Allah'n İrade Sıfatı ve Kader

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Allah'n İrade Sıfatı ve Kader
« : 03 Şubat 2018, 12:32:22 »
Kur’an’da kader inancını temellendiren unsurlardan ikincisi Allah’ın irade
sıfatıdır. İrade, Allah’ın emirleri, hükümleri ve fiillerinde hür olduğunu ve
her şeyi dileyebileceğini öngören bir sıfattır. Bu nitelik hem irade, hem de
meşiet kavramıyla ifade edilir. Konuyla ilgili âyetlerde belirtildiğine göre
Allah dilediğini kesinlikle yapan en üstün ve en yetkin iradeli varlıktır.

Dilediği hükmü verir, kullarından dilediklerini hidayete erdirir, dilediklerini
saptırır, dilediklerini alçaltır, dilediklerine azap eder, dilediklerini bağışlar,
dilediklerini yükseltir. Allah dilemedikçe insanlar dileyemez, dileseydi bütün
insanların hepsini (iradeleri olmadan) hidayete erdirirdi ve herkes iman
ederdi. Ancak O dileyenin iman ve dileyenin inkâr etmesini irade etmiş, iman
edenleri hidayete erdirmeyi ve inkâr edenleri saptırmayı dilemiş, yani kendi
iradeleri olmadan iman etmelerini istememiş ve onları serbest bırakmayı
tercih etmiştir.

Bu bilgilere göre Allah’ın yaratıklarına ilişkin iradesi mutlak, özgür ve
önüne geçilemez olup insanın irade hürriyetini sınırlayıcıdır; iyi-kötü, hayırşer,
güzel-çirkin türünden evrende olup biten her şey Allah’ın iradesi
doğrultusunda gerçekleşmektedir. İlâhî irade, insanların sorumlu tutuldukları
alanlara giren konularda iradelerini kullanmalarını da kapsayan ve
tercihlerine bağlı olarak onlara yardım etmeyi veya onları yardımsız
bırakmayı da içeren bir niteliktedir. İlâhî irade hikmet ve adalet içeren
amaçlar da gözetir. Allah, dilediği eylemleri yapabilmesi için irade ve kudret
sahibi bir varlık olarak yarattığı insanları kendisine iman edip itaatte
bulunmak veya inkâr edip asi olmakta serbest bırakır.

Bununla birlikte iman ve inkâr veya itaat ve isyan alternatiflerinden birini
seçtikten sonra ise insanları istikametlere sevkeder, insiyatifi insanların
elinden alır, zihinlerini yönlendirir ve bir tabiatın oluşmasını sağlar. Buna
Kur’an’da “tab‘u’l-kulûb” adı verilir. Şayet insan iman ve itaat alternatifini
tercih ederse Allah o yönde bir yardımda bulunma (tevfîk), buna karşılık
inkâr ve isyan alternatifini seçerse, onu, seçimi istikametinde gitmesi
sonucunu doğuran yardımsız bırakma (hızlân) iradesini gösterir. Böylece
insanın, bütün eylemlerinde iradesini Allah’ın iradesi doğrultusunda
kullanmasını isteyerek aykırı davrananları cezalandırmayı diler ve özgürlük
alanını sınırlar (er-Rûm 30/38-39; el-Ahzâb 33/29).

İlâhî iradeye dair ayetler Allah’ın dilemediği bir şeyin evrende
gerçekleşmediğini, geçekleşenlerin ise izin vermesinin bir sonucu olarak
meydana geldiğini, dilemesi halinde gerçekleşenlerin aksi bir tablonun vuku
bulabileceğini ve belirleyip yazdığından farklı bir kaderin ortaya
çıkabileceğini kanıtlayıcı mahiyettedir. Allah’ın “Âlemlerin Rabbi” oluşunun
gerçek anlamı da budur.