Peygamberimiz'in (s.a.v) Hz. Hatice ile Evliliği

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Peygamberimiz'in (s.a.v) Hz. Hatice ile Evliliği
« : 14 Ocak 2018, 15:37:07 »
Hz. Hatice, Kureyş’in ileri gelenlerinden Huveylid b. Esed’in kızı olup soyu
dedelerinden Kusay’da Hz. Muhammed’in nesebi ile birleşir. Babası
Huveylid Ficâr savaşından önce ölmüştü. Annesi Fâtıma bint Zâide (Zeyd)
olup bu kanaldan soyu da Lüey b. Gâlib’de Resûlullah’ın soyu ile
birleşmektedir. Hz. Peygamber’den önce iki defa evlilik yapmış olan Hz.
Hatice soylu, güzel ve zengin bir hanımdı. O ilk evliliğini Ebû Hâle Hind b.
(Nebbâş b.) Zürâre et-Temîmî ile yapmış ve bu evlilikten Hz. Peygamber’in
şemâiline dair rivâyetiyle tanınan ve onun terbiyesinde yetişen Hind adlı oğlu
doğmuştu. Ebû Hâle’nin ölümünden sonra Atîk (Uteyyik) b. Âbid (Âiz) elMahzûmî
ile evlenmiş; bu evlilikten de Hind adlı bir kızı dünyaya gelmişti.

Hz. Hatice ikinci kocasının ölümünden sonra Kureyş’in ileri gelenlerinden
evlilik teklifleri almakla birlikte olumlu cevap vermemekte, güvenilir
bulduğu kimselerle ticaret yaparak yaşamını sürdürmekteydi. İffeti ve güzel
ahlâkı sebebiyle “Tâhire”, ticaretle meşguliyeti dolayısıyla da “Tâcire” diye
anılmaktaydı.

Mekke’nin tanınmış zenginlerinden olan Hatice, kervanlarının başında
bulunamıyor, onları ücretle tuttuğu şahısların idaresinde gönderiyordu.
Hatice, bu sıralarda bir tavsiye üzerine çevresinde üstün ahlâk sahibi ve
güvenilir bir genç olarak tanınan Hz. Muhammed’le (s.a.v.) ortaklık
antlaşması yaptı ve başkalarına verdiği ücretten daha fazlasını kendisine
vereceğini belirtip kölesi Meysere ile birlikte ticaret kervanını Suriye’ye
götürmesini istedi. O sırada yirmi beş yaşında olan Peygamberimiz, Hz.
Hatice’nin kölesi Meysere ile birlikte kervanı Suriye’ye götürdü ve bu ticarî
seyahatinden oldukça kârlı bir şekilde döndü. Öyle ki, Hz. Hatice’nin bu
kervandan kazancı normal kazancının iki katı olmuştu. Bu sonuçtan büyük
memnuniyet duyan Hz. Hatice, Peygamberimizin hissesini de iki kat ödedi ve
onun dürüst ve doğru sözlü olduğunu da bizzat görmüş oldu.

Öte yandan bu seyahat esnasında Hz. Peygamber’i yakından tanıma
imkânı bulmuş olan Meysere onda gördüğü beceriklilik, dürüstlük,
güvenilirlik, temizlik, bolluk ve bereketi Hatice’ye büyük bir hayranlık
içerisinde anlatmakla bitiremiyordu.

Meysere’nin Peygamber efendimiz’in ahlâkı ve davranışları hakkında
hayranlık uyandıran övgü dolu sözleri dinleyen Hatice, ona daha çok güven
duydu ve bu takdir hisleri gün geçtikçe arttı. Hz. Peygamber ahlâk ve kişiliği
yanında fizikî özellikleri itibariyle de dikkatini çekmekteydi.

