Muhtasar ilmihal - Hasan Arıkan (Resimli Namaz Hocası)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Arif Arslaner

  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: A'raf şehri
  • 4502
  • +1462/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Sen, Seni Sevdiğinle Bil Ey Can! "O" Seninledir.
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Muhtasar ilmihal
« Yanıtla #30 : 17 Ekim 2010, 18:20:07 »
Kadınlara Mahsus Haller

Kadınlara mahsus üç hal vardır:

   1.
      Hayız,
   2.
      Nifas,
   3.
      İstihâza.

 

Hayız: Kadınlık çağına ulaşmış birinin rahminden, muayyen müddetler içinde gelen kandır. En erken 9 yaşında başlar, en geç 55 yaşında biter. Bu sûrette gelen kana "hayız kanı", bu hâle "hayız hâli" veya "aybaşı hâli" denir.

Nifâs: Doğumdan hemen sonra kadının rahminden akan kandır. Lohusalık kanı da denir.

İstihâza: Hayız görmekte olan bir kadından üç günden eksik, yahut on günden fazla gelen kana istihaza kanı denir. Lohusa kadından ise, 40 günden fazla gelen kan istihâza kanıdır. Bu kan, kadının namazına, orucuna ve diğer ibâdetlerine mâni olmadığı gibi, cinsî yakınlığa da engel teşkil etmez. İstihâza kanı gelen kadın, her vakit başında abdest alır, namazını kılar. Bu, kesilmeyen burun kanı gibidir.

Hayız; en az üç gün üç gece, en çok on gün on gece devam eder.


İki adet arasındaki temizlik haline "tuhur", denir. Bunun en az müddeti 15 gün olup, en çok müddeti için ise hudut yoktur.


Nifâsın en az müddeti için konulmuş bir hudut yoktur. Hattâ bazı yerlerin kadınlarında çocuk doğduktan sonra kan gelmez, veya gelse bile hemen kesilir. Onların derhal yıkanarak namaz ve diğer ibâdetlerini yerine getirmeleri lâzımdır. Nifâsın en çok müddeti doğumdan başlayarak kırk gündür. İkiz doğuran bir kadının nifâs günleri evvelki çocuğun doğduğu vakitten hesaplanır.


Kadının mûtad (kendisince alışılmış) hayız müddeti gerek az, gerek çok olsun, onun hayız müddetinin arasına giren tuhûr yâni kan gelmeyen zaman, hayızdan sayılır. Meselâ: en az hayız müddeti olan üç günün birinci ve üçüncü günlerinde kan gelip, arada geçen ikinci gününde kan gelmemiş olsa, bu ikinci gün de hayızlı sayılır.


Hayızın bittiğinin anlaşılması için akıntının renginin tamamen beyaza dönmesi lâzımdır. Kan kırmızı renkte olmakla beraber, toprak rengi, bulanık, yeşil, sarı ve siyah olarak da gelebilir.


Bazı kadınlarda âdet günleri sâbit değildir. Meselâ bir ay altı, diğer bir ay beş gün âdet görebilir. Bu durumda kesildiği gün olan beşinci gün yıkanır, namazını kılar, orucunu tutar fakat ihtiyâten kocası ile beraber olamaz. Mûtadı olan günü sayar.


Bazı kadınların âdet günleri muayyendir. Meselâ, her ay altı veya yedi veya dokuz gün âdet görürler. Bir âdet bir defa ile kararlaşmış sayılır. Şöyle ki; ilk defa âdet görmeye başlayan bir kız 7 gün kan, bundan sonra temizlik görse, âdeti 7 gün olarak kararlaşmış olur.


Kadınların muayyen âdet günleri bazı kere değişir. Bir âdetin değişmiş olması için ona zıt iki âdet hali görülmelidir. Her ay altı gün âdet gören bir kadın, üst üste iki ay Meselâ sekiz gün âdet görecek olsa artık âdeti altı gün değil, sekiz gün olur.

Hayız ve Nifas Hallerinde Yapılması Haram Olan Şeyler
Namaz kılmak. Hayız ve nifas hâlinde olan hanımlar namaz kılamaz. Bu halde kılınmayan namazlar sonradan kazâ da edilmez. Tilâvet ve şükür secdesi de yapılmaz. Ancak, arzu edilirse namaz vakitleri girdiğinde abdest alıp, seccadeye oturulup; "Estağfirullah, Sübhânallâh, Elhamdülillah" gibi tesbihlerle meşgul olunur.


Oruç tutmak. Hayız ve nifas halinde oruç tutulamaz. Ancak; ramazan orucu sonradan kaza edilir.


