Tasavvufi sohbetler

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı yunushan

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: İstanbul
  • 251
  • +23/-1
  • Cinsiyet: Bay
Tasavvufi sohbetler
« Yanıtla #15 : 22 Ekim 2008, 22:33:36 »
Hakiki Mürşid

„Ağaç nasıl ki, gövdesinden değil de meyvesinden iyi anlaşılırsa, mürşid-i kâmil olan kişiler de, gösterişli zâhir hallerinden değil, meyve ve mensuplarından yani yetiştirdikleri kimselerin güzel hallerinden anlaşılır. Ve bu sûretle kendilerine tâbi olmak, mânevî feyzinden her hususta istifâde etmek câiz ve sahih olur. Şöhreti arşa çıksa, hakîki mürşidin misâli, meyvesidir.“


Çevrimdışı yunushan

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: İstanbul
  • 251
  • +23/-1
  • Cinsiyet: Bay
Tasavvufi sohbetler
« Yanıtla #16 : 22 Ekim 2008, 22:34:50 »
Haset

„Nefsin kuvvetli hastalıklarından biri hased olduğu gibi, şeytanın kuvvetli tasarruflarından biri de vesvesedir. Kur'an-ı Kerim'in, tertibinde hased ve vesvese ile nihayet bulması, bu işin ehemmiyetine işaret eder. Habis nefsin bütün arzuları menfaat olup, emel ve arzuların tavanı yoktur. Menfaatperest insanlar, nefsin köleleridir.
İmam-ı Rabbanî evlatları ise, şöyle düşünür: Herkes müslüman olsun, Hak yolunu bulsun. Bizden evvel cennete girsin. Zengin ve âlim olsun. Bizler de Hak yoluna hâdim olalım (hizmet edelim), derler."


Çevrimdışı yunushan

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: İstanbul
  • 251
  • +23/-1
  • Cinsiyet: Bay
Tasavvufi sohbetler
« Yanıtla #17 : 22 Ekim 2008, 22:35:24 »
Hatm-i Hâcegân

„Hatm-i Hacegân, Nakşî tarikatının büyük rükunlarından olup Cenab-ı Hakk'ın emriyle Hızır (a.s.) tarafından Hace Abdulhâlik Gucdüvanî Hazretleri'ne talim buyurulmuş olup bu zât tarafından vaz' ve te'sis kılınmış bir rükundur. Bu tarikatta Hace Abdulhâlik Hazretleri'nin zamanından itibaren bu rükun icra olmuş ve esbab-ı vusulün en mühimi olarak addedilmiştir.

Hatm-i Hacegân aslen ve fer'an kitab ve sünnetten çıkarılmıştır. Zira burada yapılan işler; Allah-ü Teâlâ'ya istiğfar, niyaz, Resulullah'a selat u selâm, tahmid ve Tevhid-i Hüda'dan, tilavet-i Kur'an-ı azimü'ş-şândan ibarettir. Bunları yerine getirmek ise teklifât, me'murât-ı ilahiye ve nebeviyyedir.

Binaenaleyh Hatm-i Hacegan, bid'at ve sonradan uydurulan bir şey olmayıp kitap ve sünnetin ahkam-ı ameliyesinden olup tarikatın büyük bir rüknüdür."


Çevrimdışı yunushan

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: İstanbul
  • 251
  • +23/-1
  • Cinsiyet: Bay
Tasavvufi sohbetler
« Yanıtla #18 : 22 Ekim 2008, 22:36:05 »
Her Şeyi Takdir Eden de Yol Gösteren de O'dur

„Cenâb-ı Mevlâ'yı zü'l-Celâl ve'l-Kemâl Hazretleri, Kur'ân-ı Kerîm'de, bizlere zâtını anlatırken, «O, takdir eden ve yol gösterendir.» (Sûre-i A'lâ, 1-3) buyuruyor.“

