Hendek Savaşı ve Sonuçları

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Hendek Savaşı ve Sonuçları
« : 15 Ocak 2018, 10:26:37 »
Ahzâb Savaşı adıyla da bilinir. Kur’ân-ı Kerim'de yer alan Ahzâb sûresi bu
gazveden bahseden ayetleri içerdiği için bu ismi almıştır. Ahzâb, hizb
kelimesinin çoğuludur, "Ahzâb", Müslümanları ortadan kaldırmak için bir
araya gelen grupları ifade eder. Bu savaşa, Medine çevresine savunma amaçlı
hendekler kazıldığı için "Hendek Gazvesi" denilmiştir.

Yahudilerden Benî Kaynukâ ile Benî Nadîr, hicretten sonra
Müslümanlarla gerçekleştirilen antlaşmayı kısa süre sonra bozup Mekke
müşrikleriyle işbirliği içine girmişler ve daha da ileri giderek Hz.
Peygamber'i öldürmeye teşebbüs etmişlerdir. Bunun üzerine önce Kaynukâ,
daha sonra da Nadîr yahudileri, Medine'den çıkarılmışlardır. Bu
Yahudilerden bazıları Hayber'e sığınmışlardır. Hendek savaşı esnasında
Medine'de Yahudi kabilelerinden sadece Kurayza bulunuyordu.

Hayber'e yerleşen Yahudilerden ve diğer İslâm karşıtlarından, içlerinde
Huyey b. Ahtab ve Hıristiyan Ebû Âmir'in de bulunduğu yirmiye yakın kişi
Mekke'ye giderek Kureyş müşriklerini Müslümanlarla savaşa teşvik ettiler.
Ebû Süfyan onların bu teşebbüsüne çok sevindi. Bu heyet, Kureyş'ten sonra
Gatafân, Süleym, Esed, Fezâre, Mürre ve Eşca' gibi müşrik Arap kabilelerini
de çeşitli vaatlerle ayaklandırdı. Mesela Gatafan kabilesine Hayber'in bir
yıllık hurma mahsulünü vermeyi kabul ettiler. Mekke çevresindeki Sakîf ve
Kinâne kabileleri de Kureyş'e destek verdiler. Böylece Yahudiler, Kureyşliler
ve diğer müşrik Arap kabileleri Müslümanlar aleyhinde birleşmiş oldu.

Sonunda Mekke ve çevresinden dört bin kişilik ordu toplandı. Savaş sancağı
Dârünnedve'de açıldı. Mekke'den hareket eden dört bin kişilik orduya
çevreden gelen birliklerin katılmasıyla müşrik ordusunun toplam asker sayısı
Medine'ye varıldığında on bini geçti.

Diğer taraftan müşriklerin Medine üzerine yürüdüğünü Huzâa
kabilesinden on günlük yolu dört gecede katederek gelen bir haberci
vasıtasıyla öğrenen Hz. Peygamber, Medine'de kalıp savunma savaşı yapmak
veya düşmanı şehir dışında karşılamak hususunda sahâbîlerin görüşlerine
başvurdu. Müzâkerede savunma savaşı yapılmasına, savunma metodu olarak
da, Selmân-ı Fârisî'nin tavsiyesi üzerine şehrin hücuma açık kısımlarına
hendek kazılmasına karar verildi. Medine'nin taşlık, ağaçlık ve dağlık
kısımları zaten düşman ordusunun topluca şehre girişine yolların dar oluşu
sebebiyle elverişli değildi.

