Horasan’da yetişen evliyanın büyüklerinden ve tefsir, fıkıh, hadis, kıraat ve tasavvuf alimi. İsmi, Ahmed bin Muhammed bin Ahmed bin Muhammed el-Beyanbeki es-Semnani’dir. Ebü’l-Mekarim künyesi ve Rükneddin, Alaüddin, Alaüddevle lakaplarıyla bilinir. Semnan padişahının oğlu olduğu için, Alaüddevle Semnani diye meşhur olmuştur. 1261 (H. 659) senesinde Horasan’ın Semnan vilayetine bağlı Beyanbek Sufiabad köyünde doğdu. 1336 (H. 736) senesinde aynı yerde vefat etti. Kabri Sufiabad’dadır.
Zengin ve kültürlü bir ailenin çocuğu olan Alaüddevle Semnani, köklü bir aile terbiyesi aldı. Amcası İlhanlı sarayında vezir, babası ise Bağdad valiliği yaptığı için on beş yaşından itibaren İlhanlı sarayına girdi. İlhanlı hükümdar namzedi ve Horasan bölge valisi olan Argun Hanın emrinde çalışıp onun yakın adamlarından oldu. Yirmi beş yaşına geldiği zaman, dünya servetine ve dünya makamlarına karşı nefret duymaya başladı. Tasavvuf büyüklerinin hayatlarını okuyup, geçmiş günahlarına tövbe etti. Kendini dünya lezzetlerinden alıkoyup, Rabbine ibadete verdi. Hastalığı sebebiyle devlet vazifesinden ve İlhanlı başşehri Tebriz’den ayrılarak memleketi olan Semnan’a döndü. Servetini fakirlere sadaka olarak dağıttı. Sekkakiyye Dergahını tamir ettirerek Ahi Şerefüddin Semnani’nin sohbetlerinde bulundu. Zamanın alimlerinden fıkıh, kelam, hadis ve tefsir ilimlerini tahsil etti. Ehl-i sünnet akaidini (Peygamber efendimiz ve arkadaşlarının itikadını) Ehl-i sünnetin karşısında bulunan sapık fırkalar ile bazı felsefi akımların fikir ve görüşlerini inceledi. Ehl-i sünnet düşmanlarına cevap verdi. Hac ibadetini yerine getirmek üzere Mekke-i mükerremeye gitti. Orada pek çok İslam alimiyle görüşüp sohbetlerinde bulundu. Hac dönüşü Bağdat’a giderek büyük veli Nureddin Abdurrahman İsferaini’nin talebesi oldu. Onun sohbetlerinde kemale erip, tasavvuftaki Kübreviyye yolundan icazet (diploma) aldı. Hocası tarafından talebe yetiştirmekle vazifelendirildi. Memleketi olan Semnan’a dönerek insanlara Allahü tealanın emirlerini anlatıp, yasaklarından sakındırmaya gayret etti. Kısa zamanda şöhreti yayılıp, binlerce kimse gelerek onun sohbetlerinden istifade etti. Pekçok alim ve evliya yetiştirdi. Bir kaç defa daha hacca gitti. İlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır Han ile Horasan emirleri arasındaki anlaşmazlığı gidermek için arabuluculuk vazifesinde bulundu. İlhanlı hükümdarı Olcaytu ve Emir Nevruz ile görüştü. Safiyyüddin Erdebili gibi büyük zatlarla karşılaşıp sohbetlerinde bulundu. Bir çok seçkin talebe, zengin bir kütüphane ve bir dergah bırakarak, 1336 (H. 736) yılında Semnan vilayetinin Sufiabad kasabasında vefat etti. Sufiabad’daki Ahrar haziresinde defnedildi.
İlim ve irfan sahibi bir zat olan Alaüddevle Semnani, Kur’an-ı kerimi çok okurdu. Güzel ahlak sahibi, vakarlı ve heybetli idi. Söylediği sözler insanlara tesir ederdi. İsar sahibi yani başkalarını kendine tercih ederdi. Kazancını fakirlere verirdi.
Buyurdu ki:
“Şimdiki aklım olsaydı, vaktiyle devlet işlerini ve memuriyeti terk etmez, o makamda riyasızca ibadet eder, mazlumları himaye eder, insanların hizmetinde bulunurdum.”
“İnsan vücudunda amellerin tohumu, yenilen lokmadır. Bir kimse bir lokmayı gaflet içinde yerse, lokma helalden de olsa, ondan insanların fayda görmesi mümkün değildir.”
“Tasavvuf; Resulullah’ın (sallAllahü aleyhi ve sellem) sünnet-i seniyyesine uymak, fazla konuşmayı, fazla yemeyi ve fazla uykuyu terk etmektir.”
“En büyük savaş, konuşurken ve yerken nefis ve şeytanla olan harptir. Eğer onlara galib gelirsen kurtulursun.”
Eserleri:
Alaüddevle Semnani tasavvuf başta olmak üzere fıkıh, kelam, hadis, tefsir ve ahlak ilimlerinde Arapça ve Farsça olarak üç yüz kadar eser yazmıştır. 1) Adab-ül-Halvet, 2)Beyanüz Zikr-il-Hafi, 3) Tefsir-ül-Kur’an-il-kerim (13 cild), 4) Sırr-ul-Bal fi Etvar-i Süluk-i Ehl-il-Hal, 5) Şekaik-ud-Dekaik, 6) El-Urvet-ül-Vüska, 7) Füsus-ul-Usul vel-Felah, 8) Fevaid-ül-Akaid, 9) Medaric-ül-Mearic, 10) El-Makalat fit-Tasavvuf, 11)El-Mükaşefat, 12) Mevarid-üş-Şevarid, 13) Behçet-üt-Tevhid, 14) Tuhfet-üs-Salihin, 15) Feth-ul-Mübin, 16) Salvet-ül-Aşıkin, 17) Meşairu Ebvab-il-Kuds günümüze kadar gelen eserlerinden bazılarıdır.