Hukuk Sözlüğü

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Hukuk Sözlüğü
« Yanıtla #10 : 22 Ağustos 2013, 09:13:21 »
- İ -

İade
Geri verme; geri çevirme; eski duruma getirme 

İade-i Muhakeme
Muhakemenin iadesi. 

İbra
Bir kimsenin zimmetini haktan beri kılmaktır ki, iki kısımdır : biri ibra-i iskat, diğeri ibra-i istifadır. 

İbraz
Ticari senetler muamelelerinde senedi, hamilin muhataba veya borçluya göstererek kabulünü veya tediyesini istemesine denir. 

İcap
İnşayı tasarruf için iptida söylenilen sözdür ki tasarruf onunla ispat olunur. 

İcar
Kira 

İcmâl
Özet, kısaltma, yorum 

İcra
Bir mahkemenin ilamının veya idari bir kararın hükmünün yerne getirmek demektir. 

İcra Vekilleri Heyeti
Bakanlar Kurulu 

İçtihat
Herhangi bir hukuki mesele hakkında hukuk alimlerinin fikir ve mütalâalarıdır. 

İctima
Toplantı, toplanmak, biraraya gelmek 

İddianame
Soruşturma sonunda savcının topladığı delilleri, şüphelilerin cezalandırılmasını talep ettiği kanun hükümlerini ve bu hükümlerde yer alan karşılıklarını, gerekçeleri ve kurduğu illiyet bağı ile birlikte izah-talep ettiği metin. 

İfa
Yerine getirme 

İfa Etmek
Yapmış olmak, yerine getirmek 

İfrat
Herhangi bir konuda aşırı gitme, aşırılık 

İfraz
Ayırmak, tefrik etmek. 

İfşa
Açığa çıkarma, açığa vurma. 

İfsat
Karışıklık, düzeni bozma 

İhraz
Kazanmak, elde etmek. 

İhsas.
Kapalıca anlatım, hissettiriş. 

İhsas-ı Rey
1- Tarafını belli etmek 2- Hakimin devam etmekte olan davaya ilişkin görüşünü ( kararını ) belli ederek davanın seyrini etkilemesidir. 

İhticaca Salih Olmak
Yazılı bir belegenin delil olabilme gücüne sahip olması. 

İhtilaf
Anlaşmazlık, çekişme. Aykırılık. Söz, tutum, durum ve davranışlarda birbirine aykırı ve muhalif olma. Çelişki. 

İhtilat
Katılma, başkalarıyla ilişkilerde bulunma, haberdar yaşam. 

İhtira
Bilimsel buluşlar üzerindeki haklar 

İhtirazi Kayıt
Muayyen hakları kullanmak hususunda serbestisini muhafaza etmek isteyen tarafın bu hususta vaki beyanıdır. 

İhtiyati Haciz
Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir borcun alacaklısının, borçlunun elinde veya üçüncü şahısta olan menkul ve gayrimenkul mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilmesidir. 

İhzar
Hazır bulundurma, hazır hale getirme. Duruşmalarda hâkim önünde hazır bulundurma. 

İkale
Bir hukuki muamelenin vücut verdiği bir vaziyeti, ikinci bir hukuki muamele ile eski haline getirmek demektir. 

İkametgâh
Mesken, konut, ikâmet edilen yer. Bir kimsenin yerleşmek niyetiyle oturduğu yer. Herkesin bir tek ikâmetgâhı vardır. Tüzelkişilerin bazen birden çok ikâmetgâhı bulunabilmektedir. 

İkmal
Eksik malzemenin tamamlanması,temin edilmesi. 

İkrar
Aleyhine hukuki neticeler husule getirebilen maddi veya hukuki bir vakıanın doğruluğunu tasdiktir. 

İktisap
Bir şeyin mülkiyetini elde etmek demektir. 

İktisat Vekâleti
Ekonomi Bakanlığı 

İktizâ
Gerek;lüzüm. 

İlam
Bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi vesikalar; kararı bildiren belge. 

İlga
Kanun, tüzük veya yönetmeliklerin yeni bir kanun, tüzük veya yönetmelikle yürürlükten kaldırılmasıdır. 

İlliyet bağı
Nedensellik bağı; bir neden ile ortaya çıkan sonuç arasındaki ilişki. 

İltibas
Karistirilma; benzeşim; karışıklık. 

İltihak
Başka devletler tarafından imza edilmiş bulunan bir muahedeye iştirak etmek isteyen diğer bir devletin müracaat ettiği hukuki muameleye denir. 

İlzam
Bir şeyi lazım kılmak. 

İmtiyaz
Farklılık, ayrıcalık. 

İnfaz
Gereğini yapma;yerine getirme; icra etme 

İnfisah
Akdin kendiliğinden ortadan kalkmasıdır. 

İnkılâp
Devlet eliyle memleketin içtimai hayatının ve müesseselerinin makul ve ölçülü metotlar ile köklü bir surette yenileştirilmesi. 

İntifa hakkı
Başkasına ait bir maldan yararlanma, başkasına ait bir malı kullanma hakkı. 

İntihab
Seçme,seçilme,seçim. 

İptidai itiraz
Ilk itiraz 

İrad Senedi
Bir alacak nedeniyle üzerinde gayrimenkul mükellefiyeti kurulan bir taşınmazın değerinin, taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bağımsızlaştırılarak, sürümünü artırmak için bağlandığı kıymetli evrak. 

İrtifak
Mevcut bir mal üzerinde kullanma hakkı. 

İrtihan
Rehin olarak alma, alınma. 

İsticvap
Sorguya çekme. 

İstihkak
Kazanılan şey, hakedilen. 

İstihkak davası
Taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddiasında bulunmayı konu alan dava. 

İstikak
İspat davası 

İstikraz
Ödünç alma, borç alma. 

İstiktap
tarafı sorguya çeken yargıcın yeteri kadar ikna olmaması durumunda,senedi imza ettiği iddia olunan tarafa yazı yazdırması,imza attırması; yargıç, istiktap yoluyla elde edilen imza ile elde bulunan imzayı karşılaştırır ve ikna olmaya çalışır 

İstima
Davada dinleme,yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları ile tanık ve bilirkişinin beyanlarını dinlenmesi 

İstimlâk
Kamulaştırma; kamu kurum ve kuruluşlarınca kamu yararı kararına dayanılarak özel mülkiyete konu taşınmazların bedeli peşin ödenerek alınması 

İstimval
Devletin,olağanüstü durumlarda ilgililerin rızası olmasa bile yasa gereğince ve değer pahası karşılığında kişilerin elindeki mallara el koyması 

İstinabe
Dosyanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek için başka bir yerde bulunan bir tanığın oradaki mahkeme tarafından ifadesinin alınması. 

İstinaf
Mahkemenin verdiği kararı kabul etmeyerek bunu istinaf mahkemesine götürme. 

