Osmanlıca-Türkçe Sözlük

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Gizemce

  • Gizem
  • *
  • Join Date: Eki 2009
  • 47
  • +4/-0
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #5 : 15 Aralık 2009, 19:27:12 »
berbâd (F) [ 1 [برباد mahvolmuş 2kötü, pis, berbat
bercâ (F) [ برجا ] yerinde, uygun
berceste (F) [ برجسته ] seçkin, seçme
berd (A) [ برد ] soğuk
berde (F) [ برده ] köle
berdevâm (F-A) [ بردوام ] sürekli, devam eden
berdülacuz (A) [ بردالعجوز ] kocakarı soğuğu
bere (F) [ بره ] kuzu
berehne (F) [ برهنه ] çıplak
berekât (A) [ برکات ] bereketler
bereket (A) [ 1 [برکت bolluk 2uğur
berevât (A) [ بروات ] beratlar
berf (F) [ برف ] kar
berfîn (F) [ برفين ] karlı
berg (F) [ برگ ] yaprak
bergüzâr (F) [ برگذار ] hatıra, hediye, yadigâr
berhâne (F) [ برخانه ] harap vaziyetteki ev
berhayât (F-A) [ برحيات ] hayatta olan, sağ
berhayât bulunmak yaşamak, hayatta olmak
berhürdâr (F) [ برخوردار ] mutlu, muradına ermiş
berî (A) [ بری ] arınmış, temiz, uzak
berîd (A) [ 1 [برید ulak 2postacı
berîn (F) [ برین ] yüksek, yüce
berk (A) [ برق ] şimşek
berkarâr (F-A) [ برقرار ] yerinde duran, karar eden
berkarâr olmak devam etmek, kalmak
berkemâl (F-A) [ بزکمال ] en iyi şekilde, mükemmel
bermâh (F) [ برماه ] matkap, burgu
bermu’tâd (F-A) [ برمعتاد ] alışıldığı gibi, mutâd olduğu üzere
bermûcib-i (F-A) [ برموجب ] uyarınca, gereğince
bernâ (F) [ برنا ] genç
berpâ (F) [ برپا ] ayakta
berr (A) [ 1 [بر toprak 2kara 3kıta
berrak (A) [ براق ] duru
berren (A) [ برا ] kara yolu ile
berrî (A) [ بری ] kara ile ilgili
bersâbık (F-A) [ برسابق ] eskiden olduğu gibi
bertaraf (F-A) [ 1 [برطرف bir yana 2giderilmiş
bertaraf etmek gidermek
bertaraf olmak giderilmek
berter (F) [ برتر ] daha üstün
berterîn (F) [ برترین ] en üstün
bervech-i (F-A) [ بروجه ] gibi
berzah (A) [ 1 [برزخ cehennem 2dil, kara uzantısı 3sorun, dert
berzger (F) [ برزگر ] çiftçi
bes (F) [ 1 [بس yeterli 2çok
besâ (F) [ بسا ] nice
besâtîn (A) [ بساتين ] bahçeler
besend (F) [ بسند ] yeterli
besende (F) [ بسنده ] yeterli
beserüçeşm (F) [ بسر و چشم ] başüstüne, başım gözüm üstüne
besî (F) [ بسی ] birçok
besîm (A) [ بسيم ] güleç
beste (F) [ 1 [بسته kapalı 2beste
bestekâr (F) [ بسته کار ] besteci
bestenigâr (F) [ بسته نگار ] Türk mûsikîsinde bir makam adı
beşâret (A) [ بشارت ] müjde
beşer (A) [ 1 [بشر insan 2insanlık
beşere (A) [ بشره ] deri, dış deri
beşerî (A) [ بشری ] insanlıkla ilgili, insanî
beşeriyyât (A) [ بشریات ] antropoloji
beşeriyyet (A) [ بشریت ] insanlık
beşîr (A) [ بشير ] müjdeci
beşûş (A) [ بشوش ] güleç
beşûşâne (A-F) [ بشوشانه ] güleryüzle
betâet (A) [ بطائت ] ağırlık, yavaşlık
beter (F) [ بدتر ] daha kötü, beter, şiddetli
bevl (A) [ 1 [بول idrar 2işeme
bevlî (A) [ بولی ] idrar ile ilgili
bevliyye (A) [ بوليه ] üroloji
bevvâb (A) [ بواب ] kapıcı
bevvâbîn (A) [ بوابين ] kapıcılar
bey’ (A) [ بيع ] satış
beyâbân (F) [ بيابان ] çöl
beyân (A) [ بيان ] açıklama, ifade etme, dile getirme
beyân edilmek açıklanmak, dile getirilmek
beyân etmek açıklamak, dile getirmek
beyânât (A) [ بيانات ] açıklamalar, demeç
beyânnâme (A-F) [ بيان نامه ] bildirge
beyâz (A) [ بياض ] ak, beyaz
beyhûde (F) [ بيهوده ] boş, boşuna
beyn (A) [ بين ] ara, orta
beynelmilel (A) [ بين الملل ] uluslararası
beyn-i (A-F) [ بين ] arasında, ortasında
beynülmilel (A) [ بين الملل ] uluslararası
beyt (A) [ 1 [بيت ev 2konut 3beyit
beytâr (A) [ بيطار ] veteriner
beytullah (A) [ بيت الله ] Kâbe
beytûtet (A) [ بيتوتت ] geceleme
beytülmal (A) [ بيت المال ] hazine, maliye hazinesi
beyzâ (A) [ بيضا ] bembeyaz, çok beyaz
beyze (A) [ 1 [بيضه yumurta 2husye
beyzî (A) [ بيضی ] oval
beze (F) [ 1 [بزه günah 2suç
bezekâr (F) [ 1 [بزه کار günahkar 2suçlu
bezir (A) [ بذر ] tohum
bezirgân (F) [ بازرگان ] tüccar
bezistân (A-F) [ بزستان ] bedesten
bezle (A) [ بذله ] şaka, latife
bezlegû (A-F) [ بذله گو ] şakacı
bezm (F) [ 1 [بزم eğlence meclisi 2içki meclisi
bezmgâh (F) [ بزمگاه ] eğlence yeri, eğlence meclisi
bezzaz (A) [ بزبز ] manifaturacı, kumaşçı

