Komşu, ev işyeri, arazi, köy şehir ve ülke bakımından yakın olanların aldıkları addır.
Ailemizden sonra en yakın sosyal çevremizi komşularımız meydana getirir. İyi veya kötü günlerimizde en yakın çevre ile temas halinde bulunmayı gerektirir.
Darlık zamanda yardımlaşma, normal zamanlarda ziyaretleşme, sır sayılabilen halleri gizleme birbirinin halinden etkilenme, hatta komşunun mülkünü satın almada öncelik hakkına sahip olma komşulukla ilgili bir dizi hak ve sorumlulukların kaynağını teşkil etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de komşu ilişkisinden şöyle söz edilir:
“Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve maliki bulunduğunuz kimselere iyilik edin….”
(Nisa Suresi, 36)
Komşu deyiminin kapsamı ile ilgili olarak Hz.Ali (r.a.) çevrede “sesi işitilenlerin” komşu olduğu görüşündedir. Hz.aişe (r.a.) da her taraftan kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk hakkına sahip bulunduklarını bildirmiştir.
Hz.Peygamber (s.a.v.) buyuruyor :
“Cebrail (a.s.) durmadan bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye ederdi. Bu sıkı tavsiyeden, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim”
Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden emin oldukları kişidir.
Şerrinden komşusunun güveninde olmadığı kimse gerçek mümin olmaz.
Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna iyilik etsin.
Ev komşusu eve, başkalarından daha fazla hakka sahiptir.
Komşusunun, kendisinde ne gibi hakları bulunduğunu soran bir sahabeye:
Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesini kaldırırsın.
Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin.
Başına bir felaket gelirse teselli edersin.
Evinin damını onunkinden yüksek tutmaki, onun rüzgarını kesmeyesin.
Ya senin ne pişirdiğini bilmesin, ya da pişirdiğinden ona da ver.