İstinkaf
Sakınmak 

İştira
(iştirâ) - alım hakkı; satın alma hakkı; hak sahibine istediği zamanda bir şeyin malikinden, o şeyin mülkiyetinin kendisine kararlaştırılan bedel karşılığında devrini isteme yetkisi veren hak 

İştirak halinde mülkiyet
Kanundan veya sözleşmeden ötürü birbirlerine ortaklık bağı ile bağlı bulunan kimselerin, bu ortaklıkları nedeniyle bir malın mülkiyetine elbirliğiyle sahip oldukları ve her birinin hakkının, o malın tamamını kapsadığı mülkiyet biçimi 

İstirdat
Geri almak. 

İstisna
Ayrı tutma; kural dışı sayma. 

İstisna Akdi
Yüklenicinin (müteahhidin), ücret karşılığında, iş sahibi için eser ortaya çıkarmayı borçlandığı sözleşme; eser sözleşmesi. 

İstizah
Açıklama istemek 

İtfa
Ödeme 

İtidal
"Ölçülü, aşırı olmama, soğukkanlılık, eşit olma. 

İtikaf
Bir yere çekilip ibadet etmek. 

İtiyadi
Tekrarlanan, Alışkanlık haline gelen 

İttisâl
"bitişme; kavuşma; yakınlık. 

İvazsız akit
tek tarafa borç yükleyen sözleşme 

İvedi
Acele 

İzale i Şüyu
Ortaklığın giderilmesi davası 

İzale-i şuyu
Ortaklığın giderilmesi,ortaklığa son verme 

İzdivac
Evlenme   

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Hukuk Sözlüğü
« Yanıtla #11 : 22 Ağustos 2013, 09:14:56 »
- K -

Kaanî
Kanaat eden; yeter bulup fazlasını istemeyen; inanmış; kanmış 

Kaasır
Zorla işleten; kısa 

Kabil
Kabul eden; kabul edici; olan; olabilir 

Kabl-el-işgal
Işgalden önce 

Kabul
İcabın karşı tarafça olumlu biçimde cevaplandırılması. 

Kabz
Alma; elde tutma; edinme 

Kabzeylemek
Almak; elde tutmak; edinmek 

Kadastro
Arazilerin,arsaların yerini, alanını, sınırlarını ve sahiplerini belirtip plana bağlama işi; 

Kadastro
Arazilerin ve arsaların yerini, alanını, sınırlarını ve sahiplerini belirtip plana bağlama işi. 

Kadîm
Çok eski zaman; eski 

Kadri maruf
Takdir edilen miktar. 

Kadük olma
Değer yitimi. 

Kâffe
Hep; bütün; cümle 

Kâfi
Yeter; yeterli 

Kagir
Taş veya tuğladan imal edilmiş yapı; kargir. 

Kaide
Kural; usul; ilke; prensip; esas; temel;yol; taban; ayaklık 

Kaim
Başka bir şeyin ya da kişinin yerine geçen 

Kâim
Başka bir şeyin ya da kişinin yerine geçen. 

Kaime
Kağıt para 

Kal'
Koparma; sökme; çıkarma; çıkarılma; temelinden çekip alma 

Kalbetme
Değiştirme; çevirme 

Kambiyo senetleri
Poliçe, çek ve bonodan ibarettir. 

Kambiyo taahhüdü
Ticari bir senet üzerine imza koymak suretiyle doğan soyut borç. 

Kamu düzeni
Bir ülkedeki kurum ve kuralların, devletin güvenliğini, kamu hizmetlerinin iyi işlemesini ve bireyler arasındaki ilişkilerde huzuru, hukuk ve ahlak kurallarına uygunluğu sağlamasıyla oluşan düzen. 

Kamu haczi
Devletin, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harç ve bunlara bağlı ceza, faiz ve zamlar ile kamu hizmetleri uygulamasından doğan ve ödenmeyen alacakları nedeniyle, borçlu durumundaki kişilerin mal ve haklarına el koyması. 

Kamu hakları
Şahıslar ile devlet arasındaki ilişkiyi düzenleyen hukuk kurallarından, yani kamu hukukundan doğan haklardır. 

Kamu hizmeti
Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetimi ve denetimi altındaki diğer kişilerce, kamunun genel ve ortak gereksinimlerini sağlamaya yönelik olarak sürdürülen faaliyetler. 

Kamu hukuku
Devletin örgütlenmesi, faaliyetleri, yetki ve görevleri ile devletle kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı. 

Kamu malları
Özel mülkiyete konu olamayan ve doğrudan doğruya kamunun (halkın) yararlanmasına ayrılan mallar. 

Kamu tüzel kişileri
Tamamen kamu yararının gerçekleşmesi için çalışan ve kamu gücü kullanan, kanunla veya kanunun verdiği açık yetkiyle kurulan kamu idare ve kurumları. 

Kamu Yararı
Kamunun, ulusal birliğin ve devletin gereksinimleriyle ilgili ve bunlara uygun olan durum. 

Kamulaştırma
Devlet veya kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği durumlarda ve karşılığını (bedelini) peşin ödemek koşuluyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunda gösterilen usullere göre mülk edinmesi. 

Kanaatbahş
Inandırıcı 

Kanun
Anayasanın yetkili kıldığı organ tarafından bir şekilde ve bu ad altında tespit edilmiş bulunangenel, sürekli ve soyut hukuk kurallarıdır. 

Kanun hükmünde kararnameler
TBMM' nin bir kanunla yetki vermesi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belli konuları düzenlemek amacıyla çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır. 

kanun sözcüsü
savcı 

Kanun tasarısı
Nakanlar kurulunun hazırlayarak TBMM ' ne sunduğu kanun projeleridir. 

Kanuni intifa hakkı
Kanun tarafından bazı kişilere tanınan ve hakkı doğuran olayın ortadan kalkmasıyla son bulan; hak sahibine, başkasına ait bir mal (hak) üzerinde kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkisi veren bir irtifak hakkı. 

Kanuni ipotek hakkı
Kanunun öngördüğü bazı durumlarda, bazı kişilerin (kanun gereği) sahip olduğu ipotek kurma hakkı. 

Kanuni müşavir
Vesayet altına alınmasına gerek olmayan ancak fiil ehliyetinden kısmen mahrum edilmesi kendi yararına olan reşit kimseye, bazı işler için görüşü alınmak üzere mahkemece atanan danışman. 

Kanuni şuf'a hakkı
Kanundan (müşterek mülkiyet hakkından) doğan ve hissedarlık (paydaşlık) devam ettiği müddetçe varlığını koruyan, hak konusu şeyin bir üçüncü kişiye satılması halinde hak sahibine o şeyi öncelikle satın alma yetkisi veren hak. 

Karabet
Yakınlık 

Karâr-gîr
Kararlanmış; kararı verilmiş; karara bağlanmış 

Kârine
Ipucu; belirti; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılması 

Karineyi hal
Duruma göre 

Karye
Köy 

Karz
Ödünç 

Kasıt
Uygun olmadığını bilerek yapılan eylem. 

