Peygamber Efendimiz, müslümanı, insanların kendisine güvendiği, elinden
ve dilinden diğerlerinin zarar görmediği kişi olarak tanımlar. “Söz söylerken
yalancılık edeni, söz verdiği zaman sözünde durmayanı, kendisine bir şey
emanet edilince hıyanet edeni” de ikiyüzlülükle niteler. (Müslim, “Îman”,
107) Bu örneklerden anlaşılacağı üzere Peygamber Efendimizin, kişiliğiyle
bütünleşmiş özelliklerinden biri de onun doğruluğu ve güvenilirliğidir.
Hz. Peygamber, doğup büyüdüğü Mekke çevresinde henüz peygamber
olmadan önce doğru ve güvenilir anlamında “Emîn” olarak tanındı. Bir kısım
Mekkeliler bu özelliği sebebiyle emanetlerini ona teslim ederlerdi. Ticarî
faaliyetlerinde de o hep dürüstlüğüyle ün yapmıştı. Her zaman insanların
yardımına koşar, verdiği sözde dururdu. Dürüstlüğü, düşmanlarının bile
dikkatini çekerdi. Nitekim Bizans İmparatoru ticaret amacıyla Suriye’ye
giden Mekkelilerden Hz. Peygamber hakkında bilgi isteyince heyet içerisinde
yer alan müşrik liderlerinden Ebû Süfyan bile, onun, Mekkeliler arasında
emîn olarak tanındığını itiraf etmiştir.
Kurân-ı Kerim’de Peygamberimizin şahsında bütün Müslümanlara dosdoğru
ve doğrularla beraber olmaları gerektiği vurgulanmaktadır. (Hûd 11/112;
Tevbe 9/119) Doğruluktan ayrılmayan tevhid ehli kişilere korku ve keder
olmayacak, doğruluklarının karşılığı olarak onlar ebediyyen cennette
olacaklardır. (Ahkaf 46/13)
Bir gün ashabtan bazıları Hz. peygamber’e
“Yaşlandınız ey Allah’ın elçisi!” diye seslenince Peygamber Efendimiz,
“Beni, Hûd ve Şûrâ sûreleri yaşlandırdı” demiştir.
Çünkü her iki sûrede de “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” buyurulmuştur.
(Hûd 11/112; Şûrâ 42/15)