Osmanlıca-Türkçe Sözlük

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #50 : 19 Ocak 2010, 12:00:42 »
rîş (F) [ 1 [ ریش yara 2sakal 3kök
rîşe (F) [ ریشه ] kök, saçaklı kök
rîşhand (F) [ ریشخند ] bıyık altından gülüş
rişvet (A) [ رشوت ] rüşvet
rivâyât (A) [ روایات ] rivayetler, söylentiler
rivâyet (A) [ 1 [ روایت nakletme, hikaye etme 2söylenti
riyâ (A) [ ریا ] ikiyüzlü
riyâkâr (A-F) [ ریاکار ] ikiyüzlü
riyâkârâne (A-F) [ ریاکارانه ] ikiyüzlüce
riyakarlık (A-F-T) ikiyüzlülük
riyâset (A) [ ریاست ] başkanlık
riyâset etmek başkanlık yapmak
riyâz (A) [ ریاض ] bahçeler
riyâzet (A) [ ریاضت ] nefsinin isteklerine boyun eğmeden yaşama
riyâzî (A) [ 1 [ ریاضی matematikçi 2matematiksel
riyâziyat (A) [ ریاضيات ] matematik
riyâziyatçı (A-T) matematikçi
riyâziyyûn (A) [ ریاضيون ] matematikçiler

rû (F) [ رو ] yüz
rub’ (A) [ ربع ] çeyrek, dörtte bir
rûbah (F) [ روباه ] tilki
rubaiyat (A) [ رباعيات ] rubailer
rûberû (F) [ روبرو ] yüzyüze
rugan (F) [ روغن ] yağ
rûh (A) [ روح ] can, ruh
ruh (F) [ رخ ] yanak, yüz
ruham (A) [ رخام ] mermer
ruhbân (A) [ رهبان ] papazlar
ruhbâniyyet (A) [ رهبانيت ] ruhbanlık
rûhefza (A-F) [ روح افزا ] cana can katan
rûhî (A) [ 1 [ روحی ruh ile ilgili 2ruhsal
rûhiyyat (A) [ روحيات ] psikoloji
ruhsâr (F) [ رخسار ] yüz
ruhsat (A) [ رخصت ] izin
ruk’a (A) [ 1 [ رقعه pusula 2dilekçe 3yama
rumûz (A) [ رموز ] işaretler, semboller
rûşen (F) [ 1 [ روشن aydınlık 2açık, aşikar
rûşen kılmak açıklamak, söylemek
rutûbet (A) [ رطوبت ] nem
rûy (F) [ روی ] yüz
rûy-i zemin (F) [ 1 [ روی زمين yeryüzü 2yer
rûz (F) [ 1 [ روز gün 2gündüz
rûz -i cezâ [ روز جزا ] kıyamet günü
rûze (F) [ روزه ] oruç
rûzgâr (F) [ روزگار ] zaman
rûznâmçe (F) [ روزنامچه ] yevmiye defteri
rûzüşeb (F) [ روز و شب ] gündüz gece

rü’yet (A) [ رؤیت ] görme
rübab (A) [ رباب ] rebap
rübai (A) [ رباعی ] dörtlük, rubai
rüchan (A) [ رجحان ] üstünlük
rücû (A) [ رجوع ] geri dönme
rüesâ (A) [ رؤسا ] başkanlar, reisler
rüfekâ (A) [ رفقا ] arkadaşlar
rükn (A) [ 1 [ رکن direk, sütun 2esas
rüsum (A) [ 1 [ رسوم vergi 2tören
rüsûmat (A) [ رسومات ] gümrük idaresi
rüsvâ /y (F) [ رسوای ] rezil
rüşd (A) [ 1 [ رشد gelişme 2erginlik 3doğru yolda gidiş
rüşvet (A) [ رشوت ] rüşvet
rüya (A) [ رویا ] düş
rüzgâr (F) [ 1 [ روزگار zaman 2devir

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #51 : 19 Ocak 2010, 12:01:11 »
-S-
sâ’î (A) [ ساعی ] çalışan, gayret eden
sâ’î olmak çalışmak, gayret etmek
sa’leb (A) [ ثعلب ] tilki
sa’y (A) [ سعی ] çalışma, çaba gösterme
saâdet (A) [ سعادت ] mutluluk
saâdetbahş (A-F) [ سعادت بخش ] mutluluk veren
saâdetmend (A-F) [ سعادتمند ] mutlu, bahtiyar
sabâ (A) [ 1 [ صبا meltem, gündoğusunden esen yel 2sabâ makamı
sabâvet (A) [ صباوت ] çocukluk
sâbık (A) [ 1 [ سابق eski 2bir önceki
sâbıka (A) [ 1 [ سابقه geçmişte kalan suç 2bir insanın geçmişteki hali
sâbıküzzikr (A) [ سابق الذکر ] anılan, zikredilen
sabır (A) [ صبر ] dayanma, kendini tutma
sabî (A) [ 1 [ صبی bebek 2küçük çocuk
sâbi’ (A) [ سابع ] yedinci
sâbi’an (A) [ سابعا ] yedincisi, yedinci olarak
sâbi’î (A) [ صابئی ] yıldıza tapan
sâbir (A) [ صابر ] sabırlı
sâbit (A) [ 1 [ ثابت kanıtlanmış 2yerinde duran
sabr (A) [ صبر ] sabır
sabûh (A) [ صبوح ] sabah içilen şarap
sabun (A) [ صابون ] sabun
sabûr (A) [ صبور ] çok sabırlı
sâcid (A) [ ساجد ] secde eden
sad (F) [ صد ] yüz
sadâ (A) [ صدا ] ses
sadâkat (A) [ صداقت ] bağlılık
sadâret (A) [ صدارت ] sadrazamlık
sadâretpenah (A-F) [ صدارت پناه ] sadrazam
sâdât (A) [ سادات ] seyyitler
sâde (F) [ 1 [ ساده basit 2yalın 3süssüz 4sadece
saded (A) [ صدد ] konu, asıl mesele
sâdedil (F) [ 1 [ ساده دل saf, temiz yürekli 2ebleh, bön
sâdedilâne (F) [ ساده دلانه ] safça
sadef (A) [ صدف ] sedef
sâdelevh (F-A) [ ساده لوح ] saf, temiz yürekli
sademat (A) [ 1 [ صدمات sadmeler, çarpmalar, darbeler 2musibetler
sâdık (A) [ 1 [ صادق yürekten bağlı olan 2doğru
sâdıkülkavl (A) [ صادق القول ] doğru sözlü
sâdır (A) [ صادر ] çıkan
sâdır olmak 1çıkmak, meydana gelmek 2imzadan çıkmak
sâdire (A) [ صادره ] çıkan
sâdis (A) [ سادس ] altıncı
sâdisen (A) [ سادسا ] altıncısı, altıncı olarak
sadme (A) [ 1 [ صدمه çarpma, vurma, tokuşma 2musibet
sadpâre (F) [ صدپاره ] yüz parça
sadr (A) [ 1 [ صدر göğüs 2baş 3başköşe 4sadrazam
sadra şifa vermek işe yaramak, rahatlatmak
sadr-ı a’zam [ صدر اعظم ] sadrazam
sadr-ı esbak [ صدر اسبق ] eski sadrazam
sadsâl (F) [ صدسال ] yüzyıl
sâf (A) [ 1 [ صاف temiz, arı, halis 2açık
saf (A) [ صف ] sıra
safâ (A) [ 1 [ صفا saflık 2gönül rahatlığı, gönlün şen olması
safâ eylemek şenlenmek
safâbahş (A-F) [ صفابخش ] gönüle rahatlık veren
safahât (A) [ صفحات ] aşamalar
safbeste (A-F) [ صف بسته ] sıralanmış, sıra olmuş
safder (A-F) [ صفدر ] düşman saflarını yaran, savaşçı
safderûn (A-F) [ 1 [ صاف درون saf, yüreği temiz 2ebleh, bön
safderûnâne (A-F) [ صاف درونانه ] safça
safdil (A-F) [ 1 [ صاف دل yüreği temiz 2saf
safdilâne (A-F) [ 1 [ صاف دلانه yürek temizliği ile 2safça
safdillik (A-F-T) 1yürek temizliği 2saflık
saff (A) [ صف ] sıra, dizi, saf
safha (A) [ 1 [ صفحه aşama 2düz olan yüz 3sayfa
sâfî (A) [ صافی ] temiz, arı, halis
sâfil (A) [ سافل ] aşağı, aşağıda
safîr (A) [ صفير ] ıslık
safra (A) [ 1 [ صفره öd 2sarı
safsâf (A) [ صفصاف ] söğüt
safsata (A) [ سفسطه ] doğru olmadığı halde doğru gibi gösterilen düşünce veya
söz
safşikâf (A-F) [ صف شکاف ] düşman saflarını yaran savaşçı
safşiken (A-F) [ صاف شکن ] düşman saflarını yaran savaşçı
safvet (A) [ صفوت ] saflık, temizlik, arılık
sâgar (A) [ ساغر ] kadeh, içki kadehi
sagîr (A) [ 1 [ صغير küçük 2küçük çocuk
sağr (A) [ ثغر ] sınır, hudut
sahâ (A) [ ساخه ] cömertlik, eliaçıklık
sâha (A) [ ساحه ] alan
sahâbe (A) [ صحابه ] Hz Muhammed’in sohbetlerine katılan müslüman
sahâbî (A) [ صحابی ] Hz Muhammed’in sohbetlerini katılan müslüman
sahâif (A) [ صحائف ] sayfalar
sahâkâr bk sehâkâr
sahâra (A) [ 1 [ صحاری çöller 2kırlar
sahâvet bk sehâvet
sahbâ (A) [ صهبا ] şarap
sahhaf (A) [ صحاف ] kitapçı
sahî (A) [ سخی ] cömert, eliaçık
sâhib (A) [ صاحب ] sahip
sâhibcemâl (A-F) [ صاحب جمال ] güzel yüzlü, güzel
sâhibe (A) [ صاحبه ] bayan sahip
sâhibkemal (A-F) [ صاحب کمال ] olgun insan
sâhibkerâmet (A-F) [ صاحب کرامت ] keramet sahibi
sâhibkıran (A-F) [ صاحب قران ] muzaffer hükümdar
sâhibnazar (A-F) [ صاحب نظر ] görüş sahibi, deneyimli
sahife (A) [ صحيفه ] sayfa
sahih (A) [ 1 [ صحيح doğru 2gerçek
sâhil (A) [ ساحل ] kıyı
sâhilhane (A-F) [ ساحل خانه ] yalı
sâhir (A) [ 1 [ ساحر büyücü 2büyüleyici
sahleb (A) [ ثعلب ] sâlep
sahn (A) [ 1 [ صحن avlu 2boşluk 3sahne 4üstü kubbeli alan
sahr (A) [ صخر ] kaya
sahra (A) [ 1 [ صحرا çöl 2kır
sahre (A) [ صخره ] kaya
saht (F) [ 1 [ سخت çok 2katı 3şiddetli 4güç
sahte (F) [ 1 [ ساخته yapay, yapma 2düzmece 3kalp, sahte
sahtekâr (F) [ 1 [ ساخته کار sahteci 2kalpazan
sahtiyan (F) [ سختيان ] işlenmiş cilalı deri
sahûr (A) [ ساحور ] sahur
sâib (A) [ صائب ] isabetli
sâibî (A) [ صائبی ] yıldıza tapan
sâid (A) [ ساعد ] kol, bilek ile dirsek arası
sâik (A) [ سائق ] sevk eden
sâika (A) [ سائقه ] yıldırım
sâil (A) [ 1 [ سائل dilenci 2soran 3akan
sâim (A) [ صائم ] oruçlu
sâir (A) [ 1 [ سائر diğer 2gezen
sâirfilmenâm (A) [ سائر فی المنام ] uyurgezer
saiy (A) [ سعی ] çalışma, çaba
sâk (A) [ 1 [ ساق baldır 2sap
sakâmet (A) [ 1 [ سقامت sakatlık 2yanlışlık
sâkeyn (A) [ ساقين ] ikizkenar
sâkeyn-i şibh-i münharif [ ساقين شبه منحرف ] yamuk
sakf (A) [ 1 [ سقف tavan 2çatı
sâkıb (A) [ 1 [ ثاقب delici 2parlak yıldız
sâkıt (A) [ 1 [ ساقط düşük, düşük cenin 2düşen
sâkıt olmak düşmek
sâkî (A) [ 1 [ ساقی içki sunan 2saka
sakil (A) [ 1 [ ثقيل ağır 2hoş olmayan, yakışmayan
sakim (A) [ سقيم ] hastalıklı, sakat
sâkin (A) [ 1 [ ساکن yerleşik 2kendi halinde
sâkit (A) [ ساکت ] suskun
sakka (A) [ سقا ] saka
sâl (F) [ سال ] yıl
salâbet (A) [ صلابت ] sağlamlık
salâh (A) [ 1 [ صلاح düzgünlük, yolunda gitme 2barış 3dine bağlılık
salâhiyet (A) [ صلاحيت ] yetki
salâhiyetdâr (A-F) [ صلاحيت دار ] yetkili
salât (A) [ صلات ] namaz
sâldîde (F) [ 1 [ سال دیده yaşlı 2deneyimli
salib (A) [ صليب ] haç
salîbî (A) [ صليبی ] haçlı
sâlifüzzikr (A) [ سالف الذکر ] zikredilen, anılan
sâlih (A) [ صالح ] dinin kurallarına uyan
sâlik (A) [ سالک ] tarikat mensubu
sâlim (A) [ 1 [ سالم sağ, esenlik içinde 2sağlam
sâlimen (A) [ سالما ] sağ salim
sâlis (A) [ ثالث ] üçüncü
sâlisen (A) [ ثالثا ] üçüncüsü, üçüncü olarak
sâlnâme (F) [ سالنامه ] yıllık
sâlûs (F) [ سالوس ] iki yüzlü
sâmân (F) [ 1 [ سامان zenginlik 2huzur 3düzen
sâmî (A) [ سامی ] yüce
sâmi’ (A) [ سامع ] dinleyen
sâmia (A) [ سامعه ] işitme duyusu
samîmâne (A-F) [ صميمانه ] içtenlikle
samîmî (A) [ صميمی ] içten
samimiyet (A) [ صميميت ] içtenlik
sâmin (A) [ ثامن ] sekezinci
sâminen (A) [ ثامنا ] sekizincisi, sekizinci olarak
sanâyi (A) [ صنایع ] sanatlar
sanâyi -i nefîse [ صنایع نفيسه ] güzel sanatlar
sandûk (A) [ صندوق ] sandık
sandukdar (A-F) [ صندوقدار ] veznedar
sanem (A) [ 1 [ صنم put 2put kadar güzel
sânevî (A) [ ثانوی ] ikinci
sânî (A) [ ثانی ] ikinci
sâni’ (A) [ 1 [ صانع yaratıcı, Tanrı 2yapan
saniye (A) [ ثانيه ] ikinci
sâniyen (A) [ ثانيا ] ikincisi, ikinci olarak
sâr (A) [ ثار ] öc
sarâhat (A) [ صراحت ] açıklık
sarâhaten (A) [ صراحة ] açıkça
sârban (F) [ ساربان ] kervancı
sarf (A) [ 1 [ صرف harcama 2gramer
sarf olunmak harcanmak
sarfiyat (A) [ 1 [ صرفيات harcamalar 2salgılar
sârî (A) [ ساری ] bulaşıcı
sarîh (A) [ صریح ] açık, kuşku götürmeyen
sarîhan (A) [ صریحا ] açıkça
sârik (A) [ سارق ] hırsız
sârim (A) [ صارم ] keskin
sarsar (A) [ صرصر ] fırtına
sath (A) [ سطح ] yüzey, satıh
sathî (A) [ سطحی ] yüzeysel, üstünkörü
satl (A) [ سطل ] kova
satvet (A) [ سطوت ] güçlülük
savâb (A) [ 1 [ ثواب doğru 2dürüstlük
savb (A) [ صوب ] yön
savlet (A) [ صولت ] akın, saldırı
savm (A) [ صوم ] oruç
savmaa (A) [ 1 [ صومعه manastır 2mabet
savt (A) [ صوت ] ses
sayd (A) [ صيد ] av
saydgâh (A-F) [ صيدگاه ] avlak
sâye (F) [ سایه ] gölge
sâyeban (F) [ 1 [ سایبان gölgelik 2çadır
sâyedar (F) [ سایه دار ] gölgeli
sayf (A) [ صيف ] yaz
sayfiye (A) [ صيفيه ] yazlık
sayha (A) [ صيحه ] haykırış
sâyis (A) [ سایس ] seyis
saykal (A) [ صيقل ] cila
saykalkâr (A-F) [ صيقلدار ] yaldızcı
sayyad (A) [ صياد ] avcı
saz (F) [ ساز ] enstrüman, saz

