*Koskoca profesör, üstelik milletvekilliği de yapmış biri 350 kişinin pürdikkat hatibi dinlediği seminer salonunda büyük gürültüyle öten “Aşkım! gelsene bana!” müzikli cep telefonuna sanki dağ başında yalnızmış gibi rahat ve üstelik yerinden kımıldamadan, çevredekilerin duyduğu rahatsızlığa aldırmadan yüksek sesle cevap veren bu iki ayaklıya “adam” denilebilir mi? Lokman Hekim’e sormuşlar “edebi kimden öğrendin?” “edepsizlerden!” cevabını vermiş, .
*Caminin cümle kapısı girişinde üzerinde “çöp” yazılı kutu bulunduğu halde elindeki peçeteyi kaşla göz arasında cami bahçesine atan beyefendiyi uyardım, bana şöyle karşılık verdi: “Sıkma canını dostum! Hepimiz topraktan geldik, toprağa döneceğiz!”
*Banka memuresi hanım! Elinde sıra numarasıyla bekleyen, oturacak yer kalmadığı için ayakta dikilen onlarca kişiden biri olan ben; yani şu fakir, el altından size ulaştırılan torpilli işlemleri görüyorum! Bir önceki bayan eski çalışma arkadaşınızmış, haydi bunu geçtik! Sonraki bey komşunuzmuş, en son çok kibar karşıladığınız ( bize ısrarla cadaloz görünmenize rağmen ) yakışıklı beyi tahmin ettim ama emin olmadığım için bir şey söyleyemem! Siz burada kavak ağacı gibi dikildiğimize bakmayın, her şeyi milimetresine kadar gözlemliyoruz! Sıradaki bunca insanın, yaşlının, kadının, hastanın vs. hakkını çiğnemekle büyük kul hakkına giriyorsunuz! Burada asıl görgüsüzler, tanıdığından torpil bekleyenlerdir! Memure hanım onlardan sonra gelir.