Coca Cola Türkiye’ye nasıl geldi?

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Asilzade

  • Asilzade
  • *****
  • Join Date: Tem 2008
  • Yer: Kahramanmaraş
  • 1247
  • +108/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Asalet Ahlakın Temelidir
Coca Cola Türkiye’ye nasıl geldi?
« : 17 Temmuz 2008, 15:10:21 »
Kavganın gerçek tadı: Coca-Cola

MİT, CIA, tutku, kavga, cinayet, fidye vs..

İstihbarat servisinin, CIA’dan para almakla suçlanan eski şefi… Evinde gizlice Coca-Cola istifleyen bir holding patronu…O patronun, istihbarat şefine kazık attığı söylenen ve sonradan öldürülen kardeşi… Coca-Cola’nın Türkiye’ye giriş yıllarından, hızlı başlayıp tatsız sonuçlanan, ibretlik bir öykü…

 Coca-Cola’nın Türkiye’ye nasıl geldiğini ve gelirken ne büyük bir kavgaya yol açtığını biliyor muydunuz?

Yıllar sonra babasının hakkını savunan kişi, 12 Eylül’ün Dışişleri Bakanı ve Hürriyet gazetesi yazarı İlter Türkmen’di…

Babası ise 1953-57 arasında, o dönemin MİT’i sayılan Milli Asayiş Hizmetleri’ni (MAH) yöneten Behçet Türkmen…

Sabah’ta Ferhat Ünlü’nün “MİT’in Patronları” başlıklı yazı dizisinde bir ayrıntı olarak bahsedilen olay, aslında dünyaca ünlü meşrubatın Türkiye’ye getirilmesi için yaşanan amansız kavgayı ve o kavganın ardındaki çıkar savaşını ele veren bir ipucuydu.

Bugün, Türkmen’in gündeme taşıdığı olayın ayrıntılarına dalıp Coca-Cola savaşının CIA, MİT, istihbarat, kardeş kavgası, hayal kırıklığı, cinayet dolu bu müthiş öyküsünü anlatacağım.

Önce öykünün kahramanlarını tanıyalım.

 BEHÇET TÜRKMEN
İstihbaratçılıktan meşrubatçılığa
Behçet Türkmen bir asker çocuğu… Kendisi de Harp Okulu mezunu.
Naci Perkel döneminde MİT’te kısa süre görev yaptı. 1932-36 arası Atina’da, sonra da Moskova’da askeri ataşe olarak görev aldı.
İlter Türkmen’e bakılırsa “dış görevleri sever”di.

Bu yüzden 30 yaşında Fransızca öğrendi. Sonraları Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay tarafından Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na getirildi. Orada üç-dört sene çalıştıktan sonra general oldu. İzmir’de NATO karargahına verildi.

1953′te Başbakan Menderes tarafından MAH’ın başına atandı. Görev süresi içinde, dış seyahatlerinde çok para harcadığına, örtülü ödeneği usulsüz kullandığına, CIA’dan para aldığına dair söylentiler çıktı.

İlter Türkmen bu söylentileri şöyle yanıtlıyor:
“Elbette babam maaşını Türk devletinden alıyordu. Ama CIA’dan teknik yardım alıyordu tabii… Başka nereden alacak? KGB ile mi işbirliği yapacak? Zaten NATO içindesiniz. Bugün de MİT’le CIA arasında ilişki vardır. Babam ABD’ye istihbarat toplantıları için giderdi.”

Türkmen, MİT’teki görevinden ayrıldıktan sonra Bağdat’ta büyükelçilik yaptı. Sonra Oslo’ya tayin oldu.

1959′da Menderes’in ünlü uçak kazasında kızını kaybetti.
27 Mayıs’ta Türkiye’ye çağrılıp emekliye sevk edildi. Askerlik, istihbaratçılık, diplomatlık bitmişti. “Yeni askerler” kendisini silmişti.

Sıfırdan bir iş kurmak zorundaydı. Beklediği teklif, işadamı Kadir Has’tan geldi.

 KADİR HAS
“Ayıp değil ya, Coca-Cola’yı çok seviyordum”

Kadir Has Kayseri’de doğmuş, Adana’da büyümüş, İstanbul’da okumuş bir işadamıydı.

