Abuk Prens’in çok kötü, fena bir üvey annesi varmış. Kötü kraliçe, her gün aynaya bakıp; “ayna ayna söyle bana şu prens teşekkürü bir puanla kaçıracak mı?” dermiş. Ayna da; “sayın veli, oğlunuz deli, derste geri, anarşistlikte ileri” dermiş. Kraliçe, karne günü gelip çattığında iddaa kuponunu andıran karneyi görünce, avcıyı çağırmış; “Şu tembel tenekeyi ormana götür, öldür” demiş.
Yufka yürekli avcı, yavrucağa kıyamamış vee onu ormandan çıkışta sağ koldaki Kaportacı Kazım’ın yanına çırak vermiş. (Bu olay, karnesi zayıf gelen çocukların sanayiye yolculuğunda milattır.) Civar esnaftan olan Yedi Cüceler acıklı hikâyesine dayanamayıp, Abuk Prens’in karnesine pasta cila atmışlar. Çamaşır suyuyla silinen zayıflar geçer notlara dönüşmüüş.
Masal burada bitmiş de... Son bir haftadır kimi talebeler ‘Akdeniz Karadeniz karneleri isteriz’ coşkusuyla heveslenirken, kimileri de ‘bisiklet mi dayak mı? bisiklet mi dayak mı?’ bilinmeyeninin sancısını yaşıyordu... Nihayetinde cuma günü yarı yıl tatili başladı, karneler alındıııı.
“Karnen nasıl?” diye soruldu. Bazı bıdıkların sesi gururla yankılandı; “hepsi beş pekiiyiii!..” Hele de birinci, ikinci sınıftaysa, karne başarıdan bağımsız olarak ikide bir bi koşu vitrinden çıkarılıp çıkarılıp misafire, akrabaya sunuldu...
Kimileri “arkadaşa ödünç verdim babasını korkutacak” diyecek kadar rahat, kimileri “annemin az acıtan bir terliği vardı, onunla vursa bari” diyecek kadar umutsuz, kimileri ise “ama baba, dikkat edersen resim müzik hep beşş!” diyecek kadar hayata hazır davrandı...
Sekiz on zayıfa alışmış babalar, teke düşüren velede yapmacık bir kızgınlıkla karne hediyesi verip arkasından “yavaşş, düşme heh keh” diye bağırdı... Kimi anneler çocuklarının karneleriyle övündü, kimileri de dövündü... MaşAllah’lar, zeki ama çalışmıyor kerata’lar, Ayyynşyatn zamanında okuldan atılmış’lar havada uçuştu...
Ama esas not, ‘yıldızlı yaldızlı pekiyi’ bekleyen ebeveynlerin ‘davranış notları’. Acaba, başarılı bir karne karşısında, çocuğun gözlerinin içine bakarak “seninle gurur duyuyorum” diyebildiler mi? Başarısız karne getiren çocuğu şefkatle kucaklayarak; “sana da, başaracağına da inanıyorum” deyip yanında olabildiler mi?
Korku, kimseye ‘pekiyi’ gelmez...
>> Ninem diyor ki:
Kırığına güvenen yarsız kalır.
Halime Gürbüz
Türkiye Gazetesi