Korkaklık: Üstünlük sağlama güdüsünün orta düzeyde etkinliğini gerçekleştirememesi
sonucu korkaklık meydana gelir. Çoğu zaman bu güdüye
öfke gücü denmektedir. Bu güçten kaynaklanan erdeme ise cesaret
denilmektedir. Cesaretin zıddı ise korkaklıktır. Öfke gücünün fazla olması
halinde kişi saldırgan; eksik olması durumunda ise korkak olacaktır.
Gazap/öfke gücünün yeterli derecede orta durumda olması ise cesareti
doğuracaktır.
Bu erdem olmadığı zaman adaletin gerçekleşmesi mümkün
değildir. Mesela Kindî’ye göre, cesaret, yapılması gerekeni yapmak ve
ortadan kalkması gerekeni de önlemek için ölümü bile göze alabilmektir.
Rezilet durumunu dikkate alırsak, yapılması gerekeni gerçekleştirememektir
korkaklık. Bu durumda normal bir atılımı yerine getiremeyen kişinin “doğru”
uğruna canını bile feda edebilmesinden söz etmek mümkün değildir.
Şu halde diyebiliriz ki öfke ya da gazap güdüsü insanî bir itkidir. Ancak
bunun da orta düzeyde olması gerekmektedir. Fazlalığı veya eksikliği akıl
gücünde noksanlıkları veya yetersizlikleri beraberinde getirmektedir. Öfke
durumuna göre çoğu ahlâkçı kişilik tasnifine gidebilmiştir. Çünkü bunu
tersinden okuduğumuz zaman akıl gücü hakkında da bir tür tasnife gitmek
mümkündür. Yine Yunus Emre’den bir alıntıya yer vererek, zihinlere açıklık
getirecek olursak, akıl gidince yerini öfkenin kaplayacağı tespiti dikkati
çekmektedir:
Akıl gitti buşu(öfke/kin) geldi akl evini buşu aldı
Sultan buşu (öfke) oldu göstermez oldu cihânı
Diyebiliriz ki akıl küçüldükçe öfke, hırs ve kin büyümekte ve kapkaranlık
bir evren içinde kilitli kalmaktayız. Tersinden bakacak olursak akl-ı selim
sahibi kişinin de öfke gücü sadece olması gerektiği kadardır; harekete geçirici
bir itki dışındaki öfke akla zarar vermektedir.