Atatürk, Türk milletinin çağa aya uydurması gerektiğine inanmıştır. Gelişmelere ayak uyduramayan devletlerin zaman içinde yok olacağını söylemiştir. Osmanlı Devleti yüzyıllarca yüz yıllarca güçlü bir devlet olarak varlığını sürdürmüştür. Ancak zaman içinde ilerleyen bilimsel ve teknolojik gelişmelere uyum sağlayamamıştır. Devleti eski gücünü kavuşturmak için yapılan yenilikler de başarılı olamamıştır.
Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti yıkılmış, TBMM’nin açılmasıyla yeni Türk Devleti kurulmuştur. TBMM’nin açılması inkılâpların da başlangıcı olmuştur. Bu yeni dönemde Türk toplumunu çağdaş uygarlıklar seviyesine çıkaracak köklü yenilikler başlamıştır. İnkılâplar yeniyi, güzeli, çağdaş değerleri Türk milletine kazandırmak için gerçekleştirilmiştir.
Atatürk inkılapları gerçekleştirirken Batı’yı körü körüne her yönüyle taklit etmeyi reddetmiştir.
Atatürk inkılâpları sürekli çağdaşlaşmayı amaçlar. Gelişmiş uygarlıklar seviyesine çıkmayı hedefler.
Türk toplumunu çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmak için pek çok inkılâp yapılmıştır. Bunun için çağın gereklerine uymayan bilimden uzak mahalle mektepleri ve medreseler kapatılmış bunların yerini ilköğretim okulları, liseler ve üniversiteler almıştır.
Eğitim alanında bir diğer problemde halkımızın öğrenilmesi son derece güç olan Arap harflerini kullanmasıydı. Türkçenin yapısına uymayan bu harfler nedeniyle milletimizin çok azı okuma yazma biliyordu. Bu durumu ortadan kaldırmak için 1928 yılında “Yeni Türk Harfleri” kabul edildi. Okul çağını geçmişvatandaşlar için Millet Mektepleri açılarak onlara okuma yazma öğretildi.
Mustafa Kemal, tüm yurda yayılan eğitim seferberliğine bizzat katılmış, yurt içi gezilerde halka yeni harfleri tanıtmıştır. Tüm bu çabaları nedeniyle Mustafa Kemal’e 24 Kasım 1928’de Millet Mekteplerinin “Başöğretmeni” unvanı verilmiştir.
Eğitimde olduğu gibi toplumsal yaşamda da bir takım düzenlemeler yapılması gerekiyordu. Osmanlı döneminde kullanılan takvim, saat ve ölçüler günümüzde kullandıklarımızdan farklıydı. Bu farklılık, diğer devletlerle olan ticari ve resmi ilişkilerde sorun oluşturuyordu. Ölçü birimlerden bazıları ülke içinde bölgeden bölgeye bile değişmekteydi. Her anlamda çağdaş bir ülke olabilmek için takvim, saat ve ölçülerde Batı ülkeleri ile birliktelik sağlanmalıydı. Karışıklıkları önlemek için bu alanda değişiklikler yapıldı. Hicri ve Rumi takvim kullanımına son verilerek Miladi Takvim kabul edildi. (1925)
Güneşin batışına göre ayarlanan eski saat sistemi yerine milletlerarası saat sistemi kabul edildi. Hafta tatili Cuma gününden Pazara alındı.
Eski ağırlık ve uzunluk ölçüsü değiştirildi. Ağırlık ölçüsü olarak kilo, uzunluk ölçüsü olarak metre benimsendi (1931)
İnkılâpçılık: Anahtar Kelimeler
-- Çağdaşlaşma
-- Çağdaş Uygarlık
-- Değişim
-- Yenilik