kat’an (A) [ قطعا ] kesinlikle
kat’en (A) [ قطعا ] kesinlikle
kat’î (A) [ قطعی ] kesin
kat’î sûrette kesin olarak, kesinlikle
kat’iyet (A) [ قطعيت ] kesinlik
kat’iyyen (A) [ 1 [ قطعيا kesinlikle 2asla
katarât (A) [ قطرات ] damlalar
katf (A) [ قطف ] devşirme
kâtıbeten (A) [ قاطبة ] asla, kesinlikle
kâti’ (A) [ قاطع ] kesen, kesici
kâtib (A) [ کاتب ] yazıcı
kâtil (A) [ قاتل ] öldüren
katil (A) [ قتل ] öldürme
kâtip (A) [ کاتب ] yazıcı
katl (A) [ قتل ] öldürme, katil
katre (A) [ قطره ] damla
kavâfil (A) [ قوافل ] kafileler
kavâid (A) [ قواعد ] kurallar, kâideler
kavânîn (A) [ قوانين ] kanunlar
kavî (A) [ قوی ] güçlü
kavim (A) [ قوم ] topluluk, ulus
kavis (A) [ قوس ] yay
kaviyü’l-bünye (A) [ قوی البنيه ] sağlam yapılı
249
kavl (A) [ قول ] söz
kavm (A) [ قوم ] kavim, topluluk
kavmî (A) [ قومی ] kavme dayalı
kavmiyet (A) [ قوميت ] kavimlik
kavs (A) [ قوس ] yay
kay’ (A) [ قی ء ] kusma
kayd (A) [ 1 [ قيد bağ 2zincir 3kayıt
kazâ (A) [ 1 [ قضا ilahî takdir 2kadılık 3kaza 4ilçe
kazâî (A) [ قضائی ] yargı ile ilgili
kazârâ (A-F) [ قضارا ] tesadüfen
kazâyâ (A) [ قضایا ] meseleler, problemler
kâzî (A) [ قاضی ] kadı
kâzib (A) [ کاذب ] yalancı
kaziyye (A) [ 1 [ قضيه mesele 2önerme
ke’enlemyekün (A) [ کأن لم یکن ] olmamışçasına, yok sayarak
ke’s (A) [ 1 [ کأس çanak 2kadeh
kebed (A) [ کبد ] karaciğer
kebîr (A) [ کبير ] büyük
kebş (A) [ کبش ] koç
kebûd (F) [ کبود ] mavi
kebûter (F) [ کبود ] güvercin
kec (F) [ کج ] eğri
kecbîn (F) [ کجبين ] şaşı
keçel (F) [ کچل ] kel
kedd (A) [ کد ] emek
keder (A) [ 1 [ کدر üzüntü 2bulanıklık
kedernâk (A-F) [ کدرناک ] üzüntülü, kederli
kedhüda (F) [ کدخدا ] kâhya
kedû (F) [ کدو ] kabak
kef (F) [ کف ] köpük
kefâlet (A) [ کفالت ] kefillik
kefçe (F) [ کفچه ] kepçe
kefel (A) [ کفل ] kalça
kefere (A) [ کفره ] kafirler
keff (A) [ 1 [ کف aya 2avuç
keffe (A) [ کفه ] kefe
kefgîr (F) [ کفگير ] kevgir
kefil (A) [ کفيل ] kefil, kefalet eden
kefş (F) [ کفش ] ayakkabı
keftâr (F) [ کفتار ] sırtlan
kefter (F) [ کفتر ] güvercin
kehânet (A) [ کهانت ] falcılık, kahinlik
kehene (A) [ کهنه ] kahinler
kehf (A) [ کهف ] mağara
kehhâl (A) [ 1 [ کحال göze sürme çeken 2göz hekimi
kehkeşan (F) [ کهکشان ] samanyolu
kej (F) [ کژ ] eğik, eğri
kejdüm (F) [ کژدم ] akrep
kelâğ (F) [ کلاغ ] karakarga, kuzgun
kelâm (A) [ کلام ] söz
kelâm-ı kadim [ کلام قدیم ] Kur’ân
kelâm-ı kibâr [ کلام کبار ] büyük insanların özlü sözleri
kelb (A) [ کلب ] köpek
kelimât (A) [ کلمات ] kelimeler, sözcükler
kelime (A) [ کلمه ] sözcük
kelle (F) [ کله ] baş
kem (F) [ کم ] az, eksik
kemâbîş (F) [ کمابيش ] az çok, aşağı yukarı
kemâfissâbık (A) [ کما فی السابق ] eskiden olduğu gibi
kemâkân (A) [ کماکان ] eskiden olduğu gibi
kemâl (A) [ کمال ] olgunluk, mükemmellik
kemal-i dikkatle (A-F-T) büyük bir dikkatle
kemâl-i ihtimâm ile büyük bir özenle
kemân (F) [ 1 [ کمان yay 2keman
