Kur'anı öğrenmeye çalışan bir insanın, dikkat etmesi gerekenler.

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

halukgta

Bizler eğer Müslüman olduğumuzu söylüyorsak, Rabbin sizlere rehber olsun diye gönderdim dediği Kur’an ı, anlayarak ve üzerinde düşünerek imtihanımızı vermeliyiz. Çünkü bu yolu öneren mülküm sahibi Allah tır. Bu Dünyada imtihanda olduğumuzu söylüyorsak, bu imtihana bizzat kendimizin hazırlanması gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Yani imtihanımızı başkalarına havale etmekle, aldığımız riskin büyüklüğünün korkusunu, hem bedenimizde hem de ruhumuzda hissetmeliyiz.



 Birileri bizlere, siz Kur’an dan anlayamazsınız, hüküm çıkartamazsınız diyerek, Rahmanla aramıza girmeye çalışıyor ve bizleri beşeri kitaplara yönlendiriyorlarsa, şunu asla unutmayalım, bunu söyleyenlerin, bizlerden gizlemeye çalıştığı çok şeyler var demektir.


 Allah sizleri bu kitaptan sorumlu tutacağım, ayetlerin üzerinde düşünün diyorsa bizlere, o kitap asla zor anlaşılır olamaz, hele bu rehber Allah katından geliyorsa. Bunları söylemek Rabbin adaletini sorgulamak demektir, bunu da unutmayalım.


Kur’an dan nasıl istifade etmeliyiz, Kur’an dan nasıl faydalanmalıyız konusundaki sorulara, çok güzel bir cevap olduğunu düşündüğüm, aşağıda İmam Kurtubi nin bir düşüncesini, sizlere hiç yorumsuz aktarmak istiyorum. Her mezhebe, düşünceye saygısı olan bu âlim kişinin, aşağıdaki sözlerinden sanırım çıkaracağımız çok dersler olacaktır.



(İmam Kurtubi, El Cemiul li-Alkami’l Kur an adlı tefsir kitabının mukaddimesinde "Kur’anı Öğrenen Kimsenin Dikkat Etmesi ve Gafil Olmaması Gereken Hususlar" konusunda şunları söylüyor:
 
"Ezberinden Kur’ân-ı Ke-rim’in farz ve hükümlerini ezbere okuduğu halde, okuduğunun ne anlama geldiğini bilmeyen kimsenin, bu durumundan daha çirkin ne olabilir! Böy¬le bir kimse, anlamını bilmediği şey ile nasıl amel edebilecektir? Okuduğu Kur’ân’ın incelikleri hakkında kendisine soru sorulduğu halde bunları bilme¬mesi ne kadar çirkindir? Bu durumda olan kimse, olsa olsa koca koca kitap¬lar yüklenmiş eşeğe benzer."



Kur an Resullah’a hakkı batıldan ayıran, hidayet kaynağı, İnsanlara dosdoğru yolu gösteren bir rehber olarak vah yedildi. Kur anı okumaktan bazı Müslümanlar yalnızca kitapta yer alan Arapça lafızların tecvid kurallarına uygun olarak seslendirilmesini anlıyorlar. Arapça bilmeyen bir Müslüman ın yalnızca Kur an harflerini tecvid kurallarına göre seslendirmesi, Kur anın vah yediliş gayesine uygun bir Kur an okuma olamaz. Şuursuz ne dediğinden habersiz bir seslendirme, nasıl kur anın İlk ayeti olan "ikra/oku" emrinin karşılığı olabilir?)


Bu güzel yazıdan, fikir ve düşünceden gereken dersleri çıkarmamız dileklerimle.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK


Çevrimdışı busegül

  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Adana
  • 20005
  • +360/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • Allah birdir ve Muhammed (s.a.v.) onun elçisidir.
    • Uyanan Gençlik
You are not allowed to view links. Register or Login
....
 Birileri bizlere, siz Kur’an dan anlayamazsınız, hüküm çıkartamazsınız diyerek, Rahmanla aramıza girmeye çalışıyor ve bizleri beşeri kitaplara yönlendiriyorlarsa, şunu asla unutmayalım, bunu söyleyenlerin, bizlerden gizlemeye çalıştığı çok şeyler var demektir.
....