se (F) [ سه ] üç
seb’ (A) [ سبع ] yedi
seb’in (A) [ سبعين ] yetmiş
seb’ûn (A) [ سبعون ] yetmiş
sebak (A) [ سبق ] ders
sebât (A) [ ثبات ] yerinden kımıldamama, kararından vazgeçmeme
sebâtkâr (A-F) [ ثباتکار ] sebat eden
sebâyidü (F) [ سه با دو ] üç ve iki
sebbâbe (A) [ سبابه ] işaret parmağı, şehadet parmağı
sebeb (A) [ سبب ] sebep, neden
sebebiyet (A) [ سببيت ] sebep olma
sebebiyet vermek sebep olmak
sebed (A) [ سبد ] sepet
sebîke (A) [ سبيکه ] külçe
sebil (A) [ 1 [ سبيل yol 2su dağıtım yeri, sebil
sebk (A) [ سبک ] üslup
sebkat (A) [ سبقت ] geçme
seblâ (A) [ سبلا ] uzun kirpikli göz
sebt (A) [ ثبت ] kayda geçirme
sebt edilmek kayda geçirilmek
sebt etmek kayda geçirmek
sebû (F) [ سبو ] testi
sebük (F) [ 1 [ سبک hafif 2kıvrak, çevik 3çabuk
sebükmağz (F) [ سبک مز ] --------
sebükmizac (F-A) [ سبک مزاج ] hoppa
sebükpây (F) [ سبک پای ] ayağına çabuk
sebükser (F) [ 1 [ سبک سر -------- 2aşağılık
sebz (F) [ سبز ] yeşil
sebze (F) [ 1 [ سبزه çimenlik 2sebze
sec’ (A) [ سجع ] seci sanatı Düzyazıda kafiyelendirme sanatı
secâyâ (A) [ سجایا ] karakterler
secdegâh (A-F) [ سجده گاه ] secde edilen yer
seciyevî (A) [ سجيوی ] karakter ile ilgili
seciyye (A) [ سجيه ] karakter
seciyyesiz (A-T) karaktersiz
sedâ (A) [ صدا ] ses
sedânüvis (A-F) [ 1 [ صدا نویس teyp 2gramofon
sedâyâ (A) [ ثدایا ] memeler
sedd (A) [ 1 [ سد set 2baraj 3engel 3kapama, tıkama 4kapatılma
sedd edilmek örtülmek, örülmek, kapatılmak
sedefî (A) [ 1 [ صدفی sedefli 2sedef ile ilgili 3sedef rengi
sedy (A) [ ثدی ] meme
sefâhat (A) [ سفاحت ] sefihlik, zevk ve eğlence düşkünlüğü
sefâin (A) [ سفائن ] gemiler
sefâlet (A) [ سفالت ] sefillik
sefâret (A) [ سفارت ] elçilik, büyükelçilik
sefârethâne (A-F) [ سفارت خانه ] elçilik binası, elçilik
sefer (A) [ 1 [ سفر yolculuk 2savaş 3kez
seferber (A-F) [ 1 [ سفربر savaşa gönderilmiş 2savaşa hazırlanmış
seferberlik (A-F-T) savaşa hazırlanma hali, savaş hali
seferî (A) [ 1 [ سفری yolcu 2savaş ile ilgili
seffâh (A) [ 1 [ سفاح kandökücü 2cömert
seffâk (A) [ سفاک ] kandökücü
sefîd (F) [ سفيد ] beyaz, ak
sefih (A) [ سفيه ] zevk ve eğlence düşkünü
sefil (A) [ 1 [ سفيل aşağılık 2yoksul
sefile (A) [ 1 [ سفيله aşağılık kadın 2yoksul kadın 3orospu
sefîne (A) [ 1 [ سفينه gemi 2şiir mecmuası
sefir (A) [ سفير ] elçi
sefirikebir (A-F) [ سفيرکبير ] büyükelçi
seg (F) [ سگ ] köpek
segâbi (F) [ سگ آبی ] kunduz
sehâ (A) [ سخا ] cömertlik, eliaçıklık
sehâb (A) [ سحاب ] bulut
sehâbâlûd (A-F) [ سحاب آلود ] bulutlu
sehâkâr (A-F) [ سخاکار ] cömert, eliaçık
sehâkârlık (A-F-T) cömertlik, eliaçıklık
sehâvet (A) [ سخاوت ] cömertlik, eliaçıklık
sehergâh (A-F) [ سحرگاه ] seher vakti
seherhîz (A-F) [ سحرخيز ] seher vakti kalkan
sehhâr (A) [ سحار ] büyüleyici
sehî (F) [ 1 [ سهی fidan gibi 3düz, doğru
sehîkad (F-A) [ سهی قد ] servi boylu, düzgün boylu
sehîkâmet (F-A) [ سهی قامت ] servi boylu, düzgün boylu
sehîm (A) [ سهيم ] pay sahibi
sehl (A) [ سهل ] kolay
sehm (A) [ 1 [ سهم pay 2ok
sehm (F) [ سهم ] korkunç
sehmgîn (F) [ سهمگين ] korkunç
sehmnâk (F) [ سهمناک ] korkunç
sehv (A) [ سهو ] yanılgı
sehven (A) [ سهوا ] yanlışlıkla
sehviyyât (A) [ 1 [ سهویات yanlışlıklar 2yanılgılar
sekene (A) [ سکنه ] oturanlar, sâkinler
sekiz zılı'lı (T-A) sekizgen, sekiz kenarlı
sekr (A) [ سکر ] sarhoşluk