Hz. Peygamber bir grup sahabe ile birlikte keşfe çıkarak kazılacak yerleri
belirledi. Kurayza Yahudilerinden de ödünç olarak kazı aletleri aldı.
Hendeğin kazılmasında ve savunulmasında üç bin Müslüman görev aldı. Her
on kişilik takıma kırk zirâ'lık (bir zirâ' yaklaşık 52 cm.) yer ayırdı. Hz.
Peygamber, kazı işine nezaret ettiği gibi bizzat çalıştı; toprak kazdı ve
sırtında toprak taşıdı. Hendek, içine düşenin çıkamayacağı derinlikte ve
karşıdan karşıya bir süvarinin atlayamayacağı genişlikte planlandı. Buna göre
derinlik ve genişlik ölçüleri de tespit edildi. Hendeğin bugünkü ölçülerle
yaklaşık 5500 m. uzunluğunda, 9 m. eninde ve 4,5 m. derinliğinde olduğu
tahmin edilmektedir. Müslümanlar hem hendeğin düşman tarafından
doldurulmasını önlemek hem de bu toprağı siper olarak kullanmak amacıyla
kazıdan çıkan toprağı kendi taraflarına yığdılar. Ayrıca düşmana atmak için
kendi taraflarına taş yığdılar. Hendek kazma işi tamamlandığında Medine
sanki bir kale haline geldi. Hz. Peygamber İslâm ordusu için karargâh olarak
Sel' dağının eteğini seçti. Kendisi için bir Türk çadırı kuruldu. Aile fertlerini
ayrı ayrı hisarlara gönderdi.

Düşman birlikleri güneyden ve kuzeyden Medine çevresine geldiklerinde
hendek kazma işi tamamlanmıştı. Müşrikler, hendekle karşılaşınca şaşkına
döndüler. Müşrikler Medine çevresinde üç ayrı karargâh kurdular. Ordunun
genel komutanı Kureyş lideri Ebû Süfyan b. Harb idi. Hendek kuşatmasından
bir ay önce hasat yapılmış ve tarlalardan mahsül toplanmış olduğundan,
düşman askerleri hayvanlarını beslemekte güçlük çekmeye başladılar. Ordu
ile birlikte getirdikleri yiyeceklerle yetinmek zorunda kaldılar.

Üç bin Müslüman asker ve otuz beş atlı, hendeği korumaya ve devriye
gezmeye başladı. Düşman atlıları hendek boyunca dolaşıyorlar, hendeğin
savunulması zayıf noktalarını araştırıyorlardı. Onlar hendeği geçebilmek
maksadıyla bir geçit oluşturmak için harekete geçtiğinde Müslümanlar
tarafından ok yağmuruna tutuluyorlardı. Düşmanın baskısı sonucu
Müslümanlar zaman zaman sıkıntılı anlar yaşadılar. Hz. Peygamber'in öğle,
ikindi, akşam ve yatsı namazlarını zamanında kılamadığı günler oldu. Bazı
cesur düşman süvarileri bir iki defa hendeği aşmaya teşebbüs ettiler.

Bunlardan Nevfel b. Abdullah el-Mahzûmî, hendeği aşmayı başaramayarak
içine düştü ve Hz. Ali veya Zübeyr b. Avvam tarafından öldürüldü.
Düşmanın birkaç defa daha hendeği aşma teşebbüsü başarısızlıkla
sonuçlandı.

Kuşatma uzadıkça müşriklerin hem kendilerinin hem de hayvanlarının
yiyecekleri tükenmeye başladı. Bu arada Benî Nadîr Yahudilerinden Huyey
b. Ahtab'ın Hayber'den gönderdiği yirmi deve yükü arpa, hurma ve hurma
kabuğu Müslümanların eline geçti.