Kast
Kanunun suç saydığı bir eylemi ve onu meydana getirecek hareketin sonuçlarını bilerek ve isteyerek işlemek iradesi 

Kat'
Kesme; kesilme; karar verme; sona erdirme 

Kat irtifakı
Yapılmakta veya ileride yapılacak olan bir binanın yapımı borcunu ve bina tamamlandığında da kat mülkiyeti kurulması yükümünü doğuran bir irtifak hakkı. 

Kat maliki
Bağımsız bölümler üzerinde kurulan kat mülkiyeti hakkına sahip olan kişi. 

Kat malikleri kurulu
Kat mülkiyetine konu taşınmazdaki bütün kat maliklerinin oluşturduğu kurul. 

Kat mülkiyeti
Bir yapının bağımsız bölümleri üzerinde kurulan, arsa payı ve anagayrimenkuldeki ortak yerlerle bağlantılı özel bir mülkiyet hakkı. 

Katibi adil
Noter 

Kâtib-i adil
Noter 

Katip
Yazıcı,daktilograf,yazman. 

Katiyet kesbetmek
Hale gelmek 

Kavâid
Kaideler; usuller; kurallar; yasalar 

Kavi
Kuvvetli 

Kaynak hakkı
Hak sahibine, bir başkasının arazisindeki kaynağın sularını almak ve kendi arazisine akıtmak (kullanmak) yetkisi veren bir irtifak hakkı. 

Kayyum
Belirli bir işin görülmesi ya da bir malın veya malvarlığının yönetilmesi için sulh mahkemesince atanan kişidir. 

Kazaî içtihatler
Mahkemelerde vermiş oldukları kararlarda bir sorunun çözümlenmesiyle ilgili olarak kabul edilmiş olan ilkelerdir 

Kazaî karar
Yargısal karar 

Kaza-î merci
Yargı organı; mahkeme 

Kazai rüşt
15 yaşını bitirmemiş olan mümeyyiz bir küçüğün, ana ve babasının muvafakatiyle mahkemece reşit kılınması 

Kazaî tefsir
Yargısal yorum 

Kazanılmış Hak
Yürürlükte olan hükümlere göre bir kimse yararına sabit olan hak, müktesep hak, hakkımüktesep. 

Kaziyye-i muhkeme
Kesin hüküm 

Kazuistik
Önceden görülebilecek sorunları belirleyip bunlara ilşkin ayrıntılı çözüm üretme (juristische kasuistik = her hadiseyi hususiyeti zaviyesinden kavramaya çalışan hukuki hadisecilik)(Veli Kafes Hâkim-37658) 

Keenlemyekün
Sanki hiç yokmuş gibi, sanki hiç olmamış gibi. 

Ke-en-lem-yekün
Sanki yokmuş; hiç yokmuş; hiç olmamış gibi 

Kefalet
Kefil olma; kefillik, bir kimsenin alacaklısına karşı, o kimsenin borcunun yerine getirilmesini sağlamak yükümlülüğü altına girmek. 

Keff-i yed
Elçekme; vazgeçme; karışmama 

Kemâl
Olgunluk; tamlık; eksiksizlik 

Kerhen
Iğrenerek; istemiyerek; hoşlanmıyarak; zorla; zoraki 

Kesb
Çalışıp kazanma; edinme 

Kesbetmek
Kazanmak; edinmek; sağlamak 

Ketmetmek
Gizlemek; saklamak; sır tutmak 

Keyfiyet
Iş; durum; mesele 

Kezailik
Aynı şekilde 

Kifâyet
Kâfi olma; yetme; yetişme; yeterli olma; yeterlilik 

Kişi
Hak sahibi varlık 

Kişisel haklar
Kişinin maddi ve manevi tüm varlığı ile ilgili bulunan ve bu varlığın serbestçe geliştirilmesi amacına yönelik olan hak ve hürriyetlerdir 

Kışlak
Kışın hayvanların yayılıp otlamasına uygun yer. Bir veya birkaç köy ya da beldeye, ayrı ayrı veya ortak olarak, kış mevsiminde hayvanlarını barındırmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanıla gelen arazi. 

Kıstâs
Ölçü; ölçüt 

Kıstelyevm
Göreve gelinmediği veya geç gelindiği için maaş veya gündelikten kesinti yapılması. 

Kitab'ül-icare
Icar kitabı; Mecelle'de kira bölümü (faslı) 

Kıyâs
Karşılaştırma; oranlama; örnekseme 

Kollektif şirket
Ticari bir işletmeyi ticari ünvan altında işletmek üzere hakiki şahıslar arasında kurulan ve ortaklardan hiçbirinin sorumluluğu sınırlanmamış olan ticari şirkettir. 

Komşu
İsim; konutları yakın olan kimselerin birbirlerine göre aldıkları ad sıfat; sınır ortaklığı bulunan, mücavir. 

Konişmento
Konşimento, ya da taşıma senedi (bill of lading) üzerinde yükleyici, alıcı,ihbar mercii den başlıyarak her türlü bilginin yeraldığı kıymetli evraktır. 

Konkordato
Dürüst borçlunun önerip de en az üçte iki alacaklısının kabulü ve ticaret mahkemesinin onaması ile ortaya çıkan bir anlaşmayla, alacaklıların bir kısım alacaklarından vazgeçmesi ve borçlunun da bu anlaşmaya göre kabul edilen borcun belli yüzdesini, tamamı 

Konkordato
Kendi kurusu olmaksızın mali durumu bozulmuş olan bir borçlunun alacaklıları ile yaptığı anlaşmadır. Ticaret Mahkemesi'nin onayı ile geçerlilik kazanır.   

Konsinyasyon
mal satışları bazı hallerde doğrudan doğruya yapılmaz. Bir kişi aracılığıyla olur. Mal aracının deposuna, bir banka deposuna, umumi mağazalara veya gümrük antrepolarına gönderilir. Emanet suretiyle yapılan bu şekildeki satışlara, konsinyasyon suretiyle sa 

Kontrat
Mukavele; sözleşme 

Kovuşturma
İddianamenin savcılık aşamasından sonra mahkemenin kabul etmesiyle savcılıktan sonra karar verilmesine kadarki süreç. 

Külfet
Sıkıntı; zorluk; yük; zahmet; eziyet 

Kuru mülkiyet
Bir mal üzerinde, (malikin sahip olduğu ayrıcalık ve yetkilere zarar gelmemek üzere) bir başkasına tanınan intifa veya sükna gibi fiili kullanma hakkının varlığı durumunda malikin sahip olduğu mülkiyet hakkı. 

Küşad
Açma; işletmeye açmak 

Küsur
Artık 

Kütüb
Kitaplar 

Kuvvei müsellaha
Güvenlik kuvvetleri 

Kuyûd
Kayıtlar; bağlar; deftere geçirmeler   

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Hukuk Sözlüğü
« Yanıtla #12 : 22 Ağustos 2013, 09:16:14 »
- L -

Laakal
En az 

Lâ-akall
En azından; daha aşağı olmaz 

Lâfz (lafız)
Söz 

Lâhik
Yetişen; ulaşan; eklenen; sonradan tayin edilen; yenisi 

Lâübâlî
Ilişiksiz; kayıtsız; saygısız; senli benli 

Lâ-yete gayyer
Sabit; değişmez; bozulmaz 

Layiha
Dilekçe; yazılı dilek; istek; tasarı 

Lede-l-hâce
Hacet,ihtiyaç görüldüğü zaman 

Ledelicap
Icap ettiğinde 

Levâzım
Gerekli şeyler; malzeme; malzemeler 

Lex Fori
"MAHKEME KANUNU, HÂKİMİN KANUNU. 