bi’r (A) [ بئر ] kuyu
bi’set (A) [ بئثت ] gönderiliş, Hz Muhammed’in peygamber olarak gönderilişi
bîaman (F) [ بی امان ] amansız
bîâr (F-A) [ بی عار ] arsız
bîbahâ (F) [ بی بها ] çok değerli, paha biçilmez
bîbedel (F-A) [ بی بدل ] eşsiz, benzersiz
bîbehre (F) [ بی بهره ] nasipsiz
bîcâ (F) [ بيجا ] yersiz
bîcan (F) [ بی جان ] cansız
bîçâre (F) [ 1 [بيچاره çaresiz 2zavallı
bîçâregân (F) [ 1 [بيچارگان çaresizler 2zavallılar
bîçunuçirâ (F) [ 1 [بی چون و چرا sorgusuz sualsiz 2Tanrı
bîd (F) [ بيد ] söğüt
bid’at (A) [ 1 [بدعت sonradan ortaya çıkma 2dinde yeni getirilmiş şey
bîdâd (F) [ بيداد ] zulüm
bîdâdger (F) [ بيدادگر ] zalim
bîdâr (F) [ بيدار ] uyanık
bîdârbaht (F) [ بيداربخت ] talihli
bidâyet (A) [ بدایت ] başlangıç
bidâyette (A-T) [d] başlangıçta
bîd-i mecnûn [ بيد مجنون ] salkımsöğüt
bîdil (F) [ بيدل ] aşık
bîdin (F-A) [ بی دین ] dinsiz
bîedeb (F-A) [ بی ادب ] terbiyesiz, edepsiz
bîeman (F) [ بی امان ] amansız
bîendişe (F) [ بی اندیشه ] düşünmeyen, umursamayan
bîgâne (F) [ بيگانه ] yabancı
bîgüman (F) [ بی گمان ] kuşkusuz
bîgünah (F) [ 1 [بی گناه günahsız 2suçsuz
bîh (F) [ بيخ ] kök
bîhaber (F-A) [ بی خبر ] habersiz
bîhadd (F-A) [ بی حد ] sınırsız
bihakkın (A) [ بحق ] hakkıyla, hak ederek
bihamdillah (A) [ بحمدالله ] ’a şükürler olsun
bihâr (A) [ بحار ] denizler
bîhareket (F-A) [ بی حرکت ] hareketsiz
bîhâsıl (F-A) [ بی حاصل ] sonuçsuz
bîhayâ (F-A) [ بی حيا ] utanmaz, hayasız
bîhayat (F-A) [ بی حيات ] cansız, yaşamayan
bihâzelemr (A) [ بهذا الامر ] buna göre, bu durumda, böylelikle
bihbûd (F) [ بهبود ] sağlık
bîhemtâ (F) [ بی همتا ] benzersiz
bîhesâb (F-A) [ بی حساب ] hesapsız, sonsuz
bîhiss (F-A) [ بی حس ] hissiz, duygusuz
bihişt (F) [ بهشت ] cennet
bîhod (F) [ 1 [بيخود baygın 2kendine olmama, kendinden geçme
bihter (F) [ بهتر ] daha iyi
bîhude (F) [ بيهده ] boşuna, beyhude
bîinsâf (F-A) [ بی انصاف ] insafsız
bîkâr (F) [ 1 [بيکار işsiz 2bekar
bîkarâr (F-A) [ بی قرار ] kararsız
bikr (A) [ 1 [بکر el sürülmemiş 2yepyeni, orijinal
bîl (F) [ بيل ] bel
bilâd (A) [ 1 [بلاد beldeler 2memleketler
bilâfâsıla (A) [ بلافاصله ] aralıksız, kesintisiz
bilâhareket (A) [ بلاحرکت ] hareketsiz, hareket etmeden
bilâhere (A) [ 1 [بالآخره sonradan 2sonunda, nihayet
bilâinkıtâ (A) [ بلاانقطاع ] kesintisiz, aralıksız
bilâkayt (A) [ بلاقيد ] kayıtsız şartsız, kesin
bilakis (A) [ بالعکس ] aksine, tersine
bilâmâni’a (A) [ بلامانعه ] engelsiz
bilâmazeret (A) [ بلامعذرت ] mazeretsiz, özür bildirmeksizin
bilâmerhamet (A) [ بلامرحمت ] acımasızca
bilâmühlet (A) [ بلامهلت ] zaman tanımadan, süre vermeden
bilâpervâ (A-F) [ بلاپروا ] korkusuzca
bilâşikâyet (A) [ بلاشکایت ] şikayet etmeden