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #52 : 19 Ocak 2010, 12:01:56 »
sekrâver (A-F) [ سکر آور ] sarhoşluk veren
sekte (A) [ 1 [ سکته durma 2kesilme
sekte vermek durgunluk vermek, sekteye uğratmak
sektedâr etmek durdurmak, sekteye uğratmak
selâmet (A) [ سلامت ] esenlik
selâs (A) [ ثلاث ] üç
selâse (A) [ ثلاثه ] üç
selâset (A) [ سلاست ] akıcılık
selâsil (A) [ سلاسل ] zincirler
selâsîn (A) [ ثلثين ] otuz
selâsûn (A) [ ثلثون ] otuz
selâtîn (A) [ سلاطين ] sultanlar
selb (A) [ 1 [ سلب kapma, kendine çekme 2inkâr etme
selb etmek 1kapmak, çekmek, almak 2inkâr etmek 3yok etmek
selcûkî (A) [ سلجوقی ] Selçuklu
selef (A) [ سلف ] öncekiler, önceki görevliler
selh (A) [ سلخ ] deri yüzme
selhhâne (A-F) [ سلخ خانه ] kesim yeri, mezbaha, salhane
selîka (A) [ سليقه ] güzel konuşma ve yazma yeteneği
selim (A) [ سليم ] sağlam
selîmülkalb (A) [ سليم القلب ] temiz yürekli
selîs (A) [ سليس ] akıcı
sellebâf (A-F) [ سله باف ] sepetçi
sem (A) [ سم ] zehir
sem’ (A) [ 1 [ سمع işitme 2kulak
semâ (A) [ سما ] gökyüzü
semâcet (A) [ سماجت ] çirkinlik
semâhâne (A-F) [ سماع خانه ] mevlevî dervişlerinin semâ ettikleri özel mekan
semahat (A) [ سماحت ] iyilikseverlik
semân (A) [ ثمان ] sekiz
semânun (A) [ ثمانون ] seksen
semâvât (A) [ سموات ] gökler
semâvî (A) [ 1 [ سماوی gök ile ilgili 2tanrısal
semdâr (A-F) [ سمدار ] zehirli
semek (A) [ سمک ] balık
semen (A) [ ثمن ] değer, kıymet
semen (A) [ سمن ] semizlik
semen (F) [ سمن ] yasemin
semenber (F) [ سمنبر ] yasemin göğüslü
semend (F) [ سمند ] güzel ve çevik at
semer (A) [ 1 [ ثمر meyva 2ürün 3sonuç
semerât (A) [ 1 [ ثمرات meyvalar 2ürünler 3sonuçlar
semere (A) [ 1 [ ثمره meyva 2ürün 3sonuç
semere vermek 1meyva vermek 2sonuç vermek
semeredâr (A-F) [ 1 [ ثمره دار meyvalı 2ürün veren 3sonuç veren
semî (A) [ سميع ] çok iyi işiten
semîn (A) [ ثمين ] değerli
semin (A) [ سمين ] semirmiş, semiz
semmûr (A) [ سمور ] samur
semra (A) [ سمرا ] esmer
semt (A) [ 1 [ سمت taraf 2yöre 3mahalle
senâ (A) [ ثنا ] övgü
senâ etmek övmek
senâgû (A-F) [ ثناگو ] öven
senâhân (A-F) [ ثناخوان ] öven
senâkâr (A-F) [ ثناکار ] öven
senâya (A) [ ثنایا ] ön dişler
sencîde (F) [ سنجيده ] tartılı
sene (A) [ سنه ] yıl
sene -i hicriyye [ سنهء هجریه ] hicrî yıl
sene -i kameriyye [ سنهء قمریه ] kamerî yıl
sene -i mîlâdiyye [ سنه< ميلادیه ] miladî yıl
sene -i şemsiyye [ سنهء شمسيه ] şemsî yıl
senebesene (A-F) [ سنه بسنه ] yıldan yıla
sened (A) [ 1 [ سند belge 2tapu
senedât (A) [ سندات ] belgeler
senevât (A) [ سنوات ] yıllar
senevî (A) [ سنوی ] yıllık
seng (F) [ سنگ ] taş
sengdil (F) [ سنگ دل ] taş yürekli, acımasız
sengdilâne (F) [ سنگ دلانه ] acımasızca
sengîn (F) [ 1 [ سنگين ağır 2taştan
senglâh (F) [ سنگلاخ ] taşlık arazi
sengtıraş (F) [ سنگ تراش ] taş ustası
seniyye (A) [ سنيه ] ulu, yüce
sepîd (F) [ سپيد ] beyaz, ak
sepîdedem (F) [ سپيده دم ] tan ağartısı
ser (F) [ 1 [ سر baş 2başkan 3uç
serâ (A) [ ثرا ] toprak
serâ (F) [ سرا ] saray
serâb (A) [ سراب ] serap
serâğâz (F) [ سرآغاز ] başlangıç
serâir (A) [ سرائر ] sırlar
serâmed (F) [ سرآمد ] ileri gelen, önde gelen
serâmedân (F) [ سر آمدان ] ileri gelenler, önde gelenler
serâpâ (F) [ سراپا ] baştan ayağa, bir baştan bir başa, tüm
serâperde (F) [ 1 [ ساراپرده saray perdesi 2otağ
serâser (F) [ سراسر ] bir baştan bir başa
serâsîme (F) [ سراسيمه ] afallamış, sersemleşmiş
serasker (F-A) [ 1 [ سرعسکر başkomutan 2savunma bakanı, harbiye nazırı

seraskerî (F-A) [ 1 [ سرعسکری başkomutanlık 2savunma bakanlığı, harbiye
nazırlığı
serây (F) [ سرای ] saray
serbeser (F) [ سربسر ] bir baştan bir başa
serbest (F) [ 1 [ سربست özgür 2kayıtsız
serbestî (F) [ سربستی ] serbestlik
serbesücûd (F-A) [ سر بسجود ] alnı secdede
serbülend (F) [ سربلند ] başı yüce, yücebaşlı
serçeşme (F) [ 1 [ سرچشمه kaynak 2pınarbaşı 3önder
serd (A) [ سرد ] düzgün dile getirme
serd (F) [ 1 [ سرد soğuk 2sert, haşin
serd etmek dile getirmek
serdâr (F) [ 1 [ سردار önder 2komutan, başkomutan
serden geçmek başından vazgeçmek, ölümü göze almak
serefrâz (F) [ 1 [ سرافراز başı yüce 2başta gelen
serencâm (F) [ 1 [ سرانجام son 2başa gelen olay
seretân (A) [ سرطان ] yengeç
serfirâz (F) [ سرفراز ] başı yüce
serfürû (F) [ سرفرو ] başı önde, başı eğik, itaat eden
serfürû etmek 1itaat etmek 2başını eğmek 3düşünceye dalmak
sergerdân (F) [ 1 [ سرگردان avare, aylak 2şaşkın
sergüzeşt (F) [ سرگذشت ] macera, serüven
serhad (F-A) [ سرحد ] sınır
serheng (F) [ سرهنگ ] çavuş
serî (A) [ سریع ] hızlı
serîr (A) [ سریر ] taht
serîülintikal (A) [ سریع الانتقال ] kıvrak zekalı
seriyye (A) [ سریه ] müfreze
serkâtib (F-A) [ سرکاتب ] başkâtip
serkerde (F) [ 1 [ سرکرده lider, baş 2elebaşı
serkeş (F) [ سرکش ] dikkafalı, inatçı
serkeşî (F) [ سرکشی ] dikkafalılık, inatçılık
serkûy (F) [ سرکوی ] sokak başı, mahalle başı
serlevha (F-A) [ سرلوحه ] başlık
sermâ (F) [ 1 [ سرما soğuk 2kış
sermâye (F) [ 1 [ سرمایه anapara 2genelev kadını
sermâyedâr (F) [ سرمایه دار ] sermaye sahibi, kapitalist
sermed (F) [ سرمد ] ebedî, sürekli
sermest (F) [ سرمست ] sarhoş
sermestî (F) [ سرمستی ] sarhoşluk
sermuharrir (F-A) [ سرمحرر ] başyazar
sermüneccim (F-A) [ سرمنجم ] müneccimbaşı
sernâme (F) [ سرنامه ] mektup başlığı
sernigun (F) [ سرنگون ] başaşağı, tepetakla
sernigûn olmak tepetakla olmak, başaşağı gelmek, yenilmek
sernüvişt (F) [ سرنوشت ] yazgı, alın yazısı
serpuş (F) [ سرپوش ] başlık
serrâc (A) [ سراج ] saraç
serrâchâne (A-F) [ سراج خانه ] saraçhane
serserî (F) [ 1 [ سرسری aylak 2anlamsız
serşâr (F) [ سرشار ] dolu, ağzına kadar dolu
sertâpâ (F) [ سرتاپا ] baştan ayağa, baştanbaşa
sertâser (A) [ سرتاسر ] baştanbaşa
serv (F) [ سرو ] servi, selvi
serv -i bülend [ سرو بلند ] boyu servi gibi düzgün ve uzun olan sevgili
serv -i hırâmân [ سرو خرامان ] salınarak yürüyen sevgili
serv -i nihâl [ 1 [ سرو نهال fidan gibi düz servi 2servi boylu güzel
serv -i revân [ 1 [ سرو روان yürüyen servi 2yürüyen servi boylu güzel
servendâm (F) [ سرواندام ] servi boylu
server (F) [ سرور ] önder, lider, baş
serverân (F) [ سروران ] önderler, liderler, başlar
servet (A) [ 1 [ ثروت zenginlik, varlık 2ekonomi
servistân (F) [ سروستان ] servilik
servkadd (F-A) [ سروقد ] servi boylu
serzeniş (F) [ سرزنش ] sitem, başa kakma
serzenişkâr (F) [ سرزنشکار ] sitem edici
setr (A) [ ستر ] örtme, gizleme
setr etmek örtmek, gizlemek, kamufle etmek
settâr (A) [ 1 [ ستار örten 2günahları örten Tanrı
sevâb (A) [ 1 [ ثواب sevap 2hayır, iyilik
sevâbit (A) [ ثوابت ] yıldızlar
sevâd (A) [ 1 [ سواد karalık 2karalama, yazma
sevâhil (A) [ سواحل ] kıyılar
sevb (A) [ ثوب ] giysi
sevdâ (A) [ 1 [ سودا kara, siyah 2insan yapısında bulunan dört maddeden biri
sevdâzede (F) [ سودازده ] sevdalı
seviyye (A) [ سویه ] düzey
sevk (A) [ سوق ] gönderme
sevk -i tabi’î [ سوق طبيعی ] içgüdü
sevk etmek göndermek, yönlendirmek, götürmek
sevkülceyş (A) [ سوق الجيش ] strateji
sevkülceyşî (A) [ سوق الجيشی ] stratejik
sevr (A) [ 1 [ ثور boğa 2öküz 3boğa burcu
seyâhat (A) [ سياحت ] gezi
seyelân (A) [ سيلان ] akış, akma
seyf (A) [ سيف ] kılıç
seyfiyye (A) [ سيفيه ] asker kesimi
seyl (A) [ سيل ] sel
seylâb (A-F) [ سيلاب ] sel suyu
seylâbe (A-F) [ سيلابه ] sel suyu
seylhîz (A-F) [ سيلخيز ] su taşkını, taşkın
seyr (A) [ 1 [ سير seyir 2yürüme 3gezi 4izleme
seyr etmek izlemek
seyrân (A) [ سيران ] gezinme
seyrangâh (A-F) [ سيرانگاه ] gezinti yeri
seyrfilmenâm (A) [ سير فی المنام ] uyurgezer
seyrüsefer (A) [ سير و سفر ] trafik, gidişgeliş
seyyâh (A) [ 1 [ سياح gezgin 2turist
seyyâhin (A) [ 1 [ سياحين gezginler 2turistler
seyyâl (A) [ سيال ] akışkan
seyyâle (A) [ 1 [ سياله akıntı 2sıvı
seyyar (A) [ 1 [ سيار taşınabilir 2gezen
seyyârât (A) [ سيارات ] gezegenler
seyyâre (A) [ سياره ] gezegen
seyyiât (A) [ 1 [ سيئات günahlar 2kötülükler 3olumsuzluklar
seyyib (A) [ ثيب ] dul kadın
seyyibât (A) [ ثيبات ] dul kadınlar
seyyibe (A) [ ثيبه ] dul kadın
seyyid (A) [ 1 [ سيد Hz Hasan’yn soyundan gelen 2efendi 3ağa 4başkan
seyyie (A) [ 1 [ سيئه günah 2kötülük
sezâ (F) [ سزا ] layık, yaraşır
sezâvar (F) [ سزاوار ] layık, yaraşır

