1. Hangi demografik değişkenler ile dindarlık ilişkisi
değerlendirmesi yapılmaktadır?
Cevap: Dindarlığın yaş, cinsiyet, öğrenim durumu, sosyoekonomik durum, kırsal-kentsel çevre durumu ve medeni
durum olmak üzere 6 demografik değişkenle ilişkisi ele
alınmaktadır.
2. Dindarlık en genel anlamıyla nasıl tariflenebilir?
Cevap: Dindarlık, en genel anlamıyla bireyin bağlandığı
dinin kendi hayatındaki özel yansımasıdır. Yani dindarlık,
bireyin kendine has din algısı ve yorumuna dayanır. Tek
bir dine inanan bir toplumda bile, esasen inanların sayısı
kadar dindarlık biçimlerinden bahsedilebilir.
CİNSİYET VE DİNDARLIK
3.Araştırmalar incelendiğinde, cinsiyetle dindarlık
arasındaki ilişkiye dair bulguların geniş bir yelpaze
üzerinde farklılaştığı görülmektedir. Bu farklılaşmanın
sebepleri nelerdir?
Cevap: Araştırmalar incelendiğinde, cinsiyetle dindarlık
arasındaki ilişkiye dair bulguların geniş bir yelpaze
üzerinde farklılaştığı tespit edilebilir. Doğal olarak bu
farklılaşma, kısmen bireyin kendisinden, kısmen de dış
çevreden kaynaklanan psiko-sosyal pek çok faktöre
bağlıdır. Bireyin kişisel eğilimleri, dinî kabulleri ve dinden
beklentileri; inanılan dinin mahiyeti, dinî mesajların
dindardan talepleri, dinin toplumsal etkisi, kültürün dine
yüklediği anlam, yaşanılan zaman ve ortamın koşulları vb.
faktörler, bu çerçevede ifade edilebilir. Diğer önemli bir
farklılaşma nedeni ise, yapılan araştırmalarda söz konusu
ilişkiyi incelerken bazen dinî hayatın tek boyutundan,
bazen de çok boyutundan hareket edilmesidir.
4. Cinsiyet değişkeniyle dindarlık ilişkisini ele alan
araştırmalar, ulaştıkları genel sonuçlar itibarıyla hangi
gruplarda incelenebilir?
Cevap: Cinsiyet değişkeniyle dindarlık ilişkisini ele alan
araştırmalar, ulaştıkları genel sonuçlar itibarıyla üç grupta
toplanabilir. Bir kısım araştırmalara göre kadınlar,
erkeklerden; diğer bir kısmına göre erkekler kadınlardan
daha dindardırlar. Bir kısım araştırmalara göre ise, cinsiyet
ile dindarlık arasında istatistik açıdan anlamlı bir ilişki
yoktur. Birinci grupta yer alan araştırmalar, genel çizgileri
itibarıyla daha ziyade Batı kaynaklı iken, ikinci
gruptakiler Doğu kaynaklı görünmektedir.
5. Batı dünyasında dinî hayatın çok boyutluluğunu esas
alarak yapılan çalışmaların sonuçlarına göre bazı
boyutlarda kadınların, bazılarında ise erkeklerin daha
dindar olduğu ortaya çıkmıştır. Bu boyutlar nelerdir?
Cevap: Erkek ve kadınların hangi boyutlarda daha önde
oldukları, çeşitli faktörlere bağlı olarak değişmektedir.
Örneğin Fukuyama’nın tespitlerine göre kadınlar; dinin
inanç, ibadet ve duygu boyutunda; erkekler ise, bilgi
boyutunda daha yüksek puan almışlardır. Buna göre
erkekler daha fazla dinî bilgiye sahip olmalarına karşın
inanç ve ibadetlerinde daha zayıf kalmaktadırlar.
Dindarlığı, yedi boyutta ele alan benzer bir araştırma
sonuçlarına göre kadınlar, genel dindarlık, sosyal
dindarlık, Tanrı’ya bağlılık ve tövbe boyutlarında;
erkekler ise otoriter/yargılayıcı bir Tanrı inancında daha
yüksek puan almışlardır. Buna göre kadınlar erkeklere
oranla daha dindardır.
6. Bazı araştırmacılar tarafından, kadınların erkeklere
göre daha dindar olmalarını açıklayan görüşler nelerdir?
