Kur’an-ı Kerîm’e göre Allah, yeri ve gökleri, dünya nimetlerini, hayatı ve
ölümü, hangilerinin daha güzel davranışta bulunacakları hususunda insanları
denemek için yaratmıştır (bk. Hûd 11/7; el-Kehf 18/7; el-Mülk 67/2). Yine
aynı maksatla insanları yeryüzünün halifesi kılmıştır (Yunus 10/4). Ayrıca
Allah’ın şahit olmadığı hiçbir davranış yoktur (Yunus 10/61). O ileride
dünyada iken kimlerin daha güzel davranışta bulunduğunu ortaya çıkaracak
ve hiçbir haksızlığa meydan vermeksizin herkesi davranışına göre
yargılayacaktır (et-Tevbe 9/94, 105; Yâsîn 36/54).
Kur’an-ı Kerîm’de davranış sözcüğü, yerine göre inançtan bağımsız,
yerine göre inançla birlikte kullanılmıştır. Davranış sözcüğü “inanç”tan
bağımsız olarak kullanıldığı zaman insanın hem iyi ve hem de kötü
eylemlerini kapsar:
“Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükâfatını görecektir.
Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir” (ezZilzâl
99/7-8).
“Kim kötü bir iş yaparsa onunla cezalandırılır. O kendisine Allah'tan
başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir” (en-Nisâ 4/123).
Fakat davranış sözcüğü Kur’an’da inanç kavramıyla birlikte yer
aldığında sadece “iyi eylemleri” ifade eder (bk. el-Bakara 2/62; Sebe’ 34/37;
et-Tegâbün 64/9).
Bu bağlamda “iyi davranış” dinin yapılmasını emir ve tavsiye ettiği iyi,
doğru, faydalı ve sevap kazanmaya neden olan bütün eylemlerdir. Dolayısıyla
iyi davranış, mükelleflerin dini-ahlâki sorumlulukları olan ibadetler başta
olmak üzere toplum yararına gerçekleştirilen her türlü olumlu sosyal
faaliyetleri ve uygulamaları içine alır. Buna inancın tezahürü diyebiliriz.
Nitekim Kur’an-ı Kerîm’de “inanç ve iyi davranış” ilişkisi “ağaç
metaforu”yla çok güzel tasvir edilir: “Görmedin mi Allah güzel bir sözü nasıl
misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç
gibidir. Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar
diye Allah insanlara misaller getirir” (İbrahim 14/24-25). Bu âyette “güzel
söz”, sembolik anlamda güzel ağaca benzetilmiştir. Ağacın diri kalması için
nasıl ki bakıma ve sulanmaya ihtiyacı varsa, kalbdeki imanın da iyi ve güzel
davranışlarla geliştirilmeye ve parlatılmaya ihtiyacı vardır.
Bu âyette verilen güzel söz kalbin derinliklerine kök salan inanca
benzemektedir. Kökü sağlam olan inançtan güzel ve iyi davranışlar meydana
gelir. Bu bakımdan mü’min, topluma yarar sağlayan meyvalı bir ağaç gibidir.
Ondan, inançlı olmanın bir gereği olarak, daima yararlı davranışlar üretmesi
istenir. İmanın olgunlaşması açısından iyi davranışta bulunmak son derece
önem taşımaktadır. Bu sebeple Kur’an-ı Kerîm’de imanla birlikte sürekli iyi
davranış üzerinde durulmuş, ikisi bir arada zikredilmiştir. Kaldı ki İslam’da
öte dünya yani âhiret bu dünyada yaptığımız iyi davranışlarla inşa edilecektir.
Nitekim Kur’an-ı Kerîm’de, dünyada yaptıkları iyi davranışlara karşılık
âhirette iyi bir hayat yaşatılacak olanların durumu şöyle açıklanır: “O gün
birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar. Yaptıklarından dolayı
hoşnutturlar.”(Gaşiye 88/8-9).
Kötü ve çirkin davranışlar ise dinde yapılması yasaklanan veya hoş
karşılanmayan yanlış, zararlı ve günaha yol açan davranışlardır. Kur’an-ı
Kerîm’de içki, kumar, falcılık, haksız yere adam öldürme gibi günahlar,
şeytanın davranışı şeklinde nitelendirilmiş kötü davranış örnekleridir (bk. elMâide
5/90; el-Kasas 28/15). Kötü davranışı olanlar yalnızca kötülüklerinin
dengiyle cezalandırılırken, iyi ve yararlı davranışta bulunanlar fazlasıyla
ödüllendirilecektir (bk. en-Nûr 24/38; Sebe’ 34/37–38; el-Mü’min 40/40; elAhkâf
46/16). İnançsızların davranışları da ıssız çöllerdeki serap ve derin
denizdeki karanlığa benzetilmiştir (en-Nûr 24/39, 40).
Kur’an ve sünnette iyi davranışların açık ve tam bir listesi verilmemiştir.
İnsanın yaptığı hangi davranış, Kur’an-ı Kerîm’e ve Nebevî Sünnete uygun
düşüyorsa, o iyi davranıştır. Yukarıda da değindiğimiz gibi iyi davranışın
etkileri Allah ile insan, insanla çevre ve insanla toplum arasındaki ilişkilerde
kendisini gösterir. Bunun için iyi davranışa sınır çizmek zordur. Evrensel
ölçekte iyi davranış, Allah’ın dinine ve akla aykırı düşmeyen, dünyada övgü,
âhirette de mükâfatı gerektirecek olan her türlü davranış şekilleridir.
İyi davranışlar insan hayatını iyi, güzel ve yararlı olana dönüştürmede
pratik sonuçlar doğurur. Biyolojik organlarla yerine getirilen iyi
davranışlardan amaç, insanın iç dünyasını kemâle doğru değiştirmesidir.
Sağlam inanç, gönül bağlılığı ve iyi davranışla birlikte bulunduğu zaman
kökleşir. Bu ikisinden birisine bir halel gelirse, imanın pratik değeri tehlikeye
düşebilir. Şu âyette bu hususa işaret edilir: “Hayır! Rabbine andolsun ki
onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin
hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle boyun
eğmedikçe iman etmiş olmazlar” (en-Nisâ 4/65). Âyette “seni hakem
yapıncaya kadar” pasajı, davranış, “tam bir tesilimyetle boyun eğmedikçe
iman etmiş olamazsınız” pasajı da inanç yönünü oluşturur. Böylece inanç ve
davranış birlikte oluşunda imanın güzelliğinin ortaya çıktığı vurgulanmış
olur.