Kur'an-ı Kerim okumak. Sadece zikir, senâ yahut duâ makamında olan âyetler bu maksatlarla okunabilir. Fakat, hüküm ve haber bildiren âyetler duâ, senâ ve zikir maksadiyle de olsa okunamaz.


Kur'ana el sürmek (Bir âyet bile olsa...). Kâğıt, bez ve duvar üzerinde bile olsa, âyete dokunamaz. Ancak, yapışık ve dikişli olmayan bir kılıf ile dokunabilir. Elbisenin yeni ile tutmak da tahrîmen mekruhtur.


Mescide girmek. (Tekke ve medreseye girebilir.)


Kâbe'yi tavaf etmek.


Kocası ile zevciyyet muâmelesinde bulunmak.


Kocası, göbeği ile diz kapakları arasından çıplak olarak faydalanmak. Kocası ile aynı yatakta yatmalarında bir mahzur yoktur. Pişirdiği yemekler ve içtiği suların artıkları da mekruh değildir.[/b]

Çevrimdışı Arif Arslaner

  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: A'raf şehri
  • 4502
  • +1462/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Sen, Seni Sevdiğinle Bil Ey Can! "O" Seninledir.
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Muhtasar ilmihal
« Yanıtla #31 : 17 Ekim 2010, 18:21:05 »
Ezan ve Kaamet

Namaz için ezan okumak vâcip kuvvetinde bir sünnet-i müekkededir. Bir namaz vaktinin girdiği ezanla ilân edilir. Bir günde 5 vakit namaz vardır ve 5 defa ezan okunur.

Ezan şudur:

 

ٱَللهُ اَكْبَرُ, ٱَللهُ اَكْبَرُ, ٱَللهُ اَكْبَرُ, ٱَللهُ اَكْبَرُ. اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ ٱللهُ, اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ ٱللهُ. اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ ٱللهِ, اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ ٱللهِ. حَىَّ عَلَى ٱلصَّلاَةِ, حَىَّ عَلَى ٱلصَّلاَةِ. حَىَّ عَلَى ٱلْفَلاَحِ, حَىَّ عَلَى ٱلْفَلاَحِ. ٱَللهُ اَكْبَرُ, ٱَللهُ اَكْبَرُ. لاَ اِلٰهَ اِلاَّ ٱللهُ.


"Allâhü ekber Allâhü ekber
Allâhü ekber Allâhü ekber
Eşhedü en lâ ilâhe illallâh.
Eşhedü en lâ ilâhe illallâh.
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh.
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh.
Hayye ale's-salâh Hayye ale's-salâh.
Hayye ale'l-felâh Hayye ale'l-felâh.
Allâhü ekber Allâhü ekber.
Lâ ilâhe illallâh"

Ezanın metni bundan ibârettir. Ancak sabah ezanlarında "Hayye alel'-felâh" dan sonra iki defa "Essalâtü hayrün minen nevm" denilir.

Kaamet de ezan gibidir. Ancak kaamette "Hayye ale'l-felâh" dan sonra iki defa "Kad kaameti's-salâh" denilir.

Evde veya kırda kılınacak namazlar için hem ezan hem de kaamet okumak efdaldir. Vakit girmeden ezan okunmaz. Ezan, vakitlerin sünneti değil namazların sünnetidir. Onun için kaza namazlarına da ezan ve kaamet okumak sünnettir. Câhillerin ve fâsıkların ezan okuması mekruhtur. İyiyi kötüyü, yanlışı doğruyu ayırabilen (mümeyyiz) sabinin ezan okuması caizdir.

Kadınlar ezan ve kaamet okumazlar. Ezan ve kaamette cümlelerin son kelimeleri cezm ile okunur.

Ezân okunurken tekbirler şehadetler tekrar edilerek ve hürmetle dinlenir, sonunda şu duâ okunur:

ٱَللّٰهُمَّ رَبَّ هٰذِهِ ٱلدَّعْوَةِ ٱلتَّآمَّةِ وَٱلصَّلاَةِ ٱلْقَآئِمَةِ اٰتِ مُحَمَّدًا ٱلْوَسِيلَةَ وَٱلْفَضِيلَةَ وَٱبْعَثْهُ مَقَامًا مَحْمُودًا ٱلَّذِى وَعَدْتَهُ اِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ ٱلْمِيعَادَ


"Allâhümme Rabbe hâzihi'd-da'veti't tâmmeti ves-salâtil-kaaimeti âti Muhammedeni'l-vesîlete vel-fazîlete veb'ashü mekaamen mahmûdenillezî veadtehû, inneke lâ tuhlifü'l-mîâd."

Manası:
"Allâh'ım! Ey bu dâvetin ve kılınmak üzere bulunan namazın Rabbi. Peygamberimiz Hazreti Muhammed'e (s.a.v.) vesîleyi ve fazileti ver. Onu kendisine va'd buyurmuş olduğun "Makâm-ı Mahmûd"a eriştir. Şüphe yok ki Sen va'dinden dönmezsin."

