Osmanlıca-Türkçe Sözlük

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #40 : 19 Ocak 2010, 11:51:31 »
-L-


lâ (A) [ 1 [ لا hayır 2yoktur
la’l (A) [ 1 [ لعل al 2lal taşı 3kırmızı dudak
lâakal (A) [ لااقل ] en azından, hiç olmazsa
lâbe (F) [ لابه ] yalvarma
lâbis (A) [ لابس ] giyen
lâbis olmak giymek
lâbüd (A) [ لابد ] gerekli, lazım
lâcerem (A) [ لاجرم ] kuşkusuz
lâcverd (F) [ لاجورد ] lacivert
lâdînî (A) [ لادینی ] laik, din dışı
lâf (F) [ لاف ] söz
lafazan (F) [ لافزن ] geveze
lafız (A) [ لفظ ] söz
lâfügüzâf (F) [ لاف و گزاف ] boş söz, zırva
lafz (A) [ لفظ ] söz, lafız
lafzî (A) [ لفظی ] lafız ile ilgili, söz ile ilgili
lâgar (F) [ لاغر ] zayıf, cılız
lağv (A) [ 1 [ لغو kaldırma 2boşuna
lağvedilmek (A-T) 1kaldırılmak 2hükümsüz kılınmak
lağvetmek (A-T) 1kaldırmak 2hükümsüz kılmak
lağvolmak (A-T) 1kaldırılmak 2hükümsüz kalmak
lağvolunmak (A-T) 1kaldırılmak 2hükümsüz kılınmak
lağz (A) [ لغز ] sürçme
lağziş (F) [ لغزش ] sürçme, kayma
lahd (A) [ لحد ] mezar, lahit
lahika (A) [ لاحقه ] ek
lahm (A) [ لحم ] et
lahn (A) [ 1 [ لحن uyum 2tavır 3dil
laht (F) [ لخت ] parça
lâhûtî (A) [ لاهوتی ] ilahî
lahza (A) [ لحظه ] an, lahza
laîn (A) [ لعين ] lanetlenmiş
lakab (A) [ لقب ] lakap
lâkayd (A) [ لاقيد ] kayıtsız
lâkaydî (A) [ لاقيدی ] kayıtsızlık
lâkin (A) [ لکن ] ancak, ne var ki
laklâk (A) [ لقلاق ] leylek
laklaka (A) [ لقلقه ] boş laf
lâl (F) [ لال ] dilsiz
lâle (F) [ لاله ] lale çiçeği
lâlekâ (F) [ 1 [ لالکا pabuç 2taç, ibik
lâlettayin (A) [ لا علی التعيين ] gelişigüzel
lâlezar (F) [ لاله زار ] lale bahçesi
lâmehâle (A) [ لامحاله ] ister istemez, çaresiz
lâmekan (A) [ لامکان ] mekansızlık
lâmi’ (A) [ لامع ] parlayan
lâmia (A) [ لامعه ] parlayan
lâmise (A) [ لامسه ] dokunma duyusu
lâne (F) [ لانه ] yuva
lanet (A) [ لعنت ] lanet, beddua
lâsiyyema (A) [ لاسيما ] özellikle
lâşe (F) [ لاشه ] leş
lâşehâr (F) [ لاشه خوار ] leş yiyen
latif (A) [ لطيف ] hoş, yumuşak
latife (A) [ لطيفه ] şaka
latife etmek (A-T) şaka yapmak
latifegû (A-F) [ لطيفه گو ] şakacı
latme (A) [ لطمه ] tokat
lâubali (A) [ لاابالی ] kayıtsız, gamsız
lâubalîlik (A-T) kayıtsızlık, gamsızlık
lây (F) [ 1 [ لای çamur 2tortu
lâya’kil (A) [ لایعقل ] kendinde olmayan
lâyemut (A) [ لایموت ] ölümsüz
lâyenkatı (A) [ لاینقطع ] kesintisiz, sürekli
lâyetecezza (A) [ لایتجزا ] parçalanmaz, ayrılmaz
lâyetegayyer (A) [ لایتغير ] değişmez
lâyetenâhi (A) [ لا یتناهی ] sonsuz
lâyetezelzül (A) [ لا یتزلزل ] sarsılmaz
lâyiha (A) [ لایحه ] tasarı
lâyuad (A) [ لایعد ] sayısız
lâzevâl (A) [ لازوال ] yok olmaz, ölümsüz
lâzım (A) [ 1 [ لازم gerekli 2geçişsiz
lâzıme (A) [ لازمه ] gerekli

leâli (A) [ لئالی ] inciler
leb (F) [ لب ] dudak
lebâleb (F) [ لبالب ] ağzına kadar dolu
leben (A) [ لبن ] süt
leb-i derya (F) [ لب دریا ] sahil, deniz kenarı
lecâcet (A) [ لجاجت ] inat
lecûc (A) [ لجوج ] inatçı
ledünnî (A) [ لدنی ] Tanrı sırlarıyla ilgili
leffen (A) [ لفا ] ilişikte
leh (A) [ له ] yan, yana, yararına
lehv (A) [ 1 [ لهو oyun 2yararı olmayan işler
leîm (A) [ لئيم ] alçak
leîmâne (A-F) [ لئيمانه ] alçakça
leked (F) [ 1 [ لکد tekme 2çifte
lekedâr (F) [ لکه دار ] lekeli
lem’a (A) [ لمعه ] parıltı
lemeân (A) [ لمعان ] parıldama
lemeât (A) [ لمعات ] parıltılar
lems (A) [ لمس ] dokunma
lemyezel (A) [ 1 [ لم یزل yok olmayan, kalıcı 2Tanrı
leng (F) [ لنگ ] aksak, topal
lerzân (F) [ لرزان ] titrek
lerziş (F) [ لرزش ] titreme
leşker (F) [ 1 [ لشکر asker 2ordu
letâfet (A) [ 1 [ لطافت hoşluk 2yumuşaklık 3güzellik
letâif (A) [ لطائف ] şakalar, fıkralar, latifeler
levâhık (A) [ لواحق ] ekler
levâyih (A) [ لوایح ] tasarılar
levâzım (A) [ لوازم ] gereçler, gerekli şeyler
levend (F) [ 1 [ لوند Osmanlı deniz eri 2ayyaş 3zampara 4kabadayı
levh (A) [ لوح ] levha
levha (A) [ لوحه ] plaka, tabela
levn (A) [ 1 [ لون renk 2tür
levs (A) [ لوث ] pislik
levze (A) [ 1 [ لوزه badem 2bademcik
leyâlî (A) [ ليالی ] geceler
leyl (A) [ ليل ] gece
leyle (A) [ ليله ] gece
leylî (A) [ ليلی ] yatılı
leylünehâr (A) [ ليل و نهار ] gece gündüz
leyyin (A) [ لين ] yumuşak
lezâiz (A) [ لذات ] lezzetler
lezîz (A) [ لذیذ ] lezzetli
lezzât (A) [ 1 [ لذات lezzetler 2zevkler
lezzet (A) [ 1 [ لذت lezzet, tad 2zevk

libas (A) [ لباس ] giysi
licâm (F) [ لجام ] gem
lifâfe (A) [ لفافه ] sargı
ligâm (F) [ 1 [ لگام gem 2dizgin
lihâf (A) [ لحاف ] yorgan
lihye (A) [ لحيه ] sakal
lîk (F) [ ليک ] ama ancak
likâ (A) [ 1 [ لقا buluşma 2yüz
lîme (F) [ ليمه ] parça
lîmû (F) [ ليمو ] limon
lisân (A) [ لسان ] dil
lisanî (A) [ لسانی ] dil ile ilgili
lisâniyyat (A) [ لسانيات ] dilbilim
lise (A) [ لثه ] diş eti
livâ (A) [ لوا ] sancak, bayrak
livata (A) [ لواطه ] kulamparalık, oğlancılık
liyakat (A) [ لياقت ] yaraşma

lu’bet (A) [ لعبت ] oyuncak
lu’betbaz (A-F) [ لعبت باز ] kuklacı
luâb (A) [ لعاب ] salya
lugât (A) [ 1 [ لغات sözlük 2kelimeler
lugat (A) [ 1 [ لغت söz 2sözlük 3kelime
lugaz (A) [ لغز ] bilmece
lukme (A) [ لقمه ] lokma
lûle (F) [ 1 [ لوله boru 2lüle, kağıt külah
lutf (A) [ 1 [ لطف iyilik, lütuf 2güzellik
lutfeylemek ilgi göstermek, iyilik etmek
lutfkâr (A-F) [ لطفکار ] lütuf sahibi
lutufdîde (A-F) [ لطف دیده ] iyilik görmüş, lütuf görmüş
lutufkâr (A-F) [ لطفکار ] lütuf sahibi

lü’lü (A) [ لؤلؤ ] inci
lübb (A) [ لب ] öz
lücce (A) [ 1 [ لجه kalabalık 2gümüş 3deniz, engin su
lüknet (A) [ لکنت ] dil tutukluğu
lüle (F) [ 1 [ لوله boru 2lüle, kağıt külah
lüzum (A) [ لزوم ] gereklilik, lazım olma
lüzum görmek gerekli bulmak

 

