Bir yerlerde kıyımlar alıp başını gidiyor!
Bir yerlerde canlara kıyılıyor, bir yerlerde yüreklere… her yerde insana kıyılıyor, insanlar tarafından!
Ey dünya!
Nasıl sevdirdin kendini, zulmü hayat tarzı seçebilen insanın sol tarafındaki et parçasına nasıl değerli oldun onun yüreğinde ve değersiz kıldın beşeri
Ey dünya!
Bir yürekte hükümdar olmak nasıl anlatsana! bir beldede zulümle hükmetmek nasıl huzur veriyor sana-ya da veriyor mu?
bir yanımız yetim kalıyor; hükmettiğin dünyada hükmedilen olduğumuzdan olsa gerek
Ey dünya,
sana saygı duruşunda dura dura sîmâmıza tebessüm uğramaz oldu; biz ciddiyeti hal bilir olduk sevgiye karşı, rıfka karşıyaşam tarzımız sana hizmete endeksli oldu; bizler sevabı olmayan hüzünleri yaşar olduk kaybettiklerimiz karşısında! Sevabı olmayan sevdalara tutulduk esaretinde Sevabı dileyemez olduk! Seni tercih edip, seni var eden’i hatırlayamaz olduk…
Ey dünya,
canımız yanıyor; sen canımıza kafes olduğundan beri,
canımız kanamıyor suya, yağmur’a, aşk’a; sen yüreğimizde hükmettiğinden beri Susuzluğumuzun adına, “ fakirlik” dedik koştuk varlıkların hatrına; yorgunluğumuzdan şikâyet ettik, yoğunluğumuzdan söz eyledik durduk, aşksızlığı seçişimizin bedelini ödediğimizden habersizce…
Ey dünya,
kârımızı düşüne düşüne sana adanmış kararlar alır olduk; sana adadık sol yanımızı Sol yanımızın katili olduk seni sevindirelim derken; en yakınımızı uzak eyledik kendimize
Ey dünya,
bırak artık bizi
Biz senin ateşinle yanan can’ımıza “yanma dur” demek istiyoruz artık!
biz sadece aşk’la yanmak istiyoruz; gerisi vesairegerisi gerilerde…
…
Hani bir yârimiz vardı; sevgisi her yanımızı donatsa da, bir yanımızı kendine mekân bilen; şimdilerde ağrıyor o "bir" yanımız…
Ö Karaoğlu