Savaşa İzin Verilmesi, İlk Seriyye ve Gazveler

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Savaşa İzin Verilmesi, İlk Seriyye ve Gazveler
« : 15 Ocak 2018, 10:05:06 »
Mekkeli müşrikler, İslâm’a karsı besledikleri şiddetli kinleri nedeniyle,
Rasulullah’ı ve Müslümanları doğup büyüdükleri şehirlerinden çıkıp gitmeye
zorluyorlardı. Onların Medine’ye hicretinden sonra da Müslümanlardan
kurtulduklarına sevinmekle kalmayıp, hicret edenlerin geride bıraktıkları
taşınır ve taşınmaz bütün mallarını açıkça gasp edip el koydular.

Mekkeli müşrikler, muhacirleri barındırmamalarını iletip, aksi takdirde
Medine’nin yerli halkını yurtlarını istila etmekle tehdit ederek, Rasulullah’ı
öldürmeye ya da en azından şehirden atmaya zorladılar. Hz. Peygamber, her
ihtimale karşı kendisini savunmak için Medine’de herkesi kapsayan bir
sözleşme yapmakla kalmadı, Medine’deki Müslümanların güvenlik ve
bağımsızlığını pekiştirmek için bölgedeki diğer gayri Müslimlerle de ittifak
yapma imkânlarını değerlendirdi ve bazı antlaşmalar yapma başarısını
gösterdi. Bu cümleden olarak Medine etrafında bulunan kuzeyde Cüheyne,
güneyde ise Damra, Gifâr ve Müdlic gibi kabilelerle askerî ittifaklar arama
girişiminde bulunmuş; böylece çevresini dostlarla kuşatıp, düşman şehir
durumundaki Mekke’den gelebilecek tehlikeleri savuşturmak istemişti.

Büyük bir azimle sürdürülen bu siyaset oldukça önemli sonuçlar doğurdu:
Rasulullah’ın Medine’ye gelişi üzerinden sadece dokuz ay geçmişti ki,
aşağıda sıralanan şu somut sonuçlar alındı: Eslemliler, H. 2. yılın Muharrem
ayında Ya’in’e yerleştiler. Böylece Medine dışından göç eden Müslüman
toplulukları Medine bölgesinde günden güne artarak çoğalmışlar ve doğal
olarak kendi kabile ve akrabalık ilişkilerine göre örgütlenmişlerdir.

Rasulullah Medine’ye geldiği zaman, Mekke’nin en önde gelen iki
başkanı olan Ebû Süfyan ve Übey b. Halef, Ensâr’a şu ifadelerle dolu bir yazı
yazdılar: “Bundan böyle Arap kabileleri arasında ortaya çıkabilecek hiçbir
savaş, sizinle bizim aramızda çıkacak bir yanık yarasından daha ıstırap
verici olamaz. Siz içimizden çıkmış olan ve en soylu ve en yüce bir mevkide
bulunan birine yardım etmeye kalkıştınız ve ona sığınacak bir yurt verip onu
savunuyorsunuz. Bu sizin için gerçekten utanılacak bir durum ve bir lekedir.
Bizimle onun arasına girmeyiniz. Eğer kendisi doğru yolda bir insan ise,
bundan mutluluk payı çıkaracak olan bizleriz; yok eğer kötü biri ise, onu ele
geçirmeye herkesten çok bizim hakkımız vardır.” Böyle bir mektup, Mekkeli
müşriklerin Hicret’ten sonra da Müslümanları rahat bırakmadıkları, onları
taciz ettikleri ve onlara insanların yönelmesinin önünü kestiklerini
göstermektedir.

Ensâr’ın red cevabı karsısında asla ümitsizliğe kapılmayan Mekkeliler, bu
kez de Hz. Muhammed’in Medine’de bulunan düşmanlarına, yani Abdullah
b. Übey ve kendisi gibi müşrik olan yandaşlarına şöyle tehdit içeren bir
mektup gönderdiler: “Sizler bir arkadaşımıza kucağınızı açıp sığınma hakkı
verdiniz. Allah’a yemin ederiz ki, eğer onunla mücadele etmez ya da onu
şehrinizden sürüp çıkarmazsanız, savaşçılarınızı öldürmek ve kadınlarınızın
iffetini çiğnemek için üzerinize yürüyeceğiz.”

Bu olaydan sonra Medine’de bir kargaşa meydana gelmiş, ancak Ensâr
tam bir kardeş kavgası içine sürükleneceği sırada Hz. Peygamber araya
girerek bu mektuba karşılık verilmemesi konusunda onları ikna etmiştir.
Medineli Araplardan da ümitlerini kesen Mekkeli müşrikler, bu kez ayni
bölgedeki Yahudilerle birlikte entrikalar çevirmeye başladılar.

Anlaşıldığı kadarıyla bu tehditlerle yetinmeyen Mekkeliler, Medine’ye
karşı bir takım ekonomik önlemler de almışlardı. Bu gelişmelerden sonra Hz.
Peygamber, kendisini savunmaya karar verdi.