Anne Olmak ve Annelik

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Leb-i Damla

  • La taknetû..!
  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: Sadabad
  • 2529
  • +270/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • UMUT Dünyası mı, UNUT Dünyası mı?
    • Uyanan Gençlik
Anne Olmak ve Annelik
« : 04 Ekim 2008, 21:54:15 »
Anne Olmak ve Annelik

Mine İzgi




Annenin duası, en çabuk kabul olan dualardandır. Zira o, babadan daha şefkatlidir. Merhametlinin duası boşa gitmez. (Hadisi Şerif)

Kadınlar zayıftır, ama anneler kuvvetlidir. (Victor Hugo)

Bir anne, çocuğunu tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakiki bir ihlas ile vazifeyi fıtriyesi itibariyle kendini evlatlarına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayatı dünyevisini hem de hayatı ebediyesini “onunla” kurtarabilir. (Bediüzzaman Said Nursi)

Anneler her şeyi görmeseler bile kalpleriyle duyarlar. (N:Alekseyeviç Ostrovski)
Annenin rızası

Beyazıdı-ı Bestami Hazretleri şöyle der:

—Halk, bulunduğum mertebeye beni erdiren hususla ilgili olarak değişik yorumlar yapıyorlar. Ne o, ne bu? Ben neye erdimse “annemin rızasını” kazandığım için erdim.


Annelerin Cennet Tacı

Cennet halkı, özel bir toplantı için davet edilmişlerdi. Annelere taç giydirilecekti. Herkes geniş bir halka olmuştu. En içteki halkayı anneler oluşturuyordu. Derken bir melek, gözleri kamaştıran bir ışıltıyla ortaya geldi. Elinde türlü türlü rengârenk mücevher çiçeklerle süslenmiş değerli bir taç bulunuyordu. Tacın parlaklığı çok fazlaydı. Melek tacı havaya kaldırıp:

—Cennetteki annelere bu taç takılacak. Bu özel bir taçtır ve üzerindeki her bir değerli taştan olan çiçekleri, Allah özel olarak seçmiştir, dedi. Sonra da tacın üzerindeki değerli taştan olan çiçekleri tek tek anlatmaya başladı.

—İlk gördüğünüz yeşil çiçek zümrüt taşından olup, annelerin tahammül ve sabrı için. Siz anneler, geceler boyu uyanık kalıp çocuğunuzun eve gelişini beklediniz. Nice geceleri onların yataklarının yanında geçirdiniz. Hastalandıklarında ateşlerinin düşmesini beklediniz. Küçücük de olsa yaralarının iyileşmesini beklediniz.

Şu yakut çiçekler, onları doğru yola yönlendirdiğiniz için. Çünkü siz onlara, Allah’ı ve emirlerini öğretmeseydiniz, şimdi burada sizinle birlikte olamazlardı.

İhtiyaç anında hep yanlarında olduğunuz, çocuklarınıza zaman ayırdığınız ve onları karşılıksız sevdiğiniz için, tacınıza bu safir taşlı çiçekler konuldu.

Şu lâl taşlı çiçekler de, secdede ve dua halinde geçirdiğiniz zamanlar için. Çocuklarınızı Allah’ın rahmetine emanet edip, onların da Allah’a iman etmesi için dua ettiğiniz için.

Çiçeklerin ortasına yerleştirilmiş şu inci taneleri de, sizin yaptığınız fedakârlıklar için. Çocuklarınız bu fedakârlıklarınızın bazılarından haberdardı, bazılarını ise hiç bilmediler. Siz onların mutlu ve sağlıklı olmaları için, büyümeleri için nice fedakârlıkta bulundunuz.

Ve nihayet bütün değerli taşların en büyüğü olan şu kırmızı elmas da, çocuklarını kaybetmiş anneler için. Onlar çocuklarını cennete kendilerinden önce gönderdiler. Bu en değerli fedakârlık, en değerli taşla ödüllendirildi.

Melek, tacın üzerindeki taştan çiçekleri böylece tek tek anlattı ve sözlerini şöyle tamamladı. “Bu taçla, annelerin güzelliği tamamlanacak. Annelerle de Cennetin güzelliği tamamlanacak. Çünkü Cennet, annelerin ayağı altındadır.”

