Tâc-ül-Ârifîn (Ebü’l-Vefâ) - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Evliyânın büyüklerinden.

Künyesi Ebü’l-Vefâ; ismi Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Zeyd bin Hasan el-Ârif bin Zeyd bin İmâm-ı Zeynel’âbidîn bin İmâm-ı Hüseyin bin Aliyy-ül-Murtezâ bin Ebî Tâlib’dir (radıyAllahü anhüm). Lakabı Tâc-ül-Ârifîn olup, Kakis diye de anılır.

1026 (H.417) senesinde Irak’ın Kuşende mevkiinde doğdu. 1107 (H.501) senesinde vefât etti.

Ebü’l-Vefâ hazretlerinin babası Seyyid Muhammed Ârızî zamânının büyük evliyâsındandı. Benî Nercis kabîlesinin reisi Ömer bin Şirküre bin Ebî Ammar Nercî’nin kızıyla evlendi. Bu evlilikten Seyyid Ebü’l-Vefâ doğdu. Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri, babasının vefâtından iki ay sonra doğdu. Daha bebekken oruç tutmaya başladı. Gündüzleri annesinden süt emmez, geceleri emerdi.

Küçük yaşında Şenbekî hazretlerine talebe oldu ve onun sohbetlerinde bulundu. Daha sonra hocasının izniyle Buhârâ’ya gitti. Orada zâhirî ilimlerin hepsini tahsil etti. Bu esnâda nesebi hakkında kimseye bir şey söylemedi. Tahsilini tamamladıktan sonra, Buhârâ’dan ayrılıp Kalmine’ye gelip, oraya yerleşti. Burada halka İslâm dîninin emirlerini ve yasaklarını anlatıp, talebe yetiştirmeye başladı.

Ebü’l-Vefâ hazretleri şöyle anlatır:

İlim öğretmekle meşgul olduğum sırada, bir gece rüyâmda Peygamber efendimizi gördüm. Rüyâda Peygamber efendimiz sallAllahü aleyhi ve sellem, bana dönerek:

“Yâ Ebü’l-Vefâ! Sana yedi yâren verdik. Kim bunlara ihlâs ve sıdkla riyâsız muhabbet besler ve mürîd olursa, kıyâmet gününde benim bayrağım altında haşrolunur. Benim evlâdım olan seyyidlere kim hürmet ederse, aynen bana hürmet etmiş olur. Bana hürmet eden, Allahü teâlâya hürmet etmiştir. Allahü teâlâya hürmet eden, Cennet’i kazanmıştır. Benim evlâdıma kim hürmet etmezse, bana hürmet etmemiş olur. Bana hürmet etmeyen, Allahü teâlâya hürmet etmemiştir. Allahü teâlâya hürmet etmeyenin yeriyse Cehennem’dir.

Ey Ebü’l-Vefâ! Sana ve yârenlerine vasiyetim olsun. Kıyâmete kadar kimseyle kavga ve anlaşmazlık çıkarmayın. Çünkü kavga ve anlaşmazlık karışan silsilenin nesli helâk olur. Ey Ebü’l-Vefâ! Benim sünnetimi yerine getirip bu yedi yâreninin eteğine yapışan saâdete ulaşır. Bunlardan uzaklaşan, benden uzaklaşmış olur.” buyurdu.

Ben bu ahde sâdık kalacağımı söyledim ve yedi zâtı da cânu gönülden yârenliğe kabul ettim. Peygamber efendimiz duâ ettiler. Kapı çalınmasıyla uyandım.

Kapıyı açınca, o yedi zâtı gördüm ve onları içeriye dâvet ederek yemek yedirdim ve; “Gelmenizin sebebi nedir?” diye sordum. Onlar da; “Rüyâmızda Peygamber efendimizi gördük. Bize; “Tâc-ül-Ârifîn Seyyid Ebü’l-Vefâ sizin zâhiren ve bâtınen atanız oldu. Ona gidin.” buyurdu.” dediler. Ben de onlara gördüğüm rüyâyı anlattım. Onlar zâhiren de bana bî’at ettiler.

Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri bir müddet Bağdat’a gelip halîfe Kâim biemrillah’a nasîhatte bulundu. 1107 senesi Rebîülâhir ayının yirminci günü seksen dört yaşında vefât etti. Cenâzesini Adiy bin Müsâfir yıkadı, kefenledi ve defnetti.

Seyyid Ebü’l-Vefâ hazretleri buyurdu ki:

“Az yiyip, az uyuyun. Çok tefekkür edin. Geceyi ibâdetle geçirin! Çok yemek, insanı uyuşuk yapar. Uyuşuk olan gâfil, gâfil olan da mahzûn olur. Bu ise insanı felâkete götürür.”

“Takvâ bir ağaçtır. Bu ağacın kökü Peygamber efendimizdir. Budakları Sahâbe ve Tâbiîndir. Meyvesiyse sâlih ameldir.”

“Nerede olursanız olun, ne yaparsanız yapın, Allahü teâlâ sizi görür. Onun için, yasaklanan yerlerde değil, emredilen yerlerde bulunun.”

“Talebenin dikkat etmesi gereken ve kendine lâzım olan şeyler şunlardır: 1) Kalbini ve niyetini kötülüklerden temizlemek, 2) Farz ve sünnetleri yerine getirmeye çok hırslı olmak, 3) Bid’atlerden ve fitnelerden uzak bulunmak, 4) Tevâzu ehli olmak, 5) Devamlı iyi düşüncelerle meşgul olmak, 6) Yemeye, içmeye ve giyime çok dikkat etmek, 7) Dînin hudutlarından bir zerre bile dışarı çıkmamak, 8) Ahdine vefâ etmek, aslâ yalan söylememek, 9) Kendini beğenmişlerden olmamak, 10) İbâdet ve tâatinden dolayı gurûrlanmamak.”

“Vaktini boş yere harcayan kimse câhildir.”

“Dünyâya aşırı düşkün, mağrûr ve fitneci kimselerle dostluk kurup onların bulunduğu yerlere gitmeyin. Bunlarla birlikte olanın gideceği yer Cehennem’dir.”