Ünite 5: Temel Tefsir Yöntemleri - Konu Özeti

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Uyanan Gençlik

  • ******
  • Join Date: Kas 2010
  • Yer: HATAY
  • 7462
  • +547/-0
  • Cinsiyet: Bay
Ünite 5: Temel Tefsir Yöntemleri - Konu Özeti
« : 06 Haziran 2018, 11:52:53 »
Giriş
Kur'ân'ı anlama ve yorumlamada birçok eğilim ve
yöntemden söz etmek mümkündür. Maksada ulaşmada
yöntemin büyük önemi vardır. Kur'ân da dâhil her kitabı
okuyup anlamanın ve yorumlamanın bir yöntemi
bulunmaktadır. Yöntem bireyi hata yapmaktan ve keyfi
davranmaktan korur. Müfessirler ortaya koydukları
tefsîrlerde temelde iki tür yönteme dayanmışlardır. Bunlar
rivâyet ve dirâyet tefsîr yöntemleridir. Rivâyet tefsîr
yöntemi bağımlı ve nakilci bir niteliği öne çıkarırken;
dirâyet tefsîr yöntemi öznel, ictihadî ve serbest bir
yaklaşımı çağrıştırmaktadır.

Rivâyet Tefsir Yöntemi

Müfessirler tefsîr etmek istedikleri âyet hakkında başta
Hz. Peygamber (sav) olmak üzere, öncelikle kendilerinden
önceki nesillerin neler söylediğini dikkate almışlardır. Bu
hareket tarzında vahyin nüzul kaynağına yakın olmanın
önemli olduğu kabul edilmiş, kaynağa yakınlık tefsîrdeki
isabetin kuvvetli bir gerekçesi sayılmıştır.

Rivayet Tefsirinin Tanımı

Rivâyet sözlükte, birini su kaynağına götürmek ve su
içirmek gibi anlamlara gelir. Buna göre rivâyet, bir
kaynağa gitmek, başka bir ifadeyle nakle dayanmak
demektir. Terim olarak ise "Kur'ân'ı Kur'ân, Hz.
Peygamber (sav)'in sünneti ve selefin açıklamaları ile
tefsîr etmek" diye tanımlamak mümkündür. Rivâyet
tefsîrine bu yüzden me'sûr veya nakli tefsîr de
denilmektedir.

Rivâyet Tefsirinin Tarihî Gelişimi

Hz. Peygamber (sav)'in, Kur'ân'ın tamamını olmasa da bir
kısmını tefsîr ettiği bilinmektedir. Hz. Peygamber (sav)'in
vefatının ardından ortaya çıkan meselelere çözüm bulma
yolunda Sahabîler, gerek Hz. Peygamber (sav)'den
duydukları açıklamaları, gerekse vahyin ortamına vakıf
olmaları neticesinde oluşan kendi görüş ve çıkarımlarını
sonraki nesillere aktarmışlardır. Daha sonra gelen tâbiîn
tabakası da, sahabe neslinin yaptığı gibi, Hz. Peygamber
(sav) ve sahabeden gelen nakillere kendi rey ve
içtihatlarını ilave ederek sonraki nesillere, yani Tebei
Tâbiîn tabakasına nakletmişlerdir.

Rivâyet Tefsîr Yöntemine İlişkin Uygulamalar

Kur'ân'ın Kur'ân'la Tefsîri : Kur'ân'da bir yerde kapalı
olan bir husus, bir başka yerde açıklanmış olabilmektedir.
Âlimler arasında "Kur'ân kendi kendisini tefsir eder" sözü
meşhurdur. Kur'ân'ın kendisini tefsîr etmesinin çeşitli
şekilleri vardır. Bazen Kur'ân'daki mutlak bir ifade istisna,
sebebini zikretmek, tahsis etmek veya içeriğini bir başka
yerde açıklamak suretiyle kayıtlı hale gelmektedir. Yine
bazen ism-i mevsul, ism-i işaret veya zamir gibi müphem
ifadeler de başka bir âyette açıklanabilmektedir. Bazen de
Kur'ân'daki garib bir kelime bir başka yerde izah
edilebilmektedir.