Cevap:
İlki günahkârlık duygusuyla ilişkilidir. Bu görüşe
göre dinin temel işlevlerinden biri, bu duyguyu
hafifletmektir.
Kadınlara has bazı kişilik özellikleri onları dindar
olmaya yöneltmektedir.
Ataerkil toplumsal cinsiyet anlayışı, kızların ve
erkeklerin yetiştirilme biçimlerini
farklılaştırmaktadır.
Kadınlar, etkilenmeye ve ikna edilebilirliğe daha
açık bir tabiattadır.
Mahrumiyet-telâfi görüşüne göre kadınlar
erkeklere göre kendilerini gerçekleştirme, meslek
edinme, ekonomik bağımsızlık ve cinsel hayat
başta olmak üzere çeşitli konularda daha fazla
hayal kırıklıkları yaşamakta, dolayısıyla
kendilerini daha fazla engellenmiş
hissetmektedirler.
Modern hayatın dışında kalan kadınların daha
dindar olduğunu ileri süren görüştür.
Psikoanalitik Kuram çerçevesinde erkek
çocukların anneyi, kız çocukların ise babayı
tercih etmesiyle ilişkilidir.
7. Cinsiyet-dindarlık ilişkisini bir bütün olarak
değerlendirdiğimizde ortaya çıkan çok yönlü farklılıkların
temel nedenleri nelerdir?
Cevap: Cinsiyet-din ilişkisiyle ilgili bulguların bu şekilde
farklı çıkmasında kuşkusuz her iki cinsin yaş, eğitim
seviyesi, gelir düzeyi, meslek, medenî durum gibi kişisel
koşullarının önemli bir etkisi olmalıdır. Nitekim hem
Batı’da hem de ülkemizde bu yargıyı destekleyen birçok
bulgu vardır.
8. Ülkemizde erkeklerin kadınlara göre daha dindar
olduğunu ortaya koyan araştırma bulgularından hareket
ettiğimiz takdirde, bu neticenin ardındaki nedenler
nelerdir?
Cevap: Hıristiyan dünyasının aksine Müslüman
toplumlarda cami, Kur’an Kursu gibi din hizmeti veren
kurumlardan faydalanma; dinî bilgilendirme
programlarına katılabilme; dinî konuları tartışabilme ya da
dinî sorunlarını paylaşabilme; cemaate iştirak edip hutbe
ve vaaz dinleme fırsatlarından yararlanma açısından
erkekler kadınlara oranla daha fazla imkânlara sahiptirler.
Türk toplumunda daha çok örf gereği olarak kadınlar,
dindarlıklarını vaaz ve hutbeleriyle olumlu yönde
etkileyebilecek Cuma, bayram namazları vb. gibi bir takım
dinî uygulamalardan ya da konferans, seminer vb. dinî
bilgilendirme etkinliklerinden erkeklere göre daha uzak
kalmaktadırlar.
YAŞ VE DİNDARLIK
9. Dinî hayatın şekillenmesinde yaş değişkeninin etkisini
açıklamaya çalışan kuramlar nelerdir?
Cevap: Geleneksel, Kararlılık ve İlgisizlik kuramları, bu
çerçevede gündeme gelen açıklama tarzlarıdır. Geleneksel
Kuram, 18-30 yaş aralığında dinî etkinliklerde önemli bir
düşüşün yaşandığını, dinî yönelişlerde yeniden artışın
ancak 30’lu yaşlardan itibaren gerçekleşebileceğini
savunur. Kararlılık Kuramı, yaşlanmayla birlikte dinî
hayatta kayda değer önemli değişmelerin ortaya
çıkmadığını öne sürer. Bu kurama göre bireyin dindarlığı
belirli bir çerçeve içerisinde sürüp gider, ciddi bir
değişime uğramaz. İlgisizlik Kuramı ise, yaş ile dindarlık
arasında ters orantılı bir değişmenin söz konusu olduğunu
iddia eder. Buna göre yaş ilerledikçe dindarlık zayıflar.
10. ABD ve Batı Avrupa’da yapılan araştırmalara
bütüncü bir yaklaşımla bakıldığında çıkan genel netice
nedir?