bilâte’ehhür (A) [ بلاتأخر ] gecikmeden
bilâtefrik (A) [ بلاتفریق ] hiçbir ayırım gözetmeksizin
bilâtehlike (A) [ بلاتهلکه ] tehlikesizce
bilâteminat (A) [ بلاتأمينات ] güvencesiz, teminatsız
bilâücret (A) [ بلاأجرت ] parasız, ücretsiz
bilcümle (A) [ بالجمله ] tümüyle
bilfarz (A) [ بالفرض ] diyelim ki
bilfiil (A) [ بالفعل ] gerçekten, yaparak, katılarak, bizzat
bilhassa (A) [ بالخاصه ] özellikle, hele hele
biliktizâ (A) [ بالاقتضا ] gerektiğinden
bililtizâm (A) [ بالالتزام ] bilerek, bile bile
bilistifade (A) [ بالاستفاده ] yararlanarak, istifade ederek
bilistihsâl (A) [ بالاستحصال ] alarak, elde ederek
biliştirâk (A) [ بالاشتراک ] katılarak
billûr (A) [ بلور ] kristal
bilmecbûriye (A) [ بالمجبئریه ] zorunlu olarak, mecburen
bilmukabele (A) [ بالمقابله ] karşılığında, aynen, mukabele ederek, mukâbil olarak
bilmünâsebe (A) [ بالمناسبه ] bir münasebetle, sırası geldiğinde
bilmünâvebe (A) [ بالمناوبه ] dönüşümlü
bilmüzakere (A) [ بالمذاکره ] görüşülerek
bilumum (A) [ بالعموم ] tüm, bütün
bilvâsıta (A) [ بالواسطه ] dolaylı olarak
bîm (F) [ بيم ] korku
bîma’nâ (F-A) [ بی معنی ] anlamsız
bîmâr (F) [ بيمار ] hasta
bîmârân (F) [ بيماران ] hastalar
bîmecâl (F-A) [ بی مجال ] takatsiz, dermansız
bîmekân (F-A) [ 1 [بی مکان yersiz 2aylak
bîmerhamet (F-A) [ بی مرحمت ] acımasız
bîmeze (F) [ بی مزه ] lezzetsiz, tatsız
bîmihr (F) [ بی مهر ] sevgisiz, şefkatsiz
bîmisâl (F-A) [ بی مثال ] benzersiz
bîmuhâbâ (F-A) [ بی محابا ] çekinmeden
bîmübâlât (F-A) [ بی مبالات ] kayıtsız, umursamaz
bîmürüvvet (F-A) [ بی مروت ] mürüvvetsiz
bin (A) [ بن ] oğul
binâ (A) [ بناء ] yapı
bînâ (F) [ بينا ] gören, iyi gören
binâberin (A-F) [ بنابرین ] bundan dolayı, buna dayanarak
binâen (A) [ بناء ] dayanarak, göre
binâenaleyh (A) [ بناء عليه ] bu yüzden, bundan dolayı
bînâm (F) [ بينام ] adsız, tanınmamış
bînamaz (F) [ بی نماز ] beynamaz
bînasîb (F-A) [ بی نصيب ] nasipsiz, kısmetsiz
bînazîr (F-A) [ بی نظير ] benzersiz
bînemek (F) [ بی نمک ] tuzsuz
bînevâ (F) [ 1 [بينوا zavallı 2yoksul
bînî (F) [ بينی ] burun
bînihaye (F-A) [ بی نهایه ] sonsuz, bitmez tükenmez
binnetice (A) [ بالنتيجه ] sonuçta, sonuç olarak
binnisbe (A) [ بالنسبه ] bir dereceye kadar, nispeten
bint (A) [ بنت ] kız
bîpâyân (F) [ بی پایان ] sonsuz
bîpervâ (F) [ 1 [بی پروا korkusuz 2çekinmeden
bir gûna (T-F) [ ] hiçbir, herhangi bir
bir nevi (T-A) [ ] adeta, bir bakıma
birâder (F) [ برادر ] erkek kardeş
bîrahm (F-A) [ بی رحم ] merhametsiz, acımasız
bîrayb (F-A) [ بی ریب ] kuşkusuz
birinc (F) [ برنج ] pirinç
birişte (F) [ برشته ] kavrulmuş
bîrûn (F) [ 1 [بيرون dış 2dışarı
biryân (F) [ بریان ] kebap
bisât (A) [ بساط ] yaygı

