40'ı Geçenlere üç Tavsiye - Yaşlanmayı Nasıl Yavaşlatırım?

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Arif Arslaner

  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: A'raf şehri
  • 4502
  • +1462/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Sen, Seni Sevdiğinle Bil Ey Can! "O" Seninledir.
    • Uyanan Gençlik

İyi ve sağlıklı bir hayat için özellikle 40'larını geçmiş olanların dikkat etmesi gerekenler:

1- Akılcı beslen. az ve öz ye.
2- Eklem ve kas dengesi için hareket et.
3- Hafıza için çok öğren.

Az Yemenin Faydaları:

1. Kalbi Parlatır- Aydınlatır:

Az yemek kalbî fonksiyonların artışına vesile olacaktır. Çok yemek ise zekâyı köreltir.

“Kalp, az yemekle saf ve ince olur.”

 “Az yemeye devam edenler, zeki-akıllı ve fikren kuvvetli olurlar.”

 “Yemeği doyasıya yemeyiniz ki; kalbinizde marifet ateşi sönmesin. Marifet cennet yolu, az yemek de marifetin kapısıdır.”

2. Kalp İnceliği ve Fikir Artar.
Bu da Zikir ve Duadan Lezzet Almayı Sağlar. Çok yemek, kızgınlık-öfke ve uyku verir. Çok yiyen, ibadete cesaret ve kuvvet bulamaz. İbadet etse, zikir yapsa dahi bu dilde kalır, kalbe, gönle inmez, lezzeti ruhuna işlemez.

    “Sofra Allah ile sizin aranıza perdedir. Sofraya düşkün olanın duadan, zikirden haz alması imkansızdır.” (Cüneyd-i Bağdadi)

3. Az Yemek Acizlik ve Kırıklık Verir. 

Çok yemek başkaldırıcı, isyankâr nefsi körüklemektir. Az yiyen mütevazı, kırık ve aciz olur. Kul kendi acziyetini görmedikçe, Allah önünde gerçek anlamda secde etmiş olmaz. Acziyetini hissetmenin bir yolu da az yemektir. Az yiyen, Allah’ın nimetlerine şükretmeyi, O’nun önünde yalvarmayı daha fazla başaracaktır.

Yeryüzünün hazineleri Resulullah (S.A.V.)’a sunulunca şöyle buyurdu:

    “İstemem!..Bir gün oruçlu olup, bir gün iftar etmeyi daha fazla severim. Çünkü oruçken sabreder, iftar edince şükrederim.”

4. Açlık; Aç Olanları Hatırlatır, Şefkat ve Merhamet Artar.
Açlık cehennem ehlinin sıkıntısını, susuzluk mahşer yerinin kızgınlığını hatıra getirir. Açlık çekmeyen kişi, akşamdan sabaha yiyecek lokması olmayan fakir ve miskinlerin halini hiç anlayamaz. Az yiyen, zaman zaman oruç tutan kimse; fakirlerin halini daha iyi anlar. Bu da merhamet-şefkat duygularının canlanmasına; sadaka-zekâtın ve yardımlaşmanın artışına vesile olur. Merhamet ve şefkat, cennetin anahtarlarındandır.

Hz.Yunus (as)’a: “Sen yeryüzü hazinelerine sahipsin, neden aç durursun?” diye sordular. “Tok olursam açların halini unuturum.” diye cevap verdi.

5. Çok Yemek Nefsi Azdırır.

Nefsin azması ise;kişinin başta şehvet olmak üzere, tüm hayvanî duygu ve dürtülere teslim olması, onların emrine girmesi demektir. Nefis, en iyi açlıkla terbiye edilir. Doyasıya yemek; günahlara kendi eliyle davetiye çıkarmak demektir.

6. Az Yemek Yiyen, Az Uyur.

Çok yemek uyku ve gafleti çağırmaktır. Bu ise tembelliği, çalışmaya, ibadete karşı isteksizliği beraberinde getirir. Bunlar, insanın felaketine neden olurlar. Tembel kişi gerek zihinsel gerekse fiili çalışmalarda kendine gereken enerjiyi bedeninde bulamayacaktır.

7. Az Yiyenin Zamanı Çok Olur.

Yemeğe az vakit ayıran kişi, ilim tahsili-okuma-çalışma-dinleme-ders gibi yararlı işlere daha fazla vakit bulacaktır. En basit ifade ile yemeği hazırlamak, satın almak, taşımak gibi zahmetlere ayıracağı vakit kendine kalacaktır.

