İş ahlâkının üzerinde durduğu erdemleri sınıflandırarak, hak ve adalet gibi
erdemleri minimum düzey, güven ve iyilikseverlik gibi erdemleri mutedil
düzey erdemleri olarak belirtmiştik. Erdemlerin maksimum düzeyini, en
yüksek seviyesini ise, merhamet ve sevgi erdemlerinin oluşturduğunu söylemek
mümkündür.
Bazı dinler sadece merhameti, bazıları sadece sevgiyi
vurgularken, İslâm dini hem şefkat ve merhameti hem de sevgiyi fazlasıyla
vurgular. İslâm ahlâk filozofları kitaplarında sevgiye tek başına bölümler
ayırır ve onu en üstün erdem sayarlar. Bu maksimum düzey erdemlerinin, iş
ahlâkı için de geçerli olduğu aşikardır. Arzu edilen şey, işçinin işvereni,
işverenin işçisini ve her ikisinin de yaptıkları işi ve iş arkadaşlarını azami
derecede sevmeleridir. Böyle bir sevgi olduğunda alt düzeylerdeki ilkeler ve
erdemlerin pek çoğuna gerek bile kalmayacaktır. Sevgi varsa, haksızlık da,
adaletsizlik de, zarar verme de, verimsizlik ve güvensizlik de olmayacaktır.
Bunun için sevgi aşamasına yükselmek iş dünyasındaki herkesin en yüksek
erdemi ve yüce ideali olmalıdır. Kardeşlik, merhamet ve sevginin iş ahlâkı
bağlamında uygulanmasına yönelik tavsiyeler içeren şu hadis de maksimum
düzey iş ahlâkı erdemleri için yeterli fikri özetliyor olsa gerektir:
“Hizmetinizde kullandığınız kimseler, sizin ancak kardeşlerinizdir. Allah
onları sizin elinize emanet etmiştir. Bu sebeple onlara yediğinizden yedirin,
giydiğinizden giydirin” (Buhari, 2005, 89).
Sonuç olarak belirtmek gerekirse, modern ekonominin karı maksimize
etmek tabiri, dini, felsefi veya ahlâki açıdan kategorik anlamda yanlış
değildir. Burada İslâm iş ahlâkının istediği, bu maksimizasyon sürecinde,
ahlâki şartları da en az minimum düzeyde, yani hak ve adalet düzeyinde
gözetmek ve yerine getirmektir. Ahlâklı bir Müslüman için arzu edilen ve
ideal olan ise, hem iyilikseverlik, yardımseverlik, şefkat, merhamet ve sevgi
gibi ahlâki değerlerde en üst düzeye erişmek hem de çalışkanlık, üretkenlik,
verimlilik, daha fazla kar ve kazanç gibi ekonomik çabalarda maksimum
düzeyi yakalamak ve bunları ahenkli bir denge içinde sonuna dek sürdürmektir.
Bu bölümde, iş, işveren ve işçi ahlâkından bahsedilmiştir. Bunlar
bir cümleyle özetlenmek istendiğinde, İslâm iş ahlâkı, çalışma ve işi kutsal
görüp nafile ibadet sayar; dürüst tüccar veya işadamının kıyamet günü
sıddıklar ve şehitlerle birlikte haşrolunacağını belirtir; helal kazançla çoluk
çocuğunun nafakasını sağlamaya çalışan işçinin ise kıyamet gününde yüzü
ayın on dördüncü gecesindeki parlaklığı gibi parıldar bir halde Allah’ın
huzuruna varacağını müjdeler.