(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan [Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Bu örnekleri ancak âlimler anlar.) [Ankebut 43]


Tefsirlerde Kamer suresinin 17.ayeti ile ilgili şöyle beyanlar var:
"Kur'anı hıfzetmek, ezberlemek için kolaylaştırdık. O halde onun öğütlerini dinleyen, onu ezberleyen var mı?" [Celaleyn]

Fahreddin Razi tefsirinde de aynı beyanatlar verilir..İbn-i Kesir tefsirinde de aynı türden beyanatlar ve rivayetlere yer verilir..
Ömer Nasuhi Bilmen Hoca da tefsirinde bu ayeti aynı şekilde tefsir ediyor..İsteyenler müracat edebilir..

Yani bu ayete bakıp, "demek ki, alimlere ihtiyaç felan yok, Kuran çok basitmiş yaw,çocuk bile anlar" demek akla ziyan bir hareket olsa gerek..

Bir çok ayette Kuranı Kerimin manasını Resulullah(sav)'tan ve alimlerden sormamız gerektiği bildiriliyor..
Mesela;
(Bunun hükmünü Peygambere ve ülül-emre [âlimlere] sorsalardı, öğrenirlerdi.) [Nisa 83] [Âyet-i kerimede geçen ülül-emrin âlim demek olduğu tefsirlerde yazılıdır. Peygamber efendimiz de (Ülül-emr, fıkıh âlimleridir) buyurdu. (Darimi)]

(Peygamberin emrettiğini yapın, yasakladığından sakının) (Haşr 7)

Eğer Kuran-ı Kerimi herkes anlayabilip, hayatında tatbik edebilseydi, "Kuranın emrettiğini yapın" denirdi..

(Bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43]

Her arapça bilen anlayabilseydi, alimlere ne lüzum olurdu ve Resulullah(sav) sahabe efendilerimizi niçin eğitsin o zaman?

(De ki, "Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tâbi olun!") [Al-i İmran 31]

(Ona tâbi olun ki, doğru yolu bulasınız.) [Araf 158]

(Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]


Eğer Kuranı Kerimi herkes anlayabilseydi ve doğru yolu bulabilseydi 72 sapık fırka da çıkmazdı..Çünkü 72 sapık fırka da kendilerinin fikirlerini Kuran-ı Kerim'e dayandırıyorlar;"biz böyle anlıyoruz" deyip ,garip garip fikirler üretebiliyorlar..Mutezile mezhebine mensup birisi de yolunun Kuranı Kerime uyduğunu iddia ediyor,Cebriyye itikadına mensup birisi de..Mutezile itikadına sahip bir kişi Kuranı Kerimi kendi aklına göre yorumlayıp öyle anlayıp,garip bir itikad ortaya koyuyor..CEbriyye mezhebine mensup birisi de, "bana göre şu ayette şöyle anlatıyor" deyip, acip bir itikad ortaya çıkarıyor..Yani bütün fırkalar Kuranı Kerime uyduklarını söylüyorlar, peki şimdi Kuran mı çok çelişkili -haşa-, yoksa insanların akılları mı çeşitli?
Peki hangi mihenge göre şu ayette şu mana kastediliyor diyebileceğiz?
Kendi aklımıza göre diyemeyiz,zira aklımız doğru mu karar verdi, yanlış mı bilemeyiz..
Tek yol var.. O da "Resulullah(sav) itaat edin" "ihtilaf ettiğiniz bir hükmü Resulullah(sav)'a sorun" ikazları gereğince Resulullah'a (sav) itaat etmek..

