Sevgili Dost,
Bazı kuyuların suyu içilmez;acıdır.Bazı kuyular derindir;görünmez suyu.Bazı kuyular kördür;göremezler.Benim kuyum,benim kuyum Sevgili Dostum öyle derindir ki;içine taş attığın zaman suyun sesini duyamazsın.Bağırsan sesin geri gelmez.Bakracı sarkıtsan ip yetmez.
Yalnızlığın bana yakıştığını söylüyorlar.İyi duruyormuş üzerimde;renkleri sade ve uyumluymuş.Dikimi kusursuzmuş.Bu mahir terzinin adını öğrenmek istiyorlar.Söyler miyim hiç!Konfeksiyon yalnızlıklar ne güne duruyor.Söyler miyim hiç!
Sevgili Dost,
Bana bencilce hareket ettiğimi söyleme sakın.İnsanlara güvenimi kaybettim.Terzimin adını sadece Deniz Fenerlerine ve Kızkulesine verdim.Galata Kulesi de istedi;ama reddettim onu.Çünkü o her gece koynuna yabancıları alıyor.Yalnızlık senin neyine dedim.Neyine senin yalnızlık!
Albert camus da tanıyormuş terzimi.Nereden mi öğrendim? Şu satırlarından:
"Son yıllarda gördüklerimiz bizde bir şeyi kırdı.Bu şey insanın güvenidir;o güven ki insanlığın dilini konuştuk mu,bir başkasından insanca karşılık göreceğimize inandırırdı bizi.Gözlerimizin önünde yalan söylediler,insanı küçülttüler,öldürdüler,sürdüler,işkencelere soktular.Ve hiçbir sefer bunu yapanları yaptıklarının kötü olduğuna inandırmak mümkün olmadı.Çünkü kendilerinden emindiler.İnsanlar arasında sürüp giden uzun diyalog bitti."
Madem ki diyalog bitti,o halde Red Kit gibi atıma binip,"ben yalnız bir kovboyum" şarkısını söyleyerek yola koyulmalıydım.Islığım karanlığa karışmalı,karanlık,ıslığımdan korkmalıydı.
Ne gezer! Çok geçmeden önüme bir karaltı çıkmış,korkan ben olmuştum.Sonradan adının Epictetus olduğunu öğrendiğim biri;"çocuk nereye gidiyorsun?" diyerek beni durdurmuş,atımdan indirdikten sonra kulağıma şunları fısıldamıştı:
"Yalnız kalınca çocuklar ne yaparlar?Eğlenirler,çakıl taşı ve kum toplayarak küçük kubbeler yaparlar ve biraz sonrada onları yıkarlar.Böylece eğlenceleri hiç eksik olmaz.Onların çocukluk ya da akıl eksikliğinden yaptıklarını kültür ve akıl ile yapamaz mısın?Her taraf çakıl ve kum dolu.Aslında içimizde inşa edecek ve yıkacak o kadar çok şey var ki..!Yalnızlıktan hiç şikayet etmeyelim."
Demek ki yalnızlıktan şikayet ediyordum.Demek içimizde inşa edip yıkacak çok şey vardı.Epictetus içimizdeki harabeleri görmediğinden böyle konuşuyordu.Yoksa,her taşı özenle yerleştirdikten sonra çöken bunca sarayın ardından;"inşa edip yıkacak çok şey var!" der miydi?
Sevgili Dost,
Epictetus ıssız bir adaya düşse yanına ne alırdı?
Ya ıssız bir odaya düşse..?