Literatür
herhangi bir bilim dalinda yazilmiş olan yazi veya eserlerin bütünü. 

Livâ'
Bayrak; mülkî idarede kazâ ile vilâyet arasında bir derece; sancak 

Liyakat
Layık olma, yaraşırlık, uygunluk, değim   

Lokavt
İşveren tarafından kendi teşebbüsüyle veya bir işveren kuruluşun kararına uyarak işçilerin topluca işten uzaklaştırılmasıdır 

Lükata
Buluntu; sokakta bulunup alınan sahibi belli olmayan şey.   

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Hukuk Sözlüğü
« Yanıtla #13 : 22 Ağustos 2013, 09:19:57 »
- M -

Maada
?başka 

Maarif
Tahsil ile elde edilen ilim, malûmat, bilgi. meharet. üstadlık. hüner. 

Madde-i sabıka
Yukardaki hükümler; geçen hükümler; daha önce anılan maddeler 

Maddi edim
Borçlunun malvarlığı ile ifa edeceği edim türü 

Maddi mal
Taşınır ve taşınmaz mallar gibi fiziksel varlığı olan, gözle görülüp elle tutulabilen mal. 

Madrûb
Dövülmüş; darbolunmuş; vurulmuş 

Ma'dûd
Sayılı; 

Madun
Alt aşamada bulunan, birinin buyruğu altında görevli,Ast. 

Mafevk
Üst 

Mağdur
Haksızlığa uğramış   

Mağsûb
Gasbedilmiş; zorla alınmış mahal yer 

Mahalli hukuk
Yöresel dar hukuk. 

Mahalli idareler
Köy, kasaba ve şehir adı verilen belli yerleşim alanlarındaki mahalli ihtiyaçları gidermek üzere çeşitli kamu hizmetlerini yürütmekte olan kuruluşlardır 

Mahcur
Vesayet altına alınmış kişi; kısıtlı 

Mahcuz
Haczedilen; hacizli; üzerine haciz konulmuş 

Mahdut
Sınırlanmış; tahdit edilmiş 

Mahfuz
Saklı; gizli 

Mahir
Becerikli - İşinin Ehli. 

Mahiyet
Nitelik; bir şeyin aslı, esası, içyüzü 

Mahkumunbih
Hüküm konusu 

Mahlûl
Hallolunmuş; çözülmüş; mirasçısı bulunmayan ve hükümete kalan 

Mahluliyet kararı
Mirasçısı olmadığı için mal varlığının Devlete kaldığına dair mahkeme kararı.   

Mahpus
İradesi dışında, bir mekanda tutulan, hapsedilen 

Mahrukat
Yakacak,yakıt. 

Mahrum
Yoksun; dilediğini, istediğini elde edemeyen 

Mahsulât
Mahsuller; ürünler 

Mahsup
Hesap edilmiş; hesaba dahil edilmiş 

Mahsus
Özgü; özel; müstakil; özel olarak 

Mahzar
Erişen, ulaşan. 

Makable Şamil
Geçmişe uygulanan, geçmişe şâmil olan. 

Makable şâmil
Geçmişe dokunan; geçmişe etkili olan; geçmişteki olayları da etkileyen 

Makable teşmil
Bir hükmün etkisinin geriye yürütülmesi 

Makaddim
Takdim eden dilediğini öne alan ve ileri geçiren,her şeyi yerli yerine koyan demektir. 

Makrûn
Yakınlaştırılmış; yaklaştırılmış; yakın; ulaşmış 

Maksûr
Kasrolunmuş; kısıtlanmış; kısıtlı 

MAKSUT
KAST EDİLEN- İSTENİLEN GÜDÜLEN AMAÇLANAN. 

Maktu
Götürü; belirli; miktarda; değeri biçilmiş; pazarlıksız 

Maktul
Kasten öldürülen kişi. 

Makul
Akla Uygun- Mantıklı- Ölçülü. 

Makule
Çeşit; tür; soy 

Mal
Hakikî veya hükmî bi kimsenin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü (Varlık, servet, para, ticaret eşyası gibi.) 

Mal birliği
Eşlerin, (evlilik sözleşmesinde birliğe dahil olmayacaklarını belirttiği mallar istisna olmak üzere) evlenme zamanında her birinin malik olduğu ve evliliğin devamı süresince mülk edindiği bütün malların dahil olduğu birlik üzerinde kocanın (karının şahsi 

Mal Ortaklığı
Eşlerin, ortaklığa girecek mal ve gelirleri sınırlandırmamış olduğu ve bunlar üzerindeki mülkiyet hakkını ortaklaşa kullanarak hiçbir payında bağımsızca tasarruf edemediği mal rejimi. 

Malik
Mülkiyet hakkı sahibi; bir şeye sahip olan kişi. 

Mamelek
Malvarlığı 

Mansub
Atanmış; nasbolunmuş 

Marifetiyle
Yoluyla;aracılığıyla 

MARUF
BİLİNEN, TANINAN 

Maruz
Arzolunmuş; bir şeyin karşısında etki altında bulunan 

Masarif
Masraflar; giderler 

Masarifi muhakeme
Muhakeme masrafları 

Maslahat
Emir; buyruk; madde; husus; dirlik düzenlik; iş 

Masrûf
Sarfedilmiş; harcanmış 

Matbu
Basılı; basılmış 

Matlab
Talep olunan; istenen şey 

Matlubat
Alacaklar; istenen şey 

Matrah
Bir verginin miktarını belirtmek için esas alınan değer. 

Matuf
Yöneltilmiş; yönelik 

Mazarrat
Zarar; zararlar; zarar verici; zarar verme 

Mazbata
Tutanak 

Mazbut vakıf
Yönetimi devlet tarafından ele alınmış vakıf 

Mazhar
Erişen; bir şeyden yararlanma; ulaşma 

Mazireti sahiha
Gerçek engel 

Mazmûn
Ödenmesi gereken şey 

Maznun
Zanlı; sanık 

Meail
Sorunlar 

Mebaliğ
Meblağlar; tutarlar; ganimetler; paralar 

Mebânî
Binalar; yapılar 

Mebde
Evvel;başlangıç; prensip; ilk unsur 

Mebi
Satılan şey 

Meblâğ
Para tutarı; akçe 

Mebnî
Buna dayanan; ....den dolayı; ......den ötürü; bu sebeple; bu yüzden; üzerinde kurulu 

Mecâri
Su yolları; akıntı yerleri; su yatakları; mecralar 

Meccanî
Parasız; bedava 

Meçhul
Bilinmeyen; tanınmayan 

Mecmu
Toplam, yığılmış, bir araya getirilmiş. 