Kur'ân'ın Rivayetle Tefsîri:

• Hz. Peygamber (sav)'in Tefsîri: Hz. Peygamber
(sav)'in Kur'ân'a karşı teblîğ ve tebyîn olmak
üzere iki temel görevi vardır. Gelen vahyi
noksansız olarak insanlara ulaştırmış ve onu
ihtiyaç durumuna göre açıklamıştır.

• Sahabe Tefsîri: sahabe, vahye, vahyin iniş
yerlerine, vahyi önceleyen tarihi olay ve şartlara
şahitlik etmiş olan mümtaz insanlardır. Ayrıca
kendi düşünceleriyle ulaşamayacakları bilgileri
Hz. Peygamber (sav)'den duymuş olmaları da her
an mümkün olan bir durumdur.

• Tâbiûn Tefsîri: Yeni Müslüman olan kimselerin
önceki kültür, medeniyet, örf ve adetlerini İslâm
toplumuna aktarmaları sonucunda sosyal, kültürel
ve dini bir karışma ortaya çıkmıştı. Hz.
Peygamber (sav) ve sahabe zamanında gündemde
olmayan birtakım konuların konuşulmasına sebep
olmuş ve bunlara İslâmî çözümlerin bulunmasını
gerekli kılmıştır.

Rivâyet Tefsirinin Zaaf Noktaları

Rivâyet tefsîri konseptinde sadece Hz. Peygamber (sav)'e
veya sahabeye ait görüşler değil, aynı zamanda tâbiîn ve
sonraki nesillere ait görüşler de yer almaktadır. Hatta Ehl-i
kitap kültürüne ait bilgiler de bu tefsîr çeşidi içinde
değerlendirilmektedir. Bahsedilen bu meselelerde rivâyet
tefsîrinin zaaf noktaları, eleştiriye açık yönleri ortaya
çıkmaktadır. Bu hususları üç maddede toplamak
mümkündür:
• Tefsîrde uydurma haberlerin çok olması.
• İsnatların hazfedilerek sadece metinlerin yer
alması.
• İsrailiyata dair haberlerin tefsîre karışması.

Bazı Rivâyet Tefsirlerinin Tanıtımı

Meşhur olan rivâyet tefsîrlerinden bazıları şunlardır: İbn
Cerîr et-Taberî, Câmiu'l-Beyân an Te'vîli Âyi'l-Kur'ân; İbn
Ebî Hâtim, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm; Ebû'l-Leys esSemerkandi,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm; Ebû İshâk esSa'lebî,
el-Keşf ve'l-Beyân an Te'vîli'l-Kur'ân; Ebû
Muhammed el-Hüseyin el-Begavî, Meâlimu't-Tenzîl;
Ebu'l-Fidâ İsmâîl İbn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm; Ebû
Zeyd Abdurrahmân es-Seâlibî, el-Cevâhiru'l-Hisân fî
Tefsîri'l-Kur'ân; Celâleddîn es-Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr
fî Tefsîri'l-Me'sûr.

• Taberi ve Tefsiri: Rivâyet tefsîr ekolünün mümtaz
siması Muhammed b. Cerîr et-Taberî'nin yetiştiği
üçüncü asır, İslâmî ilimlerin gelişme çağıdır.
Taberî mücerred ve müstakil rey ile Kur'ân'ı tefsîr
etmekten kaçınmış, aksine davrananları da
uyarmıştır.