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #41 : 19 Ocak 2010, 11:52:02 »
-M-

mâ (A) [ ما ] su
mâ (F) [ ما ] biz
ma’âyib (A) [ معایب ] kusurlar, ayıplar
ma’ber (A) [ معبر ] geçit
ma’ni (A) [ معنی ] anlam
ma’raz (A) [ معرض ] sergi
ma’reke (A) [ معرکه ] savaş alanı
ma’şerî (A) [ معشری ] kollektif
maâbid (A) [ معابد ] mabetler, ibadet yerleri
maâbir (A) [ معابر ] geçitler
maâd (A) [ 1 [ معاد dönüş yeri 2ahiret
mâadâ (A) [ ماعدا ] dışında, -den başka, başka, öte, yanı sıra
maâdin (A) [ معادن ] madenler
maalesef (A) [ مع الأسف ] ne yazık ki
maalmemnûniye (A) [ مع الممنونيه ] seve seve
maânî (A) [ معانی ] anlamlar
maârif (A) [ 1 [ معارف bilimler 2kültür 3Millî Eğitim Bakanlığı
maarif nezareti millî eğitim bakanlığı
maâş (A) [ 1 [ معاش geçim 2aylık

maatteessüf (A) [ مع التأسف ] ne yazık ki, üzülerek, maalesef
maazâlik (A) [ مع ذلک ] bununla birlikte
maâzAllah (A) [ معاذ الله ] esirgesin
mâba’dut-tabîa (A) [ مابعدالطبيعه ] fizik ötesi, doğa ötesi
mâba’duttabîiyye (A) [ مابعدالطبيعيه ] metafizik, doğa ötesi
mâbad (A) [ مابعد ] sonraki
mâbadı var (A-T) devam edecek, sürecek, arkası var
mabed (A) [ 1 [ معبد tapınak 2ibadethane
mâbeyn (A) [ 1 [ مابين arası 2padişah sarayı
mabud (A) [ معبود ] ibadet edilen,
mâcera (A) [ 1 [ ماجرا cereyan eden 2serüven
mâceraperest (A-F) [ ماجراپرست ] maceracı
maceraperestî (A-F) [ ماجراپرستی ] maceracılık, maceraperestlik
mâdâmülhayat (A) [ مادامالحيات ] ömür boyu
madde be madde (A-F) [ ماده بماده ] madde madde
maddî (A) [ 1 [ مادی madde ile ilgili 2materyalist
maddiyet (A) [ مادیت ] maddîlik
maddiyye (A) [ 1 [ مادیه madde ile ilgili 2matetaryalist
mâde (F) [ ماده ] dişi
mâdelet (A) [ معدلت ] adalet
madeniyyât (A) [ معدنيات ] madencilik bilimi, mineraloji
mâder (F) [ مادر ] anne
maderî (F) [ مادری ] anne ile ilgili, ana tarafı

mâderzâd (F) [ مادرزاد ] anadan doğma
mâdiyân (F) [ مادیان ] kısrak
madûd (A) [ معدود ] sayılı
madûd olmak sayılmak
mâdum (A) [ معدوم ] yok olmuş
mâdumiyet (A) [ معدوميت ] yokluk
mâdun (A) [ مادون ] ast, aşağıda, alt
mâfevk (A) [ مافوق ] üst, üstü, yukarısı
mafsal (A) [ مفصل ] eklem
magâre (A) [ مغاره ] mağara
mağâk (F) [ 1 [ مغاک çukur 2mezar
mağâzî (A) [ 1 [ مغازی savaşlar, gazalar 2savaş öyküleri
mağbûn (A) [ مغبون ] aldatılmış
mağdûr (A) [ مغدور ] haksızlığa uğramış
mağdur etmek haksızlığa uğratarak zor durumda bırakmak
mağdur olmak haksızlığa uğramayarak zor durumda kalmak
mağduriyet (A) [ مغدوریت ] haksızlığa uğrama, mağdur olma
mağfiret (A) [ مغفرت ] yarlıgama
mağfiret etmek yarlıgamak
mağfur (A) [ مغفور ] yarlıganmış
mağlata (A) [ مغلطه ] laf salatası, yanıltmaca
mağlub (A) [ مغلوب ] yenik
mağmûm (A) [ مغموم ] gamlı, kederli
273
mağrib (A) [ 1 [ مغرب batı 2akşam namazı 3Kuzeybatı Afrika 4Fas
mağrur (A) [ مغرور ] gururlu, kendini beğenmiş
mağrûr olmak gururlanmak
mağrûrane (A-F) [ مغرورانه ] gururlanarak, kendini beğenerek
mağsub (A) [ مغصوب ] gaspedilmiş
mağşuş (A) [ مغشوش ] karışmış
mağz (F) [ 1 [ مغز beyin 2iç, öz 3ilik
mağzûb (A) [ مغضوب ] gazaba uğratılmış
mâh (F) [ ماه ] ay
mahabbet (A) [ محبت ] sevgi
mahabbet eylemek sevmek
mahâfil (A) [ 1 [ محافل mahfiller 2toplantı yerleri
mahâkim (A) [ محاکم ] mahkemeler
mahal (A) [ محل ] yer
mahall (A) [ محل ] yer
mahallî (A) [ 1 [ محلی yerel 2yerli
mahalliye (A) [ محليه ] yerel
mâhâne (F) [ ماهانه ] aylık
mahâret (A) [ مهارت ] beceri
mâhasal (A) [ ماحصل ] sonuç
mahâsin (A) [ محاسن ] iyilikler, güzellikler
mâhazar (A) [ ماحضر ] hazırda olan
mahâzin (A) [ مخازن ] mahzenler

mahâzîr (A) [ محاذیر ] sakıncalar
mahbes (A) [ محبس ] hapishane
mahbûb (A) [ 1 [ محبوب sevilen 2sevgili
mahbus (A) [ 1 [ محبوس hapsedilmiş 2hapishane
mahcûb (A) [ 1 [ محجوب örtülmüş 2utangaç
mahcûb etmek utandırmak
mahcûb olmak utanmak
mahcûbiyet (A) [ محجوبيت ] utangaçlık
mahcûz (A) [ محجوظ ] hacizli
mahcûz olmak haczedilmek
mahdud (A) [ محدود ] sınırlı, kasıtlı
mahdum (A) [ مخدوم ] oğul
mâhe (F) [ ماهه ] matkap
mahfaza (A) [ محفظه ] kutu, kap
mahfî (A) [ مخفی ] gizli
mahfil (A) [ 1 [ محفل toplantı yeri 2cami mahfili
mahfiyyen (A) [ مخفيا ] gizlice
mahfuz (A) [ محفوظ ] korunmuş, saklanmış
mâh-ı nev (F) [ ماه نو ] hilal, ay
mâh-ı sipihr [ ماه سپهر ] ay, gökyüzündeki ay
mâhî (F) [ ماهی ] balık
mahir (A) [ ماهر ] becerili, maharetli
mahiyet (A) [ ماهيت ] asıl, esas, içyüzü

mahkûk (A) [ محکوک ] kazılmış, kazılarak yazılmış, yontulmuş
mahkum (A) [ محکوم ] hüküm giymiş
mahkûm etmek hüküm giydirmek
mahkum olmak hüküm giymek
mahlas (A) [ مخلص ] takma ad
mahlû (A) [ مخلوع ] tahttan indirilmiş
mahluk (A) [ مخلوق ] yaratık
mahlul (A) [ محلول ] erimiş, çözülmüş, hallolmuş
mahlut (A) [ مخلوط ] karışık
mahmûd (A) [ 1 [ محمود övülmüş 2hamd edilmiş
mahmul (A) [ محمول ] yüklü
mahmur (A) [ مخمور ] uykulu, baygın
mâhpâre (F) [ 1 [ ماه پاره ay parçası 2çok güzel
mahrec (A) [ مخرج ] çıkış yeri
mahrem (A) [ 1 [ محرم nikah düşmeyen 2gizli
mâhru (F) [ ماهرو ] ay yüzlü, güzel yüzlü
mahruk (A) [ محروق ] yanık, yanmış
mahrûkat (A) [ محروقات ] yakacak
mahrum (A) [ محروم ] yoksun
mahrum etmek yoksun bırakmak
mahrum olmak yoksun kalmak
mahrumiyet (A) [ محروميت ] yoksunluk, mahrumluk
mahrut (A) [ مخروط ] koni

mahsûb (A) [ محسوب ] hesap edilen
mahsûl (A) [ محصول ] ürün, sonuç
mahsur (A) [ محصور ] kuşatılmış
mahsus (A) [ 1 [ مخصوص özgü, ayrılmış 2bilerek
mahsûs (A) [ مخصوص ] hissedilen, hissedilir
mahşer (A) [ 1 [ محشر kıyamet yeri 2aşırı kalabalık
mâhtâb (F) [ ماهتاب ] mehtap
mahtûm (A) [ مختوم ] mühürlü
mahtût (A) [ 1 [ مخطوط yazılı 2çizili
mahv (A) [ 1 [ محو yok etme 2yok olma
mahvetmek (A-T) yok etmek
mahz (A) [ محض ] sırf, sade, tam
mahzar (A) [ 1 [ محضر huzur, kat 2görünüş
mahzun (A) [ محزون ] hüzünlü
mahzun etmek hüzünlendirmek
mahzun olmak hüzünlenmek
mahzûnane (A-F) [ محزونانه ] hüzünlü bir halde
mahzur (A) [ محذور ] sakınca
mahzur görmek sakıncalı bulmak
mahzûzat (A) [ محظوظات ] hoşa gidecek şeyler
mâî (A) [ 1 [ مائی su ile ilgili 2mavi
mâ-i mukattar [ ماء مقطر ] damıtık su
mâide (A) [ مائده ] sofra