II. Dünya Savaşı yıllarında Adana’da vesikayla gazyağı, şeker satmıştı. Savaştan sonra dayanıklı tüketim malları üretimine girmiş, zamanla işleri büyütüp MAN kamyonları, Amerikan otomobilleri, tarım arabaları alıp satmaya başlamıştı.

1960′ta Adana dar geldi, İstanbul’a göçtü. Şişli’de otomotiv sanayii ürünleri pazarlıyordu. Mümessillikler aldı. Kamyon ve otomobil ticaretinden iyi para kazandı. Gençlik yıllarında Adana’da tanıştığı ve İncirlik üssünden alıp evinde stokladığı Coca-Cola’ya ilgisi o yıllarda başladı.

“Vatan Borcu Ödüyorum” başlıklı anılarında (Editör: Hulusi Turgut, 2002) şöyle diyor:
“ABD’ye ilk defa 1950 yılında gittim. Orada da karşıma hep Coca-Cola çıkıyordu. Ayıp değil ya, bu içeceği çok seviyordum. İşte o seyahatte dostlarıma ‘Coca-Cola’yı acaba Türkiye’ye getirebilir miyiz’ diye sordum. Tebessümle karşılayıp imkansız olduğunu ima ettiler.”

Oysa onun için imkansız yoktu. Coca-Cola’yı Türkiye’ye getirmeyi kafasına takmıştı.


İstihbaratçı ile işadamının yolları nasıl kesişti?
Behçet Türkmen ile Kadir Has’ın yolları Coca-Cola işinde kesişti. Has bir vesileyle tanıştığı Türkmen’e konuyu açtı. Niye ona?
“Kendisi çok iyi İngilizce biliyordu. Dünyanın her yerinde dostları vardı. Amerika’da ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde askeri ataşelik yapmıştı. Her gittiği yerde sağlam dostluklar edinmişti.”

Türkmen Paşa’ya, kurulan şirketin yüzde 5 hissesi verildi.

Hisselerin yüzde 95′i ise Kadir Has’la, kız kardeşi Fazilet Aksoy’un eşi Talip Aksoy arasında paylaştırıldı.

Has’ın anlatımına göre “Türkmen Paşa, dost çevresini seferber edip Coca-Cola’yı Türkiye’ye getirmek için çalışmalara başladı”.

Amerika’daki dostlarıyla yazışmalarından sonra işi koparabileceklerinin sinyalini verdi. İşin Amerika ayağı tamam gibiydi. Türkiye ayağı için de resmi izin başvurusu yapıldı.

1964 yılıydı. İktidarda İsmet Paşa’nın bağımsızlarla kurduğu koalisyon hükümeti vardı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Coca-Cola için üretim izni alındı. Ve düğmeye basıldı.

Zoraki ortak

İşte o aşamada Kadir Has’ın kardeşi Kemal Has, bu teşebbüse ortak olmak istedi. Talip Aksoy bu ortaklığa gönülsüzdü ama “kardeş hatrına” Has’ların ortaklık payının yüzde 35′i devredilerek Kemal Has işe dahil edildi.

Sonunda Coca-Cola’nın dünyadaki 1916′ncı fabrikası Bakırköy’ün İncirli semtinde 30 bin metrekarelik bir alanda kuruldu. Fabrika tamamen Amerikan standartlarında oluşturuldu.

Formülü sır gibi saklanan meşrubatın üretiminde kullanılacak özel ambalajlı konsantreler de yine Amerika’dan ithal edildi.

Coca-Cola şişesi 60 kuruştan satılacaktı.

Reklam kampanyasını üslenen Manajans kapakların içinde 400 bin liralık ikramiyeler olduğunu “Gizli Define” sloganıyla duyurdu.

“Millet içtikçe içiyor”

Acaba tutacak mıydı? Türk halkı Coca-Cola’ya alışacak mıydı? Gerisini Kadir Has’ın anılarından okuyalım:
“Üretimin yapılacağı gece, bayram çocukları gibi sevinçliydik. Fabrikada, makinelerin başında bekliyor, Coca-Cola’nın şişelere dolduruluşunu, şişelerin bantlarda dolaşmasını, kasalara istif edilmesini heyecanla izliyorduk. 12′şer şişelik kasalar daha sonra kamyonlara yüklenip tüketim noktalarına doğru hızla yola çıkarılıyordu.