Çevrimdışı Gizemce

  • Gizem
  • *
  • Join Date: Eki 2009
  • 47
  • +4/-0
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #6 : 15 Aralık 2009, 19:27:41 »
bîsebat (F-A) [ بی ثبات ] dayanıksız
bîsebeb (F-A) [ بی سبب ] dayanıksız
bîser (F) [ بی سر ] başsız
bîst (F) [ بيست ] yirmi
bister (F) [ بستر ] yatak
bîsûd (F) [ بی سود ] yararsız
bisyâr (F) [ بسيار ] çok
bîşe (F) [ بيشه ] orman
bîşerm (F) [ بی شرم ] orman
bîşuur (F-A) [ بی شعور ] bilinçsiz
bîşübhe (F-A) [ بی شبهه ] kuşkusuz, şüphesiz
bîşümâr (F) [ بی شمار ] sayısız
bîtâb (F-A) [ بيتاب ] yorgun, takatsiz
bîtâb kalmak bitkin düşmek
bîtâbane (F) [ بيتابانه ] bitkince
bitamâmihâ (A) [ بتمامها ] tümüyle, tamamen
bîtaraf (F-A) [ بی طرف ] tarafsız
bîtarafâne (F-A) [ بی طرفانه ] tarafsızca, yan tutmadan
bittab’ (A) [ بالطبع ] doğal olarak
bittafsîl (A) [ بالتفصيل ] ayrıntılı olarak, uzun uzadıya
bittamâm (A) [ بالتمام ] tümüyle
bîve (F) [ بيوه ] dul
bîvefâ (F-A) [ بی وفا ] vefasız
bîvezen (F) [ بيوه زن ] dul kadın
bîzâr (F) [ بيزار ] bıkmış, usanmış
bîzâr olmak bıkmak, usanmak
bizâtihi (A) [ بذاته ] kendiliğinden
bizzarûre (A) [ بالضروره ] zorunlu olarak

bostân (F) [ بوستان ] bahçe

bû (F) [ بو ] koku
bu’d (A) [ 1 [بعد uzaklık 2boyut
bu’diyet (A) [ بعدیت ] uzaklık, mesafe
bûd (F) [ بود ] varlık
buğrâ (F) [ بغرا ] turna
buhalâ (A) [ بخلا ] cimriler
buhâr (A) [ بخار ] buğu, buhar
buhl (A) [ بخل ] cimrilik
buhrân (A) [ بحران ] bunalım, kriz
buht (A) [ بهت ] şaşkınlık
buhûr (F) [ بخور ] tütsü
buhurdan (F) [ بخوردان ] tütsülük, tütsü kabı
buk’a (A) [ 1[بقعه yer, diyar 2ülke
buk’avî (A) [ بقعوی ] yerel
bûm (F) [ 1 [بوم yer 2ülke
bûm (F) [ بوم ] baykuş
bûmehen (F) [ بومهن ] deprem
bundan mâada (T-A) [dan+m] bundan başka, bunun yanısıra
bûr (F) [ بور ] kumral
burc (A) [ 1 [برج burç 2yıldız kümesi
burhan (A) [ برهان ] kanıt, delil
bûriya (F) [ بوریا ] hasır
burûc (A) [ بروج ] burçlar
burûdet (A) [ برودت ] soğukluk
bûs etmek öpmek
bûse (F) [ بوسه ] öpücük
bûstân (F) [ بوستان ] bahçe
bûte (F) [ 1 [بوته çalı çırpı 2pota
bûtimar (F) [ بوتيمار ] balıkçıl, botimar
butlân (A) [ 1 [بطلان boşluk, anlamsızlık 2yalan
butûn (A) [ 1 [بطون karınlar 2kuşaklar, nesiller
bûy (F) [ بوی ] koku
bûydâr (F) [ بویدار ] kokulu
bûzîne (F) [ بوزینه ] maymun

bühtân (A) [ بهتان ] iftira
bühtân etmek iftira etmek
bükâ (A) [ بکاء ] ağlama
bülaceb (A) [ بوالعجب ] şaşılacak şey
büldân (A) [ بلدان ] beldeler, diyarlar, ülkeler
büleğâ (A) [ بلغاء ] belagat sahipleri
bülend (F) [ 1 [بلند yüksek 2yüce
bülendbâlâ (F) [ بلندبالا ] uzun boylu
bülendpervâz (F) [ 1 [بلندپرواز yükseklerden uçan 2şerefli
bülheves (A) [ بوالهوس ] maymun iştahlı
bülûğ (A) [ بلوغ ] erginlik
bün (F) [ 1 [بن kök 2dip 3temel
bünyâd (F) [ 1 [بنياد temel, kök 2yapı, bina
bünye (A) [ بنيه ] yapı
bünyeviyat (A) [ بنيویات ] bünye ile ilgili bilim dalı, morfoloji
bürdbâr (F) [ بردبار ] sabırlı
bürde (A) [ برده ] hırka
bürhân (A) [ برهان ] kanıt
bürîde (F) [ بریده ] kesik
bürka (A) [ برقع ] peçe
bürnâ (F) [ برنا ] genç
bürrân (F) [ بران ] keskin
bürûdet (A) [ برودت ] soğukluk
bürûz (A) [ بروز ] ortaya çıkma
büstân (F) [ بستان ] bahçe
büşrâ (A) [ بشرا ] müjde
büt (F) [ بت ] put
büthâne (F) [ بت خانه ] puthane
bütperest (F) [ بت پرست ] putperest, puta tapan
bütûn (A) [ 1 [بطون karınlar 2kuşaklar, nesiller
büyût (A) [ 1 [بيوت evler 2beyitler
büz (F) [ بز ] keçi
büzdil (F) [ بزدل ] ödlek
büzûr (A) [ بذور ] tohumlar
büzürg (F) [ 1 [بزرگ büyük 2ulu
büzürgân (F) [ 1 [بزرگان büyükler 2ulular
büzürgzâde (F) [ بزرگ زاده ] seçkin kişinin çocuğu, asilzade, kişizade