mâil (A) [ 1 [ مائل eğilimli, istekli 2eğimli, meyilli 3çalan
mâil olmak eğilim göstermek
maîşet (A) [ معيشت ] geçim, dirlik
maiyyet (A) [ معيت ] birlik, beraberlik, yanında bulunma
mak’ad (A) [ 1 [ مقعد makat, kıç 2minder
makâbir (A) [ مقابر ] mezarlar, kabirler
mâkabl (A) [ ماقبل ] önceki, önü
mâkablettârih (A) [ ماقبل التاریخ ] tarih öncesi
makâl (A) [ مقال ] söz
makam (A) [ 1 [ مقام yer 2kat, huzur 3musikî makamı
makâmat (A) [ مقامات ] makamlar
makarr (A) [ 1 [ مقر başkent 2merkez
makâsıd (A) [ مقاصد ] maksatlar
makber (A) [ مقبر ] mezar
makbere (A) [ مقبره ] mezar
makbul (A) [ مقبول ] kabul edilen, beğenilen
makbuz (A) [ 1 [ مقبوض alınmış 2alındı belgesi
makdem (A) [ مقدم ] gelme, geliş
makdur (A) [ 1 [ مقدور güç 2elden gelen
makes (A) [ معکس ] yansıma yeri
makes bulmak (A-T) yansımak, yansıyacak yer bulmak
makes olmak (A-T) yansıtmak, yansıma yeri olmak
makhûr (A) [ 1 [ مقهور kahrolmuş, yenilmiş 2gazaba uğramış

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #42 : 19 Ocak 2010, 11:54:50 »
mecelle (A) [ مجله ] dergi
mechûl (A) [ مجهول ] bilinmeyen
mechûlât (A) [ مجهولات ] bilinmeyenler
mechûliyet (A) [ مجهوليت ] bilinmezlik
mechûlünneseb (A) [ مجهول النسب ] onun bunun çocuğu
mecîd (A) [ مجيد ] ulu
meclis (A) [ مجلس ] toplantı yeri
meclisefrûz (A-F) [ مجلس افروز ] meclisi aydınlatan, meclisi şenlendiren
meclûb (A) [ 1 [ مجلوب celbedilmiş 2aşık, tutkun
mecma’ (A) [ مجمع ] toplantı yeri
mecmû’ (A) [ مجموع ] toplam, tümü
mecmûa (A) [ 1 [ مجموعه dergi 2küçük risale veya farklı kitapların bir araya
getirildiği eser
mecmûan (A) [ مجموعا ] toplam olarak
mecnûn (A) [ 1 [ مجنون delice seven 2cinli 3Leyla’nın aşığı
mecnûnâne (A-F) [ مجنونانه ] çılğınca, delicesine
mecrâ (A) [ 1 [ مجرا su yatağı 2yol, güzergah
mecrûh (A) [ مجروح ] yaralı
mecrûhîn (A) [ مجروحين ] yaralılar
mecûsî (A) [ مجوسی ] ateşperest, ateşe tapan
meczûb (A) [ 1 [ مجذوب cezbedilmiş 2Tanrı sevgisiyle cezbeye kapılan 2deli
med’uv (A) [ مدعو ] davetli
med’uvvîn (A) [ مدعوین ] davetliler

medâfin (A) [ مدافن ] mezarlar
medâr (A) [ 1 [ مدار yörünge 2dönence 3vesile, vasıta 4yardımcı
medâric (A) [ مدارج ] merdivenler
medâris (A) [ مدارس ] medreseler
medd (A) [ 1 [ مد uzatma 2çekme
meddâh (A) [ 1 [ مداح çok öven 2meddah
meded (A) [ مدد ] yardım, medet
mededhâh (A-F) [ مددخواه ] yardım isteyen
mededkâr (A-F) [ مددکار ] yardım eden, yardımcı
mededres (A-F) [ مددرس ] yardıma koşan, imdada koşan
medenî (A) [ 1 [ مدنی şehirli 2uygar 3görgülü 4Medineli
medenîleşmek uygarlaşmak
medeniyyet (A) [ مدنيت ] uygarlık
medfa (A) [ مدفع ] top
medfen (A) [ مدفن ] mezar, defin yeri
medfû (A) [ 1 [ مدفوع çıkarılmış 2dışkı 3para kasasından çıkmış
medfûn (A) [ مدفون ] gömülü, defnedilmiş
medfûn edilmek gömülmek
medh (A) [ مدح ] övgü
medhal (A) [ 1 [ مدخل giriş 2giriş yeri 3başlangıç 4dehalet
medhaldâr (A-F) [ مدخلدار ] parmağı olan, müdahale etmiş olan
medhaldar bulunmak (A-F-T) parmağı olmak; müdahalesi bulunmak
medhedilmek övülmek

medhetmek övmek
medhiye (A) [ مدحيه ] övgü
medhiyyât (A) [ مدحيات ] övgüler
medhûş (A) [ مدهوش ] dehşete kapılmış
medîd (A) [ 1 [ مدید uzun 2çekilmiş
medîde (A) [ 1 [ مدیده uzun 2çekilmiş
medîha (A) [ مدیحه ] övgü şiiri, kaside
medîhagû (A-F) [ مدیحه گو ] övgü şairi, kaside şairi
medîne (A) [ 1 [ مدینه şehir 2Medine
medînetünnebî (A) [ مدینة النبی ] Medine
medînetüsselam (A) [ مدینة السلام ] Bağdat
medlûl (A) [ مدلول ] kanıt olarak gösterilen
medresevî (A) [ مدرسوی ] medrese ile ilgili
medrûs (A) [ 1 [ مدروس eski, yırtık pırtık 2ders olarak verilen
medyûn (A) [ مدیون ] borçlu
mefâhîm (A) [ مفاهيم ] mefhumlar
mefâhir (A) [ مفاخر ] övünülecek şeyler
mefâsıl (A) [ مفاصل ] eklemler
mefâtih (A) [ مفاتيح ] anahtarlar
mefhar (A) [ مفخر ] övünç kaynağı
mefhum (A) [ مفهوم ] kavram
mefhûm olmak anlaşılmak
mefkûd (A) [ 1 [ مفقود kayıp 2yok olmuş

mefkûd olmak 1kaybolmak 2yok olmak
mefkûre (A) [ مفکوره ] ülkü, ideal
mefkûrevî (A) [ مفکوروی ] ülkü ile ilgili
meflûc (A) [ مفلوج ] felçli
meflûc olmak felç olmak, kımıldayamaz hale gelmek
meflûciyet (A) [ 1 [ مفلوجيت felçlilik 2kıpırdayamama
mefrûş (A) [ مفروش ] döşenmiş
mefrûşat (A) [ مفروشات ] döşeme
mefrûz (A) [ مفروز ] ayırılmış
mefrûz (A) [ مفروض ] farzedilmiş
meftûh (A) [ 1 [ مفتوح açık 2fethedilmiş 3fethalı
meftûn (A) [ مفتون ] tutkun, aşık
meftûn etmek aşık etmek
meftûn olmak aşık olmak, tutulmak
meftûniyet (A) [ مفتونيت ] tutkunluk
meger (F) [ 1 [ مگر meğer 2oysa
meges (F) [ مگس ] sinek
meğâk (F) [ 1 [ مغاک çukur 2mezar
meh (F) [ مه ] ay
mehâbet (A) [ مهابت ] heybetlilik
mehâlik (A) [ مهالک ] tehlikeli yerler
mehâr (F) [ مهار ] yular, dizgin
mehaz (A) [ مأخذ ]] kaynak

mehbil (A) [ مهبل ] rahim yolu
mehd (A) [ مهد ] beşik
mehekk (A) [ محک ] mihenk taşı
mehîb (A) [ مهيب ] heybetli
mehl (A) [ مهل ] süre tanıma
mehleke (A) [ مهلکه ] tehlikeli yer
mehlikâ (F-A) [ مه لقا ] ay yüzlü, güzel yüzlü
mehpare (F) [ 1 [ مه پاره ay parçası 2güzel yüzlü
mehpeyker (F) [ مه پيکر ] güzel yüzlü, parlak yüzlü
mehr (A) [ مهر ] mehir
mehrû (F) [ مهرو ] ay yüzlü, güzel yüzlü
mehtâb (F) [ مهتاب ] mehtap, ay ışığı
mehûz (A) [ مأخوذ ] alınmış
mehveş (F) [ 1 [ مهوش ay gibi, ay kadar güzel 2güzel yüzlü
mekân (A) [ 1 [ مکان yer 2ev
mekâre (A) [ مکاره ] kiralık binek veya yük hayvanı
mekâreci (A-T) binek veya yük hayvanı kiralayan
mekârim (A) [ مکارم ] cömertlikler
mekâtîb (A) [ مکاتيب ] mektuplar
mekâtib (A) [ مکاتب ] okullar
mekâtib-i âliye [ مکاتب عاليه ] yüksekokullar
mekâtib-i askeriye [ مکاتب عسکریه ] askerî okullar
mekhûl (A) [ مکحول ] sürmeli