Çevrimdışı Arif Arslaner

  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: A'raf şehri
  • 4502
  • +1462/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Sen, Seni Sevdiğinle Bil Ey Can! "O" Seninledir.
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Muhtasar ilmihal
« Yanıtla #32 : 17 Ekim 2010, 18:21:41 »
Namazın Rükünleri

Namazın rükünleri altıdır:

   1.
      İftitah Tekbiri,
   2.
      Kıyam,
   3.
      Kırâat,
   4.
      Rükû,
   5.
      Secde,
   6.
      Ka'de-i ahîre.

İftitah Tekbiri
Namazın rükünlerinden birincisi iftitah tekbiri yâni namaza "Allâhü Ekber" diyerek başlamaktır. Tekbir alırken ilk heceyi (Aaallâhü) şeklinde uzatmak câiz değildir. Bunu yapan, namaza girmemiş olur. Namaz içinde yaparsa namazı bozulur.

 

Kıyam
Namazın rükünlerinden ikincisi kıyam yâni ayakta durmaktır. Kıyam, farz ve vâcip namazlarda şarttır. Ayakta durmaya imkânı olanın oturarak kılması câiz değildir. Sabah namazının sünneti dışında, sünnet ve müstehap namazlar, bir özür bulunmasa da oturarak kılınabilir. Fakat, efdâl olan ayakta kılmaktır.

 

Kırâat
Namazın rükünlerinden üçüncüsü kırâattır. Bu da namaz kılanın kendisi işitecek derecede Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinden bir mikdar okumasıdır.

Kırâat, vitir ile nâfilelerin ve iki rek'atli farzların her rek'atinde, dört rek'atli farzların ise ilk iki rek'âtinde farzdır. Son iki rek'âtinde okumak ise sünnettir.

Farz olan kırâat miktarı, üç kısa âyet veya bu miktarda uzun bir âyettir.

 

Rükû
Namazın rükünlerinden dördüncüsü rükûdur.

Rükû, kıyamda kırâatı bitirdikten sonra, baş ile arka düz olacak şekilde eğilmektir. Bu esnada kadınlar, parmaklarını dizkapakları üzerine kor. Erkekler ise, parmaklarıyla kavrayarak diz kapakları üzerine kor.

Oturarak namaz kılan, rükû' için başını dizleri hizâsına kadar eğer.

 

Secde
Namazın rükünlerinden beşincisi secdedir.

Secde, rükû'dan doğrulduktan sonra alnını, burnunu, iki ayağının parmak uçlarını, iki eli ile iki dizini yani toplam yedi âzasını yere koymaktır. Secdede gözler burnun iki yanına bakar. Eller yüzün hemen iki yanında, parmaklar kapalı ve kıbleye doğru tutulur.

 

Ka'de-i Ahîre
Namazın rükünlerinden altıncısı ka'de-i ahîredir ki, son oturuş demektir.

Ka'de-i ahîre, namazın sonundaki oturuşta "Et-tehıyyâtü"yü okuyacak kadar oturmaktır.

Kaadede erkekler, sağ ayaklarının parmakları kıbleye gelecek şekilde çevirir ve sol ayağını yatırarak iki ayağı üzerine oturur. Kadınlar ise iki ayaklarını sağa çıkararak uylukları üzerine oturur. Kadınların bu oturma şekline teverrük denir. Kaadede eller dizlerin üzerine kıbleye doğru serbest olarak konur.

Çevrimdışı Arif Arslaner

  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: A'raf şehri
  • 4502
  • +1462/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Sen, Seni Sevdiğinle Bil Ey Can! "O" Seninledir.
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Muhtasar ilmihal
« Yanıtla #33 : 17 Ekim 2010, 18:24:02 »
Namazda Okunan Bâzı Sûre ve Âyetler

Fâtiha-i Şerîfe

Âyetü'l-Kürsî

İnşirah Sûresi

Kadr Sûresi

Fîl Sûresi

Kureyş Sûresi

Mâûn Sûresi

Kevser Sûresi
Kâfirûn Sûresi

Nasr Sûresi

Leheb Sûresi

İhlâs Sûresi
Felak Sûresi
Nâs Sûresi

 

Sûreler, latin harflerinden okunacağı zaman aşağıdaki işâretlere dikkat edilmesi zarûrîdir: âa: a harfi ince bir şekilde çekerek okunacak, aa: a harfi kalın ve çekerek okunacak, üü: ü çekerek okunacak. ii: i çekerek okunacak, altı çizgili h boğazdan hırıltılı olarak çıkarılacak, altı çizgili s ve z harfleri peltek okunacaktır.