Hz. Hatice bir süre sonra Hz. Muhammed hakkında hissettiklerini Nefîse
bint Ümeyye (Münye) ile paylaştı ve ondan, uygun bir şekilde kimseye belli
etmeden Hz. Muhammed’le görüşüp bu husustaki fikrini yoklamasını istedi.
Hz. Hatice’nin Peygamberimize evlilik teklifini bizzat kendisinin yaptığına
dair rivâyetler de bulunmakla birlikte, onun Nefîse vasıtasıyla edindiği
olumlu izlenimden sonra böyle bir teklifte bulunduğunu düşünmek de
mümkündür. Bir süre sonra Nefîse Hz. Muhammed’le samimi bir biçimde
konuşma fırsatı yakaladı ve ona: “Artık yaşça olgunlaştın, iyi bir aileye
mensupsun ve sahip olduğun mükemmel şahsiyet de herkesin malumudur. O
halde niçin evlenmiyorsun? Muhakkak ki, sen istersen kolaylıkla münasip
bir eş bulabilirsin” dedi. Peygamberimiz buna karşılık olarak müstakil bir
yuva kurup ailesini geçindirmek için yeterli imkânlara henüz sahip
olmadığını belirtti. Nefîse: “Şayet sen zengin, zengin olduğu kadar da güzel
ve aynı zamanda makbul bir aileden kız bulursan cevabın ne olur?” diye
sordu. Hz. Muhammed biraz da şaşkın bakışlarla “Böyle birisi kim olabilir
ki?” deyince Nefîse artık isim telaffuz etme vaktinin geldiğini düşündü ve
“Böyle birisi var...Hatice” diye cevapladı. Hz. Muhammed “Onun bunu kabul
etmesi imkânsız. Mekke’nin bütün zenginleri ona tâlip oldular ama o
reddetti” deyince Nefîse şöyle dedi: “Şayet sen benim teklifimi kabul
ediyorsan gerisini bana bırak! Ben ortak bir dostumuza bu konuyu
açacağım”. Beklemediği bir durumla karşılaşan Hz. Muhammed biraz
düşündükten sonra teklifi kabul etmişti. Nefîse gidip durumu Hatice’ye
anlattı. Hz. Muhammed’in olumlu cevabı üzerine Hatice’nin onunla
görüştüğü ve şöyle dediği rivayet edilir: “Sen benim akrabam olduğun için,
ayrıca insanlar arasındaki şerefin, ahlâkın, güvenilirliğin ve dürüstlüğünden
dolayı seninle evlenmeyi tercih ettim”. Hz. Peygamber evlilik konusunu
amcalarıyla da istişare etti. Ebû Tâlib ve diğer amcaları, babası vefat etmiş
olduğu için Hatice’yi amcası Amr b. Esed’den istediler. Âdet olduğu üzere
Ebû Tâlib ayağa kalkıp bir konuşma yaptı ve yeğeninin üstün özelliklerini
sıralayarak ona eş olmak üzere Hatice’yi istediklerini belirtti. Kız tarafı adına
Amr b. Esed ve Varaka b. Nevfel de birer konuşma yaparak Hatice’nin
özelliklerine vurgu yaptılar ve bu evliliğe onay verdiklerini ifade ettiler.
Peygamber Efendimiz, Hz. Hatice’ye mehir olarak yirmi deve verdi. Mehirin
480 veya 500 dirhem olduğu da kaydedilir. Ailelerin anlaşması üzerine
düğün yapıldı; develer kesildi; ziyafet verildi. Hz. Muhammed, Ebû Tâlib’in
evinden Hatice’nin evine taşındı; böylece mutlu yuva kurulmuş oldu. Bu
sırada Hz. Peygamber’in yirmi beş, Hatice’nin de kırk veya yirmi sekiz
yaşında olduğu kaydedilmektedir.

Peygamber Efendimiz’in Hz. Hatice ile evliliğinden iki erkek ve dört kız
çocukları dünyaya geldi.. Erkek çocukları Kâsım ve Abdullah, kız çocukları
da Zeynep, Rukıyye, Ümmü Külsûm ve Fâtıma’dır. Hz. Peygamber’in
Tayyib ve Tâhir adlı çocuklarından da bahsedilir. Bunlar bazan iki ayrı çocuk
olarak zikredilirken, bazı kaynaklarda Abdullah’ın adları olduğu da
nakledilir. Hz. Peygamber’in Hz. Hatice’den olan çocukları peygamberlikten
önce dünyaya gelmiştir. Abdullah’ın İslâm döneminde dünyaya geldiği de
rivayet edilir. Peygamber Efendimiz’in Hz. Hatice ile evliliğinden olan bütün
çocuklarına halası Safiyye bint Abdülmuttalib’in azatlı cariyesi Ümmü Râfi‘
Selmâ ebelik yapmıştır. Hz. Peygamber akîka kurbanı olarak erkek çocukları
için ikişer, kız çocukları için de birer koyun kesmiştir. Câhiliye döneminde
kız çocuklarının dünyaya gelmesi üzüntü ve utançla karşılandığından akîka
kurbanı sadece erkek çocuklar için kesilmekteydi. Peygamber Efendimiz
böyle bir anlayış ve geleneğin hâkim olduğu toplumda kız çocukları için de
akîka kurbanı keserek bu ayırımı ortadan kaldırmayı hedeflemiştir.

Peygamber Efendimiz, ilk çocuğu Kâsım olduğu için geleneğe uyularak
Ebü’l-Kâsım künyesiyle anılmıştır. Hz. Peygamber’in erkek çocukları Kasım
ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygamberlik dönemine ulaşıp
müslüman olmuş ve Medine’ye hicret etmişlerdir. Kâsım'ın nübüvvetten
sonra vefat ettiğini kabul edenler de vardır. Resûlullah’ın Hz. Fâtıma’dan
başka bütün çocukları kendisinden önce vefat etmiştir.

Hz. Hatice ile evliliği sırasında Hz. Peygamber, amcası Ebû Tâlib’in maddi
sıkıntılarını hafifletmek için o sırada beş yaşında olan oğlu Ali’yi yanına almış
ve bakımını üstlenmiştir. Hz. Peygamber’in ailesine Hz. Ali’den başka bir kişi
daha katılmıştır. Bu, Hz. Hatice’nin kendisine hediye ettiği ve onun da
hürriyetine kavuşturup evlâtlık edindiği Zeyd b. Hârise’dir.