meknûn (A) [ 1 [ مکنون dizili 2gizli
mekr (A) [ مکر ] hile
mekrûh (A) [ مکروه ] iğrenç
meks (A) [ مکث ] duralama, duraklama
meksur (A) [ مکسور ] kırık
mekşûf (A) [ مکشوف ] keşfedilmiş
mekteb (A) [ 1 [ مکتب okul 2ekol
mekteb-i âlî [ مکتب عالی ] yüksekokul
mekteb-i harbiye [ مکتب حربيه ] harp okulu
mekteb-i i’dâdî [ مکتب اعدادی ] lise
mekteb-i ibtidâî [ مکتب ابتدائی ] ilkokul
mekteb-i rüşdî [ مکتب رشدی ] ortaokul
mekteb-i sultânî [ مکتب سلطانی ] Galatasaray Lisesi
mektep (A) [ مکتب ] okul
mektub (A) [ 1 [ مکتوب yazılı 2mektup
mektûbat (A) [ مکتوبات ] mektuplar
mektûbî (A) [ مکتوبی ] valilik özel kalem müdürü
mektûm (A) [ مکتوم ] gizli
melabe (A) [ ملعبه ] oyuncak
melâbis (A) [ ملابس ] giysiler
melah (F) [ ملخ ] çekirge
melahat (A) [ ملاحت ] yüz güzelliği
melâhide (A) [ ملاحده ] dinsizler, tanrıtanımazlar

melâik (A) [ ملائک ] melekler
melâike (A) [ ملائکه ] melekler)
melâl (A) [ ملال ] sıkıntı, usanma
melalli (A-T) sıkıntılı
melanet (A) [ ملعنت ] melunluk
melce (A) [ ملجأ ] sığınak, sığınacak yer
melekât (A) [ ملکات ] yetiler
meleke (A) [ ملکه ] yeti
meleksîmâ (A) [ ملک سيما ] melek yüzlü güzel
melekût (A) [ ملکوت ] ruhlar alemi
melfûfen (A) [ ملفوفا ] ilişikte
melhûz (A) [ ملحوظ ] düşünülen, öngörülen
melik (A) [ ملک ] padişah
mellah (A) [ ملاح ] gemici
melsûk (A) [ ملصوق ] yapışık
melûf (A) [ مألوف ] alışık
melun (A) [ ملعون ] lanet olası
memâlik (A) [ 1 [ ممالک ülkeler 2topraklar, diyarlar
memât (A) [ ممات ] ölüm
memduh (A) [ ممدوح ] övülmüş
memer (A) [ ممر ] geçit
memhûr (A) [ ممهور ] mühürlü
memleket (A) [ 1 [ مملکت ülke 2şehir

memlûk (A) [ مملوک ] köle
memnû (A) [ ممنوع ] yasak
memnûa (A) [ ممنوعه ] yasak
memnûiyet (A) [ منوعيت ] yasak olma hali
memnûn (A) [ 1 [ ممنون mutlu, razı 2sevinçli
memnun etmek 1mutlu edilmek, razı edilmek 2sevindirilmek
memnuniyet (A) [ ممنونيت ] memnunluk
memûl (A) [ مأمول ] umulan, beklenilen
memur (A) [ 1 [ مأمور görevli 2devlet memuru
memurîn (A) [ مأمورین ] memurlar, görevliler
memûriyet (A) [ مأموریت ] memurluk
memzuc (A) [ ممزوج ] karışık
men (F) [ من ] ben
men’ (A) [ 1 [ منع engel olma, alıkoyma 2engel olunma, alıkonulma
3yasaklama 4yasaklanma
men’ edilmek yasaklanmak
men’ etmek 1engel olmak, alıkoymak 2yasaklamak
men’ olunmak yasaklanmak
menâbi’ (A) [ منابع ] kaynaklar
menâfi’ (A) [ منافع ] menfaatler, çıkarlar, yararlar
menâkıb (A) [ مناقب ] menkıbeler, övgüye değer özellikler
menâm (A) [ 1 [ منام uyku 2rüya
menâre (A) [ مناره ] minare

menâsıb (A) [ مناصب ] makamlar
menâtık (A) [ مناطق ] bölgeler
menâzır (A) [ مناظر ] manzaralar
menâzil (A) [ 1 [ منازل konaklar 2aşamalar
menba (A) [ 1 [ منبع kaynak 2pınar
menfâ (A) [ منفی ] sürgün
menfaat (A) [ منفعت ] çıkar, yarar
menfaatperest (A-F) [ منفعت پرست ] çıkarcı
menfâlık (A-T) sürgün hayatı
menfez (A) [ منفذ ] nüfuz etme yeri, delik, yarık, giriş veya çıkış yolu
menfî (A) [ 1 [ منفی olumsuz 2hep olumsuz düşünen, her şeye olumsuz
yaklaşan 3sürgüne gönderilmiş
menfur (A) [ منفور ] nefret edilen
menhî (A) [ منهی ] yasaklanmış
menhiyat (A) [ منهيات ] yasaklar
menhus (A) [ منحوس ] uğursuz
meni (A) [ منی ] sperma
menî (F) [ منی ] benlik
menî’ (A) [ منيع ] aşılmaz, sarp, geçit vermez
menkabe (A) [ منقبه ] ünlü kişilerin yaşamlarına ilişkin ve çoğu gerçekle
bağdaşmaz öyküler
menkûha (A) [ منکوحه ] nikahlı hanım, eş
menkul (A) [ 1 [ منقول nakledilen 2anlatılan, rivayet edilen
menkûş (A) [ منقوش ] nakışlı, işlemeli, desenli

mensûb (A) [ منصوب ] nispet edilen, ait, bağlı
mensûbîn (A) [ منصوبين ] mensuplar
mensubiyet (A) [ منصوبيت ] mensup olma, bağlı olma
mensûc (A) [ منسوج ] dokunmuş
mensûcât (A) [ 1 [ منسوجات dokumalar 2dokuma sektörü
mensûh (A) [ منسوخ ] hükümsüz
mensûr (A) [ منثور ] düzyazı
menşe (A) [ منشا ] köken
menşur (A) [ 1 [ منشور ferman 2prizma
menus (A) [ 1 [ مأنوس alışılmış 2alışkın
menût (A) [ منوط ] bağlı
menzil (A) [ 1 [ منزل konak 2ev 3bir günde gidilebilen yol
menzil alınmak yol alınmak
menzil almak yol almak
menzilgâh (A-F) [ منزلگاه ] konak yeri
mer’î (A) [ مرئی ] yürürlükte, geçerli
mera (A) [ مرعی ] otlak
merâkiz (A) [ مراکز ] merkezler
merâm (A) [ مرام ] amaç, anlatılmak istenen şey
merâret (A) [ مرارت ] acılık
merâsî (A) [ مراثی ] ağıtlar, mersiyeler
merâsim (A) [ 1 [ مراسم törenler 2tören
merâtib (A) [ مراتب ] rütbeler, mertebeler

merbut (A) [ مربوط ] bağlı
merbûtiyet (A) [ 1 [ مربوطيت bağlılık 2düşkünlük, aşırı ilgi
mercân (A) [ مرجان ] mercan
merci (A) [ مرجع ] başvuru yeri
merd (F) [ 1 [ مرد adam 2yiğit
merdâne (F) [ مردانه ] yiğitçe
merdiven (F) [ نردبان ] merdiven
merdûd (A) [ مردود ] reddedilmiş, kabul edilmemiş
merdum (F) [ 1 [ مردم insan 2halk 3gözbebeği
merdumharlık (F-T) insan eti yeme, yamyamlık
merdüm (F) [ 1 [ مردم insan 2halk 3gözbebeği
merdümek (F) [ مردمک ] gözbebeği
merdümgiriz (F) [ مرمگریز ] insanlardan kaçan
merdümhar (F) [ مردم خوار ] insan yiyen, yamyam
merdümî (F) [ 1 [ مردمی insanlık 2yiğitlik
meremmet (A) [ مرمت ] onarım
meremmet etmek onarmak
merg (F) [ مرگ ] ölüm
mergub (A) [ مرغوب ] rağbet edilen, aranılan, istenilen
merhale (A) [ 1 [ مرحله aşama 2konak, menzil
merhamet (A) [ مرحمت ] acıma
merhamet etmek acımak
merhametli (A-T) acıyan

merhametsiz (A-T) acımasız
merhem (A) [ مرهم ] pomad, yara kremi
merhemsâz olmak çare bulmak
merhûm (A) [ مرحوم ] (erkek) ölü
merhûme (A) [ مرحومه ] (bayan) ölü
merhun (A) [ 1 [ مرهون rehinli, ipotekli 2zamana bağlı, bir şeye bağlı
merih (A) [ مریخ ] Mars
merkad (A) [ مرقد ] mezar
merkeb (A) [ 1 [ مرکب binit 2eşek
merkum (A) [ مرقوم ] adı geçen, anılan; yazılmış
merkûz (A) [ مرکوز ] dikili, dikilmiş
mermi (A) [ مرمی ] kurşun
mermûz (A) [ 1 [ مرموز gizemli 2rumuzlu
merrât (A) [ مرات ] defalar
merre (A) [ مره ] defa
mersiye (A) [ مرثيه ] ağıt, mersiye
mertebe (A) [ 1 [ مرتبه derece 2miktar
merzagî (A) [ مرزغی ] bataklık
merzüban (F) [ 1 [ مرزبان sınır muhafızı 2sınır beyi
mesâ (A) [ مسا ] akşam
mesâcid (A) [ مساجد ] mesçitler
mesafe (A) [ مسافه ] uzaklık
mesâha (A) [ مساحه ] ölçüm