Müşrikleri organize ederek on bin kişilik orduyla Medine'nin
kuşatılmasına sebep olan Huyey b. Ahtab, dışarıdaki ordunun hendeği
aşamayacağını görünce, Medine içinde oturan Benî Kurayza Yahudi
kabilesinin başkanı Ka'b b. Esed'e giderek onu müşriklerle birleşmeye ve
Müslümanları arkadan vurmaya razı etmeye çalıştı. Ka'b b. Esed başlangıçta
isteksiz davrandı; Hz. Muhammed'le daha önce antlaşma yaptığını, ondan
sadece doğruluk ve vefa gördüğünü, bu sebeple antlaşmayı bozmayacağını
açıkladı. Fakat Huyey b. Ahtab'ın ısrarlı teklifine dayanamadı. Benî
Kurayza'nın bu hareketi Müslümanları zor durumda bıraktı; çünkü bu
durumda iki ateş arasında kalmış oluyorlardı. Hz. Peygamber Hz. Ebû
Bekir'le birlikte çadırının içinde bulunduğu bir sırada Hz. Ömer gelerek Benî
Kurayza'nın antlaşmayı bozduğunu haber verdi. Bunun üzerine Hz.
Peygamber "Hasbünallâhü ve ni'me'l-vekîl"(Allah bize yeter. O ne güzel
vekildir) buyurdu ve gerekli önlemleri aldı.

Hz. Peygamber'in Kurayza'nın tutum ve davranışlarını izlemek üzere
görevlendirdiği Zübeyr b. Avvâm, onların savaş için hazırlık yaptıklarını
tespit etti. Daha sonra durumu incelemek için gönderdiği ve içlerinde Sa'd b.
Muâz ve Sa'd b. Ubâde'nin de bulunduğu bir ekip, Kurayza'yı bozdukları
antlaşmayı yenilemeye davet etti. Yahudiler bunu kabul etmedikleri gibi
İslâm heyetine hakaret ettiler; aralarında sert tartışmalar meydana geldi. Bu
girişimlerinden bir sonuç elde edemeyeceklerini anlayan Müslüman elçiler
Hz. Peygamber'e gelerek durumu bildirdiler. Bu gelişme Müslümanları
endişe ve korkuya sevketti. Hz. Peygamber, kalelere ve sağlam binalara
yerleştirilmiş olan hanımları ve çocukları Kurayza'nın ve onlarla işbirliği
yapabilecek müşriklerin saldırısından korumak için gerekli askerî tedbirleri
almaya başladı.

Hz. Peygamber bu arada müşriklerin ittifakını bozmak için Gatafan
birlikleri komutanlarından Uyeyne b. Hısn ve Hâris b. Avf'a, kuşatmayı
terketmeleri karşılığında Medine mahsulünün üçte birini vermeyi teklif etti.
Bir söylentiye göre üçte bir karşılığında antlaşma metni hazırlanmış, henüz
taraflar ve şahitlerce imzalanmamıştı. Gatafanlılar buna razı olmayıp
mahsulün yarısını istediler. Hz. Peygamber bu konuda ensardan Sa'd b. Muaz
ve Sa'd b. Ubâde'nin düşüncelerini sordu. Bu iki sahâbî, Gatafanlıların
Câhiliye döneminde misafirlikte yapılan ikram ve satın alma dışında
kendilerinden bir hurma bile almaya cesaret edemediklerini belirtip "Allah
bizi İslâm ile şereflendirdikten ve bizi doğru yola sevkedip seninle
şereflendirdikten sonra mı onlara mallarımızı vereceğiz?” diyerek böyle bir
antlaşma yapmaya hiç gerek olmadığını söylediler. Bunun üzerine Hz.
Peygamber bu planı uygulamaktan vazgeçti.