Fâtiha-i Şerîfe

اَعُوذُ بِٱللهِ مِنَ ٱلشَّيْطَانِ ٱلرَّجِيمِ ﴿﴾ بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ ﴿﴾ ٱَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ ٱلْعَالَمِينَ ﴿﴾ ٱَلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ ﴿﴾ مَالِكِ يَوْمِ ٱلدِّينِ ﴿﴾ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ ﴿﴾ ٱِهْدِنَا ٱلصِّرَاطَ ٱلْمُسْتَقِيمَ ﴿﴾ صِرَاطَ ٱلَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ ٱلْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ ٱلضَّآلِّينَ ﴿﴾ اٰمِينَ



"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym
Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Elhamdü lillâahi rabbil aalemiyn
Errahmâanir rahıym
Mâaliki yevmiddiyn
İyyâake na'büdü ve iyyâake nesteıyn
İhdine's-sıraatal müstekıym
Sıraatalleziyne en amte aleyhim
Gayril meğduubi aleyhim veled daaaalliyn
..Aamiyn.."


Meali:
"Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın adıyla... Hamd, âlemlerin Rabbı, Rahmân, Rahîm ve dîn gününün sâhibi olan Allâh'a mahsustur. Yalnız sana ibâdet eder, yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nîmet verdiklerinin yoluna ilet, gadaba uğrayanlarınkine, sapıklarınkine değil."

Âyetü'l-Kürsî

 

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
ٱَللهُ لآَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ ٱلْحَىُّ ٱلْقَيُّومُ لاَ تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَهُ مَا فِى ٱلسَّمٰوَاتِ وَمَا فِى ٱْلاَرْضِ مَنْ ذَا ٱلَّذِى يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلاَّ بِاِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَىْءٍ مِنْ عِلْمِهِ اِلاَّ بِمَا شَآءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ ٱلسَّمٰوَاتِ وَٱْلاَرْضَ وَلاَ يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ ٱلْعَلِىُّ ٱلْعَظِيمُ ﴿﴾



"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

Allâahü lâaa ilâahe illâa hüvel hayyul kayyüum
Lâa te'huzühüü sinetüv velâa nevm
Le hüü mâa fissemâavâati ve mâa fil ard
Men zellezii yeşfeu ındehüü illâa bi iznih
Ya'lemü mâa beyne eydiyhim vemâa halfehüm
Velâa yühıytuune bişey im min ılmihii illâa bi mâa şâaaae
Vesia kürsiyyühüs semâavâati vel erda
Velâa yeüüdühüü hıfzuhümâa
Ve hüvel aliyyül azıym."


Meali:
"Allâh odur ki, kendiden başka ilah yoktur. O hay ve kayyumdur. Kendisini ne uyku yakalar ne de uyuklama... Semâvat ve arzda bulunanların hepsi onundur. Onun izni olmadan katında hiçbir kimse şefaat edemez. O kullarının yapmakta olduklarını ve önceden yaptıklarını bilir. Onun ilminden ancak dilediklerini kavrayabilirler. Onun kürsisi gökleri ve yeri kucaklayacak kadar vâsi'dir. Bunları muhafaza ona ağır da gelmez. O, çok yüce, çok büyüktür."

İnşirah Sûresi

 

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ ﴿﴾ وَوَضَعْنَا عَنْكَ وِزْرَكَ ﴿﴾ ٱَلَّذِى اَنْقَضَ ظَهْرَكَ ﴿﴾ وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ ﴿﴾ فَاِنَّ مَعَ ٱلْعُسْرِ يُسْرًا ﴿﴾ اِنَّ مَعَ ٱلْعُسْرِ يُسْرًا ﴿﴾ فَاِذَا فَرَغْتَ فَٱنْصَبْ ﴿﴾ وَاِلٰى رَبِّكَ فَٱرْغَبْ ﴿﴾



"Bismillâahi'r-rahmâani'r-rahıym.

Elem neşrahleke sadrek
Ve veda'nâa anke vizrek
Ellezii enkada zahrek
Ve rafa'nâa leke zikrek
Fe inne meal usri yüsran inne meal usri yüsraa
Fe izâ ferağte fensab
Ve ilâa rabbike ferğab"


Meali:
"Şerh etmedik mi? (Açıp genişletmedik mi senin saadetin için) göğsünü. Ve sırtına ağır basan (seni üzüp zayıf düşüren) ağır yükü senden indirmedik mi? Ve yükseltmedik mi senin zikrini. Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık var. Evet o (bir) zorlukla beraber (iki) kolaylık var. Ohalde boşaldın mı, yine kalk yorul. Ve ancak rabbine rağbet et, hep ona yönel."