mesai (A) [ مساعی ] çalışma, çalışmalar
mesâib (A) [ مصائب ] musibetler
mesâil (A) [ مسائل ] meseleler
mesâkîn (A) [ 1 [ مساکن yoksullar 2miskinler
mesâkin (A) [ مساکن ] konutlar
mesâme (A) [ مسامه ] derideki küçük delikler
mesârif (A) [ مصارف ] harcamalar
mesâvî (A) [ مساوی ] kötülükler
mescid (A) [ مسجد ] mesçit
mesdûd (A) [ مسدود ] kapalı, set çekili, tıkalı
mesel (A) [ 1 [ مثل örnek 2özlü söz 3öğretici hikaye
meselâ (A) [ مثلا ] örneğin
mesele (A) [ 1 [ مسئله mesele, konu 2sorun 3problem
meserrât (A) [ مسرات ] sevinçler
meserret (A) [ مسرت ] sevinç
mesh (A) [ مسخ ] silme, sıvama
meshetmek silmek, sıvamak
meshûr (A) [ مسحور ] büyülenmiş
meshûr etmek büyülemek
meshûr olmak büyülenmek
mesîh (A) [ مسيح ] İsa
mesîhî (A) [ مسيحی ] Hıristiyan
mesîhiyyet (A) [ مسيحيت ] Hıristiyanlık

mesîr (A) [ 1 [ مسير seyir yeri 2güzergah
mesîre (A) [ مسيره ] gezinti yeri
mesken (A) [ مسکن ] konut
mesken etmek yurt tutmak
mesken ittihaz etmek (A-T) yurt tutmak, mesken edinmek
meskenet (A) [ مسکنت ] miskinlik
meskûkât (A) [ مسکوکات ] madenî paralar, sikkeler
meskûn (A) [ مسکون ] yerleşilmiş, iskan edilmiş
meslah (A) [ مسلخ ] mezbaha
meslek (A) [ 1 [ مسلک yol, tarz 2sistem 3uğraşı, meslek
meslûl (A) [ مسلول ] veremli
mesmû (A) [ مسموع ] duyulan, işitilen
mesmûat (A) [ مسموعات ] duyulanlar, işitilenler
mesmûm (A) [ مسموم ] zehirli
mesned (A) [ 1 [ مسند dayanak 2makam
mesnevîhan (A-F) [ مثنوی خوان ] mesnevi okuyan
mesruk (A) [ مسروق ] çalınmış
mesrûr (A) [ مسرور ] sevinçli
mesrûrane (A-F) [ مسرورانه ] sevinçle
messah (A) [ مساح ] ölçümcü
mest (F) [ مست ] sarhoş, mest
mestâne (F) [ مستانه ] sarhoşça
mestî (F) [ مستی ] sarhoşluk

mest-i harâb (F-A) [ مست خراب ] körkütük sarhoş
mest-i harâb olmak körkütük sarhoş olmak
mestûr (A) [ مستور ] örtülü, gizli, kapalı
mestûr (A) [ مسطور ] yazılı
mesud (A) [ 1 [ مسعود mutlu, saadetli 2kutlu
mesûdâne (A-F) [ مسعودانه ] mesutça, bahtiyarlıkla
mesuliyet (A) [ مسئوليت ] sorumluluk
meş’al (A) [ مشعل ] meşale
meş’um (A) [ مشئوم ] uğursuz, şom
meş’ûr (A) [ مشعور ] bilinçli, şuurlu
meşâgil (A) [ مشاغل ] uğraşlar
meşâhîr (A) [ مشاهير ] ünlüler
meşâil (A) [ مشاعل ] meşaleler
meşakkat (A) [ مشقت ] sıkıntı, güçlük
meşakkat çekmek sıkıntı çekmek, güçlüğe katlanmak
meşâmm (A) [ مشام ] burun
meşârık (A) [ مشارق ] doğular
meşâyih (A) [ مشایخ ] şeyhler
meşbû (A) [ 1 [ مشبوع dolu 2tok, doygun
meşcer (A) [ مشجر ] ağaçlık
meşcere (A) [ مشجره ] ağaçlık
meşgale (A) [ مشغله ] uğraşı
meşgûliyet (A) [ مشغوليت ] iş güç

meşhed (A) [ مشهد ] şehit düşülen yer
meşher (A) [ مشهر ] sergi, sergilenen yer
meşhûd (A) [ مشهود ] görülmüş, gözlenmiş
meşhûd olmak görülmek, gözlenmek
meşhûn (A) [ مشحون ] dolu
meşhûr (A) [ مشهور ] ünlü, tanınmış, bilinen
meşîhat (A) [ 1 [ مشيخت şeyhlik 2şeyhlik makamı
meşk (A) [ 1 [ مشق yazı örneği 2temrin
meşk (F) [ مشک ] kırba
meşkûk (A) [ مشکوک ] şüphe götürür
meşkûkiyyet (A) [ مشکوکيت ] şüphe götürme
meşkûr (A) [ مشکور ] övülen, beğenilen
meşreb (A) [ 1 [ مشرب yaratılış, tabiat 2içme yeri
meşrebe (A) [ مشربه ] maşrapa
meşrû (A) [ مشروع ] yasal
meşrûbât (A) [ مشروبات ] içilecek şeyler
meşrûh (A) [ مشروح ] açıklanmış, şerhedilmiş
meşrûhât (A) [ مشروحات ] açıklamalar
meşrûiyyet (A) [ مشروعيت ] yasallık
meşrût (A) [ مشروط ] koşullu
meşrut olunmak şart koşulmak
meşşâte (A) [ مشاطه ] gelin süsleyen
meşveret (A) [ مشورت ] danışma

meşveret etmek danışmak
metâ (A) [ متاع ] mal, eşya
metâli (A) [ مطالع ] doğuş yerleri
metânet (A) [ متانت ] dayanıklılık
metbû (A) [ متبوع ] uyulan, izinden gidilen, tâbi olunan
metin (A) [ متين ] sağlam, dayanıklı
metn (A) [ متن ] yazıya dökülmüş bilgi
metremik’ab (A) [ مترو مکعب ] metreküp
metrûk (A) [ متروک ] terkedilmiş
metrûkat (A) [ متروکات ] miras olarak bırakılanlar, geride bırakılanlar
metrûkiyete uğramak (A-T) terkedilmek, metruk bırakılmak
mev’ize (A) [ موعظه ] öğüt
mev’ûd (A) [ 1 [ موعود vaat edilmiş 2vadeli
mevâd (A) [ مواد ] maddeler
mevârid (A) [ موارد ] konular, hususlar, yerler
mevc (A) [ موج ] dalga
mevce (A) [ موجه ] dalga
mevcûd (A) [ 1 [ موجود var 2hazır 3varlık
mevcûdât (A) [ موجودات ] varlıklar
mevcûdiyet göstermek varlık göstermek
mevcûdiyyet (A) [ موجودیت ] var olma, varlık
meveddet (A) [ مودت ] sevgi
mevhibe (A) [ موهبه ] bağış

mevhûm (A) [ موهوم ] vehmedilmiş, asılsız, kuruntuya dayalı
mevki (A) [ 1 [ موقع durum, konum 2yer
mevkib (A) [ موکب ] alay, kafile
mevkif (A) [ 1 [ موقف durak 2istasyon
mevki-i rüchan (A-F) [ موقع رجحان ] tercih mevkii
mevkûf (A) [ موقوف ] vakfedilmiş
mevkufleh (A) [ موقوف له ] vakfeden
mevlâ (A) [ 1 [ مولی Tanrı 2efendi 3velî 4köle azat eden
mevlid (A) [ 1 [ مولد doğum yeri, doğuş yeri 2mevlüt
mevsuk (A) [ موثوق ] güvenilir, belgeye dayanan
mevsûkiyet (A) [ موثوقيت ] güvenilirlik, belgeye dayanma
mevsûm (A) [ موسوم ] adlandırılmış
mevt (A) [ موت ] ölüm
mevtâ (A) [ موتا ] ölüler
mevtâî (A) [ موتائی ] ölümcül
mevtın (A) [ موطن ] yurt
mevzi (A) [ موضع ] yer
mevzi’î (A) [ موضعی ] yerel
mevzû (A) [ موضوع ] konu
mevzu-i bahis (A-F) [ موضوع بحث ] sözkonusu
mevzun (A) [ 1 [ موزون biçimli, düzgün 2vezinli
mey (F) [ 1 [ می şarap 2içki
meyânında (F-T) arasında