Cevap: Gençlik dönemiyle birlikte dindarlık zayıflamaya
başlar; ilk yetişkinlik döneminin başlangıcından 30
yaşlarına doğru dindarlıktaki düşüş nispeten sürer; daha
sonra durağan bir süreç ortaya çıkar. 40-45 yaşlarından
itibaren dindarlıkta yeni bir yükseliş eğilimi görülür
(Spilka ve ark., 1985; Françis ve Subbs, 1987;
BeithHAllahmi ve Argyle, 1997). Görüldüğü gibi bu
araştırmalar, daha çok yukarı- da tanımı yapılan
Geleneksel Kurama uygun bir çizgiyi göstermektedir.
11. İlgili literatüre genel olarak bakıldığında, yaş
büyüdükçe dindarlığın seyri nasıl değişmektedir?
Cevap: Literatüre genel olarak bakıldığına, yaş büyüdükçe
dindarlığın da arttığı yönünde bulgularla karşılaşmak
mümkündür. Dindarlığın çok boyutlu olarak ele alındığı
bir araştırma (Kendler ve ark. 2003) bulgularına göre yaş
ilerledikçe genel dindarlık, sosyal dindarlık, Tanrı’ya
adanmışlık ve tövbe etme eğilimlerinde artış
kaydedilmiştir. Ancak yaşın ilerlemesiyle otoriter
yargılayıcı Tanrı ve şefkatli Tanrı tasavvurları arasında
anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bunun dışında bazı
çalışmalarda her iki değişken arasında olumsuz ilişki tespit
edilirken, bazılarında ise herhangi bir ilişkinin olmadığı
görülmüştür.
12. 17-30 yaş aralığındaki psikolojik ve sosyal değişmeleri
dikkate aldığınızda, bu dönemde dindarlıkta ortaya çıkan
düşüşün 40’lı yıllara yaklaşırken tersine dönüp yükselişe
geçmesinin ardında hangi nedenler etkili olabilir?
Cevap: Orta yaş döneminde dine ilginin yeniden
canlanması hayatın anlamına ilişkin sorgulamaların
yaşanmasıyla, yaşam kalitesi ve mutluluk düzeyiyle,
içinde bulunulan bunalım, kararsızlık ve gerilimlerden
kurtulma arzusuyla da yakından ilişkilidir.
13. Ülkemizde yaş ve dindarlık arasındaki ilişki nasıl
değerlendirilebilir?
Cevap: Ülkemizde yapılan araştırmalar ana hatlarıyla ele
alındığı zaman, genel bir kanaate ulaşmak oldukça zor
görünmektedir. Her şeyden önce araştırmalar, yaş ile
dindarlık arasında anlamlı ilişkiye işaret edebilecek
düzeyde tatmin edici bulgular sunmamaktadır. Diğer
taraftan gerçekleştirilen araştırmalar, genel olarak
birbiriyle çelişir bulgulara sahiptir. Birinde pozitif bulunan
ilişki diğerinde negatif bulunabilmektedir. Bu durum, yaş
ile birlikte kişisel ya da çevresel daha farklı bir takım
faktörlerin de işe karıştığını akla getirmektedir.
ÖĞRENİM DURUMU VE DİNDARLIK
14. Öğrenim durumu-dindarlık ilişkisi hangi boyutlularla
açıklanabilir?
Cevap: Öğrenim durumu-dindarlık ilişkisini iki boyutta
ele almak uygun görünmektedir. Boyutlardan biri, eğitimöğretim düzeyidir; diğeri ise, yapılan eğitim-öğretimin
içeriğidir. Konumuz itibariyle öğrenim düzeyi-dindarlık
ilişkisi, bireyin ilköğretimden üniversiteye kadar geçirdiği
eğitim-öğretim aşamalarının kişisel dindarlığı üzerindeki
etkilerini içermektedir. Öğrenim içeriği-dindarlık ilişkisi
ise, eğitim kurumlarında alınan eğitim-öğretim
içeriklerinin bireyin dindarlığının kalitesi üzerindeki
etkilerini içermektedir.
15. Kişisel dindarlığı doğrudan ya da dolaylı olarak
etkileyen en etkili kurum nedir ve etkileri nelerdir?