Kadr Sûresi

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِنَّا اَنْزَلْنَاهُ فِى لَيْلَةِ ٱلْقَدْرِ ﴿﴾ وَمَا اَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ ٱلْقَدْرِ ﴿﴾ لَيْلَةُ ٱلْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ ﴿﴾ تَنَزَّلُ ٱلْمَلآَئِكَةُ وَٱلرُّوحُ فِيهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ اَمْرٍ ﴿﴾ سَلاَمٌ هِىَ حَتّٰى مَطْلَعِ ٱلْفَجْرِ ﴿﴾



"Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahıym

 

İnnaa enzelnâhü fî leyletil kadr.
Ve maa edrâke mâ leyletül kadr.
Leyletül kadri hayrün min elfi şehr.
Tenezzelül melâiketü verrûhu fîhâ biizni rabbihim.
Min külli emrin selâm. Hiye hattâ matla'ıl fecr."


Meâli:
"Hakikat, biz onu (Kur'anı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin (o büyük fazl u şerefini) sana bildiren nedir? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Onda melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle, herbir iş için iner de iner. O (gece) tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmdır."

Fîl Sûresi

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ ٱلْفِيلِ ﴿﴾ اَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِى تَضْلِيلٍ ﴿﴾ وَاَرْسَلَ عَلَيهِم طَيْرًا اَباَبِيلَ ﴿﴾ تَرْمِيهِمْ بِحِجَارَةٍ مِنْ سِجِّيلٍ ﴿﴾ فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَاْكُولٍ ﴿﴾


"Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahıym

Elemtera keyfe feale rabbüke bi eshaabil fiyl
Elem yec'al keydehüm fii tadliyl
Ve ersele aley him tayran ebâabiyl
Termiyhim bi hıcâaratim min sicciyl
Fecealehüm Ke asfim me'küül"

Meali:
"(Habîbim) Rabbinin fil sahiplerine nasıl (muâmele) ettiğini görmedin mi? O, bunların plânlarını boşa çıkarmadı mı? O, bunların üzerine sürü sürü kuş(lar) gönderdi ki, bunlar onlara pişkin tuğladan (yapılmış) taş(lar) atıyor(lar)dı. Derken (Allâh) onları yenik ekin yaprağı gibi yapıverdi."

Kureyş Sûresi

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
ِلاِيلاَفِ قُرَيْشٍ ﴿﴾ اِيلاَفِهِمْ رِحْلَةَ ٱلشِّتَآءِ وَٱلصَّيْفِ ﴿﴾ فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هٰذَا ٱلْبَيْتِ ﴿﴾ ٱَلَّذِى اَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعٍ وَاٰمَنَهُمْ مِنْ خَوْفٍ ﴿﴾



"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

Li iylâafi kurayşin iylâafihim rihleteş şitâaaai vessayyf
Fel ya'büdüü rabbehâazel beytillezii et 'amehüm min cuuıv ve âamene hüm min havvf"


Meali:
"(Bari) Kureyş emn ü selâmete, kış ve yaz kendilerini seyrü seferde esenliğe (ve garantiye) kavuşturduğundan dolayı, şu beytin (Kâbe'nin) Rabbine ibâdet etsinler onlar. (O Rab ki,) onları açlıktan (kurtarıp) doyuran, kendilerine korkudan eminlik verendir o."

Mâûn Sûresi

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اَرَاَيْتَ ٱلَّذِى يُكَزِّبُ بِٱلدِّينِ ﴿﴾ فَذٰلِكَ ٱلَّذِى يَدُعُّ ٱلْيَتِيمَ ﴿﴾ وَلاَ يَحُضُّ عَلٰى طَعَامِ ٱلْمِسْكِينِ ﴿﴾ فَوَيْلٌ لِلْمُصَلِّينَ ﴿﴾ ٱَلَّذِينَ هُمْ عَنْ صَلاَتِهِمْ سَاهُونَ ﴿﴾ ٱَلَّذِينَ هُمْ يُرَآؤُنَ ﴿﴾ وَيَمْنَعُونَ ٱلْمَاعُونَ ﴿﴾


"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

Eraeytellezii yükezzibü biddiyn.
Fezâalikellezii yedü'ul yetiym
Velâa yehuddu alâa ta'aamil miskiyn
Feveylül lil musalliyn
Elleziyne hüm an salâatihim sâahüün
Elleziyne hüm yüraaa üüne ve yemneuunel mâauun"


Meali:
"Dini yalan sayanı gördün mü? İşte yetimi unf ü şiddetle iten, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. Fakat veyl! Namaz kılanların vay hâline ki, onlar namazlarından gaafildirler, onlar riyakârların tâ kendileridir. Zekâtı da men'ederler onlar."