8. Az Yiyen Hastalıktan-İlaçtan, Doktorlardan Kurtulur.
Hastalıkların temelinde abur-cubur yeme vardır. Bütün doktorların baş tedavi unsurunun perhiz olduğunu düşünürsek, az yemenin başka bir faydalı yönü kendiliğinden anlaşılacaktır.

“Oruç tutunuz ki, sağlık bulasınız.”

hadisinin ne derece anlamlı olduğunu modern tıp tasdik etmiştir.

9. Az Yiyenin Masrafı Az Olur.

Çok yiyen kişi mala, servete ihtiyaç duyar. Az yiyen ise zaten kanaatkar olacaktır. Bu sebeple harcamaları, masrafı az olur.

İbrahim Edhem pazarda gezerken, bir malın pahalı olduğundan şikâyetlenen birine şöyle dedi:

“O malı ucuzlatmak ister misin?” Adam,

“Evet!..” dedi. İbrahim Edhem şöyle dedi:

“Malı ucuza almanın en kolay yolu, onu satın almamaktır.”

10. Az Yiyen Sadaka-Sabır ve Kanaate Güç Bulur.

İsraf etmeden yiyen kişi, sadakaya da ayıracak mal ve imkânı kendinde bulabilecek, sabrı ve kanaati herkesten daha fazla kavrayacaktır.

Resulullah (s.a.v.), göbekli bir sahabenin karnına dokunarak şöyle buyurdu:

“Buraya koyduğunu başka yere koysa idin senin için faydalı olurdu.”

Hareket etmenin, yıkanmanın ve su içmenin sağlığa faydaları

 Kuran'da dikkat çekilen davranışlardan biri, Hz. Eyüp'e gelen bir vahyi anlatan ayetlerde bildirilir:

Kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani o: "Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti. "Ayağını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su," diye vahyettik).
(Sad Suresi, 41-42)

Hz. Eyüp'e şeytanın vermiş olduğu sıkıntı ve rahatsızlığa karşılık Allah'ın bildirdiği tavsiyelerden biri "ayağını depretmesi"dir. Ayette geçen bu ifade hareket etmenin, spor yapmanın faydalarına işaret ediyor olabilir.

Spor esnasında, özellikle bacak kasları gibi uzun kasların hareket ettirilmesi (izometrik hareketler) ile kan dolaşımı hızlanır, hücrelere giden oksijen miktarında artış olur. Bunun sonucunda kişinin üzerindeki bitkinlik kaybolur, toksik maddelerin vücuttan atılmasıyla da kişi dinçleşir.

Aynı zamanda vücut mikroplara karşı çok daha dirençli bir hale gelir. Düzenli egzersiz yapan kişiler geniş ve temiz damarlara sahip olurlar. Bu da damarların tıkanmasını, dolayısıyla kalp hastalıklarını önleyici etki yapar.

Ayrıca düzenli yapılan egzersiz, kan şekerinin dengesini sağlayarak şeker hastalığını önleyici rol oynar. Sporun karaciğer üzerindeki olumlu etkileri, "iyi kolesterol" diye adlandırabileceğimiz kolesterol seviyesini yükseltir

Allah Kuran şifadır diyor. Kalbi hastalananın yapacağı şey doktora teslim olmak ve tedaviyi kabul etmek.

Ayrıca ayakların çıplak olarak yere basılması, vücutta birikmiş statik elektriğin boşaltılmasında çok etkili bir yöntemdir. Bu yöntem vücut için bir nevi topraklama görevi görür.

Bunun yanında ayette dikkat çekildiği gibi yıkanmanın da, vücuttaki statik elektriğin atılmasında en etkili yöntem olduğu bilinmektedir. Yıkanmayla birlikte vücutta oluşan fiziksel temizliğin yanı sıra, kişinin üzerindeki muhtemel gerilim ve sıkıntı da azalır. Bu nedenle yıkanmak, hem stres hem de ateşli hastalıklar başta olmak üzere, birçok fiziksel ve psikolojik rahatsızlık üzerinde iyileştirici etkiye sahiptir.

Ayette, yıkanmaya ek olarak bir de su içilmesi tavsiye edilmiştir. Suyun vücudun her organı üzerinde oluşturduğu faydalar göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Ter bezleri, mide, bağırsaklar, böbrekler, cilt ve bunlar gibi daha pek çok organın sağlığı, suyun vücuda yeterli miktarda alınmasına bağlıdır. Bu konuda meydana gelebilecek bir rahatsızlığın telafisi de yine suyla yapılan takviye ile mümkün olur. Bitkinliğin, yorgunluğun ve uyku halinin çözümü de yine vücuttaki su miktarının artırılması, böylece toksik maddelerden arınılması sağlanarak gerçekleşir.