Çevrimdışı Gizemce

  • Gizem
  • *
  • Join Date: Eki 2009
  • 47
  • +4/-0
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #7 : 15 Aralık 2009, 19:28:19 »
-C-

câ (F) [ 1 [جا yer 2mevki 3makam
ca’l (A) [ جعل ] yapma
ca’lî (A) [ 1 [جعلی yapma, uydurma 2sahte
câbecâ (F) [ جابجا ] yer yer
câbir (A) [ جابر ] zorlayıcı
câdde (A) [ جاده ] ana yol, cadde
câdû (F) [ 1 [جادو büyücü 2cadı
câdûger (F) [ جادوگر ] büyücü
câh (F) [ جاه ] makam, mevki
câhid (A) [ جاهد ] çalışıp çabalayan
câhil (A) [ جاهل ] bilgisiz
câhilâne (A-F) [ جاهلانه ] cahilce
câiz (A) [ جائز ] uygun
câize (A) [ جائزه ] ödül
câlib (A) [ جالب ] ilginç, çekici
câlib -i dikkat [ جالب دقت ]dikkat çekici
câm (F) [ 1 [جام kadeh 2şişe 3cam
câme (F) [ جامه ] giysi
câmedân (F) [ جامه دان ] gardrop
câmegî (F) [ 1 [جامگی giysi parası 2hizmetçi
câmekan (F) [ جامکان ] hamamda soyunma odası
câmekan (F-A) [ 1 [جامکان camlı bölme 2vitrin
câmeşûy (F) [ جامه شوی ] çamaşırcı
câmi’ (A) [ 1 [جامع toplayan 2cami
câmia (A) [ جامعه ] topluluk
câmid (A) [ 1 [جامد cansız 2donuk
câmûs (A) [ جاموس ] manda, camız
cân (F) [ 1 [جان ruh 2can 3sevgili
cânâ (F) [ جانا ] sevgilim, ey sevgili
cânân (F) [ جانان ] sevgili
cânâne (F) [ جانانه ] sevgili
cânbâz (F) [ 1 [جانباز canını hiçe sayan 2fedai 3cambaz
cândâr (F) [ 1 [جاندار canlı 2koruyucu
canefşân (F) [ جان افشان ] canını hiçe sayan, fedai
cânefzâ (F) [ جان افزا ] cana can katan
cânfersâ (F) [ جان فرسا ] ömür törpüsü, yürek tüketen
cânfeşân (F) [ جان فشان ] canını hiçe sayan, fedai
cânfezâ (F) [ جان فزا ] cana can katan
cângüdâz (F) [ جان گداز ] yürek yakan
canhıraş (F) [ جان خراش ] yürek paralayan
cânib (A) [ جانب ] taraf
cânişin (F) [ جانشين ] halef, birinin yerine oturan
cânnisâr (F-A) [ جان نثار ] canını feda eden
cânsipâr (F) [ جان سپار ] canını feda eden
cânsiperâne (F) [ جان سپرانه ] canını feda edercesine
cânsitân (F) [ جان ستان ] can alan
cânver (F) [ 1 [جان ور canlı 2canavar
câr (A) [ جار ] komşu
cârî (A) [ جارِ ] geçerli, yürürlükte
câriha (A) [ 1 [جارحه yırtıcı kuş 2yırtıcı hayvan
câriye (A) [ جاریه ] halayık
cârû (F) [ جارو ] süpürge
cârûb (F) [ جاروب ] süpürge
câsûsî (A-F) [ جاسوسی ] casusluk, ajanlık
câvid (F) [ جاود ] kalıcı, sonsuz, ebedi
câvidân (F) [ جاودان ] kalıcı, sonsuz, ebedi
cây (F) [ جای ] yer
câygâh (F) [ 1 [جایگاه yer 2makam
câyi’ (A) [ جایع ] aç
câynişîn (F) [ جاینشين ] birinin yerine geçen, halef
câzib (A) [ 1 [جاذب ilginç 2çekici
câzibe (A) [ جاذبه ] çekicilik
cazibedar (A-F) [ جاذبه دار ] çekici, cazibeli
câzibiyyet (A) [ جاذبيت ] çekicilik