sıbt (A) [ سبط ] torun
sıbyân (A) [ صبيان ] çocuklar
sıddık (A) [ صدیق ] sözünün eri
sıdk (A) [ 1 [ صدق doğruluk 2kalp temizliği
sıfat (A) [ صفت ] özellik, vasıf
sıfât (A) [ صفات ] özellikler, vasıflar
sıfr (A) [ صفر ] sıfır
sığâr (A) [ صغار ] küçükler
sığar (A) [ صغر ] küçüklük
sıhhat (A) [ 1 [ صحت doğruluk 2sağlık
sıhhî (A) [ صحی ] sağlıkla ilgili
sıhhiye (A) [ صحيه ] sağlık işleri dairesi
sıhr (A) [ صهر ] evlilikten doğan akrabalık
sıhriyet (A) [ صهریت ] evlilikten doğan akrabalık, kan bağı
sıklet (A) [ 1 [ ثقلت ağırlık 2sıkıntı
sıklet vermek ağırlık vermek, rahatsız etmek, sıkıntı vermek
sıla (A) [ صله ] yakınlarını ziyarete gitme özlemi
sıla -i rahm [ صلهء رحم ] yakınlarını ziyaret edip özlem gidermek
sıle (A) [ صله ] şaire verilen para ödülü
sımt (A) [ سمط ] dizi
sınâ’î (A) [ 1 [ صناعی sanatla ilgili 2sanayi ile ilgili
sınâat (A) [ 1 [ صناعت sanat 2sanayi
sınâât (A) [ صناعات ] sanatlar
sınâât -ı edebî [ صناعات ادبی ] edebî sanatlar
sınf (A) [ صنف ] sınıf
sırâc (A) [ سراج ] kandil
sırât (A) [ صراط ] yol
sırât -ı müstakîm [ 1 [ صراط مستقيم doğru yol 2sırat köprüsü
sırf (A) [ صرف ] sadece, yalnız
sırr (A) [ سر ] giz, sır
sıyâm (A) [ صيام ] oruç
sıyânet (A) [ صيانت ] koruma

sî (F) [ سی ] otuz
siâyet (A) [ سعایت ] çekiştirme, dedikodu
sîb (F) [ سيب ] elma
sicill (A) [ سجل ] kayıt kütüğü
sidrenişin (A-F) [ سدره نشين ] sidretülmüntehâda oturan melek
sidretülmüntehâ (A) [ سدرة المنتها ] uzayda bulunduğu varsanılan ve ötesine
geçilemeyen bir ağaç
sifâl (F) [ سفال ] çanak çömlek
sifâlîn (F) [ سفالين ] topraktan yapılmış
sih (F) [ سيخ ] şiş
sihâm (A) [ 1 [ سهام oklar 2paylar
sihir (A) [ سحر ] büyü
sihr (A) [ سحر ] sihir, büyü
sihrâmîz (A-F) [ سحر آميز ] büyüleyici
sihrbâz (A-F) [ 1 [ سحرباز sihirbaz 2büyücü
sika (A) [ ثقه ] güvenilir kişi
sikke (A) [ 1 [ سکه madenî para 2mevlevî külahı
sikkîn (A) [ سکين ] bıçak
silâhdâr (A-F) [ سلاحدار ] silahtar
sîlî (F) [ سيلی ] tokat, sille
silk (A) [ 1 [ سلک dizi 2iplik 3meslek
sill (A) [ سل ] verem
sillürrie (A) [ سل الرئه ] akciğer veremi
silsile (A) [ 1 [ سلسله zincir 2hanedan 3sıradağ 4dizi
silsile -i merâtib [ سلسلهء مراتب ] hiyerarşi
sîm (F) [ 1 [ سيم gümüş 2gümüş tel 3gümüş para
sîmâ (F) [ 1 [ سيما yüz 2kişi
sîmâb (F) [ سيماب ] cıva
simât (A) [ 1 [ سماط sofra 2ziyafet
sîmber (F) [ سيمبر ] gümüş gibi beyaz göğüslü
sîmîn (F) [ 1 [ سيمين gümüşten 2gümüş gibi beyaz
simsâr (A) [ سمسار ] komisyoncu
simsâriyye (A) [ سمساریه ] komisyon ücreti
sîmten (F) [ سيم تن ] gümüş tenli
sîmurg (F) [ سيمرغ ] zümrütüanka
sin (A) [ 1 [ سن yaş 2diş
sinan (A) [ سنان ] mızrak
sindân (F) [ سندان ] örs
sîne (A) [ 1 [ سينه göğüs 2yürek
sine (A) [ سنه ] uyuklama

sînebend (A-F) [ سينه بند ] sütyen
sîneçâk (A-F) [ سيه چاک ] göğsü parçalanmış, göğsü yaralı
sînezen (A-F) [ سينه زن ] göğsünü döven
sînî (F) [ سينی ] tepsi
sinîn (A) [ سنين ] yıllar
sinn (A) [ 1 [ سن yaş 2diş
sinnen (A) [ سنا ] yaşça
sipâh (F) [ 1 [ سپاه ordu 2asker
sipâriş (F) [ سپارش ] ısmarlama
sipâs (F) [ سپاس ] şükür
sipasgüzâr (F) [ سپای گزار ] şükreden
sipeh (F) [ 1 [ سپه ordu 2asker
sipehsâlâr (F) [ سپه سالار ] başkomutan
sipihr (F) [ سپهر ] gökyüzü
sîr (F) [ سير ] sarmısak
sîr (F) [ سير ] tok
sirâyet (A) [ سرایت ] bulaşma, geçme
sirâyet etmek geçmek, bulaşmak
sîret (A) [ 1 [ سيرت hal ve gidiş 2biyografi
sirişk (F) [ سرشک ] gözyaşı
sirişt (F) [ سرشت ] yaratılış
sirkat (A) [ سرقت ] hırsızlık
sirkat edilmek çalınmak
sitâre (F) [ ستاره ] yıldız
sitâyiş (F) [ ستایش ] övgü
sitâyişkâr (F) [ 1 [ ستایشکار övücü 2öven
sitebr (F) [ 1 [ ستبر kalın 2yoğun 3kaba
sitem (F) [ 1 [ ستم zulüm 2haksızlık
sitemdîde (F) [ ست دیده ] zulme uğramış
sitemger (F) [ ستمگر ] zalim
sitemkâr (F) [ ستمکار ] zalim
sitîz (F) [ 1 [ ستيز kavga 2çekişme
sitîze (F) [ 1 [ ستيره kavga 2çekişme
sitt (A) [ ست ] altı
sitte (A) [ سته ] altı
sittîn (A) [ ستين ] altmış
sittin sene [ 1 [ ستتين سنه altmış sene 2belirlenemeyecek kadar uzun bir zaman
sivâ (A) [ سوا ] öte, başka, gayrı
siyâb (A) [ ثياب ] giysiler
siyâdet (A) [ 1 [ سيادت seyyidlik 2efendilik
siyâh (F) [ سياه ] kara
siyâhbaht (F) [ سياه بخت ] karatalihli
siyâhî (F) [ 1 [ سياهی siyahlık 2zenci
siyâk u sibak (A) [ سياق و سباق ] sözün gelişi
siyâset (A) [ 1 [ سياست politika 2idam cezası
siyasî (A) [ 1 [ سياسی siyasal 2politikacı
siyasiyat (A) [ سياسيات ] politika
siyasiyûn (A) [ سياسيون ] siyasetçiler, politikacılar
siyeh (F) [ سيه ] kara, siyah
siyyânen (A) [ سيانا ] eşit olarak

sôfî (A) [ صوفی ] tasavvufla ilgilenen, mutasavvıf
sohbet (A) [ صحبت ] konuşma

sû (F) [ سو ] yön, taraf
sû’ (A) [ سوء ] kötülük
su’âl (A) [ سؤال ] soru
su’âl eylemek soru sormak
su’âl olunmak soru sorulmak
su’âlât (A) [ سؤالات ] sorular
su’bân (A) [ ثعبان ] ejderha
su’ûbet (A) [ صعوبت ] güçlük
suâl îrad edilmek soru yöneltmek
sûbesû (F) [ سوبسو ] her taraf, her tarafta
subh (A) [ صبح ] sabah
subh ü mesâ [ صبح و مسا ] sabah akşam
subhdem (A-F) [ صبح دم ] sabah vakti, sabahleyin
subhgâh (A-F) [ صبحگاه ] sabah vakti, sabahleyin
sûd (F) [ 1 [ سود kâr, kazanç 2yarar
sudâ’ (A) [ صداع ] baş ağrısı
sûdâger (F) [ سوداگر ] tüccar
sûdmend (F) [ سودمند ] yararlı
sudûr (A) [ 1 [ صدور çıkış 2göğüsler
sûf (A) [ صوف ] yün
suffe (A) [ صفه ] sofa
sûfî (A) [ 1 [ صوفی mutasavvıf 2sofu
sûfiyye (A) [ صوفيه ] mutasavvıflar, tasavvufla uğraşanlar
sufûf (A) [ صفوف ] sıralar, saflar
sugrâ (A) [ صغرا ] küçük
suhan (F) [ سخن ] söz
sûhân (F) [ سوهان ] törpü
suhen (F) [ سخن ] söz
sûhte (F) [ سوخته ] yanık
suhuf (A) [ صحف ] sayfalar
sûikasd (A-F) [ سوء قصد ] suikast, cana kıyma
sûinazar (A-F) [ سوء نظر ] kötü gözle bakış
sûiniyet (A-F) [ سوء نيت ] kötü niyet
sûizan (A-F) [ سوء ظن ] kötü kanıya düşme
sûk (A) [ سوق ] çarşı
sukût (A) [ سقوط ] düşüş
sulb (A) [ 1 [ صلب döl, soy 2katı
sulehâ (A) [ صلحا ] salih kişiler, iyi amelli kullar
sulh (A) [ صلح ] barış
sulhâmîz (A-F) [ صلح آميز ] barışçıl
sulhen (A) [ صلحا ] barış yoluyla
sulta (A) [ سلطه ] baskı
sultân (A) [ 1 [ سلطان hükümdar 2hükümdar eşi ve kız çocuğu 3sevgili
sun’ (A) [ 1 [ صنع yapma 2yaratma 3güç
sun’î (A) [ صنعی ] yapay
sunûf (A) [ صنوف ] sınıflar
sûr (A) [ سور ] hisar
sûr (A) [ 1 [ صور boru 2kıyamette üflenecek boru
sûr (F) [ 1 [ سور düğün 2şenlik
sûrâh (F) [ سوراخ ] delik
surahî (A) [ صراحی ] sürahi
sûret (A) [ 1 [ صورت yüz 2çare 3biçim 4tarz
sûretâ (A) [ صورتا ] görünüşte
sûretger (A-F) [ صورتگر ] ressam
sûrnâ (F) [ سورنا ] zurna
surre (A) [ 1 [ صره para kesesi 2hükümdar tarafından Mekke’ye gönderilen
paralar ve armağanlar
sûsen (F) [ سوسن ] susam
sûsmâr (F) [ سوسمار ] kertenkele
sutûh (A) [ سطوح ] yüzeyler, satıhlar
sutûr (A) [ سطور ] satırlar
suver (A) [ 1 [ صور yüzler 2çareler 3biçimler 4tarzlar
sûy (F) [ سوی ] yön, taraf
sûz (F) [ 1 [ سوز yanma 2yakma 3ateş 4yakan
sûzân (F) [ 1 [ سوزان yakıcı 2yanıcı
sûzen (F) [ سوزن ] iğne
sûzende (F) [ سوزنده ] yakıcı
sûziş (F) [ سوزش ] yanma, yangı
sûznâk (F) [ سوزناک ] yakıcı

