Gülay Öztürk yazıları

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Gülay Öztürk yazıları
« Yanıtla #75 : 23 Aralık 2009, 22:43:36 »
Son zamanlarda nereye gitseniz, kimin gözlerinin içine baksanız derin bir mutsuzluk ya da bıkkınlık ifadesi göreceksiniz.

Mutsuz olmak için o kadar çok sebep var ki, mutluluk dünyayı terk etmiş, bambaşka bir gezegene göç etmiş zannedersiniz.

 Deprem korkusu, ekonomik kriz, işsizlik, savaşlar, terör eylemleri ve daha birçok sebep yüzünden yaşamaktan bıkan, yaşamayı sevmeyen bir toplum haline geldik.

Hiç kimseyi, hiçbir şeyi, hatta kendimizi bile sevmiyoruz artık, çünkü sevmeyi bilmiyoruz.

Sevgi emek isteyen, çaba isteyen bir duygudur. Oysa biz kendi sorunlarımıza o kadar gömülmüşüz ki öfke, nefret, kızgınlık gibi kolayca ifade edebildiğimiz duygular varken, çaba isteyen bir duygudan devamlı kaçıyoruz.

 Bizler sevmeyi, sevsek de ifade etmeyi bilmiyoruz, buna rağmen sevgisizlikten, sevilmemekten şikayet etmeye devam ediyoruz. Ama bilmediğimiz bir duyguyu nasıl bulabilir, nasıl başkalarından bekleyebiliriz ki?

Elbette ki sevgi karşılık bulduğu zaman büyür, çoğalır. Ama karşılık alamasak bile, bize verdiği mutluluk, dudaklarımıza getirdiği tebessüm yetmez mi?

 Hem sevginin tek bir çeşidi yoktur. Sadece karşılık alabileceğimiz sevgiler aramak büyük bir hata olur. İnsan bir çiçeği, bir hayvanı, hatta cansız bir varlığı da sevebilir.

 İnsan ilişkilerinde ise sevginize karşılık bulabilmenizin ilk koşulu, önce sevginizi ifade etmeyi bilmek ve bunu başarabilmektir. Gerisi kendiliğinden gelecektir. Eğer seviyorsanız ve karşılığında seviliyorsanız, mutlu olmak için başka hiçbir şeye ihtiyaç duymamalısınız.

Biraz daha mutlu bir insan olmak istiyorsanız, sevmek için geç kalmış sayılmazsınız. İşe en kolayından başlayın.

Mesela pencerenizin önündeki serçeye biraz ekmek verebilirsiniz.

Sonra bir gün bir bakmışsınız ki deniz kenarına gidip martıları besliyorsunuz ya da sadece sizin olacak bir evcil hayvan almışsınız.

İçinizdeki sevgi yavaş yavaş büyüyüp taşar hale geldiğinde, komşularınıza veya her gün ekmek aldığınız bakkala karşı daha sevecen olabilir, en azından her sabah hatırlarını sorabilirsiniz.

  Bu halkalar birleştikçe içinizdeki sevgi kırıntıları çoğalacak; çok daha fazla sevecek, sevilecek, çok daha mutlu bir insan olacaksınız.

 Yeter ki sevmeyi ve sevginizi paylaşmayı bilin.

Gülay Öztürk

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Gülay Öztürk yazıları
« Yanıtla #76 : 23 Aralık 2009, 22:47:45 »
Seni herkesin terkettigi anda bile..
Yuceler yucesi Rabbinin Seninle oldugunu unutma..!

Ne iyilik yaparsan karsiliksiz yap..
Cunku insanoglu iyilige beserce cevap verir.
Oysa Allah(cc) Rahmanca ve Rahimce..

Hal boyle iken hangisi daha karlidir?
Hala nefsimizde celiskidemiyiz?
Iyilik yapip karsiligi beserden mi bekliyoruz..??

Öyleyse bir iyilik yap bugün..
Oksa bir yetimin başini.

Bir sadaka ver günahlarına kefaret..
düşün yaratılışın gayesini..


Dusun, dusun ve yine dusun..
Tefekkur maneviyata acilan bir kapidir..
Arala kalbinin kapilarini..

Essiz ve hazzi bol bir seyahata cik..
Butun herseyi bir anda olsa arkada birak..

Kalbine O`nun askini koy..
Ve sukret…


Dertler birer sinavdir..
Sinavi kazanman icin iki formul vardir;
Sabir ve sukur..

Umide tutun…
Umitvar ol…
Vuslati dusun
Teselli bul..

selam ve dua ile...