„Abdülvehhâb-i Şa'rânî hazretleri, Nil kenarında bu ayet-i celilenin tefsirini yazmak için düşünürken bakmış ki, bir zehirli böcek sür'atle Nil'e doğru gidiyor. Arkasını tâkip etmiş. Böcek, su üzerindeki kaplumbağanın sırtına binip karşı tarafa geçmiş. Sonra öteden koşup gelen bir yılanın boynuna atlayıp onu sokmuş. Yılan çaresiz çabalanırken oradaki ağacın altında yatmakta olan adam uyanmış. O sırada yılan da ölmüş. Dehşet ve hayret içinde kalan o adam, Şa'rânî Hazretleri hâdiseyi nakledince, Mevla'ya karşı vazifesinde kusurlu olduğunu itiraf etmiş. Şa'rânî Hazretleri de Allâhü zû'l-Celâl ve'l-Kemâl Hazretleri'nin nasıl takdir edip de hidâyet ettiğini gördükten sonra tekrar düşünüp, "Vallâhi ente kadderte ve hedeyte" (Vallâhi, sen takdir ettin ve sen yol gösterdin) deyip tefsirini yazmaya başlamış.“
Bu âyet-i kerîmenin tefsirinde, Fahreddîn-i Râzî hazretleri şu açıklamada bulunuyor:

„Âyetteki "kaddera" kelimesi, hem zâtları hem de sıfatları açısından bütün mahlûkâtı içine alıp her birinin kendilerine göre olduklarını ifâde eder. Dolayısıyla Cenâb-ı Hakk, gökleri, yıldızları, dört ana unsuru, madenleri, bitkileri, hayvanları ve insanları, belli bir yapıda, kütlede, cüssede ve büyüklükte takdir etmiştir. Yine her birisi için, bilinen bir müddet bekâ tayin etmiş; çeşitli sıfatlar, renkler, tadlar, kokular, yükseklikler, alçaklıklar, güzellikler, çirkinlikler, saâdetler, şakâvetler, hidâyetler ve dalâletler gibi şeyler takdir etmiştir. Nitekim bir başka âyet-i celîlede, «Her şeyin bizim nezdimizde hazîneleri vardır ve biz her şeyi, belli bir ölçü (miktar) ile indiririz.» (Sûre-i Hicr, 21) buyurmuştur."

Çevrimdışı yunushan

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: İstanbul
  • 251
  • +23/-1
  • Cinsiyet: Bay
Tasavvufi sohbetler
« Yanıtla #19 : 22 Ekim 2008, 22:36:46 »
İbrahim Aleyhisselâmın Ezeldeki Nezri

„İbrahim aleyhisselâm, oğlu Hz. İsmâil'i kurban etmek gibi büyük bir imtihana tâbi tutulmuştur. Muhyiddîn-i Arabî hazretleri Fütûhât'ında ve daha birçok ekâbir küşûfât-ı sahîhalarında, bu imtihanı şöyle îzah etmişlerdir:

İbrahim aleyhisselâm, tâ âlem-i ezelde, kendisine bir evlat verildiği takdirde, onu rızâ-yı İlâhî için kurban edeceğini nezr etmiş. Bu nezrini âlem-i dünyada tekrarladıktan sonra aradan geçen zaman içinde unutmuş. Hazret-i Mevlâ da kendisini rüyâ vâsıtasıyla îkaz buyurunca, oğlu İsmâil'e hitâben;

«- Ey yavrum! dedi. Ben rüyâmda görüyorum ki, seni kesiyorum. Bak artık, sen ne dersin?

Oğlu İsmâil de;

- Ey babacığım, ne emrolundunsa yap. İnşâAllah beni sabredenlerden bulacaksın, dedi.» (Sûre-i Sâffât, 102)

«Muhakkak ki bu, açık bir belâ ve parlak bir imtihandır.» (Sûre-i Sâffât, 106)

Ey 20. asrın insanları!

Vahşet devri diye vasıflandırılan o asırlarda, bakınız itâat-ı İlâhîde olan mü'minler ne kadar medenî imişler. Şimdi böyle bir baba ve böyle bir oğulu nerede bulabilirsiniz?"