Anne olmadan önce

Anne olmadan önce, sıcak yemekler pişirir ve yerdim. Elbiselerimde küçücük bir leke bile olmazdı. Telefonda sakin görüşmeler yapardım.

Anne olmadan önce, istediğim kadar geç yatar ve bunu dert etmezdim. Saçımı ve dişlerimi her gün fırçalardım.

Anne olmadan önce, evimi her gün temizlerdim. Ne oyuncaklara takılırdı ayağım, ne de ninnilerin sözlerini unuturdum.

Anne olmadan önce, çiçeklerimin zehirli olup olmaması umurumda değildi. Bağışıklık sistemi diye bir şey yoktu dünyamda.

Anne olmadan önce, üzerime ne kimse kustu, ne çişini yaptı.

Anne olmadan önce, bütün kontrol bendeydi, bütün gece uyuyabilirdim.

Anne olmadan önce, doktorların tahlil ya da iğne yapabilmesi için ağlayan bir çocuğu asla susturmadım. Yaşlı gözlere bakıp, asla ağlamadım. Basit bir gülümsemeye asla dünyaları vermedim. Bir bebeğin uyumasını seyretmek için, hiç geç vakitlere kadar uyanık kalmadım.

Anne olmadan önce, sırf içimden geldiği için uyuyan bir bebeği kucağımda taşımaya devam etmedim. Ağrısı dinmediği zaman kalbimin asla milyonlarca parçaya bölündüğünü hissetmedim. Bu kadar küçük bir şeyin hayatımı bu kadar çok derinden etkileyebileceğini hiç düşünmedim. Birisini bu kadar çok sevebileceğimi, anne olmayı bu kadar çok isteyebileceğimi hiç aklıma getirmedim.

Anne olmadan önce, yüreğimin bedenimin dışında atabileceğini bilmezdim. Aç bir bebeği beslemenin ne denli özel bir şey olacağını anlamazdım. Anne ile bebeği arasındaki o bağdan haberim yoktu. Bu kadar küçük bir şeyin bana kendimi bu kadar önemli hissettireceği aklıma gelmezdi.

Anne olmadan önce, hiç gece yarısı her on dakikada bir kalkıp her şeyin yolunda gidip gitmediğine bakmadım. Anne olmanın sıcaklığını, lezzetini, yürek acısını, muhteşemliğini, duygusal doygunluğunu hiç tatmadım.

Anne olmadan önce, bu kadar çok şeyi hissedebileceğimden habersizdim.


Çevrimdışı Leb-i Damla

  • La taknetû..!
  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: Sadabad
  • 2529
  • +270/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • UMUT Dünyası mı, UNUT Dünyası mı?
    • Uyanan Gençlik
Anne Olmak ve Annelik
« Yanıtla #1 : 04 Ekim 2008, 21:55:38 »
Anne olmak çok özel

Çocuk, aile için gerçekten büyük bir nimettir. Aile bir bahçeyse, çocukta o bahçenin en güzel ve envai çeşit çiçeğidir, gülüdür. O güzel yavrunun tebessümü veya kahkahası, aile için en büyük mutluluktur. Çocuk kokusu, cennet kokusudur.

Anne; üreten, seven, güvenen, fedakârlık gösteren, üzülen, acı çeken, mutlu olan, koruyan, hata yapan, özür dileyen, affeden, şükreden insandır. Öncelikli olarak, insan olmayı hak eden, seven ve sevmeyi öğreten, bu konuda örnek olan bu kişi, eli öpülesi, “öf” bile denilmemesi, saygı duyulması gereken kişi.

Anne, çocuklarının sadece doğumu konusunda değil, onları büyütüp toplum ile paylaşırken de fedakârlığı elden bırakmayan ve bu sayede toplumun oluşmasına katkı sağlayan üreticilerdendir.