cebâbire (A) [ جبابره ] zorbalar
cebânet (A) [ جبانت ] korkaklık
cebbâr (A) [ 1 [جبار zorba 2güçlü 3Tanrı 4tuttuğunu koparan, becerikli
cebbârî (A-F) [ 1 [جباری zorbalık 2beceriklilik, tuttuğunu koparma
cebel (A) [ جبل ] dağ
cebhe (A) [ 1 [جبهه cephe 2alın 3yüz
cebîn (A) [ جبين ] korkak
cebr (A) [ 1 [جبر zorlama 2cebir
cebr etmek zorlamak
cebren (A) [ جبرا ] zorla
cebrî (A) [ جبری ] zoraki, zorla
cedâvil (A) [ جداول ] cetveller, çizelgeler
cedd (A) [ جد ] ata
cedel (A) [ 1 [جدل tartışma 2mücadele
cedelî (A) [ جدلی ] tartışmaya dayalı, münakaşa üstüne oturmuş
cedî (A) [ 1 [جدی oğlak 2oğlak burcu
cedîd (A) [ جدید ] yeni
cedîde (A) [ جدیده ] yeni
cedvel (A) [ 1 [جدول cetvel 2çizelge
cefâ (A) [ جفا ] üzme, eziyet etme
cefâ çekmek cefaya katlanan, üzülen
cefâcû (A-F) [ جفاجو ] üzen, cefa eden
cefâdîde (A-F) [ جفادیده ] üzülmüş, cefa çekmiş
cefâkâr (A-F) [ 1 [جفاکار cefa eden, üzen 2cefa çeken, üzülen
cefâkârî (A-F) [ 1 [جفاکاری cefa etme, üzme 2cefa çekme
cefâkeş (A-F) [ جفاکش ] üzülen, cefa çeken, eziyete katlanan
cefâpîşe (A-F) [ 1 [جفاپيشه üzmeyi huy edinmiş, cefa eden 2aşığını üzen
sevgili
cefcâf (F) [ 1 [جفجاف hoppa kadın 2orospu
ceffelkalem (A) [ جف القلم ] çalakalem
cefr (A) [ جفر ] gaipten haber veren bilim
cehâlet (A) [ جهالت ] cahillik, bilgisizlik
cehd (A) [ جهد ] çalışma, çabalama
cehd etmek çalışıp çabalamak
cehele (A) [ جهله ] cahiller
cehennemî (A-F) [ 1 [جهنمی cehennemlik 2cehennem gibi sıcak
cehl (A) [ جهل ] cahillik, bilgisizlik
cehren (A) [ جهرا ] açıkça
celâdet (A) [ جلادت ] yiğitlik
celâl (A) [ جلال ] ululuk
celb (A) [ جلب ] kendine çekme
celb edilmek 1kendine çekilmek 2yazı ile çağırılmak
celb etmek 1kendine çekmek 2yazı ile çağırmak
celbnâme (A-F) [ جلب نامه ] çağırı mektubu
celeb (A) [ جلب ] sığır tüccarı
celesât (A) [ جلسات ] oturumlar
celîl (A) [ جليل ] ulu
celîs (A) [ جليس ] arkadaş
cellâd (A) [ جلاد ] cellat
cellâdî (A-F) [ جلادی ] cellatlık
celse (A) [ جلسه ] oturum
cem’ (A) [ 1 [جمع toplama 2çoğul
cem’ edilmek toplanılmak
cem’ etmek toplamak, derlemek, bir araya getirmek
cem’an (A) [ جمعا ] toplam
cem’iyyât (A) [ جمعيات ] cemiyetler, dernekler
cem’iyyet (A) [ 1 [جمعيت cemiyet, dernek 2topluluk
cem’iyyet -i akvâm [ جمعيت اقوام ]Birleşmiş Milletler
cemâat (A) [ 1 [جماعت topluluk 2camide ibadet edenler
cemâd (A) [ جماد ] cansız varlık
cemâdât (A) [ جمادات ] cansız varlıklar
cemâhîr (A) [ جماهير ] cumhuriyetler
cemâl (A) [ جمال ] yüz güzelliği
cemel (A) [ جمل ] deve
cemî’ (A) [ جميع ] tümü
cemî’an (A) [ جميعا ] tümüyle
cemil (A) [ 1 [جميل güzel 2yüzü güzel
cemîle (A) [ جميله ] iyilik
cemiyet (A) [ جمعيت ] topluluk, toplum
cemm (A) [ جم ] kalabalık
cenâb (A) [ جناب ] hazret
cenâbet (A) [ 1 [جنابت pis, murdar 2cünüplük hali
cenâh (A) [ جناح ] kanat
cenb (A) [ جنب ] taraf
cendere (A) [ 1 [جندره pres 2basınç, baskı 3oklava
ceng (F) [ جنگ ] savaş
ceng etmek 1savaşmak 2dövüşmek
cengâver (F) [ جنگاور ] savaşçı
cengâverî (F) [ جنگاوری ] savaşçılık
cengcû (F) [ 1 [جنگجو savaşçı 2kavgacı
cengel (F) [ جنگل ] orman
cennât (A) [ 1 [جنات cennetler 2bahçeler
cennet (A) [ 1 [جنت cennet 2bahçe
cennet -i a’lâ [ جنت اعلی ] cennet
cennetmekân (A) [ جنت مکان ] mekanı cennet olan
cenûb (A) [ جنوب ] güney
cenûb -i garb [ جنوب غرب ] güneybatı
cenûb -i garbî [ جنوب غربی ] güneybatı
cenûb -i şark [ جنوب شرق ] güneydoğu
cenûb -i şarkî [ جنوب شرقی ] güneydoğu
cenûbî (A) [ جنوبی ] güneye ait
cerâd (A) [ جراد ] çekirge
cerâhat (A) [ جراحت ] yara
cerâid (A) [ جرائد ] gazeteler
cerâim (A) [ جرائم ] suçlar
cerbeze (A) [ جربزه ] beceriklilik
ceres (A) [ 1 [جرس çan 2çıngırak
cereyân (A) [ 1 [جریان akış 2oluş 3akım
cereyân etmek olmak, gerçekleşmek
cerge (F) [ جرگه ] küme
cerh (A) [ 1 [جرح yaralama 2çürütme
cerh edilmek 1yaralanmak 2çürütülmek
cerh etmek 1yaralamak 2çürütmek
cerîde (A) [ 1 [جریده gazete 2tutanak
cerîha (A) [ جریحه ] yara
cerîme (A) [ 1 [جریمه suç 2para cezası, cereme 3ceza ödeme
cerrâh (A) [ جراح ] operatör
cerrâhî (A) [ جراحی ] operatörlük
cesâmet (A) [ جسامت ] irilik
cesâret (A) [ جسارت ] cesurluk
cesîm (A) [ جسيم ] iri, büyük
cesîmülcüsse (A) [ جسيم الجثه ] iri yapılı, iriyarı
cesûr (A) [ جسور ] cesaret sahibi
cev (F) [ جو ] arpa
cevâb (A) [ 1 [جواب yanıt 2karşılık

