Hayatı paylaşmak kadar insanı mutlu eden ne olabilir ki?
Acısıyla, tatlısıyla, sıkıntısıyla, sevinciyle yaşananları paylaşmak gönle bambaşka bir huzur nakşetmeye başlar.
Birden hayatınızın renklendiğini, canlandığınızı, yaşanan güzelliklerin kat be kat arttığını görürsünüz.
İçiniz coşkuyla dolar.
Hüznünüz varsa bile bir anda sevdiğiniz kişinin yaşadığı mutluluk sizi de mutlu eder, bütün dertlerinizi, kederlerinizi unutturur.
Kuş olup kanatlanıp uçmak istersiniz.
Belki kendi yaşadığınız mutluluklardan böylesine bir lezzet alamazsınız. Hüznün o ince sızısı sizi terk eder, dahası hayatınız bir anlam kazanmaya başlar, zenginleşir.
Gönlünüz o sevincin huzuruyla mest olur.
Sevmek, sevebilmek Allahü teala’nın kullarına ihsan ettiği ne büyük nimet ancak seven insanlar böyle hissedebilir.
Arkadaşlarının, dostlarının, tanıdıklarının, sevdiklerinin dahası insanların mutluluklarından huzur duyarlar.
İçlerinde yaşadıkları anlaşılmaz, anlatılmaz bir sevinç ve coşkuyla kullara verilen bu güzelliğin tadına varırlar.
Belki de asıl yaşamak olan, “Kendisi için istediğini, din kardeşi için de can-u gönülden istemenin” o muhteşem sırrına ererler.
Ancak insanların acısında derin acılar duyanlar, onların sevinçlerinde bu coşkuyu yaşayabilirler.
Dertler, kederler, hastalıklar, sıkıntılar yaşanırken yakınlarının dertlerine ortak olanlar, onların acılarını hafifletmeye çalışanlar, ellerini kaldırıp Allahü teala’ya gönülden dua edenler, seçilmiş kullardır.
“Yıkılmış bir gönlü tamir etmektir hüner.” Riyasız, menfaatsiz, yalansız sevmenin ve samimiyetin muhteşem güzelliğinde kul olmanın yardımlaşmanın, sevmenin ve sevilmenin sırına vakıf olurlar.
Kulların birbirlerine olan bu muhabbetiyle Yaradan onlara öyle kapılar açar ki, insan; “Ne yaptım da böyle oldu?” diye kendi bile şaşar kalır.
Yaradılmışı Yaradan’dan ötürü sevmek, muhabbetin o gül bahçesine girmenin, muhteşem güzellikleri görmenin, yaşamanın, içine sindirmenin dahası güzelliklere adım atmanın düsturudur.
“Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” diyen mübarek zatlar bu gerçeği görmüşler ki, bütün güzelliklerin temelinde sevmeyi,
vermeyi, paylaşmayı bizlere salık vermişlerdir.
Hiçbir şeyiniz yoksa, gülümseyiniz, gülmek ve güldürmek için.
Sonsuz saadet bahçesinin kapılarını aralamak ve muhabbetin tadına varmak için..