119. MEKTÛB
Bu mektûb, mîr Muhammed Nu’mân Bedahşîye yazılmıştır. Olgun olan bir büyüğün sohbetinde bulunmağı övmektedir:
Mîr hazretlerinin kıymetli mektûbu geldi. Bu yol, aklın ermediği, şaşırdığı bir yoldur. Hadis-i şerifte, (Bir kimseye deli denilmedikçe, îmanı tâm olmaz) buyuruldu. Aklı başından gidince, çoluk çocuğun işlerini bırakır. Şunun bunun düşüncesini unutur. Kalbin cemiyetine [temizliğine] kavuşur. Dünyaya olan bu soğukluk, sizin yaratılışınızda vardır. Fakat, bitmez tükenmez olaylar bunu örtmüştür. Ne yapalım, bu ayrılıkta çok ilgisizlik hâsıl olduğu anlaşılıyor. Bunu hemen düzeltmelidir. Bu güçsüzlüğü güç olarak düşününüz! Kendinizi bu ayrılıktan kurtarınız! Allah adamlarının toparlanması, başkalarının toparlanmaları gibi değildir. Başkalarının toparlanmasına yarayan şeyler bunların dağılmasını sebep olur. Başkalarının dağılmasına sebep olan şeyleri yaparak, kendinizi toparlayınız! Eğer başkalarının topluluğunda, bunlarda cem’ıyyet hâsıl olursa, bu cem’ıyyetten korkmalıdır. Bunun zararından kurtulmak için, Allahü teâlâya yalvarmalıdır. Kendini, başkalarının hâlleri ile ölçmemelidir. Çünkü, sona varmadan önce olan mertebelerin hepsi çeşidli derecelerde birer noksanlıktırlar. Fârisî mısra’ tercümesi:
Dostun ayrılığı, az olsa da, az değildir!
Tasavvuf büyükleri, sona gelmiyen kimselere, tasavvufu öğretmek için izin vermişlerdir. Behâüddîn-i Buhârî, Ya’kûb-i Çerhîye tarîkatı öğrettikten ve birkaç konak ilerlettikten sonra, (Ey Ya’kûb! Bizden sana gelenleri, sen de başkalarına ulaştır) demişti. Böyle olmakla berâber, kendisinden sonra, Alâ’üddînin hizmetinde bulunmasını ona emir buyurmuştu. Kazancının çoğuna, Hâce Alâ’üddîn hazretlerinin hizmetinde kavuşmuştu. Bunun içindir ki, mevlânâ Abdürrahmân Câmî’, (Nefehât) kitabında, Ya’kûb-i Çerhîyi önce hâce Alâ’üddînin mürîdleri arasında saymakta, ikinci olarak da hâce Nakşibend hazretlerine bağlamaktadır. Sözün kısası, bu gönül dağınıklığının ilâcı, gönlünü Allahü teâlâya vermiş olanların sohbetidir. Böyle olduğu çok çok bildirilmiştir.
Mevlânâ Muhammed Sıddîkın, fakirler sohbetini bırakarak, ücretle askere gittiği işitildi. Yazıklar olsun, binlerle yazıklar olsun! Bir kimseyi en yüksek makamdan, en aşağıya düşürmelerine yazıklar olsun! Askerlikte, gönlünü yâ toparlıyabilir veya toparlıyamaz. Toparlıyabilirse fenadır. Eğer toparlıyamazsa, daha fenadır. Yâ Rabbî! Bizlere, doğru yolu gösterdikten sonra, kalbimizi kaydırma! Sonsuz rahmetinden bizlere serp! İyilik yapan ancak sensin. Vesselâm.