Alm. Betrug (m), Metrugerei; übervorteilung (f), Fr. Faute (f), İng. Fraud overcharge.
Alışverişte çok aldanmak. Gaben lügatte, “bir şeyi tam olarak bilmediğinden, işin hakîkatini anlayamamak” anlamındadır. Ticârette ise, tarafların karşılıklı olarak yerine getirmeleri îcâb eden konuda, ıvâzlarda (bedellerde) aşırı bir nisbetsizlik bulunmasıdır. Gabene mâruz kalan tarafın zarârına sebeb olan bu nisbetsizlik, hîleyle, yalan söylemekle (tagrîrle) olmuşsa, sözleşmenin bozulmasına yol açar.
İslâm hukûkunda alım-satım ve ticârî sözleşmelerde iki türlü gaben vardır:
Gaben-i fâhiş:
Bir alışverişte veyâhut ticârî anlaşmada taraflardan birisinin nisbetsiz şekilde çok aldanmasıdır.
Bunun miktârı, Mecelle’nin 165. maddesinde şöyle bildirilmektedir: “Sarraflıkta yüzde iki buçuk (% 2,5), urûzda, yâni hayvanlardan başka menkul (taşınır) mallar için yüzde beş (% 5), hayvanlar için yüzde on (% 10), binâlar için yüzde yirmi (% 20)dir.”
Sıkışık durumda olana, meselâ aç, susuz, çıplak, evsiz kalana, bunları piyasadaki en yüksek değerinden gaben-i fâhiş ile yüksek fiyatla satmak, İslâm dîninde yasak edilmiştir. Geçimini temin etmek için, herhangi bir şeyini satmak zorunda kalan fakir kimsenin sattığını, gaben-i fâhişle ucuza almak da yasaktır. Yalan söylemek sûretiyle gaben-i fâhişle aldatılan kimse, yapılan alışveriş sözleşmesini feshedip, bozabilir. Yetimlerin, deli olanların, mâtûhların (bunakların), vakıfların ve hazînenin (beytülmâlın) mallarını da gaben-i fâhiş ile satmak bâtıldır (yok hükmünde olup geçersizdir). Gaben-i fâhiş akdin (sözleşmenin) bozulmasına sebeb değildir. Meselâ bir kimse malını yalan söylemeden gaben-i fâhişle satsa aldanan müşteri sözleşmeyi bozamaz. Ancak sözleşme tagrîr, yâni aldatmayla olursa bozulabilir.
Gaben-i yesîr:
Az aldanmak demektir. Gaben-i fâhişte bildirilen miktarlardan az olan aldanmaya “gaben-i yesîr” denir. Gaben-i yesîr ile olan aldanma, isterse yalan söyleyerek bile olsa, alışveriş sözleşmesinin feshedilmesine sebeb olmaz.
Borçlar hukûkunda: Genel olarak Borçlar Kânunu’nun 21. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddede; “Bir akitte vaatler arasında açık bir nisbetsizlik bulunduğu taktirde, eğer gabin (veya gaben) mutazarrırın (zarar görenin) muzayaka (darda kalma) hâlinde bulunmasından veya hiffetinden (hafifliğinden) yâhut tecrübesizliğinden istifâde sûretiyle vukûa getirilmiş ise mutazarrır bir sene zarfında akdi feshettiğini beyân ederek verdiği şeyi geri alabilir. Bu müddet akdin in’ikâdından îtibâren başlar.” diye ifâde edilmektedir.
İki taraflı sözleşmelerde, tarafların, birbirine karşı borç yükleyen şartları tâyinde esas olan serbestliktir. Bununla berâber, ahlâka aykırılık, imkânsızlık gibi gaben de sözleşme serbestisinin sınırlarından birini teşkil eder. Muhataralı (tehlikeli) işlemler hâriç, iki tarafa borç yükleyen bütün sözleşmelerde uygulama alanı bulur. Kânuna göre sözleşmede gabenin varlığı için, iki şartın gerçekleşmesi gerekmektedir:
1. Ivazlar (bedeller) arasında aşırı nisbetsizlik bulunmalıdır. Bu nisbetsizliğin, âşikâr olması ve işten anlayan herkesin gözüne çarpacak yükseklikte bulunması lâzımdır.
2. Aşırı nisbetsizliğin, karşı tarafın özel durumunun istismâr edilmesinden doğması da şarttır. Kânunda bu özel haller, darda kalma, hafiflik ve tecrübesizlik olarak sayılmıştır.
Sözleşmede gabenin varlığı sözkonusu olduğundan, zarar gören taraf bir sene içinde olmak şartıyle sözleşmeyi iptal edebilir. Yerine getirmediği borcundan kurtulur. Bedelini daha önce ifâ etmişse, dâvâ açarak geri ister. Karşı taraf da ödediğini istemek hakkına sâhiptir. Ayrıca zarar gören taraf, karşı taraftan tazminât isteyebilir.