Anne olmak öyle dışardan görüldüğü kadar da kolay değildir. Annelik, zorunda olarak öğrendiğimiz bir duygu ve davranış değil. Anne olduktan sonra, anne olmayı ve anne olmanın getirdiği sorumlulukları unutmak gibi bir seçeneğimiz de yok. Anne olmak, Yaradan’a en yakın olmak; anne olmak, kendinden olan o parçaya ömür boyu göz kulak olmak, yaşamın en büyük sorumluluğunu almak. Anne olmak, fedakârlıklara açık olmak… Anne olmak, çocuğunun hem fiziksel hem de kişilik gelişimine en olumlu katkıları sağlamak için çabalamak… Anne olmak, çocuğuna hayatın kurallarını öğretmek, ama öğretirken de onu ürkütüp korkutmamak, iç dünyasını zedelememek… Anne olmak, çocuğa isteklerine ulaşabilmesi için ihtiyacı olan güveni vermek, ama onu şımartmamak. Yani anne olmak, çok hassas ve ince bir çizgide yürümektir. Çünkü yapılan her hata, insanı geriye götürebilir. Fakat bu geriye dönüşün faturası ağır olmaktadır.

Annenin, “şimdi böyle oldu, ama bir daha ki sefere olmaz, daha dikkatli oluruz” deme gibi, bir lüksü de yok. Anne olunduğunda, dün ya da yarın yok, bugün ve şimdiki zaman vardır. Çünkü yapılan ve yapılmakta olan her şey, bugünle ilgilidir. Bugün çocuğumuzu seviyoruz; “dün onu sevmiştim, bugün dursun, yarın yine severim,” dememiz mümkün mü? Ya da, “sabah karnını doyurmuştum, şimdi geçsin, bir de akşama yediririm,” diyebilir miyiz? “Bugüne dek ona çok ilgi gösterdim, biraz dinleneyim, haftaya yine ilgilenirim,” şeklinde bir yaklaşım ne kadar doğru olabilir? Bu örnekleri çoğaltabiliriz, ama sonucu asla değiştiremeyiz. Çünkü anne için, dün ya da yarın yok, sadece bugün vardır. Çocuk bugünde yaşar, öyleyse anne de bugünde anne olmanın sorumluluğuna vakıf olmalıdır. Bu belki de anne olmanın en zor yanı. Anı yakalamak ve o anda, çocuğun ihtiyacı olduğu zamanda onunla birlikte olmak.

Kim demiş, “anne olmak kolay,” diye. Evet, inkâr edilemez bir gerçek, keyif vericiliği ve mutluluğu… Ama aynı zamanda da zorluğu... Özellikle de ilk çocukta anneler, nasıl davranacaklarını bilemez ve hep deneme-yanılma yoluyla çocuklarını keşfetmeye çalışırlar. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Bir de buna, babaların yardım etmemelerini de eklersek, işimizin daha da zorlaştığı gün gibi ortadadır.

Bu kadar zorluğa ve öneme rağmen, anne olma okulu da yoktur. Bilirsiniz, her mesleğin bir okulu var. İstediğin mesleği edinmek için önce bir okula yazılıyorsun, sonra belli sınavlardan geçip bir 4 yıl daha o meslek üzerine eğitim alıyorsun. Sonra da mezun olmak için yeterli bilgiye sahip olup olmadığın ölçülüyor. Eğer derslere yeterince çalışmadıysan, okula gitmeyip devamsızlık yaptıysan bir de kaydın siliniyor. Yok, eğer istemeyip meslek değişikliği yapacaksan da yine aynı yollardan geçip başarı göstermen sonucu istediğin meslek sahibi oluyorsun. Şimdi aynı olayı anne olmak için düşünün. Anne olmak için gireceğimiz bir okul var mı? Annelik sınavı? Annelikten sınıfta kalma? Devamsızlıktan dolayı atılma? Tercih değiştirme? Ya da kişiliğimize göre çocuk seçimi ya da yeteneğimize göre çocuk seçimi gibi bir alternatif???...

Kişiliğimiz ve yeteneklerimiz ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, anne olduysak bunların bir ön şartı yok. O halde nereden ve nasıl öğreniyoruz anne olmayı? Genlerimizdeki şifrelerden ve modellediğimiz kendi annelerimizden... Geçmiş zamanlarda pek yaygın olmasa da kitaplardan, uzmanların verdiği seminerlerden ve kendi araştırmalarımızdan. İşin en değişmezi ise, anne olmayı öğrenmenin sonsuz bir süreç olduğu… Yani anne olmak, kadının tüm yaşamına dağılmış ve tüm yaşamını kapsayan bir öğrenme sürecidir.

