Medine aşıklarının ortak yönü Medine aşıklarının ortak yönü

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11651
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
[b]“Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir minber; o burhan-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkep bir halka-i zikrin serzâkiri...” (Sözler-19.söz)

Hiçbir şey dert  değil Medine aşıkları için.

Vatanmış, milletmiş, para pulmuş, kimin umurunda...

Belki vakt-i zamanında bir kaç sene kalmak için gelmişti Medine’ye. Biraz birikim yapıp dönecekti  o günkü fikrince. Fakat  Medine öyle bir medine ki; herkesin aklını başından alıyor, her gelenin gözlerini kamaştırıyor nuruyla, herkesin niyeti, hesabı  tarumar oluyor  Medine’ye varınca.

Kısa bir süre için gelenler  tadına varınca,  karın tokluğuna bile kalmaya razı oluyorlar Medine’de.
İş, güç  Medine’ye gelene kadar . Medine’de böyle bir tasa yok kimsenin kafasında.

“Temizlikçisi olayım da, kalayım bu şehirde, sokaklarını süpüreyim de göndermeyin beni” diyor Medine aşıkları.
Uzun yıllar Medine’den ayrılamayan aşıklar, bir kaç sene sonra döneriz diyen yeni Medineliler’e inanmazlar.
“Dönemezsiniz kardeşim, dönemezsiniz . Biz ,üç sene kalmak niyetiyle gelmiştik, 18 sene oldu ” derken bir Medine aşığı, bir başkası da  “5 sene kalmak için gelmiştik 15 sene oldu” diyordu.

“Yüreğimizin bir kısmı “vatanım da vatanım” derken Medine için sızlayan diğer kısmı ağır basıyor”

“Türkiye’ye hasretimizi yazdan yaza giderebiliyoruz fakat bir yazda bile Medine’yi özlediğimiz kadar, ömür  boyunca  özleyemeyiz  hiçbir  yeri ” diyordu Medine aşıkları.

Kıyaslanması mümkün mü ki zaten dünyanın başka her hangi bir yeri ile?

Mümkün değil mümkün olması.

Cennet bile gözünde olmayan Medine aşıkları var Yunus Emre misali.

Medine-i Münevvere’de  Fahr-i Kainat Efendimiz yatıyor. Medine altına serilmiş ipekten bir halı gibi, Efendimize  sağlığında nasıl sahip çıkmışsa, yine aynı şekilde sarmış sarmalamış Resulullahı.

Varlıktan önce var olan Muhammed’in nuru, bütün Medine’yi kaplamış, Medine, münevver olmuş Allah Resulünden aldığı nurla.

İnsan dünyada böyle nurlu bir şehri bulmuş da bırakmak ister mi hiç?

Medine’ye aşık olunmaz mı maşukunun hatrına?

Medine’den ayrılabilir mi aşıkları hiç?

Öyle zatlar var ki Medine- i Münevvere’de; bütün gençliğini  islama hizmette geçirmiş, şimdi ise bükülmüş beliyle, nur yüzüyle ahir ömrünü sessiz sessiz Medine’de yaşıyor, sessiz sessiz bekliyor maşuğuna kavuşmayı mütevazi evinde.

Öyle zatlar var ki; ihtiyarlığından dolayı yerinden bile zor kalkıyor ama Medine’nin her nurlu gününde Resulullah’ın mübarek amcasına, şehitlerin babası Hamza’ya bir fatiha okumayı  ihmal etmiyor. Bu nurlu şehrin her nurlu gününde Uhud’a gidiyor o ihtiyar,hasta haliyle. Halinin farkında; bu yüzden;  “sakın beni Medine’den çıkarmayın, sakın beni götürmeyin buralardan, sakın başka bir şehirde ölmeyeyim!” diye tembihliyor evlad-u iyaline...

Böylesi bir aşk Medine aşkı.

Medine’nin aşkını yazmaya çalıştığım şu dakikalarda

Öyle aciz kalıyor ki parmaklarım yazmakta

Kifayetsiz bütün harfler, bütün sözler ...

Canım Efendiminin aşkını anlatmakta.



Ayşenur KAHVECİ / Suudi Arabistan
[/b]