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #43 : 19 Ocak 2010, 11:55:48 »
meydân (A) [ ميدان ] alan
meygûn (F) [ ميگون ] şarap rengi
meyhâne (F) [ ميخانه ] şarap içilen yer, içkievi
meyhâr (F) [ ميخوار ] içkici
meyil (A) [ ميل ] istek, eğilim
meyil vermek eğilim göstermek
meykede (F) [ ميکده ] meyhane
meyl (A) [ 1 [ ميل eğim 2eğilim, istek 3yatkınlık
meyl etmek (A-T) eğilmek
meymene (A) [ ميمنه ] sağ kanat
meymûn (A) [ ميمون ] uğurlu
meysere (A) [ ميسره ] sol kanat
meyt (A) [ ميت ] ölü
meyus (A) [ مأیوس ] umutsuz, üzgün
meyvedâr (F) [ ميوه دار ] meşveli
meyyâl (A) [ 1 [ ميال eğimli 2eğilimli
meyyit (A) [ ميت ] ölü
mezâhib (A) [ مذاهب ] mezhepler
mezâlim (A) [ مظالم ] zulümlerr
mezâmin (A) [ 1 [ مضامن kavramlar 2incelikler 3semboller
mezargâh (A-F) [ مزارگاه ] mezar yeri
mezâri (A) [ مزارع ] tarlalar
mezâyâ (A) [ مزایا ] meziyetler, üstünlükler
mezbele (A) [ مزبله ] çöplük, döküntü alanı
mezbuh (A) [ مذبوح ] boğazlanmış
mezbûr (A) [ مزبور ] anılan, belirtilen
mezc (A) [ مزج ] karıştırma
mezcetmek (A-T) karıştırmak
mezellet (A) [ مذلت ] düşkünlük
mezheb (A) [ 1 [ مذهب yol 2mezhep 3ekol
mezîd etmek (A-T) arttırmak, çoğaltmak
meziyyât (A) [ مزیات ] meziyetler, üstünlükler
meziyyet (A) [ مزیت ] üstünlük
mezkûr (A) [ مذکور ] zikredilen, belirtilen, adı geçen
mezmûm (A) [ مذموم ] kötülenmiş, ayıplanmış
mezra (A) [ مزرع ] tarla
mezra’a (A) [ مزرعه ] tarla
mezrû (A) [ مزروع ] ekili
mezun (A) [ 1 [ مأذون izinli 2diplomalı
mezunen (A) [ مأذونا ] izin alarak, izinli olarak

mıkraz (A) [ مقراض ] makas
mıntaka (A) [ 1 [ منطقه bölge, mıntıka 2iklim kuşağı
mısbah (A) [ مصباح ] kandil
mısdak (A) [ مصداق ] ölçüt, kriter
mısra (A) [ مصراع ] dize
mıtrak (A) [ 1 [ مطرق değnek 2tokmak 3çekiç
mızrab (A) [ مضرب ] mızrap
mızrak (A) [ مزراق ] kargı
miâd (A) [ ميعاد ] buluşma yeri
micmer (A) [ مجمر ] buhurdan
midevî (A) [ معدوی ] mideyi yormayan
midhat (A) [ مدحت ] övgü

mie (A) [ مائه ] yüz
miftah (A) [ مفتاح ] anahtar
miğfer (A) [ مغفر ] tulga
mîh (F) [ ميخ ] çivi
mihekk (A) [ محک ] mihenk taşı
mihen (A) [ محن ] sıkıntılar
mihmân (F) [ مهمان ] konuk
mihmannevaz (F) [ مهمان نواز ] misafirsever
mihmannevazlık (F-T) misavirseverlik
mihmannüvaz (F) [ مهمان نواز ] misafirsever
mihmânserâ (F) [ مهمان سرا ] misafirhane
mihnet (A) [ محنت ] sıkıntı, acı, dert
mihr (F) [ 1 [ مهر sevgi 2güneş
mihrak (A) [ محراق ] odak
mihrbân (F) [ مهربان ] sevgi dolu, şefkatli
mihter (F) [ 1 [ مهتر daha büyük 2büyük insan
mihver (A) [ محور ] eksen
mik’ab (A) [ مکعب ] küp
mîkat (A) [ 1 [ ميقات buluşma yeri 2buluşma zamanı
mikdar (A) [ 1 [ مقدار miktar 2değer 3derece
mikraz (A) [ مقراض ] makas
mikyas (A) [ مقياس ] ölçek, ölçü
mil (A) [ 1 [ ميل şiş 2yol işareti
mîlâd (A) [ ميلاد ] doğum günü
milel (A) [ 1 [ ملل milletler 2dinler
milhafe (A) [ ملحفه ] yorgan
milk (A) [ ملک ] mülk
millet (A) [ 1 [ ملت din 2ulus
millî (A) [ ملی ] ulusal
milliyetperver (A-F) [ مایت پرور ] milliyetçi, nasyonalist
milliyetperverlik (A-F-T) milliyetçilik, nasyonalizm
milliyye (A) [ مليه ] ulusal
mîna (F) [ مينا ] mine
minba’d (A) [ من بعد ] bundan sonra
minelkadim (A) [ من القدیم ] eskiden beri
minen (A) [ منن ] minnetler
minkale (A) [ منقله ] iletki
minkar (A) [ منقار ] gaga
minkaş (A) [ منقاش ] cımbız
minnetdâr (A-F) [ منتدار ] minnet altında kalan
minşâr (A) [ منشار ] bıçkı
minvâl (A) [ منوال ] tarz, yol
mir’ât (A) [ مرآت ] ayna
mirâc (A) [ معراج ] miraç, göğe ağma
mîrahur (A-F) [ ميرآخور ] imrahor
miralay (F-T) [ ميرآلای ] albay
mirâren (A) [ مرارا ] defalarca, birçok kez
mirashâr (A-F) [ ميراث خوار ] mirasyedi
mirliva (F-A) [ ميرلوا ] tuğgeneral
mirsâd (A) [ مرصاد ] gözlemevi, gözlem yeri
mirvaha (A) [ مروحه ] yelpaze
mirza (F) [ ميرزا ] beyzade
mîsak (A) [ ميثاق ] sözleşme
misal (A) [ ] örnek
misal almak örnek almak
misâli (A-T) gibi
misillü (A-T) gibi
miskin (A) [ 1 [ مسکين zavallı, uyuşuk 2cüzzamlı
miskîn (F) [ مسکين ] misk sürülmüş, miskli
misl (A) [ 1 [ مثل gibi 2kat
mîşîn (F) [ ميشين ] meşin
mithara (A) [ مطهره ] matara
mîvedar (F) [ ميوه دار ] meyvalı
miyâh (A) [ مياه ] sular
miyân (F) [ 1 [ ميان orta 2bel 3ara
miyâr (A) [ معيار ] ölçü
mizâc (A) [ مزاج ] huy, tabiat, mizaç
mîzan (A) [ 1 [ ميزان terazi 2ölçü 3terazi burcu 4mahşer günü, kıyamet
günü