• Ebu'l-Leys es-Semerkandî ve Tefsîri: Ebu'l-Leys
es-Semerkandî ismiyle meşhur olmuş rivâyet
müfessirimizin tam adı Nasr b. Muhammed b.
Ahmed b. İbrâhim'dir. Orta büyüklükte bir hacme,
açık ve akıcı bir dile sahip olan Tefsiru'l-Kur'âni'lAzim
adlı eser, Ebû Ubeyde Ma'mer b. elMüsennâ'dan
sıklıkla alıntılar yapmış, nüzul
sebepleri, kıraat farklılıkları ve nesih konularına
ağırlık vermiş, aynı zamanda tasavvufî-işârî tefsîr
ekolün ilk örneklerinden kabul edilmiş, itikada dair
görüşleri Maturidilik paralelinde olmuştur.

• Begavî ve Tefsîri: Tam adı Ebû Muhammed elHuseyn
b. Mes'ud el-Ferrâ eş-Şâfiî el-Begavîdir.
Begavî tefsîrinin hemen her sayfasında hadiste bir
otorite olduğunu, yaptığı tespit ve yorumlarla
göstermektedir. Müellif âyetleri açıklama
konusunda diğer âyetlerden ve hadislerden
faydalanır. Merfu, mevkuf ve maktu haberlere
sıklıkla rastlanır. Bazen râviler ve isnadları
hakkında da hükümler verir.

• İbn Kesîr Ve Tefsîri: İbn Kesîr ismiyle meşhur
olmuş müfessirin tam adı İmâduddin Ebu'l-Fidâ
İsmail b. Ömer b. Kesîr'dir. İbn Kesîr'e göre tefsîr
yollarının en güzeli Kur'ân'ı Kur'ân ile tefsîr
etmektir. Şayet bu şekilde tefsîr etmekten âciz
kalınırsa onu sünnet ile tefsîr etmek gerekir. Sadece
re'ye dayanarak Kur'ân'ı tefsîr etmekten sakınmak
lazımdır. Bu yüzden bazı selef âlimleri
anlayamadıkları âyetleri tefsîr etmemişlerdir.

Dirayet Tefsir Yöntemi

Bu ekol, başlangıçta yoktur ve daha önceki dönemlerde
olmayan çeşitli meselelerin ortaya çıkmasıyla beraber
başlamış, bir anlamda ihtiyaçtan doğmuştur. Dirâyet
tefsîrini rivâyet tefsîrinden ayıran en belirgin özellik,
müfessirin çeşitli yollarla elde ettiği bilgi ve birikimi
neticesinde oluşan kanaatine yer vermesidir. Dirâyet
tefsîrinde müfessir, rivâyet müfessirine oranla çok daha
aktif ve teyakkuz durumundadır. Dirâyet müfessiri
nassların desteğiyle ortaya koyduğu yorumun Kur'ân
lafızlarının zahiri manalarına, Kur'ân bütünlüğüne ve
sahih rivâyetlere ters düşmemesine dikkat etmelidir.

Dirâyet Tefsîrinin Tanımı

Dirâyet tefsîri ise müfessirin dil, edebiyat, tarih, mantık ve
müsbet bilim gibi alanlara kendi bilgi birikimini de
katarak Kur'ân'ı tefsîr etmesi olarak tanımlanabilir.

Dirâyet Tefsirinin Esasları

tutmaması gerekir. Bunlar şu üç alandır: Allah (cc)'ın zatı,
sıfatları ve gaybi konular alan, Allah (cc)'ın Peygamberine
bildirdiği alan, Allah (cc)'ın Peygamberini tebliğ etmeğe
memur ettiği alan.