"Alimlere sorun" ikazı gereğince, Resulullah(sav)'dan ilim alan sahabe (ra) ve alimlere ittiba etmemiz gerekecek.."Alimler peygamberlerin varisleridir"

"Ümmetimin alimleri Ben-i İsrailin peygamberleri gibidir" hadis-i şerifleriyle övülen alimlere ittiba etmemiz gerekecek..

İmam Şarani şöyle buyuruyor:
"Resulullah efendimiz Kur’an-ı kerimde kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur’an-ı kerim kapalı kalırdı. Resulullahın vârisleri olan mezhep imamlarımız, hadis-i şeriflerde mücmel olarak bildirilenleri açıklamasalardı, sünnet-i nebeviyye kapalı kalırdı. Böylece, her asırda gelen âlimler, Resulullaha uyarak, mücmel olanı açıklamışlardır. Nahl suresinin 44. âyetinde, (İnsanlara indirdiğimi onlara beyan eyle) buyuruldu. Beyan etmek, açıklamak demektir. Âlimler de açıklayabilselerdi ve Kur’an-ı kerimden ahkam çıkarabilselerdi, Allahü teâlâ Resulüne, sana vahiy olunanları tebliğ et der, beyan etmesini emretmezdi.) (Mizan)

    Eğer Kuran-ı Kerimin manasını her arapça bilen anlayabilseydi, bu ayetler
    -haşa- lüzumsuz ve manasız olurdu..

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Şu husus iyi bilinmelidir ki, Müslümanlar için yegâne kurtuluş metodu imanda, ibadette, muamelatta ve ahlâkta ehl-i sünnet büyüklerinin fıkıh ve ilmihâl kitaplarını okuyup, bunlarla amel etmektir.

Dinimizde Kur’an meal ve tercümesi bezirganlığının yeri yoktur.
Türkçe meal ve tercümeler, aslı Arapça olan Kur’an-ı kerimin yerini asla tutamaz.

Her Müslümana bir, hatta on çeşit Kur’an tercümesi verseler, o, bu tercümeleri mütalaa ederek, gerekli ilmihal bilgilerini öğrenemez.

Son devrin büyük din âlimlerinden Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi,
Mes’eletü Tercümeti’l-Kur’an adlı eserinde, Kur’an tercümesi modasının arkasındaki gizli ve sinsi emelleri ve dinimizi içten yıkma plânlarını açıklamaktadır.Bu kitap Bedir Yayınevi tarafından basılmıştır.

Netice olarak şunu söyleyebiliriz: Asırlardır din, meallerden, Kur’an tercümelerinden değil, fıkıh kitaplarından, ilmihâl kitaplarından öğrenilmiştir.

Bilhassa ilk zamanlar çeşitli maksatlarla kimler Kur’an tercümesi yapmamıştır ki?
Tercüme paraları ile meyhanede her akşam arkadaşlarına içki ısmarlayan Ömer Rıza Doğrul...
Arapça bilmeyen İsmail Hakkı Baltacıoğlu...
Yıllar geçtikten sonra nasıl bir inanca sahip olduğunu, kendisi ilan eden Abdülbaki Gölpınarlı ve daha niceleri...
Şimdi biz hangi tercümeye güveneceğiz? Ondan hüküm çıkaracağız.

Haluk kardeşimiz bilgisine ve ilmine güveniyorsa buna diyecek bir sözümüz elbette olamaz.
Oda ortaya bir Kur'an Tercümesi koyar bunada inanan inanır.
Oradan Fıkıh bilgilerini çıkaran çıkarır.
"Sizin dininiz size, benim dinim bana" (Kâfirûn, 6)

Bu yüzden İslâmiyeti halka ve gençlere Kur’an tercüme ve mealleri ile öğretmeye çalışmak,
son derece yanlış ve zararlı bir metoddur.
İslâmiyet, Kur’an tercümesinden değil, islam âlimlerinin, halk için yazdıkları ilmihâl (akaid, fıkıh, ahlâk) kitaplarından öğrenilmelidir...Vesselam.