mû (F) [ مو ] kıl
muhafazakâr (A-F) [ محافظه کار ] tutucu
mu‘arrif (A) [ 1 [ معرف tanıtan, sunan, bildiren 2hayır sahiplerinin adlarını
okuyan müezzin
mu’cizât (A) [ معجزات ] mucizeler
mu’cizegû (A-F) [ 1 [ معجزه گو mucizeler anlatan 2mucize gibi söyleyen
mu’tâ (A) [ 1 [ معطی veri 2verilen, verilmiş
mu’tâd (A) [ معتاد ] alışılmış
mu’tâde (A) [ معتاده ] alışılmış
mu’tiyat (A) [ معطيات ] veri
muabbir (A) [ معبر ] rüya yorumcusu
muaccel (A) [ 1 [ معجل peşin 2acele edilmiş
muaddil (A) [ معدل ] denk
muâdele (A) [ معادله ] denklem
muâdelet (A) [ معادلت ] denklik
muâdil (A) [ معادل ] denk, eşdeğer
muâfiyet (A) [ 1 [ معافيت muaf tutulma 2bağışıklık
muâhede (A) [ معاهده ] ahitleşme, antlaşma
muâhede yapmak antlaşma yapmak
muâhedenâme (A-F) [ معاهده نامه ] antlaşma metni
muâheze (A) [ مؤاخذه ] çıkışma, azarlama, paylama
muahhar (A) [ مؤخر ] sonraki, daha sonraki, geç
muakkib (A) [ معقب ] takip eden, izleyen
mualla (A) [ معلی ] yüce, yüksek
muallak (A) [ معلق ] asılı, havada
muallakiyet (A) [ معلقيت ] havada kalma, asılı kalma, hükümsüz olma
muallim (A) [ معلم ] öğretmen
muallimât (A) [ معلمات ] bayan öğretmenler
muallime (A) [ معلمه ] bayan öğretmen
muallimîn (A) [ معلمين ] öğretmenler
muamelat (A) [ معاملات ] işlemler
muamele (A) [ 1 [ معامله işlem 2davranış
muamma (A) [ معما ] bilmece
muanber (A) [ معنبر ] hoş kokulu, amberli
muânid (A) [ معاند ] inatçı
muannid (A) [ معند ] inatçı
muâraza (A) [ معارضه ] çatışkı
muârız (A) [ معارض ] karşıt, itirazcı
muarrâ (A) [ معری ] arınmış
muâsır (A) [ معاصر ] çağdaş
muasırlaşmak çağdaşlaşmak
muâşaka (A) [ معاشقه ] sevişme
muâvaza (A) [ معاوضه ] değiştokuş
muavenet (A) [ معاونت ] yardım
muavenet etmek yardım etmek
muavin (A) [ معاون ] yardımcı
muayede (A) [ معایده ] bayramlaşma
muayyen (A) [ معين ] belirli
muazzam (A) [ معظم ] azametli, ulu
muazzeb (A) [ معذب ] acı çeken, azap çeken
muazzez (A) [ معزز ] değerli, aziz
mubassır (A) [ مبصر ] okul düzenini sağlayan görevli
mûcez (A) [ موجز ] derli toplu, özlü
mûcib (A) [ 1 [ موجب gereken 2sebep
mûcib olmak sebep olmak
mûcid (A) [ موجد ] icat eden, mucit
mudhike (A) [ مضحکه ] gülünç
mufassalan (A) [ مفصلا ] ayrıntılı olarak
mugâlata (A) [ مغالطه ] yanıltmaca
mugannî (A) [ مغنی ] şarkıcı
muganniye (A) [ مغنيه ] bayan şarkıcı
mugâyeret (A) [ مغایرت ] zıtlık, aykırılık
mugayir (A) [ مغایر ] aykırı, zıt
mugîlân (A>F) [ مغيلان ] deve dikeni
muğber (A) [ مغبر ] kırgın, gücenik
muğber olmak kırılmak, gücenmek
muğfil (A) [ مغفل ] aldatan, aldatıcı
muğlak (A) [ مغلق ] karmaşık, çapraşık
muğlakiyet (A) [ مغلقيت ] karmaşıklık, çapraşıklık
muhabbet (A) [ محبت ] sevgi
muhabere (A) [ مخابره ] haberleşme
muhabir (A) [ مخابر ] haberci
muhâceret (A) [ مهاجرت ] göç
muhacim (A) [ 1 [ مهاجم saldıran 2saldırgan
muhacir (A) [ مهاجر ] göçmen
muhaddir (A) [ مخدر ] uyuşturucu
muhaddis (A) [ محدث ] hadis bilgini
muhafaza (A) [ محافظه ] koruma
muhafaza etmek korumak, saklamak
muhafaza olunmak korunmak, saklanmak
muhafazakâr (A-F) [ محافظه کار ] tutucu
muhafazakârlık (A-F-T) tutuculuk
muhaffef (A) [ مخفف ] hafifletilmiş
muhaffif (A) [ مخفف ] hafifletici
muhâfız (A) [ محافظ ] koruyucu
muhâkemat (A) [ 1 [ محاکمات hüküm yürütmeler 2yargılamalar
muhakeme (A) [ 1 [ محاکمه hüküm yürütme 2yargılama
muhakkak (A) [ 1 [ محقق doğru 2kesin 3mutlaka
muhakkık (A) [ محقق ] araştırmacı, tahkik edici
muhâl (A) [ محال ] imkansız
muhalefet (A) [ مخالفت ] karşı düşüncede olma
muhallil (A) [ محلل ] hülleci
muhammen (A) [ مخمن ] tahmin edilen
muhammer (A) [ مخمر ] mayalı
muhammes (A) [ 1 [ مخمس beşli 2beşgen 3beş dizeli şiir
muhannens (A) [ مخنث ] kalleş
muhannet (A) [ محنط ] kalleş
muhannetlik etmek kalleşlik etmek, edilik etmek
muharebat (A) [ محاربات ] harpler, muharebeler
muharebe (A) [ محاربه ] harbetme, savaş
muharib (A) [ محارب ] savaşçı
muharremât (A) [ محرمات ] dinî yasaklar
muharrer (A) [ محرر ] yazılı
muharrib (A) [ مخرب ] tahrip edici, yıkıcı
muharrik (A) [ محرق ] yakıcı
muharrir (A) [ محرر ] yazar
muhasara (A) [ محاصره ] sarma, kuşatma
muhasara etmek sarmak, kuşatmak
muhasib (A) [ محاسب ] muhasebeci
muhassala (A) [ محصله ] sonuç
muhassas (A) [ مخصص ] tahsis edilmiş, özgü
muhât (A) [ محاط ] çevrili, kuşatılmış
muhatara (A) [ 1 [ مخاطره tehlike 2zarar, ziyan
muhavere (A) [ محاوره ] konuşma
muhayyel (A) [ مخيل ] hayal edilen
muhayyile (A) [ مخيله ] hayal gücü
muhayyirülukûl (A) [ محيرالعقول ] akıllara durgunluk veren
muhbir (A) [ مخبر ] haber veren, haberci
muhık (A) [ محق ] haklı
muhib (A) [ محب ] seven
mûhiş (A) [ موحش ] korkunç, korkutucu
muhit (A) [ 1 [ محيط çevre 2saran, kuşatan
muhtâc (A) [ 1 [ محتاج ihtiyaç sahibi 2yoksul
muhtariyet (A) [ مختاریت ] özerklik
muhtasar (A) [ مختصر ] kısa, özlü
muhtasaran (A) [ مختصرا ] kısaca
muhtekir (A) [ محتکر ] vurguncu
muhtelefünfîh (A) [ مختلف فيه ] ihtilaflı
muhtelif (A) [ مختلف ] türlü
muhtelit (A) [ مختلط ] karışık
muhterem (A) [ محترم ] saygın, saygıdeğer
muhterik olmak yanmak
muhteriz (A) [ محترز ] kaçınan, uzak duran

 

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Osmanlıca-Türkçe Sözlük
« Yanıtla #44 : 19 Ocak 2010, 11:56:20 »
muhteşem (A) [ محتشم ] görkemli, ihtişamlı
muhteva (A) [ محتوا ] içerik
muhtevî (A) [ محتوی ] içeren, içine alan
muhtevî olmak içermek, içine almak
muhteviyat (A) [ محتویات ] içindekiler
muhyî (A) [ محيی ] hayat veren
mukâbil (A) [ 1 [ مقابل karşılığında 2karşılık
mukaddem (A) [ 1 [ مقدم önde 2önce, önceki
mukaddemâ (A) [ مقدما ] önceden
mukadderat (A) [ مقدرات ] yazgı
mukaddes (A) [ مقدس ] kutsal
mukaddesat (A) [ مقدسات ] kutsal değerler
mukaddime (A) [ 1 [ مقدمه giriş 2önsöz
mukallid (A) [ مقلد ] taklitçi
mukanna (A) [ مقنع ] peçeli
mukannin (A) [ مقنن ] yasa koyucu
mukarreb (A) [ مقرب ] yakın
mukarrer (A) [ 1 [ مقرر kararlaştırılmış 2kesin
mukarrerat (A) [ مقررات ] kararlar
mukassır (A) [ مقصر ] kusurlu
mukattar (A) [ مقطر ] damıtılmış
mukavelat (A) [ مقاولات ] sözleşmeler
mukavele (A) [ مقاوله ] sözleşme
mukavelename (A-F) [ مقاوله نامه ] sözleşme metni)
mukavemet (A) [ مقاومت ] karşı koyma, direnme
mukavemet etmek karşı koymak, direnmek
mukavim (A) [ مقاوم ] karşı koyan, direnen, dirençli
mukavvî (A) [ مقوی ] güç veren
mukâyese (A) [ مقایسه ] kıyaslama, karşılaştırma
mukayyed (A) [ 1 [ مقيد bağlı, zincire vurulmuş 2kayıtlı
mukayyi (A) [ مقيیء ] kusturucu
mukırr (A) [ مقر ] itirafçı
mukîm (A) [ مقيم ] oturan, yerleşik
mukni (A) [ مقنع ] ikna edici
muktebes (A) [ مقتبس ] alıntı yapılmış
muktedâ (A) [ مقتدا ] uyulan
muktedî (A) [ مقتدی ] uyan
muktedî olmak uymak
muktedir (A) [ مقتدر ] güçlü, iktidarlı
muktesid (A) [ مقتصد ] tutumlu, iktisatlı)
muktezî (A) [ مقتضی ] gereken
mûmâileyh (A) [ مومی اليه ] anılan, adı geçen
mûmâileyhim (A) [ مومی اليهم ] adı geçenler
mumza (A) [ ممضی ] imzalı, imzalanmış
munfasıl (A) [ منفصل ] ayrı
munis (A) [ مونس ] cana yakın, alışılmış
munkalib (A) [ منقلب ] değişen, dönüşen
munkalib olmak değişmek, dönüşmek
munkarız (A) [ منقرض ] yıkılan, çöken, sönen
munkarız olmak yıkılmak, çökmek, sönmek
munsarif (A) [ منصرف ] vazgeçen
munsarif olmak vazgeçmek
munsif (A) [ منصف ] insaflı
muntabık (A) [ منطبق ] uygun, uyumlu
muntazam (A) [ منتظم ] düzenli, düzgün, intizamlı
muntazaman (A) [ منتظما ] düzenli olarak
muntazır (A) [ منتظر ] bekleyen
munzam (A) [ منضم ] ek
mûr (F) [ مور ] karınca
murabba (A) [ 1 [ مربع dörtgen 2kare
murabbauşşekl (A) [ مربع الشکل ] dörtgen şeklinde, kare şeklinde
murâd (A) [ مراد ] istek, arzu
murâfaa (A) [ مرافعه ] duruşma
murahhas (A) [ مرخص ] delege
murakabe (A) [ 1 [ مراقبه denetim 2kendi iç dünyasına dalma
murakıb (A) [ مراقب ] denetçi
murakka (A) [ مرقع ] yamalı
murassa (A) [ مرصع ] değerli taşlarla süslenmiş
murg (F) [ مرغ ] kuş
murûr etmek geçmek
murzia (A) [ مرضعه ] sütanne
musâb (A) [ مصاب ] yakalanmış, tutulmuş, uğramış
musâb olmak yakalanmak, tutulmak
musadif (A) [ مصادف ] rastlayan
musâfaha (A) [ مصافحه ] tokalaşma
musâfaha etmek tokalaşmak, el sıkışmak
musahabe (A) [ مصاحبه ] konuşma, sohbet etme
musahhah (A) [ مصحح ] düzeltilmiş
musahib (A) [ 1 [ مصاحب arkadaş, sohbet arkadaşı 2padişahın özel işlerine
bakan
musalaha (A) [ مصالحه ] barış
musanna 1gösterişli 2usta elinden çıkmış
musannif (A) [ مصنف ] yazar, kitap yazarı
musarra (A) [ مصرع ] iki mısraı birbiriyle kafiyelendirilmiş beyit
musattah (A) [ مسطح ] düz
musavver (A) [ 1 [ مصور resimli 2tasvir edilmiş
musavvir (A) [ مصور ] ressam
mushaf (A) [ مصحف ] Kur’ân
musîbet (A) [ 1 [ مصيبت bela 2şirret, uğursuz
mûsikîşinas (A-F) [ موسيقی شناس ] müzisyen
musir (A) [ مصر ] ısrarcı, ısrar eden
musirrane (A-F) [ مصرانه ] ısrarla, ısrar ederek
mustakim (A) [ مستقيم ] doğru, düz, dosdoğru
mûş (F) [ موش ] fare
muşamma (A) [ مشمع ] muşamba
mûşikâfâne (F) [ موشکافانه ] kılı kırk yararak
muşt (F) [ 1 [ مشت yumruk 2avuç
muta’assıb (A) [ متعصب ] taassup gösteren, aşırı tutucu, yobaz
mutabık (A) [ مطابق ] uyan, uyumlu
mutâlebât (A) [ مطالبات ] istekler
mutâlebe (A) [ 1 [ مطالبه istek 2isteme, talep
mutâlebe etmek istemek, talep etmek
mutantan (A) [ 1 [ مطنطن tantanalı 2gösterişli
mutarriden (A) [ مطردا ] biteviye
mutasarrıf (A) [ متصرف ] sancak beyi
mutasavvıfâne (A-F) [ متصوفانه ] sûfice
mutâva’at (A) [ مطاوعت ] baş eğme, boyun eğme, itaat
mutavattın (A) [ متوطن ] yurt tutmuş
mutayebe (A) [ مطایبه ] şakalaşma, birbirine fıkra anlatma
mutazammin (A) [ متضمن ] içeren
mutazarrır (A) [ متضرر ] zarar gören
mutazarrır olmak zarar görmek
muteber (A) [ 1 [ معتبر itibarlı 2geçerli
mutedil (A) [ 1 [ معتدل ylıman 2mülayim, hoşgörülü
mutekid (A) [ معتقد ] inanan, inancında olan
mutemed (A) [ معتمد ] güvenilir
mutî (A) [ مطيع ] itaat eden, boyun eğen
mutî olmak itaat etmek, boyun eğmek
mutlak (A) [ مطلق ] kesin
mutlaka (A) [ مطلقا ] kesinlikle, zorunlu olarak, kayıtsız şartsız
mutrib (A) [ 1 [ مطرب çalgıcı 2şarkıcı
muttasıl (A) [ متصل ] sürekli, durmadan
muvacehe (A) [ مواجهه ] karşı, yüzyüze
muvaffak (A) [ موفق ] başarılı
muvaffak olmak başarmak, başarılı olmak
muvaffakiyet (A) [ موفقيت ] başarı
muvaffakiyet ihraz etmek başarı göstermek
muvafık gelmek uygun olmak
muvahhiş (A) [ موحش ] korkutucu
muvakkar (A) [ موقر ] ağırbaşlı
muvakkat (A) [ موقت ] geçici
muvakkaten (A) [ موقتا ] geçici olarak
muvâsalat (A) [ مواصلات ] varma, ulaşma
muvâsalat etmek ulaşmak, varmak
muvâzaten (A) [ موازاتا ] paralel olarak
muvazene (A) [ موازنه ] denge
muvazene-i umûmiye kanunu bütçe kanunu
muvazenesiz (A-T) dengesiz
muvazi (A) [ موازی ] paralel
muvazzaf (A) [ موظف ] görevli
muzaffer olmak zafer kazanmak
muzafferiyet (A) [ مظفریت ] zafer kazanma
muzdarip (A) [ مضطرب ] ızdıraplı, acı çeken
muzdarip etmek ızdırap vermek, üzmek
muzır (A) [ مضر ] zararlı, muzur
muzlim (A) [ مظلم ] karanlık
muztarib (A) [ مضطرب ] acı çeken, ızdıraplı