Dirâyet Müfessirinin Uygulayacağı Yöntem

1. Tefsîr, tefsîr edilen kavram, konu veya âyete
noksansız ve ziyadesiz bir şekilde mutabık
olmalıdır.
2. Hakikat-mecaz ayırımına dikkat edilmelidir.
3. Âyetlerin vahyediliş gayesini gözetmelidir.
4. Âyetlerin siyakını dikkate almalıdır.
5. Nüzul sebeplerini gözetmelidir.
6. Âyetlerdeki lafızların lügat, sarf, nahiv ve belagat
gibi yönlerini göz önünde tutmalıdır.
7. Âyetlerin ruhuna ve iniş gayesine uymayan
haşviyât türü detaylı sarf ve nahiv kaidelerine, fıkıh
ve fıkıh usulü meselelerine, akaid ve kelam
münakaşalarına dalmaktan uzak durmalıdır.
İsrâiliyyât, uydurma hadis, kıssa ve haberleri
zikretmekten de kaçınması gerekir.
8. Müfessirin çok dikkat etmesi, bir âyetin çeşitli
vecihlere muhtemel olması durumunda tutarlı ve
makbul tercihte bulunabilmesi, bunun için de tercih
kurallarını bilmesi gerekir.

Bazı Dirâyet Tefsirlerinin Tanıtımı

Meşhur dirâyet tefsîrlerinden bazıları şunlardır:
Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâiki't-Tenzîl; Râzî,
Mefâtîhu'l-Gayb; Kâdî Beydâvî, Envâru't-Tenzîl ve
Esrâru't-Te'vîl; Nesefî, Medâriku't-Tenzîl ve Hakâiku'tTe'vîl;
Ebû Hayyân, el-Bahru'l-Muhît; Hatîb Şirbînî, esSirâcu'l-Münîr;
Ebussuûd, İrşâdu'l-Akli's-Selîm; Âlûsî,
Rûhu'l-Meâni fî Tefsîri'l-Kur'âni'l-Azîm; Reşid Rızâ,
Tefsîru'l-Menâr; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân
Dili.

• Razı ve Tefsîri: Fahreddîn Râzî, naklî, aklî ve
tabiat ilimlerinde derin kültür sahibi olan büyük bir
âlimdir. Râzî, Mefâtihu'l-Gayb adlı tefsîrin
metodunu, Fâtiha sûresinin tefsîrini yaparken
ortaya koymuş, diğer sûreleri de belirlediği esaslara
göre tefsîr etmiştir. Sûrelerin başlangıçlarında, o
sûreden elde edilecek faydaları kaydeder.

• Kâdî Beydâvî ve Tefsîri: Tam adı Abdullah b.
Ömer b. Muhammed Nâsiruddîn Beydâvî'dir.
Beydâvî tefsîri, meselelerin çok detayına inmez,
kısa ve etkili bir şekilde ele aldığı meselenin
faydalı yönlerini verir. Bazen sarf, nahiv, lügat,
mantık, kırâat, tarih, kelâm gibi konulara çok kısa
ve özlü bir şekilde değinir.

• Nesefî ve Tefsîri: Tam adı Ebu'l-Berekât Abdullah
b. Ahmed en-Nesefîdir. Nesefî tefsîri, dirâyet tefsîri
olmakla beraber, rivâyete de yer vermiştir.
Özellikle İbn Abbas'tan gelen tefsîr açıklamalarını
aktarmıştır. Ayrıca diğer müfessir, sahabe, tâbiîn ve
sonrakilerden de nakillerde bulunmuştur.

• Ebussuûd ve Tefsîri: Tam adı Ebussuud
Muhammed b. Muhammed b. Mustafa İskilîbî
İmâdî'dir. Tefsîrde âyetlerin Kur'ân, hadis ve
sebeb-i nüzul ile tefsîrine önem atfedilmiştir.
Ayrıca nesh, muhkem-müteşabih, kıssalar, fıkıh,
kelâm, lügat, nahiv, belagat, i'câz, kırâat, isrâiliyat,
şiirle istişhad gibi konulara da yer verilmiştir.

• Âlûsî ve Tefsîri: Müfessir ve müceddid olarak
kabul edilen Âlûsî'nin tam adı Ebu's-Senâ
Şihâbuddin Mahmud'tur. Fıkıhta Şafiî mezhebine
bağlı olmakla birlikte, birçok meselede Hanefî
mezhebine uymuş, hatta bir süre Bağdat'ın Hanefî
müftüsü olmuştur.