6. Sınıf Türkçe - Deyim - Konu Anlatımı

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Uyanan Gençlik

  • ******
  • Join Date: Kas 2010
  • Yer: HATAY
  • 7462
  • +547/-0
  • Cinsiyet: Bay
6. Sınıf Türkçe - Deyim - Konu Anlatımı
« : 10 Nisan 2016, 11:59:22 »
En az iki sözcükten meydana gelen, sözcüklerden en az birisi mecaz anlamıyla kullanılan, cümlede eylem bildiren söz öbekleridir.

Deyimi oluşturan sözcükler çoğu zaman kendi anlamlarından uzaklaşmış görülürler.
Örneğin;
“Haberi duyunca etekleri zil çaldı.
cümlesinde “etekleri zil çalmak” çok sevinmek anlamına gelen bir deyimdir. Ancak burada etek, zil, çalmak sözlerinin sevinmekle bir ilgisinin olmadığı açık.

Bazı deyimlerde ise sözcükler gerçek anlamlarını tamamen yitirmemiş olabilir.
Örneğin;
“Yükte hafif pahada ağır ne varsa getirin.”
cümlesindeki altı çizili deyimde “yük” ve “paha” sözcüklerinin gerçek anlamlı olduğu açıktır.

Deyimler genellikle bir eylem bildirir. Bu nedenle bir eylem gibi çekimlenebilir.
Bu yönüyle atasözlerinden farklılık gösterir.

Atasözleri daima cümle halinde bulunup yargı bildirirlerken, deyimler mastar olarak da kullanılabilir.
Örneğin “küplere binmek” deyimdir ve “sinirlenmek” anlamındadır.

Mastar halinde de anlamlıdır. Ancak bu açıklamaya uymayan deyimler de vardır.
 Örneğin,
“Dün az kalsın kaza yapıyordum.”
cümlesinde altı çizili söz deyim olarak verilmiş. Biz bu deyimi “az kalmak” şeklinde mastar olarak kullanamayız. Aslında bir eylem de bildirmeyen bu tür sözler, deyimlerin genel niteliklerine pek uymaz.

Deyimlerde çoğu zaman mantık dışına çıkma ve abartılı bir anlatım söz konusudur.

Deyimler büyük ölçüde gerçek anlamından uzaklaşarak; yepyeni çarpıcı güçlü bir anlam kazanır.

NOT: Deyimler en az iki sözcükten oluşur. Bir tek sözcük deyim olamaz.
         Deyimler kalıplaşmış sözlerdir bu nedenle deyimi oluşturan sözcükler değiştirilemez.
         Deyimi oluşturan sözcükler ayrı yazılır.

Örnekler:
O yazarın dişe dokunur tek bir eseri yok.
(dişe dokunur: “işe yarar belirtilmeye değer önemli”)

Sınavı iyi geçen Tunahan’ın etekleri zil çalıyor.
(etekleri zil çalmak: “çok sevinmek alınan sevinçli bir haber üzerine telaşa ve heyecana kapılmak”

Senin kadar kuş beyinli birini görmemiştim.
(kuş beyinli: “akılsız aptal”)

Eli kulağında bir iki dakikaya kadar zil çalar.
(eli kulağında: “nerede ise olacak çok yakında olması beklenen”)

Kopya olayından sonra öğretmeninin gözünden düştü.
(gözden düşmek: “değerini yitirmek”)

Kahvaltı hazırlanana kadar gazetelere göz gezdirmek ister misin?
(göz gezdirmek: “derinlemesine incelemeden okumak”)

Şarkı söyleyen genci gözüm ısırıyor.
(gözü ısırmak: “bir kimseyi tanıyacak gibi olmak”)

Sinirlendiğinde en sevdiği arkadaşına dahi çamur atardı.
(çamur atmak: birini kötü bir işe karışmış göstermek kara çalmak iftira etmek”)

İncir çekirdeğini doldurmayacak konular yüzünden birbirinizi kırıyorsunuz.
(incir çekirdeği doldurmamak: “çok az önemi olmak veya çok önemsiz olmak”)

Öğretmenimiz ödevlerimizi okurken kılı kırk yarar.
(kılı kırk yarmak: “titiz ve ayrıntılı bir biçimde incelemek önemle üstünde durmak”)

Oğlunun üç gün okuldan kaçtığını öğrenince küplere bindi.
(küplere binmek: çok öfkelenmek”)

Toplantıda kızının yaptıklarını duyunca yerin dibine geçti.
(yerin dibine geçmek: “çok utanıp sıkılmak”)

Kupayı kaybeden teknik direktörün ağzını bıçak açmıyor.
(ağzını bıçak açmamak: çok üzgün olduğu için konuşacak durumda olmamak”)

Birazdan burası karnı zil çalan müşterilerle dolar.
(karnı zil çalmak: “çok acıkmak”)

Tezgâhın üzerindeki dört bileziği kaşla göz arasında çaldı.
(kaşla göz arasında: “kimseye sezdirmeyecek kadar kısa bir süre içinde çok çabuk”)

Annem havadan nem kapar en küçük şeyden alınır.
(havadan nem kapmak: “en küçük bir şeyden alınmak çok alıngan olmak”)

Arkadaki araba korna çalınca eli ayağına dolaştı.
(eli ayağına dolaşmak: “çok şaşırmak telaşlanmak”)

Senin kadar çenesi düşük bir insan görmedim.
(çenesi düşük: “yerli yersiz konuşan geveze”)