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #8 : 19 Aralık 2009, 22:32:00 »
cevâben (A) [ جوابا ] yanıt olarak
cevâd (A) [ جواد ] cömert
cevâhir (A) [ 1 [جواهر mücevherler 2mücevher
cevâmi’ (A) [ جوامع ] camiler
cevâmid (A) [ جوامد ] cansız varlıklar
cevâmîs (A) [ جواميس ] mandalar
cevân (F) [ جوان ] genç
cevânib (A) [ جوانب ] yanlar, yönler
cevârî (A) [ جواری ] halayıklar
cevâz (A) [ جواز ] izin, uygun verme
cevâz vermek uygun vermek, olur vermek, müsaade etmek
cevdet (A) [ 1 [جودت iyilik 2olgunluk 3tazelik
cevelân (A) [ جولان ] dolaşma, gezinti
cevelân etmek 1dolaşmak, akmak 2gezinmek
cevelângâh (A-F) [ 1 [جولانگاه gezinti yeri, mesire yeri 2dolaşım yeri
cevf (A) [ جوف ] boşluk
cevher (A) [ 1 [جوهر mücevher 2öz 3elmas
cevherfürûş (A-F) [ جوهرفروش ] mücevherci
cevherî (A) [ 1 [جوهری mücevherle ilgili 2mücevherli 3öz ile ilgili
cevîn (F) [ جوین ] arpadan yapılmış
cevir (A) [ جور ] haksızlık, üzülme, üzme, zulüm
cevir çekmek acı çekmek, zulüm görmek
cevr (A) [ جور ] haksızlık, üzme, üzülme, zulüm
cevr etmek haksızlık etmek, üzmek, acı çektirmek
cevşen (F) [ جوشن ] zırhlı giysi
cevv (A) [ 1 [جو hava 2boşluk
cevvâl (A) [ جوال ] çok hareketli, koşan
cevvî (A) [ جوی ] hava ile ilgili
cevzâ (A) [ جوزاء ] ikizler burcu
ceyb (A) [ جيب ] cep
ceyş (A) [ جيس ] asker
ceyyid (A) [ جيد ] iyi, güzel
cezâ (A) [ 1 [جزاء karşılık 2ceza
cezâir (A) [ جزائر ] adalar
cezâlet (A) [ جزالت ] akıcılık, düzgünlük
cezb (A) [ جذب ] kendine çekme
cezb edilmek kendine çekilmek
cezb etmek kendine çekmek
cezbe (A) [ 1 [جذبه coşku 2kendinden geçiş
cezer (A) [ جزر ] havuç
cezîre (A) [ جزیره ] ada
cezm (A) [ جزم ] kesin karar
cezm etmek kesin karar vermek, kesin olarak niyetlenmek
cezzâb (A) [ جذاب ] çekici, cazibeli

cibâl (A) [ جبال ] dağlar
cibillet (A) [ جبلت ] karakter, yaratılış
cibilliyet (A) [ جبليت ] karakter, yaratılış
cibilliyetsiz (A-T) [ جبلتسز ] karaktersiz, kötü yaratılışlı
cidâl (A) [ جدال ] mücadele
cidâlcû (A-F) [ جدال جو ] mücadeleci
cidâr (A) [ 1 [جدار duvar 2zar
cidden (A) [ جدا ] ciddi olarak
ciddî (A) [ 1 [جدی ağırbaşlı 2önemli
ciddiyyet (A) [ 1 [جدیت ciddilik 2ağırbaşlılık
cîfe (A) [ جيفه ] leş
ciger (F) [ جگر ] ciğer
cigergûşe (F) [ 1 [جگرگوشه ciğerköşe, evlat 2sevgili
cigerpâre (F) [ 1 [جگرپاره ciğer parçası 2evlat
cigersûz (F) [ جگرسوز ] yürek yakan
cihâd (A) [ جهاد ] din uğrunda savaş
cihâd etmek din uğrunda savaşmak
cihân (F) [ 1 [جهان dünya 2âlem
cihânâferîn (F) [ جهان آفرین ] dünyayı yaratan, Tanrı
cihandar (F) [ جهاندار ] büyük hükümdar, imparator
cihandîde (F) [ جخان دیده ] görmüş geçirmiş
cihangîr (F) [ جهانگير ] büyük hükümdar, imparator
cihangîrî (F) [ جهانگيری ] büyük hükümdarlık, imparatorluk
cihângüşâ (F) [ جهانگشا ] dünyayı feth eden, fatih hükümdar
cihânî (F) [ 1 [جهانی dünya ile ilgili 2insan
cihannüma (F) [ 1 [جهان نما dünya atlası 2taraça
cihâr (F) [ چهار ] dört
cihâren (A) [ جهارا ] açıkça
cihât (A) [ 1 [جهات yönler 2sebepler 3yerler
cihâz (A) [ 1 [جهاز çeyiz 2aygıt 3sistem
cihet (A) [ 1 [جهت yön, taraf 2bakım, nokta 3sebep
cilâ (A) [ 1 [جلاء parlaklık 2cila
cilâdar (A-F) [ جلادار ] cilalı
cild (A) [ 1 [جلد deri, cilt 2kitap
cilve (A) [ 1 [جلوه görünme 2kırıtma
cilvegâh (A-F) [ جلوه گاه ] görünme yeri
cilvegâh olmak yatak teşkil etmek, yurt olmak
cilveger (A-F) [ 1 [جلوه گر görünen 2kırıtan
cilvesâz (A-F) [ جلوه ساز ] kırıtan, cilve yapan
cimâ’ (A) [ جماع ] cinsel ilişki
cimâ’ etmek cinsel ilişkide bulunmak
cinâ’î (A) [ جنائی ] cinayetle ilgili
cinân (A) [ 1 [جنان cennetler 2bahçeler
cinayetkâr (A-F) [ جنایتکار ] câni, cinayet işleyen
cinâze (A) [ جنازه ] tabut
cindar (A-F) [ جندار ] cinci, afsuncu
cindarlık (A-F-T) cincilik, afsunculuk, muskacılık
cinnet (A) [ جنت ] çıldırma

