Aklâm-ı sitte dışında Osmanlılar’da süratli ve kolay yazma ihtiyacından
doğan rik‘a, XIX. yüzyılın başlarında Bâbıâli kalemlerinde geliştirilmiş
divanî karakterinde bir yazı çeşidi olup daha çok günlük hayatta,
mektuplarda, resmî yazılarda kullanılmıştır. Osmanlılar’da iki rik‘a üslûbu
geliştirilmiştir. Bâbıâli memurlarından Mümtaz Efendi tarafından geliştirilen
eski rik‘a veya yazıldığı yere izafeten Bâbıâli rik‘ası, diğeri İzzet Efendi
üslûbudur. Bu üslûpta rik‘a yazısı kesin ölçüler ve nisbetlerle sanat yazısı
haline dönüşmüştür.
yazı albümlerinde seyredilen güzel yazılar XIX. yüzyıldan itibaren celî
yazının zengin çizgi, ritim, form ve istif güzelliği kazanmasıyla cami, tekke,
türbe ve konakların iç mekânlarına bir süs ve kuvvetli bir plastik ifade
vasıtası olarak resim gibi asılmaya başlanmış ve dinî hayatın daha feyizli
yaşanmasına yardımcı olmuştur. Osmanlı hat sanatına ait eserler Avrupa ve
Amerika’da da büyük ilgi görmüş, müzelerde zengin hat koleksiyonları
oluşmuş, bu sahada ilmî araştırmalar yapılmıştır.
Hat ve hattatlık XIX ve XX. yüzyılda klasik çağına ulaşmışken Osmanlı
toplumunun içinde bulunduğu yenilik hareketleri, sosyal buhranlar,
ekonomik çöküş ve matbaanın yaygınlaşması gibi etkenlerle eski görkemini
kaybetmeye yüz tutmuştur. Hat sanatının geleceğini de etkileyecek olan bu
çöküş işaretlerini gören bir kısım aydınların girişimi, Şeyhülislâm Hayri
Efendi’nin emriyle hat ve onun etrafında oluşan cilt, tezhip, ebru ve minyatür
gibi geleneksel sanatların eğitim ve öğretiminin yapılması amacı ile 7 Mayıs
1915’te Medresetü’l-hattâtîn adıyla bir mektep kurulmuştur. Bu kurumda
çoğu Sami Efendi’nin talebesi olan devrin en seçkin üstatlarından Reîsü’lhattâtîn
Hacı Kâmil (Akdik) sülüs ve nesih, İsmail Hakkı (Altunbezer) hatt-ı
celî, Hulusi Efendi (Yazgan) ta‘lik ve celî ta‘lik (nesta‘lik), Necmeddin
(Okyay) ebru ve âhar, Ferid Bey divanî ve celî divanî, Hasan Rıza Efendi
sülüs, nesih, Beşiktaşlı Hacı Nuri (Korman) sülüs, nesih hocası olarak
görevlendirilmişlerdir. Bu mektep, hat sanatının çöküşünü bir dereceye kadar
önlemiş; güçlü bir kadroyla Türkiye Cumhuriyeti döneminde değişik
isimlerle devam ederek hat sanatının geleceği için sağlam bir temel
oluşturmuştur.
Yazı devriminden sonra hat sanatını büyük bir özveriyle
maddî ve mânevî zorluk ve sıkıntılar içinde yaşatmaya çalışan, bilgi ve
hünerlerini yeni nesillere karşılıksız öğreten Osmanlı üstatlarının çoğu
Medresetü’l-hattâtîn’in hocaları ve onların talebeleridir.