Mevlid ve mi‘râciyye gibi hacimli eserlerin bahirleri arasında
okunmak üzere bestelenmiş, güfteleri her yönüyle Hz. Peygamber’i konu
alan ilâhilerdir.
Arapça, “süslemek, düzenlemek” mânalarına gelen tevşîh,
mevlid, mi‘râciyye gibi büyük formdaki eserlerin bölümlerini süsleyip
renklendiren anlamında kullanılmıştır.
Güfte itibariyle na‘tlarla aynı niteliklere sahip olan tevşîhler dinî
mûsikide, çoğunlukla irticâlî (doğaçlama) bir şekilde icra edilen na‘tlardan a)
cumhur olarak (koro) okunması, b) besteli olması gibi özelliklerle ayrılırlar.
Sözleri daha çok Türkçe olmasına rağmen Arapça ve Farsça yazılmış
tevşîhlerde vardır. Güfteleri genellikle 2, 4, 5, 6 mısradan ibaret bir kıta olan
tevşîhler daha çok devr-i kebîr, çember, evsat gibi büyük usullerle
ölçülmüşlerdir. Çok kullanılan dört mısralık bir kıtanın beste şeması:
A+A+B+A şeklindedir.
Tevşîh okuyanlara “tevşîhhan” denilir. Tevşîhhanların okuyuşlarında, şu
noktalara dikkat etmeleri gerekir:
1- Okunacak tevşîhlerle, mevlid bahirlerinin makamı ve konusu arasında
uygunluk olmalıdır. Meselâ “Velâdet” bahrine rast makamıyla
girileceğine göre bu bahirden önce okunacak tevşîh rast veya rastın
terkiplerinden bir makam olmalı, ayrıca konusu da bahrin konusuyla
uyuşmalıdır.
2- Tevşîh okurken dik akorttan olabildiğince kaçınılmalı, herkesin
uyabileceği orta bir akort seçilmelidir.
3- Tevşîh okuyanlar arasında ağız birliğine özellikle önem verilmelidir.
Günümüzde zengin bir tevşîh repertuarının olduğu söylenemez. Ancak
bunlar arasında XV. yüzyılın tanınmış Halvetî şeyhlerinden mutasavvıf şair
Dede Ömer Rûşenî’nin (ö. 1485): “Çün doğup tuttu cihan yüzünü hüsnün
güneşi” mısraıyla başlayan manzumesinin ayrı bir yeri vardır.
Mustafa Itrî Efendi’den Eyyûbî Ali Rıza Şengel’e kadar pek çok mûsikişinas tarafından bestelenen bu tevşîhin otuza yakın bestesi tesbit edilmiştir. Ayrıca Aziz Mahmud Hüdâyî’nin kaleme alıp çârgâh makamında bestelediği “Kudûmün rahmet-i zevk u safâdır yâ ResûlAllah”, Zekâî Dede’nin şevkutarab
makamında bestelediği “Bir muazzam pâdişahsın ki kulundur cümle şâh”,
Hacı Fâik Bey’in hüzzam makamında bestelediği “Merhabâ ey fahr-i âlem
merhabâ” mısralarıyla başlayan tevşîhleri tanınmış eserler arasındadır.