kemânebrû (F) [ کمان ابرو ] kaşı yay gibi olan sevgili
kemankeş (F) [ کمانکش ] okçu, yay çeken
kemâyenbağî (A) [ کما ینبغی ] gerektiği gibi
kemend (F) [ کمند ] kement
kemend-i zülf (F) [ کمند زلف ] saçlarının kemendi
kemer (F) [ کمر ] bel
kemerbend (F) [ کمربند ]] bel kayışı
kemîn (F) [ کمين ] pusu, tuzak
kemmiyet (A) [ کميت ] nicelik
kemmiyet (A) [ کميت ] nicelik
kemter (F) [ 1 [ کمتر daha az 2değersiz
kemyâb (F) [ کمياب ] az bulunur
kenâr (F) [ 1 [ کنار kıyı 2kenar, yan
kenef (A) [ 1 [ کنف çevre 2sığınacak yer
kenîse (A) [ کنيسه ] kilise
kenîz (F) [ کنيز ] cariye
kenz (A) [ کنز ] hazine
ker (F) [ کر ] sağır
kerâhet (A) [ کراهت ] iğrenme tiksinme
kerâmet (A) [ 1 [ کرامت cömertlik, kerem 2velîlerin gösterdikleri olağandışı
hal
kerân (F) [ کران ] uç, kıyı
kere (A) [ کره ] kez
kerefs (F) [ کرفس ] kereviz
kerem (A) [ کرم ] cömertlik
kerem kılmak kerem etmek, iyilik etmek
keremkâr (A-F) [ کرمکار ] cömert
kerhen (A) [ کرها ] istemeyerek, iğrenerek
kerîh (A) [ کریه ] iğrenç
kerîm (A) [ 1 [ کریم cömert 2yüce
kerîme (A) [ کریمه ] kız çocuk
kerkes (A) [ کرکس ] akbaba
kerrât (A) [ کرات ] defalar
kerre (A) [ کره ] defa
kerûbî (A) [ کروبی ] büyük melek
kervan (F) [ کروان ] kafile, kervan
kervansaray bk karvanserây
kes (F) [ کس ] kişi, kimse
kesâd (A) [ کساد ] sürümsüz, kesat
kesâfet (A) [ 1 [ کثافت yoğunluk 2çokluk
kesâlet (A) [ کسالت ] tembellik, gevşeklik
kesb (A) [ کسب ] çalışarak kazanma
kesbî (A) [ کسبی ] çalışarak elde edilen
kese (F) [ کيسه ] torba, küçük torba
kesîf (A) [ 1 [ کثيف yoğun 2kalın 3koyu
kesîr (A) [ کثير ] çok, bol
kesîrü’l-istimâl (A) [ کثيرالاستعمال ] çok kullanılan
kesret (A) [ کثرت ] çokluk, bolluk
kesretle A-T) çokça, bolca
kesretli (A-T) çok, fazla
keşf (A) [ کشف ] keşif, bulma, ortaya çıkarma
keşif (A) [ کشف ] keşfetme, bulma
keşkûl (F) [ 1 [ کشکول dilenci çanağı 2keşkül, bir tür tatlı
keşmekeş (F) [ کشمکش ] kargaşa, çekişme
keştî (F) [ کشتی ] gemi
keştîbân (F) [ کشتيبان ] kaptan
ketif (A) [ 1 [ کتف omuz 2kürek kemiği
ketm (A) [ کتم ] gizleme, saklama
kettân (A) [ کتان ] keten
ketûm (A) [ کتوم ] sır saklayan, ağzı sıkı
kevâkib (A) [ کواکب ] yıldızlar
kevkeb (A) [ کوکب ] yıldız
kevkebe (A) [ کوکبه ] gösteriş
kevn (A) [ کون ] varlık
kevser (A) [ 1 [ کوثر cennet 2cennetteki bir havuz
keyd (A) [ کيد ] hile, düzen
keyf (A) [ کيف ] keyif, afiyet
keyfe mâ ittafak (A) [ کيف ما اتفق ] rastgele
keyfiyet (A) [ کيفيت ] nitelik
keyfiyyet (A) [ کيفيت ] nitelik
keyhân (F) [ کيهان ] dünya
keyvan (F) [ کيوان ] Satürn, Zuhal
kezâ (A) [ کذا ] aynı şekilde, böylece
kezâlik (A) [ کذالک ] aynı şekilde
kezzâb (A) [ کذاب ] çok yalancı
kıbâb (A) [ قباب ] kubbeler
kıbel (A) [ قبل ] taraf, yön
kıble (A) [ 1 [ قبله Kâbe tarafı 2güney 3güney rüzgarı
kıbtî (A) [ قبطی ] çingene
kıdem (A) [ قدم ] eskilik
kıdve (A) [ قدوه ] önder
kılâ’ (A) [ قلاع ] kaleler
kıllet (A) [ قلت ] azlık
