İng.The Tiled Pavilion.
İstanbul’un Sarayburnu’nda Topkapı Sarayı çevresi içinde, Arkeoloji Müzesi karşısında bulunan Fâtih devrinden kalan önemli bir yapı. Sırça Köşk, Sırça Saray olarak da tanınan, 1473 yılında yapılmış olan bu köşk, köşegenvâri plânlı, eyvanlı, hareketli örtü sistemine sâhip bulunan bir yapıdır. Yapıdaki zengin çini ile bezemeler, Fâtih devrinde bu işe verilen önemi göstermektedir.
Osmanlı sultanı II. Mehmed tarafından yazlık saray ya da köşk olarak yaptırılmıştır.Mimarı kesin olarak belli olmasa da bazı kaynaklar Mimar Atik Sinan tarafından yapıldığını belirtmektedir.
1875 ile 1891 yılları arasında Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak hizmet vermiştir.
1953 yılında Türk ve İslam Sanatları Müzesi olarak kamuya açılmıştır.Daha sonra İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin bünyesine katılmıştır.
Müzede Selçuklu ve Osmanlı devirlerinden kalma İznik çinisi ve seramik örnekleri sergilenmektedir.
Dursun Bey, Çinili köşk için; “Tavr-ı Ekâsire üzre bir sırça sarây-ı can- feza...” târifini kullanmıştır; yâni, Kisrâlar tarzına uygun bir sırçalı, çinili saraydır, der. Kisrâ Tarzı tâbirinden herhâlde Bağdat yakınında Selman Pâk’ta olan adıyla sanıyla Tâk-ı Kisrâ’yı kasdetmiş olsa gerektir. Kisrâ adı da Sâsânilere kadar olan İran hükümdarlarına verilir. Onların yapıları içinde tonozlu, eyvanlı olan yalnız bu olduğundan, mevzûbahis ettiği odur. Tâk-ı Kisrâ pek kocaman büyük tonozlu, çok katlı bir saraydır.
Çinili Köşkte de eyvan vardır. Fakat insan ölçüsünden az derin ve zariftir. Köşkün dört iç eyvanı ve bunları birleştiren tek bir kubbesi, köşelerde dört, mihverde bir olmak üzere beş odası vardır. Odaların geride olan ikisi daha basit tutumlu, hizmete mahsus yerlerdir. Birisinde bodruma inen merdiven vardır. Asıl odalar önde olan üç tânedir. Bunlar birbirinden çok başka renk ve şekillerde, bir kısmı yaldızlı hârikulâde çinilerle kaplıdır. Orta odanın kubbesinin ve köşeliklerinin alçı tezyinâtı emsalsizdir. Binâ Eski Eser Müzesi yapıldığı zaman ara duvar sökülmüş, iki taraf birleşmiştir. Son tâmirde bu duvar ihyâ edilmiş olmakla berâber, dış eyvanı örten camekân yerinde bırakılmıştır. Bütün eyvanlar gibi, açıkta olanlar da çini kaplıdır.
Bodrumun yalnız Gülhâne Parkı tarafı açıktır. Üç tarafı toprağa gömülüdür. Bu sebeple üç tarafa boş dehlizler yapılarak su ve rutûbete karşı odalar muhâfaza altına alınmışdır. Köşkün giriş cephesinde dar bir ara katı çıkarılmıştır. Binânın üstü aslında taraçadır. İçlerde olduğu gibi, revak cephesi ve eyvan, nefis çinilerle kaplıdır. Bu kısmın çinileri daha ziyâde kesme mozayiktir; içdekiler levha hâlindedir.
Çinili Köşk tam bir zevk ve safâ mekânı olup, dört evyanlı Türk plânında, nev’i şahsına münhasır bir yapıdır. Noksansız bir Osmanlı Türk zevkini temsil eder. İleride İran’ın Safevî köşklerinde misâl teşkil etmiş ve çini kaplamada da mozayik usûlünün tatbik edildiği son binâ bu olmuştur.