Din-Ahlâk İlişkisi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Din-Ahlâk İlişkisi
« : 29 Ocak 2018, 14:50:46 »
Ahlâkın İslâm dini ile, dinin de ahlâkilik ile zorunlu bir irtibatı vardır. Biz
bunu, en azından Müslümanlar için, “dindar, ama ahlâksız” denilemeyeceğini;
daha doğrusu, dindar bir müslümanın “ahlâksız” olmasının, aslında
çelişik bir ifade olduğunu söyleyerek, dile getirebiliriz. “Dindar ama
ahlâksız” ifadesi bir Müslüman için çelişik bir ifadedir; ahlaksız bir insanın
Müslümanlığı tartışmalıdır.

“Din samimiyettir”, “ ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” ve
“sen yüksek bir ahlâk üzeresin” ifadeleri, din ile ahlâk arasındaki derin
irtibatı ifade etmek için yeterlidir.

Aslında İslâm dini, ahlâki varlık olarak insanın kendi varoluşunu gerçekleştirmesinin/tamamlamasının
sahih yoludur.

Bu sebeple bizim önce genel olarak din ile ahlâk, daha sonra da İslâm dini
ile ahlâk arasındaki irtibatı ele almamız uygun olacaktır.
İnsan, biyolojik bir fert olarak olduğu kadar diğer insanlarla irtibatı
içerisinde ve toplumda üstlendiği vazifeler cihetinden de, farklı mertebelerde
ta’ayyün etmektedir (görünür hale gelmektedir.). Bütün bunlar ise insanı,
yaratıcısı ile irtibatı içinde düşünmeyi zorunlu bir hale getiriyor ve klasik
ifadesi ile “nefsini bilen rabbini bilir” kadar “rabbini bilen nefsini bilir”
ifadesinin de anlamını açığa çıkarıyor.

İnsan, biyolojik olarak “ben merkezli”, diğer insanlarla irtibatı içinde
“başkalarına bağlı ve bağımlı” iken, toplumda üstlendiği vazifeler cihetinden
“yükümlü, yetkili ve sorumlu” olmakta; yaratıcısı ile irtibatı ciheti ile bir
taraftan kendi ferdiyetini kazanırken, aynı zamanda, kendi konumunda
bulunan diğer insanlarla müşterek bir zemini (=Allah’ın kulu olmak)
paylaşarak, külli bir cihette bütün insanlıkla, bütün zaman ve mekanlarla
buluşmakta; böylece geçmişte yaşamış, halen yaşayan ve gelecekte
yaşayacak olan bütün insanlarla çağdaş olmakta; kendisini kuşatan, biyolojik,
toplumsal ve siyasal sınırların ötesine geçerek, bunların daha ötesine yönelme
imkanı elde etmektedir.

İslâm ile ahlâk arasındaki irtibat, o halde, tek seviyeli ve tek boyutlu
olmayıp, çok seviyeli ve çok boyutlu; her bir seviye diğer seviye ile ve her
bir boyut diğer boyut ile uyum içerisinde tahakkuk etmektedir. Dinin insanı
ahlâki bir varlık olarak keşf etmesi ve onun bu cihetinin inkişafına yol açması
ve bunun üzerinden yol göstermesi, dinin ameli olduğu kadar nazari cihetten
de ahlâk ile irtibatlı olduğunu ifade eder.