sübhan (A) [ سبحان ] Tanrı
sübhânî (A) [ سبحانی ] tanrısal
sübût (A) [ 1 [ ثبوت sabitleşme 2gerçekleşme 3kanıtlanma
sübût bulmak gerçekleşmek, olmak
sücûd (A) [ سجود ] secde etme, yere kapanma
südde (A) [ 1 [ سده kapı 2eşik
süedâ (A) [ سؤدا ] kutlu kişiler
süfehâ (A) [ سفها ] alçaklar, sefihler
süferâ (A) [ سفرا ] elçiler, büyükelçiler
süflî (A) [ 1 [ سفلی aşağı, aşağıda 2adi, bayağı
süfte (F) [ سفته ] delinmiş
süfün (A) [ سفن ] gemiler
sügur (A) [ ثغور ] sınırlar
sühan (F) [ سخن ] söz
sühandan (F) [ سخندان ] söz bilen, sözden anlayan
sühanperdaz (F) [ سخن پرداز ] ağzı laf yapan
sühûlet (A) [ سهولت ] kolaylık
sühûnet (A) [ سخونت sıcaklık
sükkân (A) [ سکان oturanlar, sakinler
sükker (A) [ سکر şeker
sükûn (A) [ سکون sakinlik, hareketsizlik
sükûnet (A) [ سکونت sakinlik, hareketsizlik 2rahatlık
sükûnet bulmak yatışmak, sakinleşmek
sükût (A) [ سکوت ] sessizlik
sülâle (A) [ سلاله ] soy sop
sülâsâ (A) [ ثلثا ] salı
süllem (A) [ سلم ] merdiven
süls (A) [ ثلث ] üçtebir
sülûk (A) [ 1 [ سلوک yola girme 2tarikata girme
sülüsân (A) [ ثلثلان ] üçte iki
süm (F) [ سم ] toynak
sümpâre (F) [ سم پاره ] zımpara
sümûm (A) [ سموم ] zehirler
sünbâde (F) [ سنباده ] zımpara
sünbül (F) [ سنبل ] sümbül
sünbüle (A) [ سنبله ] başak
sünen (A) [ سنن ] sünnetler
sünûhat (A) [ سنوحات ] akla gelenler, içe doğanlar
sürâdık (A) [ سرادق ] saray perdesi
sürb (F) [ 1 [ سرب kurşun 2kalay
süreyya (A) [ ثریا ] Ülker, Pervin
sürfe (F) [ سرفه ] öksürük
sürh (F) [ 1 [ سرخ kırmızı, kızıl 2kırmızı mürekkep
sürmedan (T-F) [ سرمه دان ] sürmelik
sürûd (F) [ سرود ] şarkı, melodi
sürur (A) [ سرور ] sevinç
sürûrengîz (A-F) [ سرور انگيز ] sevinçli
sürûş (F) [ سروش ] melek
süst (F) [ 1 [ سست gevşek 2tembel, uyuşuk
sütre (A) [ 1 [ ستره örtü 2perde
sütûde (F) [ ستوده ] övülmüş
sütûn (F) [ ستون ] direk
sütur (F) [ 1 [ ستور binek hayvanı 2yük hayvanı
süvar (F) [ 1 [ سوار binmiş 2binen
süvârî (F) [ 1 [ سواری binici 2atlı asker 3gemi kaptanı
süyûf (A) [ سيوف ] kılıçlar


Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #53 : 19 Ocak 2010, 12:04:01 »

- Ş -

şerâfet (A) [ 1 [ شرافت şereflilik 2soyluluk
şerâit (A) [ شرائط ] koşullar
şerâket (A) [ شراکت ] ortaklık
şerâre (A) [ شراره ] kıvılcım
şerâret (A) [ شرارت ] kötülük, şerlilik
şerâyi’ (A) [ شرایع ] şeriat hükümleri
şerbet (A) [ شربت ] şurup
şeref (A) [ 1 [ شرف şeref 2üstünlük 3kıvanç
şerefbahş (A-F) [ شرفبخش ] şeref veren
şerefsâdır olmak padişahın emriyle çıkmak
şerefsudûr olmak padişahın emriyle çıkmak
şerefvârid olmak şerefle gelmek
şerefvusûl olmak şerefle gelmek
şerefzâhir olmak şerefle çıkmak
şerefzuhûr olmak şerefle çıkmak
şerer (A) [ شرر ] kıvılcımlar
şerh (A) [ 1 [ شرح açma 2açılama
şerha (A) [ شرحه ] dilim dilim olmuş
şerha şerha dilim dilim, parçamparça
şeriat (A) [ 1 [ شریعت din hükümleri 2doğru yol
şerif (A) [ 1 [ شریف şerefli 2Hz Hüseyin soyundan gelen
şerik (A) [ 1 [ شریک ortak 2okul arkadaşı
şerîr (A) [ شریر ] kötü, şirret
şerîta (A) [ شریطه ] koşul
şerm (F) [ شرم ] utanç, utanma
şermende (F) [ شرمنده ] utangaç
şermendegî (F) [ شرمندگی ] utangaçlık
şermgîn (F) [ شرمگين ] utangaç
şermnâk (F) [ شرمناک ] utangaç
şermsâr (F) [ شرمسار ] utangaç
şerr (A) [ 1 [ شر kötülük 2kötü davranış
şerîr (A) [ شریر ] kötü insan, kötülük eden insan
şest (F) [ 1 [ شست okçu yüksüğü 2olta
şeş (F) [ شش ] altı
şeşbeş (F-T) [ شش بش ] altı ve beş
şeşcihar (F) [ شش جهار ] altı ve dört
şeşise (F) [ شش و سه ] altı ve üç
şeşiyek (F) [ شش و یک ] altı ve bir
şeşper (F) [ شش پر ] topuz
şeşüdü (F) [ شش و دو ] altı ve iki
şeşüm (F) [ ششم ] altıncı
şeşüse (F) [ شش و سه ] altı ve üç
şeşüyek (F) [ شش و یک ] altı ve bir
şetâret (A) [ شطارت ] neşe
şetm (A) [ شتم ] küfür, sövgü
şetm etmek küfretmek, sövmek
şevâgil (A) [ شواغل ] uğraşılar
şevher (F) [ شوهر ] koca
şevk (A) [ 1 [ شوق çok isteme 2sevinç
şevket (A) [ شوکت ] ululuk
şevketmeâb (A) [ شوکت مآب ] yüce padişah
şevketpenâh (A-F) [ شوکت پناه ] yüce padişah
şey’ (A) [ شیء ] şey
şey’î (A) [ شيئی ] nesnel, objektif
şey’iyet (A) [ شيئيت ] nesnellik, objektiflik
şeyâtin (A) [ شياطين ] şeytanlar
şeyb (A) [ شيب ] yaşlılık, ihtiyarlık
şeydâ (F) [ شيدا ] mecnun
şeyh (A) [ 1 [ شيخ yaşlı, ihtiyar 2tarikat şeyhi
şeyhûhet (A) [ شيخوخت ] yaşlılık
şeytanet (A) [ شيطنت ] şeytanlık, hilekârlık
şeytânî (A) [ 1 [ شيطانی şeytanlık 2şeytanca

şıhne (A) [ شحنه ] güvenlik görevlisi, inzibat görevlisi
şık (A) [ شق ] ikiye bölünmüş bir şeyin her parçası

şi’r (A) [ شعر ] şiir
şîa (A) [ شيعه ] şiî
şiâr (A) [ 1 [ شعار slogan 2işaret
şiâr edinmek slogan haline getirmek, meslek edinmek
şibh (A) [ 1 [ شبه benzeme 2benzer
şibh-i cezîre (A-F) [ شبه جزیره ] yarımada
şibh-i münharif (A-F) [ شبه منحرف ] yamuk
şicâ’ (A) [ شجاع ] cesurlar
şiddet (A) [ 1 [ شدت sertlik 2aşırılık, fazlalık
şiddetle (A-T) kesin olarak
şifa bahşetmek şifa vermek, iyileştirmek
şifa bulmak iyileşmek
şifâ’ (A) [ شفاء ] şifa,iyileşme
şifâbahş (A-F) [ شفابخش ] şifa verme, iyileştirme
şifâbahş olmak şifa vermek, iyileştirmek
şifâhane (A-F) [ شفاخانه ] hastane
şifâhen (A) [ شفاها ] sözlü olarak
şifâhî (A) [ شفاهی ] sözlü olarak
şifakâr (A-F) [ شفاکار ] şifa veren, iyileştiren
şifânâpezîr (A-F) [ شفاناپذیر ] iyileşmez, onulmaz, şifa bulmaz
şifâresân (A-F) [ شفارسان ] şifa veren, iyileştiren
şifâyâb (A-F) [ شفایاب ] şifa bulan
şifâyâb olmak şifa bulmak, iyileşmek
şîfte (F) [ شيفته ] delicesine aşık
şîftedil (F) [ شيفته دل ] gönlünü kaptırmış, delicesine aşık
şihâb (A) [ 1 [ شهاب akan yıldız, kayan yıldız 2kıvılcım
şîhe (F) [ شيهه ] kişneme
şîî (A) [ شيعی ] şiî, şîa mezhebine mensup
şiirâlud (A-F) [ شعر آلود ] şiirli
şîiyyet (A) [ شيعيت ] şiîlik
şikâf (F) [ ] 1 شکاف yarık 2yaran
şikâr (F) [ 1 [ شکار av 2av hayvanı
şikâr etmek avlamak
şikâr olmak avlanmak, av olmak
şikârgah (F) [ شکارگاه ] avlak
şikârî (F) [ 1 [ شکاری avcı 2av ile ilgili
şikâyât (A) [ شکایات ] şikayetler
şikâyet (A) [ شکایت ] sızlanma, şikayet
şikâyetnâme (A-F) [ 1 [ شکایت نامه şikayet mektubu 2şikayeti konu alan
yapıt
şikem (F) [ 1 [ شکم karın 2mide
şikembe (F) [ شکمبه ] işkembe
şikemderd (F) [ شکم درد ] karın ağrısı
şikemperest (F) [ شکم پرست ] obur
şikemperver (F) [ شکم پرور ] obur
şiken (F) [ 1 [ شکن kıran 2kıvrım, büklüm
şikence (F) [ شکنجه ] işkence
şikest (F) [ 1 [ شکست kırık 2yenilgi 3kırma 4kırılma
şikest bulmak kırılmak
şikest olmak kırılmak
şikeste (F) [ 1 [ شکسته kırık 2yenik, mağlup
şikestebâl (F) [ 1 [ شکسته بال kanadı kırık 2çaresiz, üzgün
şikestebeste (F) [ شکسته بسته ] kırık dökük
şikestedil (F) [ شکسته دل ] gönlü yaralı
şikestetâli’ (F-A) [ شکسته طالع ] talihsiz
şimâl (A) [ 1 [ شمال kuzey 2sol
şimâlen (A) [ 1 [ شمالا kuzeyden 2kuzeyde
şimâlî (A) [ شمالی ] kuzeye ait kutb-i ~ kuzey kutbu
şimşâd (F) [ شمشاد ] şimşir
şimşir (F) [ شمشير ] kılıç
şinâs (F) [ 1 [ شناس tanıyan 2bilen 3sayan
şîr (F) [ شير ] arslan
şîr (F) [ شير ] süt
şîrâze (F) [ 1 [ شيرازه kitap sırtındaki kumaş şerit 2düzen
şîrdan (F) [ شيردان ] şirden
şîrdil (F) [ شيردل ] yiğit, arslan yürekli
şîre (F) [ 1 [ شيره şıra 2özsuyu 3süt
şîrhar (F) [ شيرخوار ] süt çocuğu
şîrin (F) [ 1 [ شيرین tatlı 2şirin, sevimli
şîrinkâr (F) [ شيرینکار ] davranışları güzel
şîrinzeban (F) [ شيرین زبان ] tatlı dilli
şirk (A) [ شرک ] Tanrı’ya ortak koşma
şirket (A) [ شرکت ] ortaklık
şîrmerd (F) [ شيرمرد ] yürekli, yiğit
şîrpençe (F) [ 1 [ شيرپنچه arslan pençesi 2sırtta ve boyunda çıkan bir tür kan
çıbanı
şirret (A) [ 1 [ شرت kötülük 2kötü insan
şiryân (A) [ شریان ] atardamar
şîşe (F) [ شيشه ] şişe
şitâ (A) [ شتا ] kış
şitâbân (F) [ شتابان ] koşan, seğirten
şitâbân olmak koşmak, seğirtmek
şitâiyye (A) [ 1 [ شتائيه kışlık 2kış için yazılan şiir
şîve (F) [ 1 [ شيوه tarz, usül 2naz, işve 3aksan
şîvebaz (F) [ شيوه باز ] işveli
şîvekâr (F) [ شيوه کار ] işveli, cilveli
şîven (F) [ شيون ] ağıt