Cevap: Bireyin dindarlığının oluşmasında ve daha sonraki
dinî hayatının şekillenmesinde en etkili kurumun aile
kurumu olduğu konusunda eğitimcilerin hepsi fikir birliği
içindedir. Nitekim kişisel dindarlığı doğrudan ya da
dolaylı olarak konu edinen hemen tüm araştırmalar, aynı
hususa vurgu yapmaktadır. Bu nedenle aile kurumu, ilk
eğitim kurumu olarak kabul edilmektedir. Kuşkusuz aile,
sadece ilk dinî temellerin atıldığı veya ilk dinî eğilim ve
etkilerin geliştiği ortam değildir; aynı zamanda o, bireyin
sonraki dinî eğitim tercihlerini de birinci derecede
belirleyen en önemli sosyal yapıdır.
16. Ülkemizde üniversite düzeyinde yapılan çalışmalardan
elde edilen bulgular incelendiğinde -ilahiyat fakülteleri
hariç- yükseköğretimle dindarlık arasında nasıl bir ilişki
bulunduğu görülmüştür? Nedenleri nelerdir?
Cevap: Ülkemizde üniversite düzeyinde yapılan
çalışmalardan elde edilen bulgular incelendiğinde -ilahiyat
fakülteleri hariç- yükseköğretimle dindarlık arasında ters
yönlü bir ilişkiden söz edilebilir. Başka bir ifadeyle
öğrenim düzeyi yükseldikçe dindarlık düzeyinde düşüş
yaşanmaktadır. Kuşkusuz bu durumu besleyen sebepler
çok çeşitlidir. Sadece seküler odaklı eğitim veren fakülte
ve bölümlerde zaman zaman din ile bilimin karşı karşıya
gelmesi ya da yükseköğrenim sürecinin beraberinde
getirdiği sorgulayıcı akademik zihinsel yapıyla dinin
eleştirel bir tarzda değerlendirilmesi, akla ilk gelen
nedenler arasındadır.
17. Eğitim düzeyi yükseldikçe ya herhangi ciddi bir
değişiklik ortaya çıkmamakta ya da karmaşık ve tutarsız
ilişkiler gündeme gelebilmektedir. Eğitim düzeyi
yükseldiği halde dinî hayatında ciddi değişmeler
yaşamayanlar nasıl açıklanabilir?
Cevap: Eğitim düzeyi yükseldiği halde dinî hayatında
ciddi değişmeler yaşamayanlar, daha çok belirli
standartlara bağlı kurulu bir dinî çevreden gelenlerden ya
da özellikle dinî bunalım ve şüphelerle boğuşup
sonrasında kendini tatmin edecek belirli dinî kalıplara
sarılmayı tercih edenlerden oluşmaktadır. Kapalı dinî grup
ve cemaatlerde yetişenleri de bu çerçevede örnek teşkil
edebilecek başka bir kesim olarak sayabiliriz. Öğrenim
düzeyi-dindarlık ilişkisinin karmaşık sonuçlara yol
açtığıyla ilgili iki örnekle yetinebiliriz: Bir araştırma
bulgularına göre eğitim dinî organizasyonlara katılımı
desteklediği halde, eğitim seviyesi artan bireyler arasında
dinî organizasyonlardan ayrılma, din değiştirme ve dinden
dönme oranları daha fazladır (Sherkat ve Ellison, 2004).
Yine, eğitim seviyesinin yükselmesine bağlı olarak
dindarlıklarında daha dürüst ve tutarlı olmaya çalışanların
bir kısmı, eski olumlu dinî alışkanlıklarının bir kısmından
uzaklaşabilmektedir. Daha açık bir ifadeyle bazı dinî
tutum ve davranışlarda kalite artarken bazı dinî davranış
ve uygulamalar ortadan kalkmaktadır.
18. Ülkemizde hiç din eğitimi almayanların inanç
düzeyleri, din eğitimi alanlar ile farklılık göstermekte
midir?
