Zekât Nedir?

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Zekât Nedir?
« : 09 Ocak 2018, 15:14:27 »
Sözlükte “zekât” kelimesi, “temizlenmek, arınmak, bereket, güzel anış ve
övmek” manalarına gelir.

Fıkıh dilinde ise “zekât”ı geniş ve dar anlamda olmak üzere başlıca iki açıdan ele almak gerekir:

Geniş anlamda zekât kavramı, “mal zekâtı” olarak kabul edilen “farz zekât” ile “beden zekâtı” olarak kabul edilen “vacip fitre”yi içine alır.

Dar anlamda “zekât”, İslâm dininin beş rüknünden biri olan “mal zekâtı”, başka deyişle “malî ibadet” olan zekâttır.

Bu anlamıyla zekât, “şartlarına uygun olarak, zekâta konu olan
mallardan belli bir miktarını zekât alacaklısına Allah rızası için temlik
etmek” demektir.

Kur’ân-ı Kerim’de “zekât” kelimesi otuz iki yerde geçmektedir.
Bunlardan sekizi mekkî, kalanı da medenî sûrelerde olmak
üzere otuzu bilinen terim anlamında, ikisi ise değişik anlamlarda
kullanılmıştır. Bu isim dışında, sadaka (on iki yerde ve hep medenî sûrelerde geçer), hak, birr, infak ve ta’âmu miskîn gibi çeşitli isimler altında
zikredilirken, namazla birlikte yirmi yedi yerde tekrarlanır.

Zekât ödemek, gerekli şartları taşıyanlara farz-ı ayındır. Bu yükümlülüğü
yerine getiren kişi, dünyada borçtan kurtulmuş olur, âhirette ise sevaba hak
kazanır.

Zekâtın farz olduğu Kitap, Sünnet ve icmâ ile sabittir: “Zekâtı verin”
emrini tekrarlayan yirmibeş kadar ayet bulunmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v),
“İslâm dini, beş temel üzerine kurulmuştur: Kelime-i şehadet, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve ramazan orucunu tutmak”.
(Buhârî, “İman”, 37; Müslim, “İman”, 1) buyurmaktadır.

Farz kılınmasından itibaren Müslümanlar zekât ödemiş, bütün Müslümanlarca benimsenen bu durum icmâ-ı ümmeti meydana getirmiştir.
Zekât, zarûrât-ı dîniyyedendir; farz olduğunu inkâr eden dinden çıkar.
Ancak inkâr, bilgisizlikten dolayı olursa veya yükümlü yeni Müslüman
olmak veya çevre şartları dolayısıyla bunu bilemeyecek kimselerdense,
kendisine zekâtın farz olduğu öğretilir.

Zekât ödemeyenlerin âhiret azabı konusunda, Yüce Allah,
“Ey iman edenler! Hahamlar ve rahiplerin pekçoğu, insanların malını haksızlıkla yerler. Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere, can yakıcı bir azabı müjdele. Bunlar cehennem ateşinin kızdırıldığı gün; alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. Bu kendiniz için biriktirdiğinizdir, biriktirdiğinizi tadın denecek’’
(et-Tevbe 9/34-35) buyurur.

Bu ayette geçen “biriktirme (stok)”, zekâtı ödenmeyen paraları içine aldığı gibi, bazı fakihlere göre zekâtı ödensin veya ödenmesin ihtiyaçtan fazla olarak elde tutulan malları da kapsamaktadır.

Bir hadiste ise Hz. Peygamber şunları belirtmektedir:
“Yüce Allah kime mal verir de zekâtını ödemezse, kıyamet gününde o mal, sahibine simsiyah iki benek bulunan gayet zehirli (ve zehirinin etkisinden başı) kel bir yılan şeklinde görünerek boynuna gerdanlık yapılacak; sonra da iki çene kemiğini (avurdunu) iki tarafından yakalayıp, ‘Ben senin malınım, ben senin biriktirdiğinim’ diyecek”
(Buharî, “Zekât”, 3).