Kur'an-ı kerimi tam olarak yalnız Resulullah anlamıştır.
Onun için Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(İnsanlara açıkla diye Kur'anı sana indirdik) [Nahl 44]
Açıklamak, âyet-i kerimeleri, başka kelimelerle ve başka suretle anlatmak demektir.
Bırakın bizleri, ümmetin âlimleri de, âyetleri anlayabilselerdi ve kapalı olanları açıklayabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine, sana vahy olunanları tebliğ et der, açıklamasını emretmezdi Bu ve benzeri âyetlere rağmen, (Resulullah Kur'anı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacı idi) diyen mezhepsiz türediler vardır.
Eshab-ı kiram, ana dilleri Arapça olduğu halde, bazı âyetleri anlayamayıp, Peygamber efendimize sorarlardı Resulullah, Kur'an-ı kerimin tefsirini Eshabına bildirmiştir.
Eshab-ı kiramın bildirdiğinden başka türlü söyleyenler, dalalete, hatta küfre düşer Tefsir, yoruma değil, nakle dayanır.
M Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
(Bir gün Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir'e ince marifetleri, onun seviyesine göre anlatıyordu Yanlarına Hazret-i Ömer gelince, konuşma üslubunu onun da anlayacağı şekilde değiştirdi Hazret-i Osman gelince, yine konuşma tarzını değiştirdi Hazret-i Ali de gelince konuşmasını, hepsinin anlayacağı tarzda değiştirdi Resulullahın her defasında konuşma üslubunu değiştirmesi, oradaki zatların istidatlarının farklı oluşlarından meydana gelmiştir)
[Mek Masumiyye 59]
Hadis-i şeriflerde (Benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer olurdu),
(Osman'ın şefaati ile Cehennemlik 70 bin kişi sorgusuz Cennete girecek) ve
(Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır) buyuruldu Her üçü de bu derece yüksek olduğu ve Arabiyi çok iyi bildiği halde, Hazret-i Ebu Bekir'e anlatılan tefsiri bile anlayamadılar Çünkü Peygamber efendimiz herkese derecesine göre anlatıyordu
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanlara akıllarına, anlayışlarına göre söyleyin, inkârcı olmasınlar, Allah'ı ve Resulünü yalanlamasınlar)
[Buhari]
Şahsi görüşe göre tefsir yapmanın büyük zararını iyi bilen Hazret-i Ebu Bekir,
(Kur'an-ı kerimi kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler) buyurmuştur
(Şir'a)
Kur'an-ı kerimi, Arapça bilen de tam anlayamaz Dil bilmek ayrı, ilim bilmek ayrıdır.
Türkçe bilen, tıp, hukuk, fen bilgisini anlayabilir mi?
Hadis-i şerifte, (Kur'an, Allah'ın metin ipidir Manalarının hepsi anlaşılmaz) buyuruldu.
Kur'an-ı kerim çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı şöyle bildirilmektedir:
(De ki, Rabbimin [hikmetli] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez) [Kehf 109]
Mevduat-ül-ulum'da deniyor ki:
(Kur'an ilmi, içinde şaşılacak, akıllara durgunluk verecek, sayısız acayip haller bulunan engin bir denizdir,
Ondaki her ilmi öğrenmek, sırrına erişmek imkansızdır)
İnsanların yazdığı anayasayı bile anlamak için hukukçulara gidiliyor.
Bir kanundan bile herkes aynı şeyi anlamazken, Allah'ın kelamını nasıl anlayabilir?
- Alıntı -