mübadele (A) [ مبادله ] değiştokuş, alışveriş
mübahesat (A) [ مباحثات ] tartışmalar
mübahese (A) [ مباحثه ] tartışma
mübahese olunmak tartışılmak
mübalağa (A) [ 1 [ مبالغه abartma 2abartı
mübalağa edilmek abartılmak
mübalağa etmek abartmak
mübarek (A) [ مبارک ] kutlu, bereketli
mübareze (A) [ 1 [ مبارزه uğraşı, mücadele 2savaş
mübareze etmek mücadele etmek
mübaşeret olunmak girişilmek, işe başlanmak
mübâyaa (A) [ مبایعه ] satın alma
mübâyaa edilmek alınmak, satın alınmak
mübâyaa etmek almak, satın almak
mübdi (A) [ مبدع ] yenilik getiren, yeni bir şey bulan
mübeşşir (A) [ مبشر ] müjdeci, müjdeleyen
mübhem (A) [ مبهم ] belirsiz
mübin (A) [ مبين ] açıklayan, açıklayıcı
mübrem (A) [ مبرم ] kaçınılmaz, zorunlu
mübremleşmek kaçınılmaz bir hal almak
mübtedi (A) [ 1 [ مبتدی başlayan 2ilkokula başlayan öğrenci
mübtela (A) [ مبتلا ] uğramış, tutulmuş, yakalanmış
mübtela olmak uğramak, tutulmak, yakalanmak
mübtenî (A) [ مبتنی ] dayanan
mübtezel (A) [ 1 [ مبتذل ele ayağa düşmüş 2orta malı 3çok bulunan
mücadele (A) [ مجادله ] savaşım
mücavir (A) [ مجاور ] komşu
mücazat (A) [ 1 [ مجازات cezalandırma 2karşılık verme
mücbir (A) [ مجبر ] zorlayıcı
müceddid (A) [ مجدد ] yenilikçi
mücehhez (A) [ مجهز ] donanmış
mücellâ (A) [ مجلا ] cilalı
mücellid (A) [ مجلد ] ciltçi
mücerreb (A) [ مجرب ] deneyimli
mücerred (A) [ 1 [ مجرد bekar 2soyut
mücmelen (A) [ مجملا ] özetle
mücrim (A) [ مجرم ] suçlu
müctemi’ (A) [ مجتمع ] derli toplu
müdafaa (A) [ مدافعه ] savunma
müdahale (A) [ مداخله ] karışma
müdahene (A) [ مداهنه ] yağcılık, yardakçılık
müdavim (A) [ مداوم ] devam eden
müddeî (A) [ 1 [ مدعی davacı 2inatçı
müddet (A) [ مدت ] süre
müddet-i muvakkata [ مدت موقته ] geçici süre
müddet-i tahsiliye [ مدت تحصيليه ] öğrenim süresi
müdevver (A) [ مدور ] yuvarlak
müdhiş (A) [ مدهش ] dehşet verici
müdhişe (A) [ مدهشه ] dehşet verici
müdrik (A) [ مدرک ] idrak eden
müdrik olmak idrak etmek
müebbeden (A) [ مؤبدا ] ömür boyu
müellefat (A) [ مؤلفات ] telif edilmiş yapıtlar
müellif (A) [ مؤلف ] yazar
müesses (A) [ مؤسس ] kurulu, kurulmuş
müessesat (A) [ مؤسسات ] kurumlar, kuruluşlar, müesseseler
müessese (A) [ مؤسسه ] kurum, kuruluş
müessif (A) [ مؤسف ] üzücü
müessir (A) [ 1[ مؤثر etkileyici, etkili
müessiriyet (A) [ مؤثریت ] etkileme gücü
müessis (A) [ مؤسس ] kurucu
müeyyide (A) [ مؤیده ] yaptırım
müfekkire (A) [ مفکره ] düşünme gücü
müfid (A) [ مفيد ] yararlı
müflis (A) [ 1 [ مفلس iflas etmiş 2sefil
müfreze (A) [ مفرزه ] askerî birlik
müfrit (A) [ مفرط ] aşırı
müfsid (A) [ مفسد ] bozucu
müftehir (A) [ مفتخر ] iftihar eden
müftekir (A) [ 1 [ مفتقر yoksul 2bağlı, muhtaç
müfteri (A) [ مفتری ] iftiracı
müheyya (A) [ مهيا ] hazır
müheyyic (A) [ مهيج ] heyecan verici
mühim (A) [ مهم ] önemli
mühimmat (A) [ مهمات ] savaş malzemesi
mühimme (A) [ مهمه ] önemli
mühlet (A) [ مهلت ] tanınmış süre
mühlet vermek süre tanımak
mühlik (A) [ مهلک ] öldürücü
mühr (F) [ مهر ] mühür
mühtedî (A) [ مهتدی ] islam dinini kabul etmiş
mühtez (A) [ مهتز ] titrek
mühürdar (F) [ مهردار ] özel kalem müdürü