şöhre (A) [ شهره ] ünlü
şöhret (A) [ شهرت ] ün
şöhretşiâr (A) [ شهرت شعار ] ünlü

şu’le (A) [ شعله ] alev, şule
şu’ledar (A-F) [ شعله دار ] alevli, şuleli
şu’lereng (A-F) [ شعله رنگ ] alev rengi
şu’lever (A-F) [ 1 [ شعله ور alevli 2parlak, aydınlık
şuâ (A) [ شعاع ] ışın
şuâât (A) [ شعاعات ] ışınlar
şuabât (A) [ شعبات ] şubeler
şuarâ (A) [ شعرا ] şairler
şube (A) [ شعبه ] kol, dal, şube
şubede (F) [ شعبده ] hokkabazlık
şubedebâz (F) [ شعبده باز ] hokkabaz
şuebât (A) [ شعبات ] şubeler
şugl (A) [ شغل ] iş, uğraşı
şugûl (A) [ شغول ] uğraşılar
şûh (F) [ 1 [ شوخ oynak ve neşeli 2hareketlerinde serbest olan 3 neşeli güzel
şûhmeşreb (F-A) [ شوخ مشرب ] şen şakrak
şûm (F) [ شوم ] uğursuz, şom
şûr (F) [ 1 [ شور heyecan, coşku 2tuzlu 3gürültü
şûrâ (A) [ شورا ] danışma
şûrbaht (F) [ شوربخت ] talihsiz
şûre (F) [ شوره ] çorak
şûrezâr (F) [ شوره زار ] çorak arazi
şûrîde (F) [ 1 [ شوریده perişan 2karasevdalı
şûrîdebaht (F) [ شوریده بخت ] talihsiz
şûrîdehâtır (F-A) [ شوریده خاطر ] gönlü perişan, aklı karışık
şûristân (F) [ شورستان ] çorak arazi
şûriş (F) [ شورش ] kargaşa
şurta (A) [ شرطه ] öncü asker
şurûb (A) [ شروب ] şurup
şurût (A) [ شروط ] koşullar
şuûbiyye (A) [ شعوبيه ] şuûbîlik
şuûn (A) [ 1 [ شئون işler 2olaylar
şuur (A) [ شعور ] bilinç
şûy (F) [ شوی ] koca

şübhe (A) [ شبهه ] şüphe
şübhedar (A-F) [ شبهه دار ] şüpheli, kuşkulu
şücâ’ (A) [ شجاع ] cesur
şücâ’at (A) [ شجاعت ] cesurluk, yiğitlik
şüfeâ (A) [ شفعا ] şefaatçılar
şühedâ (A) [ شهدا ] şehitler
şühud (A) [ 1 [ شهود görme 2görünme 3tanıklar
şühûr (A) [ شهور ] aylar
şükr (A) [ شکر ] şükür, teşekkür
şükrân (A) [ شکران ] teşekkür borcu, iyiliğin bilinmesi
şükrâne (A-F) [ شکرانه ] teşekkür borcu olarak, teşekkür alameti
şükrgüzar (A-F) [ شکرگزار ] teşekkür eden
şükûfe (F) [ شکوفه ] çiçek
şükûfezar (F) [ شکوفه زار ] çiçeği çok olan yer, çiçek bahçesi
şükûh (F) [ شکوه ] görkem, ululuk
şüküfte (F) [ شکفته ] açılmış, çiçek açmış
şükür (A) [ شکر ] teşekkür, iyilik bilme
şümâr (F) [ 1 [ شمار sayı 2sayan
şümûl (A) [ 1 [ شمول kapsam 2kapsama
şümürde (F) [ شمرده ] sayılı
şüpüş (F) [ شپش ] bit
şürb (A) [ شرب ] içme
şürefâ (A) [ شرفا ] şerifler, Hz Muhammed soyundan gelenler
şürekâ (A) [ شرکا ] ortaklar
şürû (A) [ شروع ] başlama
şürûh (A) [ شروح ] şerhler, açılamalar
şürûr (A) [ شرور ] kötülükler
şürut (A) [ شروط ] koşullar
şüs (F) [ شس ] akciğer
şüst (F) [ شست ] yıkama
şüstüşû (F) [ 1 [ شست و شو yıkama 2yıkanma
şüş (F) [ شش ] karaciğer
şütür (F) [ شتر ] deve
şütürban (F) [ شتربان ] deveci
şütürdil (F) [ شتردل ] kinci
şütürhâr (F) [ شترخوار ] deve dikeni
şütürmürg (F) [ شترمرغ ] devekuşu
şüûn (A) [ 1 [ شئون işler 2olaylar
şüûnât (A) [ شئونات ] olaylar
şüyû (A) [ 1 [ شيوع yayılma 2dağılma 3duyulma
şüyûh (A) [ 1 [ شيوخ şeyhler 2ihtiyarlar, yaşlılar

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #54 : 19 Ocak 2010, 12:06:29 »
- T -