Cevap: Ülkemizde üniversite öğrencileri üzerinde yapılan
bir araştırma, hiç din eğitimi almayanların Allah’a inanç
hususunda kararsız eğilimler geliştirdiklerini ve inanç
sorunları yaşadıklarını, ayrıca bunların dua ve ibadet
davranışlarında resmî ya da özel din eğitimi alanların çok
gerisinde kaldıklarını ortaya koymuştur. Liseli gençler
üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmada ise Allah’a iman
konusunda en yüksek puanları İmam-Hatip öğrencileri
almasına karşın liseler arasında en düşük puanları Fen
Lisesi ve Anadolu Lisesi öğrencileri almıştır. Ayrıca dinî
şüphe ve tereddütler noktasında bu iki okul, en yüksek
oranlarla başı çekmiştir. Diğer taraftan ülkemizde yapılan
diğer birçok araştırma bulguları, din eğitimi alan
öğrencilerin daha dindar olduklarını gösteren ilave veriler
sunmaktadır. Ayrıca, fiziksel ve sosyal olayları
anlamlandırırken dinî referansları kullanma düzeyleri
bakımından İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin diğer fakülte
ve bölümlerden anlamlı derecede farklılaştığı görülmüştür.
SOSYO-EKONOMİK DURUM VE DİNDARLIK
19. Sosyoekonomik düzey ile dindarlık arasında nasıl bir
ilişki vardır?
Cevap: Amerika ve Avrupa ülkelerinde yapılan
çalışmalar, dinî faaliyetlerin daha çok ekonomik durum
itibariyle orta gelir düzeyinde olanlar tarafından
yürütüldüğünü göstermektedir. Zenginler daha ziyade
göze hitap eden dinî faaliyetler içerisinde yer alırken,
fakirler genellikle dinin duygusal ve manevî boyutuyla
ilgilenmektedirler. Buna göre gelir düzeyleri farklı olanlar,
dinî hayatın değişik boyutlarında farklı tutum ve
davranışlar sergileyebilmektedir. Esasen sosyal statü ile
dindarlık ilişkisi, farklı görüntüler altında yansıma
bulabilir.
20. Ülkemizde elde edilen bulgulara göre sosyoekonomik
düzey ile dindarlık arasında nasıl bir ilişki vardır?
Cevap: Bu konuda ülkemizde elde edilen bulgulara göre,
genelde orta gelir düzeyinde olanlar, üst gelir grubundan
daha yüksek dini yönelim göstermektedir. Gelir grupları
açısından en dindar olanlar, orta gelir düzeyinde yer
almaktadır. Onları alt ve üst gelir grupları izlemektedir.
Alt gelir grubunu oluşturanlar ise, dinî yaşayış itibariyle
orta ile üst gelir grubu arasında yer almaktadır.
Dolayısıyla üst gelir grubundakilerin orta ve alt gruplara
göre, dine daha ilgisiz bir tavır sergilediği söylenebilir.
21. Sosyo-ekonomik düzey- dindarlık ilişkisinde ortaya
çıkan farklılaşmaların ardındaki nedenler nedir?
Cevap: Sosyo-ekonomik düzey- dindarlık ilişkisinde
ortaya çıkan farklılaşmaların ardında pek çok neden etkili
olabilir. Bu noktada kişisel, toplumsal ve kültürel
nedenler, en genel çerçeveyi oluşturur. Daha
derinlemesine analizlerde, aynı toplumda, yörede ve
kültürde yaşanmasına karşın mevcut koşullara göre gelir
düzeyine bağlı değişen dindarlık biçimlerinden de
bahsedebiliriz. Ülkemiz açısından değerlendirildiğinde,
sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olanların din ile daha az
ilgilenmelerini, muhtemel birkaç nedene bağlamak
mümkün görünmektedir: Özellikle Batılılaşma ve
modernleşme süreciyle birlikte, aydın kavramıyla
tanımlanan entelektüel üst kesimlerin ve sanat
camiasından önemli simaların dine ilgisiz yaklaşmaları,
diğer zenginlerin dine ilgisiz kalmalarına örnek teşkil
etmiş olabilir. Doğal olarak böyle bir anlayışta din, gelir
düzeyi düşük fakir ve yoksullar tarafından sahiplenen ve
yaşanan bir olgu olarak mahkûm edilmiş olur.
22. Üst gelir grubuna mensup kişilerin dinle ilişkisi nasıl
değerlendirilebilir?
