Hakkını Arayan Kadın: Hikmet Dolu Bir Kıssa

Başlatan uyanangenclik, Mayıs 28, 2025, 03:03 ÖS

« önceki - sonraki »

uyanangenclik

Rivayete göre, Hz. Süleyman henüz küçük bir çocukken, hikmet dolu davranışlarıyla çevresindekileri hayrete düşürmeye başlamıştı. Bir gün yaşlı bir kadın, yetim çocuklarına ekmek yapmak için çalışarak kazandığı bir çuval unu sırtlayıp evine dönerken aniden çıkan bir rüzgar bu unu alıp götürdü. Kadıncağız büyük bir çaresizlik içinde ağlamaya başladı. Tam o sırada genç Süleyman ona yaklaştı ve derdini sordu. Kadın, durumunu anlattı. Süleyman ona, babası Hz. Davut'un huzuruna çıkmasını ve rüzgarı dava etmesini söyledi. Kadın önce şaşırdı ama çocuğun ısrarı üzerine saraya gidip durumu anlattı.

Hz. Davut bu isteği garip karşıladı ve kadına sadaka olarak bir çuval un verilmesini emretti. Kadın sevinerek saraydan ayrıldı. Ancak Hz. Süleyman onu tekrar durdurdu ve "Bu sadakadır, hakkın değil," diyerek tekrar babasının huzuruna çıkmasını istedi. Kadın ikinci kez gitti, yine un verildi. Üçüncü kez içeri girdiğinde, Hz. Davut bu duruma öfkelendi ve sebebini sordu. Kadın da her seferinde Süleyman'ın yönlendirdiğini itiraf etti.

Bu sözler üzerine Hz. Davut, Süleyman'a dönerek onun bu davranışını sorguladı. Fakat küçük Süleyman, "Eğer rüzgar dava edilemeyecekse neden peygamber oldun, neden hüküm koltuğunda oturuyorsun?" diyerek beklenmedik bir cevap verdi. Bu sözler Hz. Davut'u derinden etkiledi. O, meselenin ardındaki ilahi hikmeti anlamak için dua etti ve Allah, Cebrail aracılığıyla ona sabah bir geminin geleceğini, içindekilerin meseleyi aydınlatacağını bildirdi.

Ertesi sabah limana yanaşan bir gemiden çıkan tüccarlar, Hz. Davut'un huzuruna getirildi. Tüccarlar, Antakya'dan Mısır'a mal götürürken şiddetli bir fırtınaya yakalandıklarını, gemilerinin kayalıklara çarpıp delindiğini, boğulmak üzereyken dua edip mallarının onda birini sadaka vermeyi adadıklarını anlattılar. O anda bir çuval unun rüzgarla gemiye gelip deliği kapattığını ve bu şekilde kurtulduklarını söylediler. Verdikleri sadaka sözüne binaen de üç tabak altın getirmişlerdi.

Bu sözleri duyan Hz. Davut, kadını çağırttı ve bu altınları onun hakkı olarak teslim etti. Kadın büyük bir sevinçle altınları alıp dışarı çıktığında Hz. Süleyman onu karşıladı ve şöyle dedi:

"Gördün mü ana? Eğer sen ilk seferde verilen sadakaya razı olsaydın, sadece iki çuval unla yetinecektin. Ama sen hakkını aradın ve Allah adaleti tecelli ettirdi. Hakkını arayan, ona kavuşur."

Kıssadan Hisse:
Bu kıssa, hak aramanın ne kadar önemli olduğunu, zahiren küçük gibi görünen olayların bile ilahi bir düzende büyük sonuçlar doğurabileceğini öğütler. Bir çocuğun gösterdiği kararlılık ve adalet anlayışı, bir toplumun vicdan terazisini harekete geçirmiştir.

İslam'da hak, sadaka ile karıştırılmamalıdır. Sadaka, başkasının lütfudur; ama hak, kişinin adaletle sahip olması gerekendir. Hak yerini bulmazsa zulüm oluşur; fakat hak arandığında, en beklenmedik yerden ilahi yardım yetişir.

Unutulmamalıdır ki, rüzgar bile bir ilahi iradenin emriyle hareket eder. Haksızlığa karşı susmak, adaletsizliğin yerleşmesine sebep olur. Her Müslümanın görevi, hakkını meşru yollarla aramak ve adaletten şaşmamaktır.