Kevser Sûresi

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِنَّا اَعْطَيْنَاكَ ٱلْكَوْثَرَ ﴿﴾ فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَٱنْحَرْ ﴿﴾ اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ ٱْلاَبْتَرُ ﴿﴾



"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

İnnâa e'taynâakel kevser
Fesalli li rabbike ven har
İnne şâa nieke hüvel ebter"


Meali:
"(Habîbim) hakikat, biz sana, Kevseri verdik. O halde Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Sana buğz eden (yok mu? İşte asıl) zürriyetsiz olan şüphesiz ki odur."

Kâfirûn Sûresi

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قُلْ يَا اَيُّهَا ٱلْكَافِرُونَ ﴿﴾ لاَ اَعْبُدُ ماَ تَعْبُدُونَ ﴿﴾ وَلاَ اَنْتُمْ عَابِدُونَ ماَ اَعْبُدُ ﴿﴾ وَلاَ اَنَا عَابِدٌ ماَ عَبَدْتُمْ ﴿﴾ وَلاَ اَنْتُمْ عَابِدُونَ ماَ اَعْبُدُ ﴿﴾ لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِىَ دِينِ ﴿﴾



"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

Kul yâa eyyühel kâafiruun
Lâa e'büdü mâa te'büdüün
Velâa entüm aabidüüne mâa a'büd
Velâa ene aabidüm mâa abedtüm
Velâa entüm aabidüüne mâa e'büd
Leküm diynüküm veliye diyn"


Meali:
"(Habîbim şöyle) de: Ey kâfirler, ben, sizin tapmakta olduklarınıza tapmam. Benim (kendisine) ibâdet (de devam) edeceğime de siz kulluk ediciler değilsiniz. Ben (zâten) sizin taptıklarınıza (hiçbir zaman) tapmış değilim. Siz de benim kulluk etmekte olduğuma (hiçbir vakit) kulluk ediciler değilsiniz. Sizin inandıklarınız size, benim dinim bana."

Nasr Sûresi

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِذَا جَآءَ نَسْرُ ٱللهِ وَٱلْفَتْحُ ﴿﴾ وَرَاَيْتَ ٱلنَّاسَ يَدْخُلُونَ فِى دِينِ ٱللهِ اَفْوَاجًا ﴿﴾ فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَٱسْتَغْفِرْهُ اِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا ﴿﴾



"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

İzâa câaaae nasrullaahi vel fethu
Ve raeytennâase yedhu-lüüne fii diynillâahi efvâacâa
Fesebbih bihamdi rabbike vesteğfirhü
innehüü kâane tevvâabâa"

Meali:

"Allâhın nusreti ve fetih gelince, sen de insanların cemaat cemaat Allâh'ın dinine girdiklerini görünce hemen Rabbini hamd ile tesbih (ve tenzîh) et. Onun yarlığamasını iste. Şüphesiz ki o, tevbeleri çok kabul edendir."

Leheb Sûresi

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
تَبَّتْ يَدَا اَبِى لَهَبٍ وَتَبَّ ﴿﴾ ماَ اَغْنٰى عَنْهُ مَالُهُ وَماَ كَسَبَ ﴿﴾ سَيَصْلٰى نَارًا ذَاتَ لَهَبٍ ﴿﴾ وَٱمْرَاَتُهُ حَمَّالَةَ ٱلْحَطَبِ ﴿﴾ فِى جِيدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ ﴿﴾



"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

Tebbet yedâaa ebiylehebivve tebbe
Mâa ağnâa anhü mâalü-hüü ve mâa keseb
Se yaslâa nâaran zâate leheb
Vemraetühüü hammâaletel hatab
Fii ciydihâa hablüm mim mesed"


Meali:
"Ebû Leheb'in iki eli kurusun. Kendisi de kurudu (helâk oldu ya). Ona ne malı, ne kazandığı fayda verdi. Alevli bir ateşe girecek o. Karısı da (hem) odun hammalı olarak. (Karısının) boynunda bükülmüş bir ip olduğu halde."

İhlâs Sûresi

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قُلْ هُوَ ٱللهُ اَحَدٌ ﴿﴾ ٱَللهُ ٱلصَّمَدُ ﴿﴾ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ ﴿﴾ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ ﴿﴾


"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

Kul hüvellâahü ehad
Allâahüs samed
Lem yelid ve lem yüüled
Velem yeküllehüü küfüven ehad"


Meali:
"De ki: O Allâh, birdir. Allâh Samed'dir. O doğurmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey ona eş veya denk değildir."