Mecmuu
Tümü; tamamı; hepsi 

Mecra
Bir işin gidiş, oluş yolu; akarsu yatağı; su yolu 

Mecruhiyet
Yaralama 

Me'cur
Kiraya verilen şey; kiralanan 

meczum
anlaşılan 

Meçzum
Anlaşılan 

Medar
Dayanak; yardım; elverişli 

Medarı tatbik
Uygulanabilir 

Medih
Övgü- Övme 

Medlûl
Delillendirilmiş; delil getirilmiş şey; bir kelimeden veya işaretten anlaşılan 

Mefhumu muhalif
Karşıt kavram 

Mefruğunbih
Devir konusu şey 

Mefruğunleh
Kendisine bir şey ya da hak devrolunan kimse 

Mefruşat
Döşeme; ev eşyası. 

Mefsuh
Feshedilmiş 

Mehaz
Bir eser yazılırken başvurulan kaynak, su akacak yer, su mecrası   

Mehil
Süre; önel 

Melhuz
Muhtemel; gerekebilecek; umulur; beklenir 

Memalik
Ülke 

Memnu
Menedilmiş; yasaklanmış; yasak 

Memur
Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yapmak üzere atanmış olan kişilerdir. 

Men
Yasak etme; bırakmama; durdurma; esirgeme; vermeme; önleme 

Men etmek
Engellemek; yasaklamak 

Menâfi
Menfaatler; yararlar; çıkarlar 

Menafil
Yararlar 

Menba'
Kaynaklar; çıkış yeri 

Menfaati amme
Kamu yararı 

Menfî
Olumsuz 

Menfi edim
Borçlunun bir şeyi yapmamak şeklinde icra edeceği edim türü. 

Menfi Zarar
Olumsuz zaradır. 

Menfii Tesbit
Borçlu olmadığının tespiti 

Men'i muaraza davası
Bir mal üzerinde;başka bir kimse tarafından ileri sürülen hak veya yapıların el atmanın önlenmesi isteğiyle açılan dava 

Menkul
Taşınır; taşınır mal 

Menkuz
Bozulan 

Menşe
Kaynak; kök; başlangıç 

Mera
Bir veya birkaç köy veya beldeye ayrı ayrı veya ortak olarak,hayvanları otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanılagelen arazi 

Merbut
Bağlı 

Merhun
Rehnedilen mal 

Mer'i
Yürürlükte; geçerli 

Meriyet
Yürürlük 

Mersule
Gönderilen 

Mesağ
Izin; ruhsat; cevaz 

Mesaha
Ölçme; ölçümleme 

Mesail
Meseleler 

Mesâkin
Meskenler; oturulacak yerler 

Meşfu
Şuf'a (önalım) hakkının ilişkin olduğu mal 

Meşhûd
Görülen 

Meşhudat
Şahitlik 

Meskûn
Içinde insan oturan; oturulan; yerleşilmiş 

Mesmu
Dinlenen; dinlenebilir; karar için incelenebilir 

Mesned
Isnad edilen şey; dayanılan şey; dayanak; rütbe 

Meşru müdafaa
Uğranılan bir saldırı karşısında kişinin kendisini korumak için başvurduğu yol. 

Meşruhat
Açıklamalar verilmiş, şerhler konulmuş, tafsilât. 

meşruiyet
Hukuka uygunluk. 

Meşrut
Şart koşulmuş; şartlı; şarta bağlı 

Meşruta tevliyet davası
Vakfeden kişinin mütevelliği kime şart kıldığı yolundaki uyuşmazlıkla ilgili dava 

Mesul
Sorumlu 

Metruk
Terk Edilmiş. 

Metrukiyet
Yürürlükte bulunan kanunun uygulanmaması durumu. 

Mevaşi
Koyun,keçi,öküz,inek gibi hayvanlar; geviş getiren hayvanlar; hayvan 

Mevdaddı mahsusa
Özel hükümler 

Mevhûm
Varsayılan; var olarak kabul edilen; kuruntuya dayanan 

Mevkuf
Vakfedilen şey 

Mevkufiyet
Tutukluluk durumu, Alıkonulma durumu.   

Mevkufiyet
Tutukluluk durumu, Alıkonulma durumu.   

Mevkute
Belirli aralıklarla çıkan (periyodik) yayın   

Mevrid
Varacak yer 

Mevsukiyet
Sağlamlık 

Mezkur
Bahsi geçen, Zikredilen   Serdar Sinan GÖRAL

Mezrûât
Ekilip biçilmiş tohumlar; ekinler 

Mezun
Izinli; yetkili; bir okulu (kursu) bitiren kişi 

Mezuniyet
Izin; yetki; bir okulu (kursu) bitirip diploma alma 

Mikâp
Bir şeyin küp olarak değeri (örneğin; metremikâp 

Milk
Kudret; tasarruf; mülk 

Minval
Şekil 

Miras
Ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet. 

Miras Şirketi
Mirasın açılmasından, bölüştürülmesine kadar, mirasa dahil olan mal, hak ve borçların oluşturduğu topluluk. 

Misillû
Benzer; örnek gibi 

Muaccel
Ivedi; peşin; vadesi (eceli) gelmiş; ödenmesi gereken hale gelmiş. 

Muacceliyet
Borcun vadesinin gelmiş olması 

Muaddel
Değişik 

Muaddün-li-l-istiglâl
Kiraya verilmek üzere yapılmış şey; kiralık eşya 

Muadil
Denk; eşit 

Muafiyet
Affedilmiş olma; bağışıklık; yükümlülük dışında tutulmuş 

Muâhede
Antlaşma; karşılıklı ant içme 

Muahhar
Sonraya bırakılmış; tehir edilmiş; sonraki 

Muallak
Havada boşta duran; sürüncemede kalmış 

Muamelat
Muameleler; işlemler 

Muaraza
Çekişme; sataşma; birbirine karşı gelme; bir hak talebi; kavga 

MUASSIR
Aynı yüzyıl içinde olan. 

Muavin
Yardımcı 

Muayyen
Belirli; belli; saptanmış 

Muayyen mâ-adâ
Başka; dışında 

Mübâdele
Bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi; değiştirme; değiş-tokuş; değişim 

Mübaseret
Bir işe başlama, Girişme   

Mübaşir
Yargıç tarafından verilen emir ve tedvirleri tatbik ile vazifeli adliye memurudur. 

Mubayaa
Satın alma 

Mübayaa
Satın alma 

Mübayenet
Zıtlık, iki şey arasındaki zıddiyet, aykırılık. 

