Tekerleklerin gıcırtısı ve minicik pençelerin muşambanın üzerindeki tıkırtısı, Willy'nin, Long Beach Engelliler Hastanesi'ndeki, Omurilik Tedavi Servisi'ne geldiğini müjdeliyordu.
Tekerlekli sandalyelerinin ya da sedyelerin üzerindeki, belden aşağıları tutmayan ya da tümüyle felçli hastalar, sevinç içinde koridorlarda, bir aşağı bir yukarı gidip geliyorlardı.
"Hey, bakın Willy gelmiş!" "Hani şu felçli köpekçik!"
O sırada, iki kilo ağırlığındaki siyah Chihuahua cinsi köpek, köpekler için tasarlanmış küçük el arabasının üzerinde (küçük köpekler için bir tekerlekli sandalye) yalpalayarak koridorun köşesini dönüyor ve gelişiyle birlikte, tüm hastaların yüzü aydınlanıyordu.
Tekerlekli Willy her ay engellileri ziyaret etmeye geliyordu.
Willy, hastaların bayıldığı bir ziyaretçi. Çünkü o, insanı neşelendirmekten de öteye giden bir köpekçikti. Willy buradaydı. Willy geldi.
Willy de, başından, kendilerinkine benzer, şanssız bir öykü geçmiş olan belden aşağısı felçli bir köpekti. Willy, dördüncü omuru kırık, boğazı ve ses telleri kesik bir halde, karton bir kutunun içinde, sokağa bırakılmıştı. Bir yıl boyunca, bir hayvan hastanesinde kaldı. Acı çekmiyordu ve öteki köpekler kadar yaşayacağı sanılıyordu. Tek sorun ona kimsenin sahip çıkmak istememesiydi.
Günün birinde, Deborah Turner hastanenin idari ofisinden içeri girdi ve Willy'ye bir aile bulmayı önerdi. Ama Turner, Willy'yi bir süre için evine aldığında, ona kendisi bakmaya karar verdi.
Turner, Willy'yi gezdirmekten, onu beslemekten ve gücünü yeniden kazanabilmesi için
ona her türlü tedavi olanağını sunmaktan zevk alıyordu. İşin en zor yanı, onu harekete geçirmekti. Turner, Willy ön ayaklarının üstünde durup yürüyebilsin diye, beline helyum gazıyla şişirdiği balonlar bile bağlamayı denedi. En sonunda, gazetede köpekler için tasarlanmış bir el arabasıyla ilgili bir ilan gördü. Aradığı şeyi bulmuştu. Willy'nin tekerleklere gereksinimi vardı.
Turner'ın köpek-eğitim merkezindeki müşterileri, Willy'yi izlemekten hoşnuttular, onların tepkileri ise Turner'ı yeni atılımlar yapmaya itiyordu. İnsanlar Willy'yi görmek, öyküsünü dinlemek istiyorlardı. Willy de insanlarla bir arada olmaktan, okşanmaktan ve yeni arabasıyla onlara gösteriler yapmaktan hoşlanıyordu. Turner onu hastanelere, kliniklere ve okullara götürmeye başladı. Artık ayda yaklaşık 18 ziyaret günü vardı.
Başından geçen bunca şeye karşın, Tekerlekli Willy hâlâ neşeli, şefkatli, sadık ve uysaldı. Willy zıplayamadığı için, rahatlıkla makinelere ve tüplere bağlı olan hasta çocukların yataklarına yatırılabiliyordu. Omuriliği zedelenmiş olduğu için, engelliler onu aralarından biri gibi görüyorlardı. Ve tüm zorlukların üstesinden gelmeyi başardığı için bunalımdaki hastalar, eğer Willy mutlu olabiliyorsa, kendilerinin de günün birinde mutlu olabileceklerine inanıyorlardı.
Beş yıl süren ziyaretlerin sonucunda, Turner, Willy'nin gücünün farkına vardı:
"Şimdi ne yapacağım, demekten başka çareniz olmadığını düşündüğünüz anda,
Willy size herşeyin yolunda gideceğinin sözünü verecektir."
Yaşamını tekerlekler üstünde sürdüren felçli bir köpek,
yalnızca çevresine neşe saçmakla kalmıyor,
hastalara yaşama sevinci örneğide oluşturuyor.