Üretimin başlamasından hemen sonra sevindirici haberler gelmeye başladı. Makinelerin düğmesine basalı henüz iki saat olmuştu.

Kamyonlar yüklerini boşalttıktan sonra yeni mal almak için hızla fabrikaya dönüyordu. Umduğumuzu fazlasıyla bulmuştuk. Dört ortak çok sevinçli idik. Evet, Türk insanı Coca-Cola’yı sevmişti. Özellikle gençler, Amerikan malı bu meşrubatı çok tutmuştu. Millet içtikçe içiyor, fabrikalarımız mal yetiştiremiyordu. Coca-Cola’dan kısa sürede çok iyi para kazandık.”

 


Sonra neler oldu?
Buraya kadar bir “başarı öyküsü”ne benzeyen girişim, kuruluştan sonra bir kabusa dönüştü.

Kazanılan para, huzur değil, huzursuzluk getirdi.

“Zoraki ortak” Kemal Has’la yönetim ilkelerinde anlaşamıyorlardı. Kemal Has ağabeyinin önerilerine tepki gösteriyor; iş bir kör dövüşüne dönüşüyordu.

Zıtlaşma zamanla Kadir Has’ın ruh sağlığını bozacak düzeye gelince Kemal Has bir gün abisine “İstersen hisselerini bana sat ya da ben sana devredeyim” dedi. “Gazozun havası kaçmıştı.”

Bir arabulucu bulundu. Müzakereler sonucu Kadir Has, gözbebeği hisselerini içi yanarak kardeşine devretti. Bedelinin dörtte birini peşin aldı, kalanını üç yıl vadeye bağladı.

Ama devir işleminden sonra nefes darlığından yatağa düştü.

Öbür ortak öldü

O bırakmıştı ama Behçet Türkmen devam ediyordu. Onun öyküsünün devamını da oğlu İlter Türkmen’den dinliyoruz:
“Kemal Has babama büyük bir kazık attı. İşle ilgili kontrat yapmamışlar. Babamın yurtdışında bu iş için yaptığı masrafları bile geri istedi. Yeşilköy’de aileden kalma bir köşkümüz vardı, ona el koymaya kalktı; iş son anda halledildi. Para kazanamadığımız gibi hacizden zor kurtulduk. Daha önce kardeşim Güner’i de kaybetmiş olan babam çok üzüldü, hastalandı. 1972′de karaciğer kanserinden öldü.”

Son ortak öldürüldü
Bitmedi. Bu devir işlemiyle Türkiye’nin büyük zenginleri arasına giren Kemal Has, 1975′te 42 yaşındayken bir silahlı saldırı sonucu öldürüldü. “Fabrikaları, bankası, malı mülkü ve Coca-Cola hepsi gitti.”

Bitmedi. 1950′lerin gizli gizli içilen meşrubatı 1960′larda girdiği Türkiye pazarında, önce polis sorgusunda tutukluların şişesine oturtulduğu bir işkence aracına dönüştü; sonra da gençler arasında filizlenen anti-emperyalist mücadelenin hedefi haline geldi.

Getiren adam kaçırıldı
“Coca-Cola’yı boykot” çağrısı ilkin sosyalist Yön dergisinin kapağına, sonra Mülkiye koridorlarına, oradan da miting pankartlarına yerleşti.

Ve gün geldi Mülkiye’de o boykot kampanyalarına katılan gençlerden Mahir Çayan, Coca-Cola’yı Türkiye’ye getiren Kadir Has’ı kaçırdı. 400 bin lira fidye aldılar. Para Dev-Genç’in ihtiyaçlarında kullanıldı.

Böylece Kadir Has, Coca-Cola’dan sonra, Coca-Cola karşıtlarını da -istemeden- finanse etmiş oldu.

Maceralı bir başlangıç değil mi?
Türkiye’deki bu hadiseli doğumdan 44 yıl sonra Coca-Cola’nın başına CEO olarak bir Türkün oturacağı kimin aklına gelirdi ki?

Ne kadar türkse tabi...