Hatırlatmamız gereken ufak bir nokta var. “Kitaplarla da annelik öğrenilir” dedim ama… Nasıl ki sadece kitaptan öğrenerek araba kullanmayı beceremezsek, sadece kitap okuyarak da çocuk yetiştiremeyiz. Çünkü çocuğumuz, dünyadaki çocukların hiç birine tıpa tıp benzememektedir. Bir eşi olmayan yepyeni bir varlıktır. Bunu abartı olsun diye söylemiyorum. Düşünsenize, dünyada parmak izleri herkesin ayrı değil mi? Peki bebeğinin parmak izine uyan bir tek kişi var mı, annesi olarak sen de dâhil olmak üzere? Hayır yok. İşte, bebeğin parmak izleri için geçerli olan bu durum, onun fizyolojik ve psikolojik varlığı için de aynı derece de geçerlidir. Bebeğimize özgü genlerin aynısı, ondan başka kimsede yoktur ve hiçbir zaman da olmayacaktır. Bunu akıldan çıkarmamak gerekir. Çocuk eğitimiyle ilgili kitaplar olsun, seminerler olsun, bunların hepsi sadece kabataslak rehberlik edebilir. Bir anne, çocuğunu başka hiç kimsenin tanımayacağı, bilemeyeceği biçimde tanır. Onun için hep söylerim, “her çocuk kendi kitabını yazar” diye. İşte iyi bir anne, kendi çocuğunun kitabını yazan annedir. Ben kendi çocuğumun kitabını yazdım ve sizlerle paylaştım. Eğer sizin çocuklarınız için bir rehberlik yapabilirsem ne mutlu bana…

Çevrimdışı Leb-i Damla

  • La taknetû..!
  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: Sadabad
  • 2529
  • +270/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • UMUT Dünyası mı, UNUT Dünyası mı?
    • Uyanan Gençlik
Anne Olmak ve Annelik
« Yanıtla #2 : 04 Ekim 2008, 21:57:02 »
Bir annenin gözyaşları

“Neden ağlıyorsun?” diye sordu küçük erkek çocuğu annesine. Aldığı cevap gayet basitti.

—Çünkü ben, bir anneyim.

—Anlamadım.

—Hiçbir zaman da anlamayacaksın, diyerek kucakladı oğlunu annesi.

Biraz sonra küçük çocuk babasına sordu aynı soruyu:

—Annem niye durduk yere ağlıyor?

—Oğlum, anneler böyle nedensiz yere ağlarlar. Babasının verebildiği cevap böyle oldu.

Küçük çocuk, yıllar geçip büyüdü. Ama hâlâ annelerin neden ağladığını bilmiyordu. Bir gece rüyasında bu soruyu Allah’a sordu. Ve bir melek gelip, onun sorusuna söyle cevap verdi:

—Allah anneleri yarattığında onları özel kılmak istedi. Bu yüzden, onların omuzlarını dünyanın yükünü taşıyabilecek kadar kuvvetli, şefkat verecek kadar da yumuşak yarattı. Çocuk doğurmaya, sonra da doğurduğu çocuklarından ve eşlerinden gelecek haksızlıklara dayanabilmeleri için içlerine güç koydu. Herkesin vazgeçtiği zamanlarda hâlâ dayanabilmeleri ve ailelerine hastalık ve musibet zamanlarında şikayet etmeden kol-kanat gerebilmeleri için tahammül duygusu verdi. Çocuklarını, her ne olursa olsun, onlar kendilerini incitseler bile, sevmeleri için duygularla donattı anneleri… Anneler bu duygularla bebek yaştaki çocuklarına olduğu kadar, genç yaştaki çocuklarına da şefkat gösterir.

Ve Allah, annelere gözyaşları verdi. Sadece annelere özgü olan bu gözyaşları, onların tek zayıf noktasıdır. Bu gözyaşlarının ne zaman döküleceğini bir tek anneler bilirler. Ve bu yaşlar, aslında bütün çocuklara dökülür.