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #9 : 19 Aralık 2009, 22:35:31 »
cins (A) [ 1 [جنس tür 2soy
cinsî (A) [ جنسی ] cinsel
cirm (A) [ جرم ] cismin kapladığı yer, hacim
cism (A) [ 1 [جسم cisim, madde 2vücut, beden
cismânî (A) [ 1 [جسمانی cisim ile ilgili 2bedensel
cismen (A) [ جسما ] bedenen
cisr (A) [ جسر ] köprü
civan (F) [ جوان ] genç
civânân (F) [ جوانان ] gençler
civanbaht (F) [ جوان بخت ] talihli
civânî (F) [ جوانی ] gençlik
civânmerd (F) [ 1 [جوانمرد cömert 2soylu
civâr (A) [ جوار ] yakın çevre
cîve (F) [ جيوه ] cıva
cizye (A) [ جزیه ] gayrimüslim vergisi

cû (F) [ 1 [جو arayan 2arama
cû (F) [ جو ] çay, ırmak
cû’ (A) [ جوش ] açlık
cûce (F) [ جوجه ] civciv
cûd (A) [ جود ] cömertlik
cuğd (A) [ جغد ] baykuş
cûlâh (F) [ 1 [جولاه dokumacı 2çulha
cum’a (A) [ جمعه ] cuma
cumhûr (A) [ 1 [جمهور halk 2kalabalık
cumhûrî (A) [ جمهوری ] cumhuriyetle ilgili
cumhûriyyet (A) [ جمهوریت ] cumhuriyet
cûş (F) [ 1 [جوش coşku 2kaynama
cûş eylemek coşmak, coşup taşmak
cûşâcûş (F) [ جوشاجوش ] coşkun, coşkulu
cûşân (F) [ 1 [جوشان coşan 2kaynayan
cûşiş (F) [ جوشش ] coşku
cûy (F) [ 1 [جوی arayan 2arama
cûy (F) [ جوی ] çay, ırmak
cûybâr (F) [ جویبار ] ırmak
cûyende (F) [ جوینده ] arayan

cübn (A) [ جبن ] korkaklık
cüdâ (F) [ جدا ] ayrı
cüda kalmak ayrı düşmek, uzak kalmak


cüdâyî (F) [ جدایی ] ayrılık
cüdrân (A) [ جدران ] duvarlar
cüft (F) [ جفت ] çift
cüfte (F) [ جفته ] çifte
cühelâ (A) [ جهلاء ] cahiller
cühhâl (A) [ جهال ] cahiller
cüllâh (A) [ جلاه ] dokumacı, çulhacı
cülûs (A) [ 1 [جلوس oturma 2tahta geçme
cülûs etmek tahta geçmek
cülûsiyye (A) [ 1 [جلوسيه tahta çıkan hükümdarın dağıttığı bahşiş 2tahta çıkan
hükümdar için yazılan şiir
cümcüme (A) [ جمجمه ] kafatası
cümel (A) [ جمل ] cümleler
cümle (A) [ 1 [جمله bütün, tüm 2tümce
cümleten (A) [ جملة ] tümüyle
cümûd (A) [ جمود ] donukluk
cümûdiyye (A) [ جمودیه ] buzul
cünbân (F) [ 1 [جنبان sallayan 2sallanan
cünbiş (F) [ جنبش ] kıpırtı, hareket, sallanma
cünd (A) [ 1 [جند asker 2ordu
cündî (A) [ جندی ] usta binici
cündîlik (A-T) [ ] binicilik, at binme
cünha (A) [ جنحه ] küçük suç
cünûd (A) [ 1 [جنود askerler 2ordular
cürm (A) [ جرم ] suç
cürûf (A) [ جروف ] maden atığı, maden posası
cüsse (A) [ جثه ] gövde, yapı
cüstücû (F) [ جست و جو ] arayış, arama
cüvâl (F) [ جوال ] çuval
cüvân bk civan
cüz’ (A) [ 1 [جزء parça 2medrese alfabe kitabı
cüz’î (A) [ جزئی ] çok az
cüz’iyyât (A) [ جزئيات ] küçük şeyler, önemsiz şeyler
cüzâm (A) [ جذام ] cüzzam
cüzdan (A-F) [ 1 [جزئدان para çantası 2evrak çantası