Mübâyenet
Birbirine zıt olan şeyler, kaideler, iddialar, hükümler arasındaki görünüş 

Mübâyin
Zıt; aykırı; ters 

Mübeyyin
Gösterir 

Mücâvir
Komşu olan; yanında bulunan 

Mücbir
Zorlayıcı; zorlayan 

Mücerred
Soyut; genel 

Mucibince
Gereğince; uyarınca 

Mucip
Gerektiren; gerektirici; icapcı; öneri sahibi 

Mucip sebepler
Gerektirici sebepler; gerekçe 

Mücmel
Kısa ve öz olarak anlatılmış; açıklanmadıkça ne anlama geldiği anlaşılamayan ibare 

Müctemian
Topluca; toplu olarak 

Müdafi
Savunucu; savunan 

Müdahalenin men'i
Taşınır veya taşınmaz bir mala karşı yapılan maddi elatma veya sataşmanın, ayni hakka dayanılarak önlenmesi. 

Müdahil
Davaya müdahale eden 

Müddea
Davacının dava ettiği şey; dava konusu 

Müddeaaleyh
Davalı; hakkında dava açılan kişi 

Müddeabih
Dava konusu 

Müddei
Davacı; iddia eden kişi 

Müddei aleyh
Davalı; hakkında dava açılan kişi 

Müddei umumi
Savcı 

müdde-i umumi
Cumhuriyet Savcısı,iddiacı 

Müddeiumumiye
Cumhuriyet savcısı. 

Müdrik
İdrak eden. 

Müebbet
Sonsuz; süresiz 

Müeccel
Vadeli; vadeye bağlanmış; zamanı henüz gelmemiş 

Müeddî
Tediye eden; eda eden; doğuran 

Müennes
Dişi, Dişilikle ilgili olan 

Müesses
Kurulmuş; kurulu; tesis edilmiş 

Müessir
Tesir eden; etkili; tesirli 

Müeyyid
Teyid eden; doğrulayan; kuvvetlendiren 

Müeyyide
Yaptırım; destek; hukuk kurallarının uygulanmasını sağlamak ve zorlamak için yasalara konulan hükümler; bir kuralın emir ve yasaklarına uyulmadığı zaman karşılaşılacak olan tepkidir. 

Müflis
Iflas eden kişi; mahkemelerce iflasına karar verilen kimsedir 

Mugayir
Aykırı; zıt; ters 

Muhakeme
Yargılama 

Muhammen
Tahmin edilen 

Muharrer
Yazılı; yazılmış 

Muhassas
Tahsis olunmuş; tayin edilmiş; özgü 

Muhatara
Riziko; zarara uğrama tehlikesi; tehlike; zarar ve ziyan 

Muhayyerlik
Bir sözleşme ile,belirlenen edimin yerine bir başkasını geçirmek yetkisi; seçimlik hak 

Muhdesat
Sonradan yapılmış; sonradan meydana gelmiş şeyler; yeni şeyler 

Muhik
Haklı; geçerli; uygun; gerekli 

Muhkem kaziye
Kesin hüküm 

Muhtar
Özerk; bağımsız; köyde devlet işlerini gören köyün başı 

Muhtelif
Çeşitli; değişik; farklı 

Muhtevî
İçeren, barındıran. 

Muhtıra
Uyarı 

Mühür
Bazı kişi ve kurumların, yaptıkları işlemi veya koruma altına aldıkları eşyayı belgelendirmek için kullandıkları kazılı damga vb. araç. 

Mukabeleihilmisil
Karşılıklılık esası 

Mukabil
Karşılık; karşı 

Mukabil dava
Mukabil dava. 

Mukaddem
Önce; önce gelen; daha öncede bulunan 

Mukadderat
Kader; yazgı; ölçülebilen,sayılabilen şeyler 

Mukarrer
Kararlaştırılmış 

Mukarrerat
Kararlar; kararlaştırılan şeyler 

Mukataa
Arazinin belli bir ücret karşılığında kiraya verilmesi; bağ,bahçe,arsa durumuna getirilen ekim toprağı için verilen vergi 

Mukavele
Sözleşme; akit; bağıt 

Mukayyet
Kayıtlı; sınırlı; kaydolunmuş; deftere geçirilmiş 

Mükellef
Yükümlü; ödevli; görevli 

Mükellefiyet
Yükümlülük; bir kimseye veya bir şeye yükletilen yüküm; görev 

Mükerrer
Tekrarlanmış, yenilenmiş   

Mükerrir
Tekerrür. 

Mukriz
Ikraz eden; borç veren; ödünç veren 

Muktazi
Gerekli 

Müktesep
Kazanılmış kazanılmış hak 

Müktesip
Iktisap eden; kazanan; edinen 

Mülâhaza
Düşünce; görüş 

Mülâhazât
Düşünceler 

Mülatefe
Birbirine latife etmek. Şakalaşmak. İltifat etmek.   

mülga
Kaldırılmış, ilgâ edilmiş. 

Mülhak evkaf(vakıf)
Vakıf yöneticileri(mütevelliler) tarafından yönetilen ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlenen vakıflar 

Mülki
Ülke ile ilgili; ülke yönetimine ilişkin 

Mülkiyet hakkı
Kişiye, kanunların öngördüğü sınırlar içinde, sahibi olduğu maldan ve malın hukuki ve doğal ürünlerinden yararlanma ve o mal üzerinde tasarruf etme yetkisi veren egemenlik hakkı. 

Mültezem
Gerekli görülen; kayırılan 

Mülzem
Bağlı 

Mümas
Temas eden. Değinen   Metin DİKEÇ

Mümâselet
Benzeme; benzeyiş; andırma 

Mümasil
Örnek; misâl; benzeyen; andıran 

Mümellek-ün-leh
Kendisine bir şey temlik olunan kimse 

Mümellik
Temlik eden; mülk olarak veren kişi 

Mümessil
Temsil eden; temsilci 

Mümeyyiz
Sezgin; temyiz eden; iyiyi kötüden ayırma yeteneğine (temyiz gücüne) sahip kimse. 

Mümtâz
Üstün; ayrıcalıklı; imtiyazlı 

Mümteni
Çekinen; imtina eden; olamaz; 

Münakale
Bir taşınmazla ilgili yeni kayıtla eski kayıt arasında bağlantı kurma. (tedavül) 

Münakaşa
Artırma ve eksiltme. 

Mün'akit olmak
Bir sözleşmenin kurulması; akdin oluşması; üzerinde anlaşma yapılmak 

Münasip
Uygun 

Münâzaa
Uyuşmazlık; çekişme; anlaşmazlık 

Münaziünfih
Niza konusu; uyuşmazlık konusu olan şey; dava konusu 

Münbais
Doğan; ileri gelen 

Müncer
Sonuçlanan; şu veya bu sonuca varan 

Mündemic
Içinde bulunan; (içinde)yatan 

Mündemiç
Bir şeyin içinde var olan, bulunan, saklı olan.   

Münderecat
Içerik; kapsam; içindekiler 

Münferiden
Tek tek; ayrı ayrı; tek başına 

Münfesih
Infisah etmiş; bozulmuş; dağılmış 

Münhal
Boş, görevlisi bulunmayan. 