Gülay Öztürk

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Gülay Öztürk yazıları
« Yanıtla #77 : 23 Aralık 2009, 22:49:17 »
Hayatı paylaşmak kadar insanı mutlu eden ne olabilir ki?
Acısıyla, tatlısıyla, sıkıntısıyla, sevinciyle yaşananları paylaşmak gönle bambaşka bir huzur nakşetmeye başlar.
Birden hayatınızın renklendiğini, canlandığınızı, yaşanan güzelliklerin kat be kat arttığını görürsünüz.
İçiniz coşkuyla dolar.

Hüznünüz varsa bile bir anda sevdiğiniz kişinin yaşadığı mutluluk sizi de mutlu eder, bütün dertlerinizi, kederlerinizi unutturur.
Kuş olup kanatlanıp uçmak istersiniz.
Belki kendi yaşadığınız mutluluklardan böylesine bir lezzet alamazsınız. Hüznün o ince sızısı sizi terk eder, dahası hayatınız bir anlam kazanmaya başlar, zenginleşir.
Gönlünüz o sevincin huzuruyla mest olur.
Sevmek, sevebilmek Allahü teala’nın kullarına ihsan ettiği ne büyük nimet ancak seven insanlar böyle hissedebilir.
Arkadaşlarının, dostlarının, tanıdıklarının, sevdiklerinin dahası insanların mutluluklarından huzur duyarlar.

İçlerinde yaşadıkları anlaşılmaz, anlatılmaz bir sevinç ve coşkuyla kullara verilen bu güzelliğin tadına varırlar.

Belki de asıl yaşamak olan, “Kendisi için istediğini, din kardeşi için de can-u gönülden istemenin” o muhteşem sırrına ererler.

Ancak insanların acısında derin acılar duyanlar, onların sevinçlerinde bu coşkuyu yaşayabilirler.
Dertler, kederler, hastalıklar, sıkıntılar yaşanırken yakınlarının dertlerine ortak olanlar, onların acılarını hafifletmeye çalışanlar, ellerini kaldırıp Allahü teala’ya gönülden dua edenler, seçilmiş kullardır.

“Yıkılmış bir gönlü tamir etmektir hüner.” Riyasız, menfaatsiz, yalansız sevmenin ve samimiyetin muhteşem güzelliğinde kul olmanın yardımlaşmanın, sevmenin ve sevilmenin sırına vakıf olurlar.

Kulların birbirlerine olan bu muhabbetiyle Yaradan onlara öyle kapılar açar ki, insan; “Ne yaptım da böyle oldu?” diye kendi bile şaşar kalır.

 Yaradılmışı Yaradan’dan ötürü sevmek, muhabbetin o gül bahçesine girmenin, muhteşem güzellikleri görmenin, yaşamanın, içine sindirmenin dahası güzelliklere adım atmanın düsturudur.

“Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” diyen mübarek zatlar bu gerçeği görmüşler ki, bütün güzelliklerin temelinde sevmeyi,
vermeyi, paylaşmayı bizlere salık vermişlerdir.

Hiçbir şeyiniz yoksa, gülümseyiniz, gülmek ve güldürmek için.
Sonsuz saadet bahçesinin kapılarını aralamak ve muhabbetin tadına varmak için..

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Gülay Öztürk yazıları
« Yanıtla #78 : 23 Aralık 2009, 22:50:27 »
Yüce Yaratıcımız(c.c.)bizleri huzurlu,yani mutlu olmak için yarattı ve biz insan olarak kainattaki en değerli mahluk olarak yaratıldık...

Allahu Teala en mükemmel şekilde yarattı insan'ı,onu huzur içinde dünyada yaşamasını ve Cennetine kazanmasını ister...
Rabbimiz,bizim her iki cıhaının saadetini kazanmamızı istiyor..

Bir insan Allah'ın sevgisinive rızasını arzulamıyorsa,tüm kalbinde O'na yakın olmak istemiyorsa,ne dünya da nede Ahirette bunu kazanmasını mümkün değil...

Bu yüzden biz mutlu olmak istiyorsak,ilk önce Allah ile aramızı düzeltmek ve O'nun sevgisini kazanmak için yollar aramalıyız..

