Ey Kendini Beğenmiş Nefsim!!!
--------------------------------------------------------------------------------
Ey nefsim!
Sen kendini genç ve güzel addediyorsun.Gençligine güvenip güzelliginle de övünüyorsun.
Lakin görmez misin ki gençligin gidecektir ve gençliginle birlikte güzelligin de sönüp çözülecektir.
Dün çocuktun, bu günse yetişkin bir gençsin; yarın gelecek yaşlı olacaksın.
Nasıl ki çocukluk çagın yerini gençlige bıraktı, aynen öyle de bu kuvvet çagın yerini zillet yaşına bırakacak.
Bilirken bilmez, bu gün etrafina hükmederken yarın kendi bedenine dahi sözünü geçiremez olacaksın.
Güzelligini de beş kuruşa sayma; zira 30 sene evvelki dillere destan güzeller,
şimdi ya kabirdeler, ya da yüzleri buruşmuş kamburları altında iki büklüm olmuş birer harâbeler.
Ey nefsim!
Sen kendini seviyor; ama sadece kendini seviyorsun.
Kerameti kendinden menkul şeyhler gibi, kendi zatında cazibeli haller bulup kendi kendine aşık oluyorsun.
Öyle ki başkalarını sevdiginde, hatta hizmet deyip,
hayır deyip başkalarının yardımına koştugunda dahi kendi menfaatin ugruna çalışıyor,
sinsi sinsi kendi payına ne düşer diye hesap edip, dolaylı yoldan yine kendine varıyorsun.
Kendini destanlara sığmayan bir Leylâ görüyor, kendi zatına aşık oluyorsun.
Ama böyle yapmakla aşka zulmediyor, dünyadaki en güzel duygu sevgiye cevr ediyorsun.
Bilmez misin, aşk denince bir aşık, bir de ona mukabil gelen maşuk olur.
Sevgiden bahsedeceksen onda bir seven, bir de sevilen bulunur.
Hem sevenin, hem de sevilenin aynı olması duyulmuş şey; aşığın, ayn-ı maşuk oldugu görüldük iş degildir.
Gel bu kara sevdadan vazgeç; sevdanın karasını degil, ak olanını tercih et!
Kendinde sevgiye layık gördügün ne güzelligin varsa hepsi Rabb’indendir;
sen Rabb’ini sev!
Aynaya degil, güzele; gölgeye degil, asla aşık ol!
Ey nefsim!
Sen kendinde hiç kusur bulmuyorsun. Kendini hep haklı biliyor, eksigi kusuru semtine dahi yanaştırmıyorsun.
Kendini savunmada o denli maharetlisin ki, alenî hatalarını dahi dogru gösteriyor, kimi zaman beni bile haklılıgına ikna ediyorsun;
zalimken mazlum, hainken ihanete ugramış gözüküyorsun. Kendini mükemmel bilmişsin;
zinhar hatayı kabul etmiyorsun. Halbuki bilmez misin tek kusursuz olan Allah’tır.
O’nun haricinde ne varsa, her şey kusurludur, hatalıdır. Şöyle bir bakıver kendine:
Yaratılmış olmak, kusura mahkum olmak degil midir? Yere basmak zorunda olmak, hem yere basan,
hem de havada uçan kuşlara nispetle bir eksiklik degil midir?
Yazın güneşinde yanmak, kışın sogugunda donmak; geceleyin uyuya kalmak,
hafızana kaydettigin şeyleri bir zaman sonra unutmak, birer nakîse degil midir?
Ey benim gafil nefsim! Kusurunu kabul etmemekle en büyük hatayı işleyen kusurlu nefsim!
Gel, geri dön! Yolun çıkmaz yoldur, kendini bil!
Ah nefsim, gafil nefsim!
Hayırlar işledim, başarılar elde ettim; görmedin mi nice ümranlar inşa ettim;
hele bak bir akranlarıma, onların beceremedigi ne işler hallettim diyorsun.Lakin böyle demekle kendine yazıklar ediyorsun!
Bilmezmisin ki hayır vücudidir; iyilik ancak bir varlıgın üzerine müesses olabilir.
Sense vucudî degil ademîsin; varlıga degil yokluga yakınsın. Şöyle bir bak kendine:
Şu benim bedenim, benden bir parça diye tuttugun elin senin midir?!
Konuşuyorum dedigin dilin, bizatihi kendi başına elde ettigin bir sermaye midir?!
Sana Allah’ın ihsan ettigi nimetleri sahibine ver de, şöyle kendi varlıgınla bir ortaya çık desem, ne cevap verirsin?!
Var olabilmek için ne yaptın, kendini varlık alemine çıkarmak için ne harcadın desem, ne diyebilirsin?!
Allah sana bu eli vermeseydi tutamayacak, bu dili ihsan etmeseydi konuşamayacaktın.
Allah seni yaratmasaydı sen olmayacaktın. Şimdi nasıl olur da elinle tuttugun hayrı, dilinle konuştugun başarıyı kendin yaptın sayarsın.
Ne cesaretle kalkar bunca hayrım var deyip, kendini hayırlı sayarsın! Sen hayırlı degil zararlısın! Sen hayrın sahibi degil, bilakis hırsızısın!
Ey nefsim, sen bir mürâisin! Öyleki başkaları tarafindan bilinmek için canını bile verirsin.
Bu gösteriş zaafı, bu bilinme arzusu, bu tanınma düşkünlügü, bu konuşulma sevdası sende öyle bir dereceye vardı ki,
artık dem ile damar, et ile tırnak gibi oldu. Riya, sana ait bir san’at oldu.