Çocuk, toprağa düşen çekirdek, anne de bahçıvandır

Toprağa bir çekirdek düşerse, o çekirdek eninde sonunda boy verir ve kendini gösterir. Bazen o düşen çekirdekten büyük büyük ağaçlar, bazen de küçücük çiçekler olur. Kimi çekirdeğin büyüyen gövdesinde huzur bulur dinleniriz, kimi ayrık otları olup ayaklarımıza takılır. Kimi güzel kokularla etrafı süsler, kimi dikenlerini ellerimize batırır. İşte aile de, toprağa düşen çekirdek gibidir.

Aile çekirdeği de, toprağa düşen çekirdek gibi özen ister, bakım ister, emek ister. Ne kadar iyi bakar, özen gösterirseniz, o kadar iyi sonuç alabilirsiniz.

Herkesçe malumdur ki, anne kalbi, çocuk sevgisini taşır bir özellikte yaratılmıştır. İçinde bu sevgiden yana ölçülü bir duygu mevcuttur. Onu koruyup yetiştirme şuuru, sevgi, şefkat ve rahmet, fıtratında olan duygulardır. Aynı zamanda da, çocuğuyla ciddi biçimde ilgilenme hassasiyeti de göstermektedir. Hiç yorulmadan ve bıkmadan…

Eğer bu fıtrî duygu ve ilgi olmasaydı, insan türü yeryüzünde son bulur, anneler, çocuk yetiştirmeye sabır ve tahammül göstermez, onların dert ve ihtiyacını yüklenmez, terbiyeleriyle meşgul olmaz, gece uykularını terk etmezlerdi.

Dengeli anne olmak gerekir

Annelik güçtür. Tüm canlılar anne olmayla fıtratları gereği güçlü olurlar. Mesela bir tavuk, fareden bile korkup kaçarken, yavrularına saldıran bir tilkinin üstüne atlayıp gagalar ve yavruları için kol kanat gerer. Anne olması onu güçlü yapar. Kadın da, anne olunca güçlüdür. Çocukları için yaşar, her şeyini onlara adar. Tüm bunları da zorlanmadan yapar.

Annelik mutluluktur. Özel bir duygudur annelik. Hiçbir şey kadını böylesi mutlu etmez, evi, arabası, işi, kariyeri… Ama biricik yavrusuna sarılıp öptü mü, tüm dünya onundur. Yavrusu bir de ona “anneciğim” diye sarıldı mı?... Çünkü annelik, kadının fıtratında vardır. Onu anne olmak mutlu eder.

Tüm özelliklerle beraber annelik dengeli olmaktır. Çünkü o, bir nesil yetiştirecek ve sadece kendi çocuğunu değil, toplumu doğuracaktır. Tüm insanlığı doğuran kadın, dengeli bir anne olmayla, geleceğe de yön vermiş olur. İşte tüm bunları düşünürsek, anne olmak çok özel ve güzeldir. Bu güzelliği tadan tüm kadınlar bunun böyle olduğunu bilirler.

Çevrimdışı Leb-i Damla

  • La taknetû..!
  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: Sadabad
  • 2529
  • +270/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • UMUT Dünyası mı, UNUT Dünyası mı?
    • Uyanan Gençlik
Anne Olmak ve Annelik
« Yanıtla #3 : 04 Ekim 2008, 21:57:57 »


Annemden Gördüm



Gözümü açınca şu dünyaya ben,

Sevgiyi, şefkati annemden gördüm.

Sesini duymaya doyamazdım ben,

İlgiyi, dikkati annemden gördüm.
 

Babam giderdi her gün işine,

Annem geçerdi ocak başına.

Rastlayamam dünyada hiç eşine,

Derin muhabbeti annemden gördüm.

Az geciksem, gözü kalır yollarda,

Telaş kaplar hemen böyle hallerde.

Bir arada olduğumuz günlerde,

Faydalı sohbeti annemden gördüm.
 

Atalar der; “Ana gibi yâr olmaz,”

Sevenlerin gönlü asla dar olmaz.

Göstermelik olan sevgi var olmaz,

Hakiki sevgiyi annemden gördüm.
 

Mine İzgi

Çevrimdışı Nadya

  • *****
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Konya
  • 2940
  • +237/-0
  • Cinsiyet: Bayan
Anne Olmak ve Annelik
« Yanıtla #4 : 07 Ekim 2008, 10:12:03 »
Eline sağlık hüzzam  kardeşim  aarroo   tşkk  vvv