Yüce Mevlamız (Zümer suresi Ayet 17) de buyuruyor ki..
"Onlar ki,şeytan'a kul olmaktan kaçınırlar ve Allah'A yönelirler,onlara müjdeler vardır..Kullarımı müjdele.. "

Demek ki,Allah'ı ulaşmayı hedef almayan kişi,Allah'ın değil,şeytan'ın kuludur..
Evet sevgili dostlar,müjdeler vardır mü'minler için...
Kim Allah'a ulaşmayı dilerse,Allah onu Kendisine ulaştırmayı garanti ediyor...
Allah'a ulaşmak,devamli O'nunla olmak demek,ve O'nu (c.c. )anmak,zikretmek demek...

Ne zaman "Allah " kelimesini kesimdisiz bir şekilde gece-gündüz iç dünyamızda tekrar ediyorsak,o zaman hedefe ulaşmış oluruz ..

O zaman hayatın gerçekten yaşanmaya değer olduğunu tespit edeceksiniz ve Allah'a olan sevginizin ötesine geçecek...AllahA AŞIK olacaksınız...

Evet değerli dostlar,kalıcı bir mutluluk için birinci sebebi zikrin varlığında görüyoruz...

Zikrimiz artıkça mutluluğumuz artar..

Çünkü,iç dünyamız zikir ile aydınlacak.

Kötülükler yok olacak..İç dünyamızda ,ruhumuzla nefsimiz arasında kesindisiz bir sulh ve sükun hali yaşayacağız...

Öyleyse kalıcı bir mutluluk için kendimize düşeni yapmalıyız..

Tüm mutluluklar bizim olsun dostlar...

Gülay Öztürk

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Gülay Öztürk yazıları
« Yanıtla #79 : 23 Aralık 2009, 22:52:28 »
Yüce Allah'a giden yol iman ve ümitle başlar..

Mü'min şüphesiz Yüce Allah'a inanan ve güvenen kimsedir..
Mü'min,Mevlasına imanla,ümitle ve amel ile yaklaşır..
Amel olmadan kimse imanın hakikatini anlayamaz,ve onun ilahi tadını
tadamaz..
Dinimizde Yüce Rabbimiz Rahmetine güvenmek farzdır..
O'nun c.c.,Rahmetinden ümit kesmek haramdır..

İnsan günahlarını ,kusurlarını bakarak ,"benden artık hayır gelmez,ben kesin
adam
olamam,benim yerim cehennemdir" demek yanlıştır..

Bize düşen ,daima ümitle yaşamak,Allah'ın Rahmetine güvenmek ve kalbi uyanık
tutmaktır..
Kul Rabbini nasıl düşünür ve O'ndan ne beklerse,Allah kendisine öyle muamele
eder...
Allah kusurları ,günahları affetmez diye düşünen affolmaz..
Allah herkesi cezalandırır düşünen,sıkıntıdan kahrolur..

O'nu c.c. çok merhametli bilip merhamet isteyen merhamet edilir..

Rabbim Kerim dir ,kusurları açmaz,diye düşünen ve inanan ,
kusurları gizlenir...

O c.c. ,tevbeleri kabul eder deyip,tevbe edenin tevbesini kabul edilir..
Allah çok cömerttir,Kendisine açılan eli boş çevirmez diye inanan ve
yalvaran
kimseye,düşündüğünden fazlası verilir..

""De ki: Ey günah işlemede haddi aşan kullarım!!Allah'ın Rahmetinden ümit
kesmeyin.
Çünkü Allah bütün günahlar bağışlar.""(ZÜMER,53) Ayeti ,bütün günahkarlara
tevbe için büyük bir cesaret ve müjde veriyor...

Allah Rasulü s.a.v.,bu Ayeti okunduğunda:
"O c.c.,günahın çokluğuna aldırış etmez,dilediğini affeder"buyurmuştu..
Bazı insanlar " Allah'ın merhameti boldur,nasıl olsa beni affeder" diyerek
günah işlemekten geri kalmiyorlar..

Bu boş bir bekleyiştir..
Şeytanın aldatmasıdır..

Allah Rasulü s.a.v.,güzel işleri ileride yapayım diyenlerin pişman
olacakları
uyarısında bulunmuştur..

"Akılı kimse,nefsine hakim olup ölümden sonrası için amel edendir.Aciz ve
ahmak kimse ise,
nefsinin keyfine göre yaşayıp,Allah'tan güzel şeyler bekleyendir.(Hadis)

Rahmetine güvenerek Yüce Allah'a elini açıp bir şeyi isteyen kimse,
duasında samimi,isteğinde azimli,sonucundan ümitli olmalıdır..
Gafil bir kalp ive isteksiz bir dille yapılan dualar,kulun boğazından
yukarıya yükselmez..

Selam ve dua ile...

Gülay Öztürk