Bazen riyanı öyle kılıflıyor, öyle bir pazarlıyorsun ki, beni bile kandırıyor, o muhlisane hallerin altındaki zifiri riyayı bana dahi sezdirmiyorsun.
Elde ettigin bir hayrı, ya insanları teşviktir anlatmalıyım diyerek,
yada sinsi bir kombinasyonla başkalarına söylettirerek herkese ilan ediyor ve
bütün bunların arkasında bir şirk-i hafîyi hemen her gün işliyorsun.
Ey nefsim!
Müslümanlıgını satma! Sevdana yalan karıştırma!
Ey nefsim!
Ben farklıyım diyorsun. Giyimimle farklıyım, kuşamımla farklıyım; başarılarımla farklıyım, zekâm ile farklıyım;
sözümle farklıyım, sohbetimle farklıyım; kısacası ben herkesten ayrıyım diyorsun.
İnsanlar içinde insanlardan bir insan olmayı zinhar kabul etmiyorsun.
Ne var ki Hz. Adem’den bu güne dek, gelmiş-geçmiş onca insan tekinden biri de sensin,
bunu fark edemiyorsun. Kendini saraylara mahsus, tek başına sergilenen kaşıkçı elması biliyorsun,
halbuki bir cam küreye doldurulmuş misketlerden birisin, göremiyorsun.
Hem bu farklı olma telaşesi de ne! Farklı olmanın meziyet oldugunu sana kim ögretti!
Görmez misin Allah’ın yarattıgı varlıklar içerisinde farklı olanlar, ya çift başlı hayvanlar, ya da
gördügünde içini kaldıran bir kısım hilkat garibesi mahluklardır.
Onun haricinde mahlukatta ittirad vardır; bidüziyelik vardir.
Yaratılmışlarda asıl olan farklı olmak degil, birbirine benzer olmaktır.
Onun için sen sen ol, başkalarına benzer olmaktan gocunma! Hem gocunsan da para etmez, zira hilkattaki ittirad, sen istedin diye degişmez!
Ey nefsim!
Yine gizli gizli hesapçılıga başladın. Sagına soluna göz atıp etrafindakilerden hareketle kendine galibiyetler biçiyorsun.
Falancaya göre daha güzelim, filancadan daha zekiyim, bizim muhitte en çok sevilen benim diyorsun.
Eşini dostunu, arkadaşını komşunu kendine rakip bilip onlarla boy ölçüşüyorsun.
Kendi başına gizli gizli zaferler kazanıyorsun. Bilir misin bu halinle neye benziyorsun?
Degnekler üzerine yaslanarak ayakta kalan sakat bir bedene. Aman dikkat et!
Degneklerini altından çeken olmasın! Benim gafil nefsim!
Talihinde hep güzellikler, iyilikler olsun istiyorsun.
Sana ait herşeyin güzel oldugunu düşünüyorsun.
Yaptıgın hiç bir işte yanlış görmüyor, hele ufak bir kusur bulunsa, onu muhakkak başkalarından biliyorsun.
Hep dogruyu buldugunu, apaçık yanlışın dahi sana ugradıgında bir şekilde bir hayır ve güzellik taşıdıgını düşünüyorsun.
Ey nefsim gel, kendini kandırma! Yanlış yanlıştır boşuna uzatma!
Kendini daha fazla savunup ta maskara olma! Mert ol! İzzetli ol! Yanlışını itiraf edip dogruyu bul!
Karaya ak demekle bir şey degişmiyor;
yanlış senden zuhur edince dogru olmuyor! Günahı işleyen sen olunca, ona sevap denmiyor!
Ey kendini bilmez nefsim! Sen bütün insanlığın merkezinde kendin var zannediyorsun.
Bütün alem seni kâbe bilmiş te herkes seni tavaf ediyor sanıyorsun. İçinde sen olmadın mı hiç bir iş olmaz;
sana iltifat edilmedi mi hayra ulaşılmaz; seni yüceltmeyen agızlar bereket bulmaz; sana sorulmadan mümkünü yok netice alınmaz diyorsun.
Kendini bütün insanlıgın kalbi kabul ediyorsun.
Lakin bu ne iştir ki, şu an dünya üzerinde yaşayan milyarlarca insanın böyle bir kalpten haberi dahi bulunmuyor!
Bir dünya dolusu insan, sen var mısın, yok musun; aç mısın, tok musun hiç bilmeksizin hayatlarını sürdürüp gidiyor,
ve hiç kimse de böyle bir cehaletten rahatsızlık duymuyor.
Ey cahil nefsim!
Kendini allâme sanıyorsun. Hayat serüveninde kader rahlesinden ders almışım diyorsun.
Konuştugun zaman gerdanını büke büke hikmet akçelerini etrafina saçıyorsun.
Eh bunca ilim ve tecrübeden sonra da kimi dinlersem dinleyeyim, önce aklımla tartar, tecrübelerimle hesaba vurur öyle kabul ederim diyorsun.
Ey cahil nefsim!
Bu sözü sana söyleten ilmin degil, cehaletindir; aklın degil enaniyetindir;
tecrübelerin degil toylugundur.
Ey nefsim!
Hafizta şey’en ve gâbet anke eşya’: Bir şeyi ezberinde tuttun, lakin bu tarafta nice şeyler senden kayboldu!
Ey nefsim!
Yeter üzerime gelme diyorsun! Hayatımı zindan ettin, deyip bagırıyorsun! Bu kadarı da agır geldi; kaldıramam diyorsun.
Artık ben de bırakıyorum.. seninle ugraşmaktan ben de yoruldum.
Alıntı