kırâat (A) [ قرائت ] okuma
kırâat etmek okumak
kırâathâne (A-F) [ 1 [ قرائت خانه kahvehane 2okuma salonu
kıran (A) [ 1 [ قران yakınlaşma 2iki gezegenin aynı burçta birbirine
yaklaşması
kırba (A) [ قربه ] deriden yapılmış su kabı
kırtâsiye (A) [ قرطاسيه ] kağıt işleri
kısas (A) [ قصه ] kıssalar, hikayeler
kısm (A) [ قسم ] kısım, bölüm
kısmen (A) [ قسما ] bir kısmı
kısmet (A) [ 1 [ قسمت nasip, pay 2bölme
kıssa (A) [ 1 [ قصه öykü, fıkra 2olay
kıst (A) [ 1 [ قسط taksit 2parça
kıstas (A) [ 1 [ قسطاس ölçü 2terazi
kışr (A) [ قشر ] kabuk
kıt’a (A) [ قطعه ] parça
kıtal (A) [ 1 [ قتال savaş 2birbirini öldürme
kıyafet (A) [ قيافت ] kılık, görünüm
kıyâm (A) [ 1 [ قيام kalkma 2ayaklanma
kıyam etmek başkaldırmak, isyan etmek, ayaklanmak
kıyamet (A) [ 1 [ قيامت mahşer günü 2gürültü patırtı
kıyas (A) [ قياس ] karşılaştırma, mukayese
kıymet (A) [ قيمت ] değer
kıymet vermek değer vermek
kıymetbilmez (A-T) değer bilmeyen
kıymetdar (A-F) [ قيمتدار ] değerli
kıyr (A) [ قير ] katran, zift
kıyye (A) [ قيه ] okka
kibar (A) [ کبار ] büyükler
kibr (A) [ کبر ] büyüklük taslama, şişinme
kifayet (A) [ 1 [ کفایت yeterli olma 2yararlılık
kifâyetsizlik (A-T) yetersizlik
kihâlet (A) [ 1 [ کحالت göz hekimliği 2sürmecilik
kîl (A) [ قيل ] söz
kilâb (A) [ کلاب ] köpekler
kîle (A) [ کيله ] kile
kilîsa (F) [ کليسا ] kilise
kilk (F) [ کلک ] kamış kalem
kîlükâl (A) [ قيل و قال ] dedikodu
kilye (A) [ کليه ] böbrek
kimyâger (A-F) [ کيمياگر ] kimyacı
kimyevî (A) [ کيميوی ] kimyasal
kinâyeâmîz (A-F) [ کنایه آميز ] kinayeli
kindar (F) [ کيندار ] kinci
kînecû (F) [ کينه جو ] kinci
kirâm (A) [ 1 [ کرام yüce kişiler 2cömertler
kirâren (A) [ کرارا ] defalarca
kirbâs (A) [ کرباس ] bez
kirm (F) [ کرم ] kurt, kurtçuk
kirm-i ebrîşem [ کرم ابریشم ] ipek böceği
kirm-i şebefruz [ کرم شب افروز ] ateş böceği
kîse (F) [ 1 [ کيسه torba, kese 2para kesesi
kisve (A) [ کسوه ] giysi
kisvet (A) [ 1 [ کسوت giysi 2güreşçi kisbeti
kîş (F) [ کيش ] din
kişt (F) [ کشت ] ekin
kiştzar (F) [ کشتزار ] tarla
kişver (F) [ کشور ] ülke
kişverküşâ (F) [ کشورکشا ] fatih, ülkeler alan
kitâb (A) [ کتاب ] kitap
kitâbe (A) [ 1 [ کتابه mezar taşı yazısı 2yazıt
kitabhâne (A-F) [ کتابخانه ] kütüphane
kitmân (A) [ کتمان ] sır saklama, ketumluk
kitmân etmek saklamak
kiyâset (A) [ کياست ] zekilik, uyanıklık
kizb (A) [ کذب ] yalan
köhne (F) [ کهنه ] eski
kubh (A) [ قبح ] çirkinlik
kubûr (A) [ قبور ] mezarlar
kûçe (F) [ کوچه ] sokak
kudât (A) [ قضات ] kadılar
kûdek (F) [ کودک ] çocuk
kudemâ (A) [ قدما ] eskiler
kudret (A) [ قدرت ] güç
kudsî (A) [ قدسی ] kutsal
kudsiyân (A-F) [ قدسيان ] melekler
kudsiyet (A) [ قدسيت ] kutsallık
kudsiyetşiken (A-F) [ قدسيت شکن ] kutsallığı bozan; kutsal olan şeylere karşı
saygısız
kudûm (A) [ 1 [ قدوم gelme 2kudüm
kudûmzen (A-F) [ قدوم زن ] kudüm çalan
kûfe (F) [ کوفه ] küfe
kufl (A) [ قفل ] kilit