Cevap: Öğrenim durumu-dindarlık ilişkisinde üzerinde
durulduğu üzere, genellikle özel okullardan yetişen zengin
kesimin aldığı pozitivist-akılcı eğitimin etkisiyle dine
mesafeli bir zihniyet oluşturması, bu bağlamda akla gelen
başka bir nedendir. Bu çerçevede olmak üzere zengin aile
çocuklarının özel okul-dershane-ev üçgeninde geçirdikleri
çalışma temposu sırasında isteğe bağlı din eğitimi
alamamaları, zamanla dinî bilgisizlik nedeniyle onları dine
yabancılaşmış bireyler haline getirebilir. Kuşkusuz aile içi
dinî eğitim eksikliğinin, çocuğun dinî temellerden yoksun
olarak hayata atılmasındaki önemli payı, burada ayrıca
vurgulanmalıdır. Diğer taraftan içinde bulundukları yoğun
iş ortamı nedeniyle zenginler, ibadetlere zaman ayırma
noktasında kendilerini mazur sayabilir. Böyle bir gerekçe,
gittikçe onları dine daha da ilgisiz hale getirebilir. Yine,
üst gelir grubunda bulunanların dinî hayata ilgisiz kalması,
kendi içinde bir sebep sonuç ilişkisine de dayanabilir.
Yani zenginlerin içli dışlı olduğu sosyal çevre, çeşitli
nedenlerle dini daha az önemseyen bir ilişki ağı kurmuş
olabilir. Doğal olarak bu ağla bağlantılı olanlar, dinden
uzaklaşabilir.
23. Orta ve alt gelir grubuna mensup kişilerin dinle ilişkisi
nasıl değerlendirilebilir?
Cevap: orta ve alt gelir grubundakilerin çoğunluğu için
geçerlilik arz etmez. Her şeyden önce alt ve orta gelir
grubun çocukları, başta aile ortamı olmak üzere dinî
değerlerin yaşandığı bir eğitim ve sosyalleşme süreci
geçirdikleri için, geleneksel kültürle birlikte inançları,
ibadetleri ve dinin dünyaya görüşünü, çoğu zaman
farkında olmadan içselleştirirler. Bu da onların kendilerini
dine daha yakın bulmalarına ve dolayısıyla dine daha fazla
ilgi göstermesine neden olabilir. Kuşkusuz bu yakınlık,
zamanla tutum ve davranışları şekillendiren bir dindarlığın
gelişmesinin temellerini oluşturur.
KIRSAL-KENTSEL ÇEVRE VE DİNDARLIK
24. Bireyin yaşadığı yerleşim biriminin köy, kasaba ya da
şehir olması ile dindarlığı arasında bir ilişki kurulabilir
mi?
Cevap: Yapılan araştırmalar, bireyin yaşadığı yerleşim
biriminin köy, kasaba ya da şehir olması ile dindarlığı
arasında bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Elde
edilen bulgular, büyük yerleşim birimleri olan şehirlere
oranla köy, kasaba veya ilçe gibi küçük yerleşim
birimlerinde yaşayanların dine daha fazla yakın
durduklarını ve dindarlık düzeylerinin daha yüksek
olduğunu göstermektedir. Batıda yapılan araştırmalarda
genel olarak kırsal kesimlerde yaşayanların, özellikle de
çiftçilerin geleneksel dinî değerlere daha bağlı olduklarını
ve dindarlık düzeylerinin şehirlerde yaşayanlara göre daha
yüksek olduğunu ortaya koymuştur.
25. Sosyal çevre-din ilişkisini sekülerleşme/dünyevileşme
bağlamında ele alındığında nasıl bir çıkarım yapılabilir?
Cevap: Genel olarak incelendiğinde Batıdaki çalışmaların
çoğunluğu, sosyal çevre-din ilişkisini
sekülerleşme/dünyevileşme bağlamında ele almaktadır.
Buna göre kırsal kesimlerde yaşamanın toplumsallaşma
açısından olumlu etkisi, dindarlığa da yansımaktadır. Şehir
ortamı ise, sosyal hayatta dünyevî katkılar sağladığı için
dindarlığı da bu yönde etkilemektedir. Bunun anlamı
şudur: Kırsal ya da nüfusun az olduğu yerlerde yaşayanlar,
şehirlerde ya da nüfusu kalabalık yerlerde yaşayanlara
göre geleneksel inançlara daha çok bağlanmakta; dinî
aktivitelere daha çok katılmakta ve dinî inançlarında daha
muhafazakâr olmaktadırlar.
