Mahatma Gandi hangi ülkenin bağımsızlık savaşı önderidir?

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı busegül

  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Adana
  • 20005
  • +360/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • Allah birdir ve Muhammed (s.a.v.) onun elçisidir.
    • Uyanan Gençlik
a) Pakistan
b) Tibet
c) Hindistan
d) Afganistan




CEVAP: Hindistan

Mahatma Gandhi Hindistan’ın büyük milli lideri.
Mahatma Mübarek lakabı ile tanınır.
Batı Hindistan’da Kathiavvar yarımadasının Porbandar şehrinde 1869’da doğdu. Ticaretle uğraşan tanınmış bir Ortodoks aileye mensuptu. Babası soylu bir ailedendi. Aynı zamanda Porbandar şehrinin başpapazı olan babası, Gandhi’ye disiplinli bir ilk tahsil temin etmiş ve 13 yaşında evlendirmişti. Gandhi 18 yaşında Londra’ya tahsil için gitti.

İkinci Dünya Savaşı esnasında Hindistan’ın bağımsızlığı garanti edildiği için, İngiltere’nin desteklenmesine karşı durdu. Bu sırada teklif edilen bazı çözümleri reddetti. Tam bağımsızlıkta ısrar etti. Bağımsızlık yolundaki savaşı sırasında Hindistan’da bulunan sınıf farklarına karşı çıktı. Aynı zamanda azınlıkların haklarına saygılı olmayı savundu.

Dinlerin insanlar üzerindeki etkisini çok iyi anlayan Gandhi, İslam dinini ve Kur’an-ı kerimi dikkatle incelemiş ve Müslümanlığa hayran olmuştu.

Bu hususta şöyle demiştir: “Müslümanlar en azametli ve muzaffer günlerinde bile mutaassıb olmamıştır. İslamiyet, dünyayı yaratana ve onun eserine hayran olmayı emretmektedir. Batı, korkunç bir karanlık içindeyken, doğuda parlayan göz kamaştırıcı İslam yıldızı, azap çeken dünyaya ışık, sulh ve rahatlık vermiştir. İslam dini yalancı bir din değildir. Hindlilerin bu dini saygı ile incelediklerinde onlar da benim gibi İslamiyeti seveceklerdir. Ben, İslam dininin peygamberinin ve O’nun yakınında bulunanların nasıl yaşadıklarını bildiren kitapları okudum. Bunlar beni o kadar ilgilendirdi ki, kitaplar bittiği zaman bunlardan daha fazla olmamasına üzüldüm. Ben şu kanaate vardım ki; İslamiyetin çok süratle yayılması, kılıç sebebiyle olmamıştır. Aksine her şeyden evvel sadeliği, mantıki olması ve Peygamberinin büyük tevazuu (alçak gönüllülüğü) daima sözünü tutması, yakınlarına ve Müslüman olan herkese karşı sonsuz sadakati sebebiyle İslam dini birçok insanlar tarafından seve seve kabul edilmiştir.

Müslümanlık, ruhbanlığı ortadan kaldırmıştır. İslamiyet başından beri demokratik bir dindir. Yaratan ile yaratılan arasında ayrı bir müessese yoktur. Kur’an-ı kerimi (yani onun tefsirini ve İslam alimlerinin kitaplarını) okuyan herkes, Allahü tealanın buyruklarını öğrenir ve O’na tabi olur. Bu hususta Allah ile onun arasında bir mani yoktur. Hıristiyanlığın birçok eksiklikleri olduğu için türlü reformlara tabi tutulmak zorunda kalmışken, Müslümanlığın ise, ilk günlerindeki şeklinden hiçbir şey değiştirmemiştir. Hıristiyanlıkta demokratik ruh yoktur. Bu dine demokratik bir veche vermek için Hıristiyanların milliyet hislerinin artması ve buna göre reformlar yapılması gerekmiştir.”

1946’da İngilizlerin tahrikiyle de Hindularla, Müslümanlar arasında çarpışmalar başlamış, daha sonra bütün Hindistan’a yayılmıştır. 15 Ağustos 1947’de Hindistan istiklalini elde etmesine rağmen, Gandhi son aylarını, bu çarpışmalardan, İngilizlerin Hindistan’ı bölüp, bir kısmını Pakistan olarak ayırmalarından ve milyonlarca insanı, özellikle Müslümanları İngilizlerin Pakistan’a göçe zorlamasından dolayı üzüntü ile geçirmiştir.

Gandhi 1930’lardan itibaren ülke yönetiminde söz sahibi olmuş ve Vallabhbhai Patel, Mevlana Ebul Kelam azad ve Jawaharlal Nehru gibi seçilmiş idareciler kendisiyle pekçok meseleleri istişare etmişlerdir.

Gandhi’nin en önemli başarısı Hindistan’ı bağımsızlık yıllarından alıp, kararlı bir idare kurmasıdır. 30 Ocak 1948’de, Hindistan’ın bölünmesinden onu sorumlu tutan bir aşırı fikir sahibi tarafından vurularak öldürüldü.