Münhasır
..ye özgü; ..ye ayrılmış; ..ye mahsus; sınırlanmış; ayrılmış 

Münkasem
Bölünmüş 

Munkati
Kesilmiş; ara verilmiş 

Münkati
Kesilen; kesilmiş; kesik; aralıklı 

Munkazi
Bitmek 

Münkir
Inkar eden 

Münselip
Kaybetme, keybeden 

Munsifane
Insaflı ölçüde 

Muntafî
Sönme; ortadan kalkma 

Müntakil
Intikal eden; geçen 

Muntazır
Bekleyen; gözetleyen 

müntehap
şeçilen,seçilmiş bulunan 

Müntehî
Nihayet bulan; sona eren; son; en son; bir şeyi tamamlayan 

Müntehir
İntihar eden. Özkıyımda bulunan   

Murabaha
Kanunun belirlediğinden fazla faiz alınması; tefecilik 

Mürâdif
Eş anlam; aynı anlam 

Mürafaa
Sözlü duruşma; genellikle Yargıtay'da veya İdare Mahkeme?lerinde yapılan duruşmaya verilen ad 

Murakabe
Denetleme; kontrol; gözetme 

Murakıp
Denetçi 

Müraselât
Gönderilen şeyler; mektuplar; yazışmalar 

Mürettep
Tertip edilmiş; düzenlenmiş 

Muris
Kazandıran; veren; miras bırakan, ölümüyle, hakkında miras hukuku hükümlerinin uygulandığı kişi; miras bırakan. 

Murtabit
Bağlantılı 

Mürtebit
Bağlantılı; ilişkili; ilgili 

Mürtefi
Kaldırma kaldırılmış 

Mürtehin
Rehin alacaklısı; ipotek hakkına sahip 

Mürur hakkı
Geçit hakkı 

Müruru zaman
Zaman aşımı; bir davanın açılması veya hükmün yerine getirilmesi için kanunen belirli zamanın geçmesi 

Müşâ'
Ortaklar arasında beraberce kullanıldığı halde paylara ayrılmamış şey; ortak mal 

Müsaade
Izin; yardım; uygun olma; serbestlik 

Müşâbehet
Benzeyiş; benzeme 

Müşâbih
Benzeyiş; benzeme 

Musaddak
Tasdikli; onaylı 

Müsadere
Zoralım; bir kimsenin taşınır veya taşınmaz bir malının, kendi isteği olmaksızın devlet tarafından elinden alınması 

Musakka
Sulu tarla;suyu bulunan taşınmaz. 

Musakkaf
Üstü tavanla örtülmüş; tavanı,damı olan; 

Müsakkaf
Üzeri dam ile örtülü bina 

Musakkafat
Gelir getiren kapalı (damlı) binalar 

Musaleh
Mirasçı 

Müsamaha
Hoş görme; göz yumma; tolerans tanıma 

Müşârün-ileyh
Adı geçen; anılan; ilim ve resmi mevkii yüksek olan kimse 

Müsâvât
Eşitlik 

Müsavi
Eşit; eş düzeyde; aynı seviyede 

Müseccel
Tescilli; yazılmış; kayıtlı; damgalanmış 

Müşkilât
Zorluk; güçlük 

Müspet edim
Borçlunun, belli bir şeyi yapmak ya da vermek şeklinde olumlu bir davranış biçimi ile yerine getireceği edim türü 

Müstacel
Ivedi; tez; hemen yapılması gerekli 

Müstacelen
Ivedi olarak; acele olarak 

Müstaceliyet
Ivedilik; acil olma hali 

Müstagallât-ı mevkufe
Hayır kurumlarına gerekli geliri sağlamak üzere vakfedilmiş mallar 

Müstahsil
Üretimle uğraşan kimse, yetiştirici   

Müstehak
Hak eden 

Müstehik
Istihkak sahibi; hak kazanmış; haketmiş; layık 

müşteki
Şikayette bulunan, şahsî davacı. İlgili makama derdini aktaran. 

Müstelzim
Gerektirici; doğurucu; sonuç doğurucu 

Müştemilât
Eklenti 

müstemir
sürekli, kesintisiz 

Müstemiren
Sürekli,aralıksız 

Müsteniden
Dayanarak; bir şeye dayanarak; delil göstererek 

Müşterâ
Iştira edilmiş; satın alınmış 

Müşterek mülkiyet
Birden çok kişinin, kanun veya hukuki işlem nedeniyle, bir mala, fiilen bölüşmedikleri belirli paylar oranında malik olmaları. 

Müstesna
Ayrık; istisna olan; kural dışı 

Mutad
Alışılmış; âdet olunmuş; normal 

Mutakabat
Uzlaşı 

mütakabil
Tekâbül eyleyen, karşı karşıya gelen, karşılıklı durum arzeden. 

Mütalaa
Adli davada bilirkişilerin verdikleri fikirler 

Mütâlaa
Görüş; irdeleme; düşünce 

Mutalebe
Talepte bulunma; istemde bulunma 

Mutallaka
Boşanmış kadın 

Mutasarrıf
Tasarruf eden; sancakların en büyük mülki amiri 

Mutavassıt
Aracı; aracılık eden; vasıta olan 

Mutazammın
Içine alan, üstüne alan; kefil olan; ödemeyi üstlenen 

Mutazarrır
Zarar gören kimse 

Müteaddit
Birden fazla; çeşitli 

Müteahhidünbih
Taahüt edilen,yapılması istenilen şey 

Müteahhit
Taahhüt eden; yüklenici; belli bir inşaatı (eseri) yapmayı üstlenen 

Müteallik
Ilişkin; bir şeye dair; ilgili 

Müteamel
Alışılagelmiş 

Mütebaki
Geriye kalan; artan 

Muteber
Geçerli; itibarlı; hatırı sayılır; güvenilir; sağlam 

Muteberiyet
Geçerlik; geçerlilik 

Mütecaviz
Devletlerarası hukukuna göre meşru müdafaa dışında olarakdiğer bir devlete silahla tecavüz eden devletin durumudur. 

Mütedâir
Dair olan; ilişkin; değin 

Mütedavil
Elden ele geçen; dönen; dolaşan; tedavül eden 

Müteferri
Eklenti; eklenmiş; ekli; ilişkin; aynı kökten 

Müteferriât
Teferruat; ayrıntı 

Müteferrik
Dağınık; çeşitli; ayrı ayrı; türlü 

Mütegayyib
Kaybolmuş; yitmiş 

Mütehammil
Tahammüllü; dayanıklı 

Mütehassıl
Doğan; hasıl olan; meydana gelen 

Mütehavvil
Değişken; kararsız 

Mütekabiliyet
Karşılıklılık 

Mütekabiliyet Esası
Bir devletin, başka bir devletin vatandaşlarına uyguladığı hukuki veya fiili bir davranış biçimine karşılık, diğer devletin de aynı şekilde davranması. 

Mütemadi
Failin harekete geçmesiylehitam bulmıyarak, icrası bir müddet uzayan suçtur; kanuna muhalif olarak bir kimseyi tevkif ve hapsetmek, memnu silah taşımak gibi. 