26. Ülkemizde kırsal-kentsel ayırımının dindarlığa etkisi
var mıdır?
Cevap: Kırsal-kentsel ayırımının dindarlığa etkisiyle ilgili
ülkemizde yapılan çalışmalarda da Batı’dakilere benzer
sonuçların çıktığı görülmektedir. Bir araştırmada köy
kökenli olan deneklerin şehirlerde yaşayanlardan daha
dindar oldukları; şehirdekilerin inançsızlık noktasında
daha fazla yoğunlaştıkları tespit edilmiştir. Aynı araştırma,
köy ve kasabadan gelenlerin dinden etkilenme ve dinî
aktivitelere katılma yönünden şehirden gelenlere göre
daha ileride olduklarını ortaya koymuştur. Bir başka
araştırmada köyden gelen üniversitelilerin şehirden
gelenlere göre değişime daha açık oldukları; ibadet ve dinî
hükümleri uygulama noktasında ilgili ve istekli oldukları
tespit edilmiştir.
MEDENİ DURUM VE DİNDARLIK
27. Medeni durum ile dindarlık ilişkisi nasıl açıklanabilir?
Cevap: Medeni durum ile dindarlık ilişkisini konu edinen
birçok araştırma mevcuttur. Batı’da yapılan araştırmalara
genel bir bakış açısıyla yaklaştığımızda, bunların
birbirinden farklı sonuçlar ortaya koyduğunu görebiliriz.
Genel olarak evlilerin bekârlara göre daha dindar
olduklarına dair bulgular yaygın olmasına karşın, birçok
araştırmada evlilik ve bekârlık açısından evlilerin lehine
küçük farklılıklar bulunmuştur. Yapılan bir araştırma
sonucuna göre, bekâr kadınların kiliseye devamda evlilere
oranla daha önde oldukları gözlemlenmiştir. Evlilerin
bekârlara göre daha yaşlı olabilecekleri göz önünde
tutulduğunda bu durum, çarpıcı bir sonuç olarak görünür.
Zira ilerleyen yaşla birlikte dinî aktivitelerde belirgin bir
artış söz konusudur. Eşini kaybetmiş dulların bekâr ve
evlilere göre özellikle günlük dua ve ölüm sonrası hayata
inanmada daha çok dinî davranış sergiledikleri
görülmektedir. Dulların daha yüksek yaş ortalamalara
sahip olmaları, bu bulgunun bir açıklaması kabul
edilebilir. Ayrıca tespitlere göre dullar, maneviyata ve
ölüm sonrası hayatta sevdikleriyle kavuşacaklarına inanma
eğilimindedirler. Boşanmış ve ayrı yaşayanlar da
evlilerden ortalama olarak daha yaşlıdırlar ve muhtemelen
dullardan daha gençtirler.
28. Bekârlarda dine karşı ilginin az olması nasıl
açıklanabilir?
Cevap: Bekârlarda dine karşı ilginin az olması, yaşları
itibariyle onların ergenlik karmaşası içinde bulunmalarına
bağlanabilir. Zira ergenlik, bünyesinde barındırdığı
biyolojik, psikolojik ve sosyo-kültürel değişmeler
nedeniyle ergenin baş etmekte zorlandığı karmaşık
süreçler içerir. Bu arada güç kazanan bağımsızlık duygusu
nedeniyle genç, otorite olarak dine karşı başkaldırabilecek
bir psikoloji geliştirebilir. Dindarlığın zayıflamasına yol
açabilen dinî bunalım, dinî şüphe ve tereddütler, gençlik
döneminin temel nitelikleri arasında yer almaktadır.
29. Boşanmışlarda dine karşı ilginin az olması nasıl
açıklanabilir
Cevap: Boşanmış insanların dörtte birinin din ile
ilgilenmediklerini ifade etmiş olmaları dikkat çekicidir.
Boşanmışların değerler sisteminde ciddi farklılıkların
olabileceği söylenebilir. Araştırmalara göre din ile ilgisi
olmayan kişiler, daha kolay boşanmaya
yönelebilmektedirler. Zira dinî inançlarının zayıflığı,
ahlaki değerlerin yozlaşmasını beraberinde getirmesi
nedeniyle eşler arasındaki çatışmalara kaynaklık
edebilmektedir.