Felak Sûresi

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ ٱلْفَلَقِ ﴿﴾ مِنْ شَرِّ ماَ خَلَقَ ﴿﴾ وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَ ﴿﴾ وَمِنْ شَرِّ ٱلنَّفَّاثَاتِ فِى ٱلْعُقَدِ ﴿﴾ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ ﴿﴾



"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

Kul euuzü birabbil felak
Min şerri mâa halak
Ve min şerri ğaasikın izâa vekab
Ve min şerrin neffâasâati fil 'ukad
Ve min şerri haasidin izâa hased"


Meali:
"De ki: Sabahın Rabbine sığınırım, yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöküp bastığı zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürenlerin şerrinden. Ve haset edenin, haset ettiği zaman şerrinden."

Nâs Sûresi

بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ ٱلنَّاسِ ﴿﴾ مَلِكِ ٱلنَّاسِ ﴿﴾ اِلٰهِ ٱلنَّاسِ ﴿﴾ مِنْ شَرِّ ٱلْوَسْوَاسِ ٱلْخَنَّاسِ ﴿﴾ ٱَلَّذِى يُوَسْوِسُ فِى صُدُورِ ٱلنَّاسِ ﴿﴾ مِنَ ٱلْجِنَّةِ وَٱلنَّاسِ ﴿﴾



"Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahıym

Kul euuzü birabinnâas
Melikinnâas
İlâahinnâas
Min şerril vesvâasil hannâas
Ellezii yüvesvisü fii sudüürinâas
Minel cinneti vennâas"


Meali:
"De ki: Sığınırım insanların Rabbine, insanların (yegâne) mâlikine, insanların ma'bûduna, o sinsi şeytanın şerrinden, ki o, insanların göğüslerine daima vesvese verendir. (O şeytan) gerek cinden, gerek insandan (olsun)."

Çevrimdışı Arif Arslaner

  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: A'raf şehri
  • 4502
  • +1462/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Sen, Seni Sevdiğinle Bil Ey Can! "O" Seninledir.
    • Uyanan Gençlik
Ynt: Muhtasar ilmihal
« Yanıtla #34 : 17 Ekim 2010, 18:33:35 »
Namazda Okunan Bazı Duâlar
Tekbir

ٱَللهُ اَكْبَرُ



Allaahü Ekber.

Mânâsı: "Allâh En Büyüktür."


Sübhâneke

سُبْحَانَكَ ٱللّٰهُمَّ وَبِحَمْدِكَ وَتَبَارَكَ ٱسْمُكَ وَتَعَالٰى جَدُّكَ (وَجَلَّ ثَنَآئُكَ) وَلاَ اِلٰهَ غَيْرُكَ


Sübhaanekellaahümme ve bihamdik. Ve tebâarakesmük. Ve teaalâa ceddük. (Ve celle senâaük.*) Velâa ilâahe ğayrük."

* "Ve Celle senâaük" ilavesi cenaze namazında yapılır.

Mânâsı:
Allâh'ım, seni tenzîh ve hamdinle tesbih ederim. Senin adın mübârektir. Senin azametin çok yücedir. (Senin şânın yücedir) ve senden gayri hiçbir ilâh yoktur."

Tehıyyât

ٱَلتَّحِيَّاتُ ِللهِ وَٱلصَّلَوَاتُ وَٱلطَّيِّبَاتُ ٱَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ وَرَحْمَةُ ٱللهِ وَبَرَكَاتُهُ ٱَلسَّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلٰى عِبَادِ ٱللهِ ٱلصَّالِحِينَ اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ ٱللهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ



"Ettehıyyâatü lillâahi vessalevâatü vettayyibâatü esselâamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetüllâahi ve berakâatühüü esselâamü aleynâa ve alâa ibâadillâahis salihiyn. Eşhedü ellâa ilâahe illallâah ve eşhedü enne Muhammeden abdühüü ve rasüülüh."


Mânâsı:
"Her türlü kavlî, bedenî ve mâlî ibâdetler Allâh'a mahsustur. Ey şânı yüce Peygamber, selâm ve Allâh'ın rahmetiyle bereketleri senin üzerine olsun ve selâm bizlere ve Allâh'ın sâlih kullarına olsun. Ben şehâdet ederim (yakînen bilirim) ki, Allâh'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Ve şehâdet ederim ki Hazret-i Muhammed Allâh'ın kulu ve Resûlüdür."

Salevât-ı Şerîfeler

 

ٱَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلٰى اِبْرَاهِيمَ وَعَلٰى اٰلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ

"Allâahümme salli alâa Muhammediv ve alâa âali Muhammedin kemâa salleyte alâa ibraahiyme ve alâa âali ibraahiyme inneke hamiydüm meciyd.

Mânâsı:
"Allâh'ım, (Peygamber Efendimiz) Hz. Muhammed'e ve âline, Hz. İbrahim'e ve âline rahmet ettiğin gibi, rahmet eyle.