tard (A) [ 1 [ طرد kovma 2görevden uzaklaştırma
tard etmek kovmak
târem (F) [ تارم ] kubbe
tarf (A) [ طرف ] akış
tarfe (A) [ طرفه ] göz açıp kapayış
tarfetülayn (A) [ طرفة العين ] göz açıp kapayıncaya dek, bir anda
tarh (A) [ 1 [ طرح atma 2düzenleme 3desen 4plan
târık (A) [ طارق ] Çulpan, Zühre, Venüs
târihnüvis (A-F) [ تاریخ نویس ] tarihçi, tarih yazarı
târihşinâs (A-F) [ تاریخ شناس ] tarihçi
tarîk (A) [ 1 [ طریق yol 2yöntem 3meslek 4tarikat
târîk (F) [ تاریک ] karanlık
tarrâr (A) [ طرار ] yankesici
târümâr (F) [ 1 [ تارومار dağınık 2perişan
târümâr etmek 1dağıtmak, karıştırmak 2perişan etmek
tarümâr olmak 1dağılmak, karışmak 2perişan olmak
târüpûd (F) [ 1 [ تار و پود kumaşın çözgü ve atkısı 2doku
tarz (A) [ 1 [ طرز şekil, biçim 2yöntem
tâs (F) [ تاس ] tas
tasaddî (A) [ تصدی ] girişme, başlama, el atma
tasaddî etmek girişmek, başlamak, el atmak
tasallut (A) [ تسلط ] musallat olma
tasannu (A) [ تصنع ] yapmacık
tasarruf (A) [ 1 [ تصرف tutum 2elinde bulundurma 3para arttırma
tasâvîr (A) [ تصاویر ] resimler
tasavvufî (A) [ تصوفی ] tasavvuf ile ilgili
tasavvur (A) [ تصور ] zihinde kurma
tasavvurât (A) [ تصورات ] tasavvurlar
tasdî’ (A) [ تصدیع ] baş ağrıtma, rahatsız etme
tasdî’ etmek baş ağrıtmak, rahatsız etmek
tasdîk (A) [ تصدیق ] onay, doğrulama
tasdîk etmek onaylamak
tâse (F) [ تاسه ] tasa
tasfiye (A) [ 1 [ تصفيه arıtma 2temizleme
tasfiye edilmek 1arıtılmak 2temizlenmek
tasfiye etmek 1arıtmak 2temizlemek
tasfiyehane (A-F) [ تصفيه خانه ] rafineri
tasgîr (A) [ تصغير ] küçültme
tashîf (A) [ تصحيف ] kelimeyi yanlış yazma
tashih (A) [ تصحيح ] düzelti
tashih edilmek düzeltilmek
tashih etmek düzeltmek
tâsi’ (A) [ تاسع ] dokuzuncu
tâsi’an (A) [ تاسعا ] dokuzuncusu
tâsme (F) [ تاسمه ] tasma
tasmîm (A) [ تصميم ] kesin karar
tasmîm ittihaz etmek karar almak
tasmîmât (A) [ تصميمات ] kesin kararlar
tasnî’ (A) [ 1 [ تصنيع yapma 2uydurma
tasnî’ olunmak yapılmak, oluşturulmak
tasnîf (A) [ تصنيف ] sınıflandırma
tasrîf (A) [ تصریف ] fiil çekimi
tasrîf etmek fiil çekmek
tasrîh (A) [ تصریح ] açıkça belirtme
tasrîh etmek açıkça belirtmek
tasrîhen (A) [ تصریحا ] açıkça bildirerek
tasvib (A) [ تصویب ] uygun görme
tasvîb edilmek uygun görülmek
tasvîb etmek uygun görmek
tasvîb olunmak uygun görülmek
tasvîr (A) [ 1 [ تصویر resmetme 2resim 3niteleme
tasvirkâr (A-F) [ تصویرکار ] tasvir edici, tasvir eden
taşt (F) [ طشت ] leğen
tatbîk (A) [ تطبيق ] uygulama
tatbîkan (A) [ تطبيقا ] uygulayarak
tatbîkat (A) [ 1 [ تطبيقات uygulamalar 2tatbikat
tatbîkat yapmak uygulama yapmak
tatbîkî (A) [ تطبيقی ] uygulamalı
tathîr (A) [ تطهير ] temizleme
tathîrat (A) [ تطهيرات ] temizlik
tatlîk (A) [ تطليق ] boşama
tatmin (A) [ 1 [ تطمين doyurma 2doyma
tatvîl (A) [ تطویل ] uzatma
tâûn (A) [ طاعون ] veba
tav’ (A) [ طوع ] boyun eğme, itaat
tav’an (A) [ طوعا ] isteyerek
tav’î (A) [ طوعی ] kendiliğinden
tavâf (A) [ طواف ] etrafında dönme
tavâf etmek etrafında dönmek
tavâif (A) [ 1 [ طوائف zümreler 2tayfalar 3kavimler
tavassut (A) [ توسط ] aracılık
tavassut etmek aracılık etmek, aracı olmak
tavattun (A) [ توطن ] yerleşme, yurt tutma
tavattun etmek yerleşmek, yurt tutmak
tavîl (A) [ 1 [ طویل uzun 2uzun süreli
tavk (A) [ 1 [ طوق kolye, gerdanlık 2tasma
tavr (A) [ طور ] tavır
tavsîf (A) [ توصيف ] vasıflandırma, niteleme
tavsîf edilmek vasıflandırılmak, nitelenmek
tavsîf etmek vasıflandırmak, nitelemek
tavsiye (A) [ 1 [ توصيه vasiyet etme 2ısmarlama 3öğüt verme
tâvus (A) [ طاوس ] tavus kuşu
tavzîf (A) [ توظيف ] görevlendirme
tavzîh (A) [ توضيح ] açıklama
tavzîh etmek açıklamak, açıklığa kavuşturmak
tavzîhat (A) [ توضيحات ] açıklamalar
tây (F) [ تای ] denk, eşit
taylasan (A) [ طيلسان ] sarığın sarkan ucu
tayr (A) [ طير ] kuş
tayy (A) [ 1 [ طی geçip gitme 2katlama, dürme 3silme 4yok etme
tayyâr (A) [ طيار ] uçucu
tayyâre (A) [ طياره ] uçak
tayyib (A) [ طيب ] güzel, hoş
tayyibe (A) [ طيبه ] iyi davranış
tâz (F) [ تاز ] koşma, koşuşturma
taz’îf (A) [ 1 [ تضعيف zayıf düşürme 2iki kat yapma
tazallüm (A) [ تظلم ] sızlanma, yakınma
tazallüm etmek sızlanmak, yakınmak
tazammun (A) [ 1 [ تضمن içinde bulundurma 2kefil olma
tazammun etmek 1içinde bulundurmak 2kefil olmak
tazarru’ (A) [ تضرع ] yalvarıp yakarma
tazarru’ât (A) [ تضرعات ] yalvarıp yakarmalar
tazarrur (A) [ تضرر ] zarar görme, zarar etme
tâze (F) [ 1 [ تازه körpe, taze 2genç 3yeni
tâzegî (F) [ 1 [ تازگی körpelik, tazelik 2gençlik 3yenilik
tâzî (F) [ 1 [ تازی Arapça 2tazı
tâziyân (F) [ تازیان ] araplar
tâziyâne (F) [ 1 [ تازیانه kırbaç 2tezene
tazmîn (A) [ 1 [ تضمين zarar ödeme, tazminat verme, zarar karşılama 2bir
başka şaire ait beyti sahibinin adını da bildirerek kendi şiirinde kullanma
tazmîn edilmek tazminat verilmek, zarar karşılanmak
tazmîn etmek 1tazminat vermek, zararı karşılamak 2içinde bulundurmak,
içermek
tazmînât (A) [ تضمينات ] zarar ödemeleri, tazminat
tazmînat vermek zarar ödemesinde bulunmak
tazyîk (A) [ 1 [ تضييق sıkıştırma, daraltma 2basınç yapma, bastırma 3basınç
tehâsum (A) [ تخاصم ] birbirine düşmanlık gütme
te’hîrli (A-T) gecikmeli
te’cîl (A) [ تأجيل ] geciktirme, erteleme
te’cîl edilmek geciktirilmek, ertelenmek
te’cîl etmek geciktirmek, ertelemek
te’dîb (A) [ 1 [ تأدیب eğitme, terbiye etme 2cezalandırma
te’dîb etmek 1eğitmek, terbiye etmek 2cezalandırmak
te’dîb olunmak 1eğitilmek, terbiye edilmek 2cezalandırılmak
te’diyât (A) [ تأدیات ] ödemeler
te’diye (A) [ تأدیه ] ödeme
te’diye edilmek ödenmek
te’diye etmek ödemek
te’hîr (A) [ 1 [ تأخير geciktirme 2gecikme
te’hîr edilmek geciktirilmek
te’hîr etmek geciktirmek
te’kîd (A) [ تأکيد ] pekiştirme, sağlamlaştırma
te’kîd etmek 1pekiştirmek, sağlamlaştırmak 2önceki yazıyı tekrarlamak
te’lîf (A) [ 1 [ تأليف yanyana getirme, alıştırma 2kaleme alma, yazma
te’lîf edilmek 1bir araya getirilmek, birleştirilmek 2kaleme alınmak, yazılmak
te’lîf etmek 1bir araya getirmek 2kaleme almak, yazmak
te’lîf olunmak 1bir araya getirilmek, birleştirilmek 2kaleme alınmak
te’lîfât (A) [ تأليفات ] kaleme alınmış eserler
te’lifbîn (A-F) [ تأليف بين ] uzlaştırıcı, birleşirici
te’lîfkerde (F) [ تأليف کرده ] biri tarafından kaleme alınmış
te’nîs (A) [ تأنيس ] alıştırma
te’sîr (A) [ 1 [ تأثير iz bırakma 2etkileme 3etki
te’sîrât (A) [ تأثيرات ] etkiler
te’sîs (A) [ 1 [ تأسيس kurma 2temel atma 3kuruluş
te’sîs edilmek kurulmak
te’sîs etmek kurmak
te’sîsât (A) [ 1 [ تأسيسات kuruluşlar 2düzenek
te’vîl (A) [ تأویل ] başka bir yorum getirme
te’vîl etmek başka bir yorum getirmek
te’yîd (A) [ تأیيد ] pekiştirme
te’yîd edilmek pekiştirilmek
te’yîd etmek pekiştirmek
teâdül (A) [ تعادل ] denklik
teâkub (A) [ تعاقب ] birbirini izleme
teâkub etmek birbirini izlemek
teâkud etmek karşılıklı akitleşmek
teâlî (A) [ تعالی ] yükselme
teâmül (A) [ 1 [ تعامل alışılagelmiş uygulama 2iş 3tepkime
teâmülât (A) [ تعاملات ] alışılagelmiş uygulamalar
tearrî (A) [ 1 [ تعری arınma 2çıplaklaşma
teâruz (A) [ تعارض ] karşılıklı zıtlık, çelişme
teâruz etmek çelişmek
teârüf (A) [ 1 [ تعارف birbirini bilme 2herkesçe bilinme
teâtî (A) [ تعاطی ] birbirine verme
teâtî edilmek birbirine verilmek
teâvün (A) [ تعاون ] yardımlaşma
teb (F) [ 1 [ تب ateş, hastalık harareti 2sıtma
teb’îd (A) [ 1 [ تبعيد uzaklaştırma 2sürgün etme
teb’îd edilmek 1uzaklaştırılmak 2sürgün edilmek
teb’îd etmek 1uzaklaştırmak 2sürgün etmek
tebaa (A) [ تبعه ] uyruk, teba
tebâh (F) [ 1 [ تباه yok olmuş 2yıkılmış 3bozulmuş, çürümüş
tebâh etmek 1yok etmek 2yıkmak 3bozmak, çürütmek
tebâh olmak 1yok olmak 2yıkılmak 3bozulmak, çürümek
tebahhur (A) [ تبخر ] buharlanma
tebahhur (A) [ 1 [ تبحر göllenme 2derin bilgi sahibi olma, uzmanlaşma
tebahhur etmek buharlanmak
tebâhkâr (F) [ تباهکار ] yok eden, mahveden, yıkan
tebahtur (A) [ تبختر ] kibirlenerek yürüme
tebaiyyet (A) [ تبعيت ] uyrukluk
tebaiyyeten (A) [ تبعية ] uyarak
tebâr (F) [ تبار ] soy
tebâşîr (F) [ تباشير ] tebeşir
tebâüd (A) [ تباعد ] uzaklaşma
tebâüd etmek uzaklaşmak
tebâyün (A) [ تباین ] zıtlık, aykırılık
tebcîl (A) [ تبجيل ] ululama
tebcîl edilmek ululanmak
tebcîl etmek ululamak
tebcilkârlık (A-F-T) yüceltme, ululama
tebdîl (A) [ تبدیل ] değiştirme, dönüştürme, değişiklik
tebdîl edilmek değiştirilmek, dönüştürülmek
tebdîl etmek değiştirmek, dönüştürmek
tebdîl olmak dönüşmek
tebdîlen (A) [ 1 [ تبدیلا değiştirerek, dönüştürerek 2değiştirilerek,
dönüştürülerek
tebe’a (A) [ تبعه ] tebalar, uyruklar
tebe’an (A) [ تبعا ] uyarak
tebeddül (A) [ تبدل ] değişim
tebeddül etmek değişmek
tebeddülât (A) [ تبدلات ] değişimler, değişiklikler
tebellüğ (A) [ تبلغ ] alma
tebellüğ etmek bizzat almak
teber (F) [ تبر ] balta
teberdâr (F) [ تبردار ] baltacı
teberrâ (A) [ تبرا ] uzak durma
teberru (A) [ تبرع ] bağış
teberruan (A) [ تبرعا ] bağışlayarak
teberruât (A) [ تبرعات ] bağışlar
teberrüd (A) [ تبرد ] soğuma
teberrüd etmek soğumak
teberrük (A) [ تبرک ] mübarek görme, kutlu sayma
teberrüken (A) [ تبرکا ] mübarek görerek,uğur sayarak
teberzin (F) [ تبرزین ] savaş baltası
tebessüm (A) [ تبسم ] gülümseme
tebessüm etmek gülümsemek
