Müslümanlar, ele geçirdikleri şehirlerde bazen eski mabedleri tamamen veya
kısmen camiye çeviriyorlar, bazen de yeni camiler yapıyorlardı. Dımaşk
şehrinin ortasında bulunan Yuhanna (Ioannes) Kilisesi’nin yarısı
hıristiyanlara bırakılmış, diğer yarısı camiye çevrilmiştir. Benzer bir
uygulama Humus’ta bulunan aynı adlı kilise için de söz konusu olmuş ve
fetihten sonra kilisenin dörtte biri anlaşmanın dışında bırakılarak camiye
çevrilmiştir. Barış yoluyla ele geçen şehirlerde ise eski mabedlere
dokunulmamıştır. Hz. Ömer bizzat kendisine teslim olan Kudüs’te mabedlere
dokunmamış, çöplük haline getirilen Mescid-i Aksa’nın yerini buldurarak
buraya büyük bir cami yapılmasını emretmiştir.
Bayındırlık hizmetleri arasında ziraata elverişli toprakların sulanması için
kanal sistemlerinin kurulmasını zikretmek gerekir. Diğer taraftan insanların
su ihtiyacını karşılamak için yerleşim merkezlerine kanallar açılmıştır.
Basra’ya Dicle nehrinden su getirmek üzere açılan dokuz mil uzunluğundaki
Ebû Mûsâ nehri ve Ma‘kıl kanalı ile Kûfe’ye su getirmek üzere ilk hafriyat
çalışmaları kuruluş döneminde başlamış olmasına rağmen Haccâc b. Yûsuf
es-Sekafî zamanında tamamlanabilen Sa‘d Kanalı bunlar arasındadır.
Amr b. Âs da Nil nehrini Kızıldenize birleştiren 69 mil uzunluğunda bir
kanal açtırmıştır. Bu kanala “Emirü’l-mü’minîn nehri” adı verildi. Bu kanal
sayesinde Medine’ye erzak göndermek mümkün oldu. Nil’den hareket eden
gemiler, bu kanaldan geçerek Kızıldeniz’e ulaşır, oradan Cidde’ye inerlerdi.