Bu arada Müslümanlar lehine bir başka önemli gelişme oldu. Düşman
saflarında bulunan Eşca' kabilesinin reisi Nuaym b. Mes'ud İslâmiyeti kabul
ederek gizlice Hz. Peygamber'in yanına geldi. Kendisinin İslâm'ı kabulünden
müşriklerin haberi olmadığını ve Müslümanlara yardım edebileceğini
bildirdi. Nuaym b. Mes'ud giriştiği faaliyet sonucunda Yahudi-müşrik
ittifakını bozmayı başardı. Bunun için önce Kurayza'ya giderek, onların
konumunun kuşatmacılardan farklı olduğunu, burasının kendilerinin yurdu
olduğunu, Kureyş ve Gatafan kabilelerinin er geç kendi yurtlarına
döneceklerini, o zaman kendilerinin Müslümanlarla başbaşa kalacaklarını,
böyle bir durum karşısında ise Müslümanlara karşı koyabilecek güçleri
bulunmadığını hatırlattı. Onun için yanlarında tutmak üzere müşriklerden
rehine istemelerini tavsiye etti. Yahudiler bu görüşü isabetli buldular.
Nuaym bu defa Kureyş müşriklerinin yanına giderek Ebû Süfyan ve
etrafındakilere, Kurayza oğullarının Hz. Muhammed'le antlaşmayı
bozduklarına pişman olduklarını, Kureyş ve Gatafan'dan rehine
isteyeceklerini ve boyunlarını vurmak üzere Müslümanlara teslim
edeceklerini söyledi. Şayet kendilerinden rehine isterlerse vermemelerini
tavsiye etti. Bir müddet sonra Kurayza'nın kendilerinden rehine istemesi
üzerine müşrikler Nuaym b. Mes'ud'un söylediklerinin doğru olduğu
kanaatine vardılar. Yahudilere haber göndererek asla rehine vermeyeceklerini
bildirdiler. Şayet savaşmak isterlerse kendileriyle birlikte meydana
çıkmalarını istediler. Kurayzalılar ise rehine almadan onlarla birlikte
savaşmayacaklarını belirttiler.

Bu sırada Mekke çevresinde panayırlar kurulacak ve hac mevsimi
başlayacaktı. Aynı zamanda Haram Aylar da girmiş bulunuyordu. Bu
nedenlerle Kureyşliler Mekke'ye dönmeye karar verdiler. Bu esnada ortaya
çıkan bir fırtına, düşman çadırlarının sökülmesine, ateşlerinin sönmesine ve
atlarının ürkmesine sebep oldu.

Hz. Peygamber gece Huzeyfe b. Yemân'ı müşriklerin ordugâhında olup
bitenler hakkında gizlice bilgi edinmek üzere görevlendirdi. Huzeyfe,
düşman saflarına girerek rüzgârın onların karargâhını altüst ettiğini,
başkomutan Ebû Süfyan'ın bir konuşma yaparak kuşatmayı kaldırmaya karar
verdiğini açıkladığını ve bu kararında ciddi olduğunu göstermek için
devesinin ayaklarındaki bağı çözmeyi bile hatırına getirmeden üzerine
bindiğini müşahede etti. Huzeyfe b. Yemân, İslâm karargâhına dönerek
düşman tarafında olup bitenleri Hz. Peygamber'e anlattı. Müşrik ordusunun
kuşatmayı kaldırması üzerine Hz. Peygamber Müslümanlara evlerine
dönmeleri için izin verdi.

7 Şevval 5/1 Mart 627'de başlayan Hendek kuşatması yirmi üç gün devam
ettikten sonra 1 Zilkade 5/24 Mart 627'de sona ermiştir. Hendek savaşının
müttefiklerin başarısızlığı ile neticelenmesiyle, Kureyş'in Hz. Peygamber'i
ortadan kaldırmak için son teşebbüsü de boşa çıkmıştır. Bu savaş esnasında
altı Müslüman şehit düşmüş; müşriklerden de üç kişi ölmüştür.
Hz. Peygamber, Müslümanlar için çok tehlikeli sayılabilecek
gelişmelerde paniğe kapılmamış, azmini yitirmemiş ve gerekli önlemleri
almıştır. Sonunda büyük bir tehlike, her iki taraftan da çok az sayılabilecek
bir can kaybıyla atlatılmıştır. Bu savaşta düşman safında yer alan Amr b. As,
Halid b. Velid ve Dırâr b. Hattâb gibi pek çok cengâver daha sonra İslâm
saflarına katılmıştır.