tebettül (A) [ تبتل ] köşesine çekilme
tebettül etmek köşesine çekilmek
tebevvül (A) [ تبول ] idrar yapma, işeme
tebeyyün (A) [ تبين ] ortaya çıkma, anlaşılma
tebeyyün etmek ortaya çıkmak, anlaşılmak
tebhâl (A) [ تبخال ] uçuk
tebhîr (A) [ تبخير ] buharlaştırma
teblerze (F) [ تب لرزه ] sıtma nöbeti
teblîğ (A) [ 1 [ تبليغ bildiri 2yetiştirme
teblîğât (A) [ تبليغات ] bildiriler
tebrîd (A) [ تبرید ] soğutma
tebrie (A) [ تبرئه ] arındırma, temize çıkarma
tebrie etmek temize çıkarmak
tebrîk (A) [ تبریک ] kutlama
tebrîk edilmek kutlanmak
tebrîk etmek kutlamak
tebrîkât (A) [ تبریکات ] kutlamalar
tebrîkname (A-F) [ تبریک نامه ] kutlama yazısı
tebşîr (A) [ تبشير ] müjdeleme
tebşîr etmek müjdelemek
tebyîn etmek açıklığa kavuşturmak
tebyîz etmek temize çekmek
tebzîr etmek savurganlık etmek, israf etmek
tecâhül (A) [ تجاهل ] bilmezlikten gelme
tecârib (A) [ تجارب ] tecrübeler, denemeler
tecâsür (A) [ تجاسر ] yüreklenme
tecâvüz (A) [ 1 [ تجاوز haddini aşma, sınırı geçme 2sarkıntılık etme
tecâvüz etmek 1sınırı geçmek, başkasının haklarını hiçe saymak 2ırza geçmek
tecavüzkâr (A-F) [ 1 [ تجاوزکار sınırı geçen, saldırgan 2sarkıntılık eden
tecdîd (A) [ 1 [ تجدید yenileme 2yenilenme
tecdîd edilmek yenilenmek
tecdîd etmek yenilemek
tecdîd olunmak yinelenmek
teceddüd (A) [ تجدد ] yenilenme, yenilik
teceddüdât (A) [ تجددات ] yenilenmeler, yenilikler
tecellî (A) [ 1 [ تجلی görünme, ortaya çıkma 2kader
tecellî etmek görünmek
tecellîgâh (A-F) [ تجليگاه ] görünme yeri, zuhur yeri, ortaya çıkış yeri
tecemmu (A) [ تجمع ] toplanma, bir araya gelme
tecemmu etmek toplanmak, bir araya gelmek
tecemmül (A) [ تجمل ] süslenme
tecennün (A) [ تجنن ] cinnet geçirme
tecerru’ (A) [ تجرع ] yudumlama
tecerru’ etmek yudumlamak
tecerrüd (A) [ 1 [ تجرد bekarlık 2çıplaklık 3soyutlanma
tecerrüd etmek 1çıplak kalmak 2soyutlanmak
tecessüm (A) [ تجسم ] cisimleşme, şekillenme
tecessüm etmek cisim halinde ortaya çıkmak
tecessüs (A) [ 1 [ تجسس araştırma 2merak
tecessüs etmek araştırmak
tecessüskâr (A-F) [ تجسسکار ] meraklı, mütecessis
tecevvüf (A) [ تجوف ] kofluk
tecezzî (A) [ تجزی ] bölünme, parçalanma, ayrışma
techîl (A) [ تجهيل ] bilgisizliğini çıkarma
techîz (A) [ تجهيز ] donatım
techîz edilmek donatılmak
techîz etmek donatmak
techîzât (A) [ تجهيزات ] donatım
tecnîs (A) [ تجنيس ] cinas yapma, iki anlamlı söz kullanma
tecribe (A) [ 1 [ تجربه deneme, sınama 2deneyim
tecribî (A) [ تجربی ] deneysel, tecrübî
tecrîd (A) [ تجرید ] soyutlama
tecrîd edilmek soyutlanmak
tecrîd etmek soyutlamak
tecrîden (A) [ تجریدا ] soyutlayarak
tecrübe (A) [ 1 [ تجربه deneme, sınama 2deneyim
tecrübe edilmek denenmek, sınanmak
tecrübe etmek denemek, sınamak
tecvîd (A) [ تجوید ] Kur’ân’ı usûlüne göre okuma
tecvîz (A) [ 1 [ تجویز uygun görme 2izin verme
teczie (A) [ تجزئه ] parçalara ayırma, bölme
teczîr (A) [ تجذیر ] karekök alma
tecziye (A) [ تجزیه ] cezalandırma
tecziye edilmek cezalandırılmak
tecziye etmek cezalandırmak
tecziye olunmak cezalandırılmak
tedâbir (A) [ تدابير ] çareler, tedbirler
tedâfü (A) [ تدافع ] savunma
tedâfüî (A) [ تدافعی ] savunma ile ilgili
tedâhül (A) [ 1 [ تداخل karışma 2yığılışma
tedâî (A) [ تداعی ] çağrışım
tedarikât (A) [ تدارکات ] hazırlıklar
tedârukât (A) [ تدارکات ] hazırlıklar
tedârük (A) [ تدارک ] hazırlama, temin etme
tedâvül (A) [ تداول ] dolaşım
tedbîr (A) [ تدبير ] çare, önlem
tedbîrülmenzil (A) [ تدبيرالمنزل ] ekonomi
tedennî (A) [ تدنی ] gerileme, alçalma, düşüş
tedennî etmek gerilemek, alçalmak
tederrüs (A) [ تدرس ] ders alma
tedfîn (A) [ تدفين ] gömme
tedfîn edilmek gömülmek
tedfîn etmek gömmek
tedhîn (A) [ 1 [ تدخين dumanlama 2tütsüleme
tedhîn (A) [ تدهين ] yağ sürme
tedhîş (A) [ تدهيش ] dehşet salma, dehşete düşürme
tedkîk (A) [ تدقيق ] inceleme, tetkik
tedkîk edilmek incelenmek
tedkîk etmek incelemek
tedkîk olunmak incelenmek
tedkîkât (A) [ تدقيقات ] incelemeler, tetkikler
tedrîcen (A) [ تدریجا ] gitgide, adım adım, yavaş yavaş
tedrîcî (A) [ تدریجی ] yavaş yavaş, azar azar, gittikçe
tedrîs (A) [ تدریس ] ders verme
tedrîs etmek ders vermek
tedrîsât (A) [ تدریسات ] öğretim
tedvîn edilmek kitap haline getirilmek
tedvîr (A) [ 1 [ تدویر döndürme 2idare etme
tedviye etmek ilaç vermek
teeddüb (A) [ تأدب ] utanma, terbiye ile çekinme
teeddüb etmek utanmak
teeddüben (A) [ تأدبا ] terbiye ile çekinerek, utanarak
teehhül (A) [ 1 [ تأهل evlenme 2evcilleşme
teehhül etmek evlenmek
teehhür (A) [ تأخر ] gecikme
teehhür etmek gecikmek
teekküd etmek (A-T) pekişmek, tekid edilmek
teemmül (A) [ تأمل ] enikonu düşünme
teemmül etmek enikonu düşünmek
teennî (A) [ 1 [ تأنی yavaşlama, duraksama 2dikkat gösterme
teessüf (A) [ تأسف ] üzülme, hayıflanma
teessüf etmek üzülmek, hayıflanmak
teessür (A) [ 1 [ تأثر üzülme, üzüntü 2etkilenme
teessüs (A) [ تأسس ] kurulma
teessüs etmek kurulmak
teeyyüd etmek pekişmek
tefahhur (A) [ تفخر ] şişinme, övünme
tefahhus (A) [ تفحص ] derinlemesine araştırma
tefâhür (A) [ تفاخر ] övünme
tefakkud (A) [ تفقد ] arkasını arayıp sorma
tefâsîl (A) [ تفاصيل ] ayrıntılar
tefâsîr (A) [ تفاسير ] tefsirler, yorumlar
tefâvüt (A) [ تفاوت ] farklılık
tefavvuk (A) [ تفوق ] üstünlük
tefazzul (A) [ تفضل ] üstünlük taslama
tefe’ül (A) [ 1 [ تفأل fal açma 2hayra yorma, uğur sayma
tefe’ül etmek 1fal açmak 2hayra yormak, uğur saymak
tefehhüm (A) [ تفهم ] anlama
tefehhüm etmek anlamak, farkına varmak
tefekkür (A) [ تفکر ] düşünme, kafa yorma
tefekkür etmek düşünmek, kafa yormak
tefekkürât (A) [ تفکرات ] düşünmeler, düşünceler
tefelsüf (A) [ تفلسف ] felsefe yapma
teferru’ât (A) [ تفرعات ] ayrıntılar
teferrüc (A) [ تفرج ] gezinti
teferrücgâh (A-F) [ تفرجگاه ] gezinti yeri
teferrüd (A) [ 1 [ تفرد yalnızlık 2benzersizlik
tefessüh (A) [ تفسخ ] çürüme, çürüyerek dağılma
tefessüh etmek çürümek, çürüyerek dağılmak
tefevvuh (A) [ تفوه ] dile getirme
tefevvuk (A) [ تفوق ] üstünlük
tefhîm (A) [ تفخيم ] yüceltme, ululama
tefhîm (A) [ تفهيم ] anlatma
tefhîm etmek anlatmak
tefrîh (A) [ تفریح ] ferahlık verme
tefrîk (A) [ تفریق ] ayırma, ayırdetme
tefrîk edilmek ayırılmak, ayırt edilmek
tefrîk etmek ayırmak, ayırt etmek
tefrîk olunmak ayrılmak
tefrika (A) [ 1 [ تفرقه bölücülük 2ayrılma 3bölüm bölüm yayınlama
tefriş (A) [ تفریش ] döşeme
tefriş edilmek döşenmek
tefriş etmek döşemek
tefrişat (A) [ تفریشات ] döşemeler
tefrît (A) [ تفریط ] aşırılık
tefsir (A) [ تفسير ] yorum
tefsir edilmek yorumlanmak
tefsir etmek yorumlamak
tefsirât (A) [ تفسيرات ] yorumlar
tefte (F) [ تفته ] kızgın
teftîn (A) [ 1 [ تفتين fitne sokma 2meftun etme
teftiş (A) [ تفتيش ] denetleme
teftiş edilmek denetlenmek
teftiş etmek denetlemek
tefviz (A) [ 1 [ تفویض birine bırakma 2ihale etme
tefviz edilmek 1birine bırakılmak 2ihale edilmek
tegaddî etmek beslenmek
tegafül (A) [ تغافل ] bilmezlikten gelme, anlamazlıktan gelme
tegafül etmek anlamazlıktan gelmek
tegayür (A) [ تغایر ] zıtlık
tegayyür (A) [ تغير ] değişme, başkalaşma
tegayyür etmek değişmek, başkalaşmak
tegazzî etmek beslenmek
tegazzül (A) [ تغزل ] gazel söyleme
teh (F) [ ته ] dip
tehâcî (A) [ تهاجی ] hicivleşme
tehâcüm (A) [ 1 [ تهاجم saldırı 2üşüşme
tehâcüm etmek üşüşmek
tehallüf (A) [ تخلف ] uygunsuzluk, uymama
tehallüs (A) [ تخلص ] mahlas kullanma
tehâlüf (A) [ 1 [ تخالف uygunsuzluk, uymama 2farklılık
tehâlük (A) [ تهالک ] can atış, can atma, atılma, çok arzu etme
tehâsum (A) [ تخاصم ] birbirine düşmanlık gütme
tehâşî (A) [ تحاشی ] çekinme
tehâvün (A) [ تهاون ] hafife alma
tehcîr (A) [ تهجير ] göçe zorlama, göç ettirme
tehcîr etmek göç ettirmek
tehdîd (A) [ تهدید ] gözdağı
tehdîd edilmek gözdağı verilmek
tehdîd etmek gözdağı vermek
tehdîdâmîz (A-F) [ تهدید آميز ] gözdağı vererek, tehdit edici
tehdîden (A) [ تهدیدا ] gözdağı vererek tehdit ederek
tehdîdkâr (A-F) [ تهدیدکار ] gözdağı verici, tehdit edici
tehdîdkârâne (A-F) [ تهدیدکارانه ] tehdit ederek
teheccî (A) [ تهجی ] heceleme
teheccî etmek hecelemek
tehevvu (A) [ تهوع ] kusma
tehevvu etmek kusmak
tehevvür (A) [ تهور ] küplere binme, köpürme
tehevvür etmek küplere binmek, köpürmek
teheyyüc (A) [ تهيج ] heyecanlanma
tehî (F) [ 1 [ تهی boş 2anlamsız, yararsız
tehîdest (F) [ 1 [ تهی دست yoksul 2eli boş
tehîdestî (F) [ 1 [ تهيدستی yoksulluk 2eli boşluk
tehîmağz (F) [ تهی مغز ] samankafalı, boşkafalı
tehîmiyân (F) [ 1 [ تهی ميان içi boş 2kof
tehiyye (A) [ تهيه ] hazırlama
tehiyye edilmek hazırlanmak
tehiyye etmek hazırlamak
tehniyet (A) [ تهنيت ] kutlama
tehyie (A) [ تهيئه ] hazırlama
tehzîb (A) [ تهذیب ] süsleme
tehzîl (A) [ تهزیل ] alaya alış
tehzîz (A) [ تهزیز ] titretme
tekabül (A) [ تقابل ] karşılama
tekabül etmek karşılamak
tekâlîf (A) [ 1 [ تکاليف öneriler, teklifler 2vergiler 3ibadetler
tekâmül (A) [ 1 [ تکامل olgunlaşma 2evrim
tekâmül etmek olgunlaşmak, gelişmek
tekâpu (F) [ 1 [ تکاپو telaş, koşuşturma 2dalkavukluk
tekârîr (A) [ تقاریر ] önergeler
tekârub (A) [ تقارب ] yakınlaşma
tekâsüf (A) [ 1 [ تکاثف yoğunlaşma 2koyulaşma
tekâsüf etmek yoğunlaşmak
tekâsül (A) [ تکاسل ] üşengeçlik, tembellik