ٱَللّٰهُمَّ بَارِكْ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلٰى اِبْرَاهِيمَ وَعَلٰى اٰلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ


Allâahümme bârik alâa Muhammediv ve alâa âali Muhammedin kemâa bârekte alâa ibraahiyme ve alâa âali ibraahiyme inneke hamiydüm meciyd."


Mânâsı:
Allâh'ım, (Peygamber Efendimiz) Hz. Muhammed ve âlini, Hz. İbrahim ve âlini mübârek kıldığın gibi mübârek kıl."

Salevât-ı Şerîfeden Sonra Okunacak Duâ

رَبَّنَا اٰتِنَا فِى ٱلدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى ٱْلاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ


"Rabbenâa âatinâa fiddünyâa hasenetev ve fil âahırati hasenetev ve kınâa azâabennâar.


Mânâsı:
"Ey Rabbimiz, bize dünyada ve âhirette iyi hâl ver ve bizi o ateş azabından koru.

رَبَّنَا ٱغْفِرْ لِى وَلِوَالِدَىَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ ٱلْحِسَابُ

"Rabbenağfirlii ve livâa lideyye ve lil mü'miniyne yevme yekuumül hısâab"

Mânâsı:
Ey rabbimiz , hesab günü geldiği zaman bizi mağfiret et. Anne ve babamı ve müminleri de mağfiret et."

"Rabbenâ âtinâ" duâsından sonra, selâmdan önce okunacak duâ:

ٱَللّٰهُمَّ اِنِّى اَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ جَهَنَّمَ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ ٱلْقَبْرِ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ ٱلْمَسِيحِ ٱلدَّجَّالِ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ ٱلْمَحْيَا وَٱلْمَمَاتِ

"Allâahümme innii eûzü bike min azâabi cehennem ve eûzü bike min azâabi'l-kabri ve eûzü bike min fitneti'l-mesiyhı'd-deccâal ve eûzü bike min fitneti'l-mahyâa ve'l-memâat."

Mânâsı:
"Allâh'ım, Cehennem azâbından, kabir azâbından, deccâlin fitnesinden, hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınıyorum."

Abdullahi'bni Abbas (r.a.), Peygamber Efendimizin bu duâyı Kur'ân-ı Kerîm'den bir sûreyi öğrettiği gibi tâlîme çalıştığını rivâyet buyurmuşlardır. Resûlüllah Efendimiz'den, tavsiye edilen başka duâlar da mevcuttur.

Kunut Duâları

ٱَللّٰهُمَّ اِنَّا نَسْتَعِينُكَ وَنَسْتَغْفِرُكَ وَنَسْتَهْدِيكَ وَنُؤْمِنُ بِكَ وَنَتُوبُ اِلَيْكَ وَنَتَوَكَّلُ عَلَيْكَ وَنُثْنِى عَلَيْكَ ٱلْخَيْرَ كُلَّهُ نَشْكُرُكَ وَلاَ نَكْفُرُكَ وَنَخْلَعُ وَنَتْرُكُ مَنْ يَفْجُرُكَ
ٱَللّٰهُمَّ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَلَكَ نُسَلِّى وَنَسْجُدُ وَاِلَيْكَ نَسْعٰى وَنَحْفِدُ نَرْجُو رَحْمَتَكَ وَنَخْشٰى عَذَابَكَ اِنَّ عَذَابَكَ بِٱلْكُفَّارِ مُلْحِقٌ


"Allaahümme innâa nesteıynüke Ve nesteğfiruke ve nestehdiyk Ve nü'minübike ve netüübü ileyk Ve netevekkelü aleyk Ve nüsnii aleykelhayra küllehüü neşküruke velâa nekfürük Ve nahleu ve netrukü men yefcürük.

Allâahümme iyyâake ne'büdü ve leke nüsallii ve nescüdü ve ileyke nes'aa ve nahfidü nercüü rahmeteke ve nahşâa azâabeke inne azâabeke bilküffâari mülhık."

Mânâsı:
"Allâh'ım, senden yardım, hidayet ve mağfiret dileriz. Sana iman eder, sana tevbe eder, sana güvenip dayanırız. Her hayırla zâtını senâ eder (nîmetlerine) şükrederiz. A(s.a.v.)eni (inkâr ile) küfretmeyiz. Sana isyan edenleri hal'ederiz ve terk ederiz.

Allâh'ım, ancak sana ibâdet eder, sadece senin için namaz kılar ve secde ederiz. Ancak sana (kulluk) için çalışır ve koşarız. Rahmetini umar, âzabından da korkarız. Zira senin azabın kâfirlere ulaşıcıdır."