Mütemadiyen
Devamli olarak   

Mütemâyil
Eğilimli; taraflı görünen 

Mütemekkin
Yerleşen, ikamet eden, sakin olan   

Mütemerrid
Temerrüde düşen (kimse); yapması gereken bir şeyi yapmamakta direnen 

Mütemmim cüz
Tamamlayıcı parça; mahalli örf ve adete göre, bir nesnenin esaslı unsuru olan, o nesne yok edilmedikçe veya parçalanmadıkça yahut niteliği bozulmadıkça ondan ayrılması mümkün olmayan parçalar, o nesnenin tamamlayıcı parçasıdır. 

mütemmimcüz
Tamamlayıcı parça, bir şeyin kullanılmasında, kendisinden yararlanılmasında önemli etki ve katkısı bulunan ve asıl şeyden ayrılması imkânsız veya büyük tahribâta sebeb olan parçalar. Nelerin mütemmim cüz olduğunu geleneklere göre belirlemek mümkündür. Bir 

Mütenakıs
Çelişik 

Mütenasip
Uygun; denk 

Müterâfik
Beraber bulunan; karışık; birlikte 

Müterettib
Sıralanmış; ait olan; .....üstüne düşen; gereken; meydana gelen; dolayı; meydana gelen 

Muteriz
Karşı gelen, itiraz eden, itirazcı   

Mütesarlülfesat
Çabuk bozulan 

Müteselsil
Zincirleme; dayanışmalı; ardı ardına 

Müteselsil Sorumluluk
Birden çok kimsenin, bir borcun veya zararın (tamamının) ödenmesinden, zincirleme olarak ve tek başına sorumlu olması. 

Mütevakkıf
Bağlı 

Müteveffâ
Vefat etmiş; miras bırakan 

Mütevelli
Bir vakfın yönetiminin kendisine verildiği kişi; vakıf yönetim kurulu 

Mütevellit
Doğan; ileri gelen 

Mutlak hak
Herkese karşı ileri sürülebilen haklardır. 

Mutlak muvazaa
Tarafların gerçekte herhangi bir muamele yapmayı düşünmedikleri halde, sadece üçüncü şahısları yanıltmak amacıyla, aralarında bir muamele yapılmış gibi göstermeleri 

Muttali
Öğrenme; haberdar olma; bilgilenme 

Müttefik-un-aleyh
Üzerine ittifak edilmiş; anlaşma sağlanmış 

Müttehaz
Verilen; ittihaz olunan; kabul edilen; yürürlükte bulunan 

Müttehit
Birleşik 

muvacehe
yüzleştirme 

Muvâcehe
Yüzleştirme; yüz yüze gelme 

Muvafakat
Uygun görme; onama; razı olma; rızası olma 

Muvaffakat
Uygun görmek, onaylamak, kabul etmek. 

Muvafık
Uygun; yerinde 

Muvakkat
Geçici; süreksiz 

Muvâzaa
Danışıklı işlem 

Muvâzene
Denge 

Müvekkil
Kendisini vekil ile temsil ettiren kişi; vekil eden. 

Müvezzi
Dağıtıcı 

Muzâf
Izafe edilmiş; bağlı; bağlanmış; katılmış; yönelik 

Müzaheret
Yardım; koruma 

Müzakere
Bir mesele hakkında karar vermeden evvel karar verecek kimseler arasında görüşlerin ortaya atılmasıdır. 

Müzayaka
Sıkıntı, darlık, parasızlık. 

Müzayede
Artırma; açık artırma 

Müzekkere
Yargılama makamının, bir kararın yerine getirilmesi konusunda belli bir makama yazdığıyazı.   

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Hukuk Sözlüğü
« Yanıtla #14 : 22 Ağustos 2013, 09:21:25 »
- N - 

Nafaka
"Birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık. 

Nafaka yükümü
Bir kimsenin kanunun öngördüğü yoksulluğa düşmüş olan yakınlarına yardım etmekle yükümlü olmasıdır. 

Nâfıa
Bayındırlık işleri 

Nağahani
Ansızın 

Nagamât
Nağmeler, ağhenkler, güzel sesler.   

Nahiye
Bucak; bölge; kenar; kısım; çevre 

Nail olmak
Erişmek; kavuşmak 

Naiplik
Vekâlet 

nakız
Bozan, bozucu aksini yapan. Bir ibâdetin geçerliliğini önleyen, bozan. 

Nâkız
Bozma; kaldırma; 

Nâm-ı müstear
Takma ad; eğreti ad nasb atama; tayin etme; dikme; saplama 

Nâşî
Neşet eden; ileri gelen; ötürü; dolayı; sebebiyle 

Nası ızrar
Suç olarak düzenlenen mala zarar verme fiili. 

Nâsıb
Nasbeden; diken; tayin eden; atayan 

Nâtık
Bildiren; bildirici; gösterici; söyleyen; konuşan; idrak eden; düşünen nazara almak göz önüne almak 

Navlun
Gemi ile yapılan taşımacılıkta sözleşmeyle belirlenen mal taşıma bedeli. 

Navlun mukavelesi
Deniz yoluyla eşya taşımak üzere yapılan sözleşmedir. 

Nazarı dikkat
Göz önüne almak 

Nazır
Bakan, vekil. 

Nebât
Bitki 

Nedbe
Yara izi 

Nef'î
Çıkar ile ilgili; faydacı 

Nema
Büyüme; gelişme; kazanç; kâr; getiri; faiz 

Neseben
Soyla ilgili; soy bakımından 

Nesep
Ana baba ile çocuklar arasındaki hukuki bağ. 

Neşet etmek
Doğmak; ileri gelmek; kaynaklanmak 

Netice-i talep
İddia olunan şey. 

Nevi
Çeşit; tür 

Nez'
Sökme; kaldırma; yoketme 

Nezafet
Temizlik,paklık 

Nezaret
Denetim; gözetim; bakanlık 

Nezetmek
Kaldırmak; ayırmak; ilişiği koparmak 

Nidâ
Çağırma; bağırma; ünlem 

Nihai karar
"Yargılama sonunda verilen karar. 

Nisap
Derece; istenilen had; asıl; esas; yeter sayı; bir kurulun toplanabilmesi veya karar alabilmesi için gerekli sayıda üyenin bir araya gelmiş olması 

Nisbî hak
"Ancak belirli bir şahsa veya şahıslara karşı ileri sürülebilen daha geniş bir kitleye karşı kullanılma imkanı olmayan sıradan haklar. 

Nısf
Yarım; yarı; yarısı 

nısıf
yarı pay 

Nispi muvazaa
Yapılan asıl muamelenin şartlarını ya da konusunu farklı şekilde göstermeleri 

Niyâbet
Vekillik; 

Niza
Ihtilaf; çekişme; uyuşmazlık 

Nizâm-nâme
Tüzük 

Nizasız ve fasılasız
Uyuşmazlık konusu olmadan ve hiç ara vermeden; ihtilâfsız ve arasız 

Nokta-i nazar
Görüş; bakış açısı 

Nukud
Nakitler; paralar 

Nükûl
Vazgeçme; cayma; kaçınma 

Nümune
Örnek 

Nüve
Bir şeyin özü, Çekirdek.