Her biri beden ve ruh sağlığımız için hayati önem taşıyan bu tavsiyelerin birarada uygulanması ise, en ideal sonucu verecektir. Bu tavsiyelerin her biri Allah'ın "Kuran'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz..." (İsra Suresi, 82) ayetinin bir tecellisidir.

Yabancı Dil Öğrenmenin 10 Muhteşem Psikolojik Faydası

Yapılan birçok bilimsel araştırma sonucunda, yabancı dil öğrenmenin zihin gelişimine ciddi katkıları olduğu uzun yıllardan beri biliniyor.
Peki yabancı dil öğrenmenin başka ne gibi faydaları olduğu konusunda bir bilginiz var mı?

1.Beyni geliştirir.
Beyindeki dil merkezleri, başarılı dil öğrenmenin bir sonucu olarak gelişiyor ve büyüyor. Ne kadar iyi öğrenirseniz, beynin bu hayati bölgeleri o kadar çok gelişiyor ve büyüyor. (Mårtensson et al., 2012).

2. Bunamadan (Demans) kurtarır.
İki dillilik, Alzheimer hastalığına yatkın kişilerde hastalığı yaklaşık 5 yıl erteliyor. (Craik et al., 2010). Oldukça inanılmaz görünüyor, ama yeni çalışmalar da bu sonucu destekler nitelikte. Bu şöyle özetlenebilir: Başka bir dil öğrenmenin bunama üzerindeki etkisi, en yeni ilaçlarla elde edilebilecek etkiden çok daha yüksek.

3. Dili daha iyi duymayı sağlar.
İki dilli olmak daha gelişmiş dinleme becerilerini de beraberinde getiriyor. Çünkü beyin iki ya da daha fazla dilde yer alan farklı tipteki sesleri ayırt etmek için daha fazla çalışmak zorunda kalıyor. (Krizman et al., 2012).

4. Dile daha duyarlı hale getirir.
İki dilli evlerde büyüyen küçük çocuklar, daha önce hiç duymadıkları dilleri bile ayırt edebiliyorlar. (Werker & Sebastian-Galles, 2011). Sadece farklı seslere maruz kalmaları bile, mesela İspanyolca ya da Katalanca gibi, İngilizce ve Fransızca arasındaki farkı fark edebilmelerini sağlıyor.

5. Hafızayı güçlendirir.
İki dilli ortamlarda büyüyen bebekler, tek bir dille büyütülenlere göre daha güçlü çalışan hafızalara sahipler. (Morales et al., 2013). Bu, zihinsel hesaplama, okuma ve daha pek çok hayati beceri konusunda daha iyi oldukları anlamına geliyor.

6. Aynı anda çok iş yapılabilir.
İki dilli insanlar bir işten başka bir işe daha hızlı geçiş yapabiliyorlar. Daha fazla bilişsel esneklik gösteriyorlar ve beklenmedik durumlara uyum sağlamayı daha kolay buluyorlar. (Gold et al., 2013)

7. Dikkati artırır.
İki dilli insanların dikkatleri üzerinde daha güçlü kontrolleri vardır. Dikkatlerinin dağılmasını çok daha kolay sınırlarlar. (Bialystok & Craik, 2010).

8. Aktivasyonu iki katına çıkarır.
İki dilli insanlarda artan dikkat ya da aynı anda çok iş yapabilmek gibi ciddi bilişsel gelişimler görülür. Bunun sebebi iki dilli insanların her iki dili de aynı anda aktif hale getirmesi ve sürekli hangisinin uygun olduğunu gözlemesidir. (Francis, 1999). Tüm bu gidiş ve gelişler önemli zihinsel faydalar sağlıyor.

9. Görmenin yeni yollarını sunar.
Yeni bir dil öğrenmek kelimenin tam anlamıyla dünyaya bakışınızı değiştirir. Örneğin Japoncada (tıpkı Türkçedeki gibi), açık mavi ve koyu mavi için ayrı birer isim kullanıldığı için bu dili öğrenen bir İngiliz bu rengi farklı şekillerde algılamaya başlayabilir. (Athanasopoulos et al., 2010).

10. Anadilinizi geliştirir.
İkinci bir dil öğrenmek dikkatinizi dilin soyut kurallarına ve yapısına vermenize sebep olacağı için kendi dilinizde de daha iyi olmanızı sağlayabilir. Geoffrey Willans’ın dediği gibi, “Bir dili iyi anlamak için en az iki dili anlamanız gerek.”