yere yönlendirdi. Ben yalnız aracısı oldum."

O gün, o evde çocuklar sevindi, gözyaşları dinecek hale geldi. Ve İbrahim b. Edhem, gerçekten kurban olmanın ne demek olduğunu yaşayarak gösterdi.