Herkesin bildiği yemin kalıpları, tanımında da öne çıktığı gibi Allah’ın adı
anılarak yapılanlardır. Fakat yemin ifadeleri sadece bundan ibaret değildir.
Yüce Allah’ın bazı sıfatları, talâk veya eskiden olduğu gibi köle azadı ya da
toplumsal örfün yemin anlamı kattığı başka kalıplarla da söz
kuvvetlendirilebilmektedir. Şimdi bu şekilleri daha yakından inceleyelim:
1- En çok bilinen ve uygulanan yemin kalıbı, kasem suretiyle yemin diye
isimlendirilen şeklidir.
Adı geçen şekil genellikle şu kalıplarda somutlaşır:
Yüce Allah’ın güzel isimlerinden birisinin başına v, b ile t (yani Arapça
vav, bâ veya tâ) harflerinden birisinin ilavesiyle
“vAllahi…”, “billahi…”, “tAllahi…” denerek yemin cümlesi kurulur.
“VAllahi görmedim”,
“Billahi yarın geleceğim” cümlelerinde olduğu gibi.
“Allah şahit, Allah’a yemin olsun ki,
Allah adına and içerim ki,
Aziz olan Allah hakkı için” gibi kalıplar da kasem suretine dâhildir.
“İzzet-i ilahiyye hakkı için”,
“Allah’ın kibriyası ve celâli hakkı için” gibi
Yüce Allah’ın zâtî sıfatlarına dayanarak and içilir.
Hiç Allah’ın adı anılmasa da “Üzerime yemin olsun”,
“Üzerime andolsun”,
“Kasem ederim”,
“Yemin ederim”,
“Şehadet ederim” gibi ifade şekilleri bu kapsamdadır.
“Şu yemeği yemek bana haram olsun” cümlesinde olduğu gibi helali
haram kılmak da bu türde bir yemindir.
2- Talâka yani evliliği sonlandırmaya bağlanan yemin.
Muallâk yemin veya şartlı yemin de denen bu şekilde, genellikle bir işi yapıp yapmama kararlılığı, talâka (eskiden bir de köle azadına) bağlanır. Mesela “Şu eveayak basarsam karım boş olsun”,
“Bir daha Ali ile konuşursam şart olsun”
gibi ifadeler böyledir. Bir eylemi yapıp yapmamaya yönlendirmek ya da
engel olmak kasdı açık olduğu için, klasik dönem fıkıh bilginlerinin bir
kısmı ile çağdaş âlimlerin pek çoğu böyle cümleleri haklı olarak yemin
kapsamında değerlendirmişlerdir.
Her ne kadar Müslüman ahlâkına yakışmasa da bir defa kararlılıkla söylendikten sonra doğal olarak gerekli hükümler uygulanacaktır. Gerekli hükümden kasıt, aşağıda ayrıntısıyla anlatılacak olan yemine sadakat göstermek veya aksi halde keffâret ile sorumlu olmaktır. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere böyle yeminler evliliğin sona ermesi sonucunu doğurmaz.
3- Örfün yemin anlamı verdiği kalıplar.
Yeminin bu şeklinde Yüce Allah’ın bir adı ya da sıfatı kullanılmaz, fakat duyan herkes bunun bir yemin olduğunu bilir.
Mesela
“Ekmek Kur’ân çarpsın”;
“Mushaf hakkı için”;
“Peygamber hakkı için”;
“Kâbe hakkı için”;
“Anam avradım olsun”;
“Çocuklarımın ölüsünü göreyim”;
“Şart olsun” ve benzeri başka kalıplar,
ülkemizin birçok bölgesinde yemin anlamında kullanılmaktadır.
Her ne kadar kimi fıkıh ve ilmihal eserlerinde “Yemin edecek kimse ya Allah’a yemin etsin ya da sussun!” (Buhârî, “Eymân”, 3) hadisine dayanarak, Allah’ın adı ve sıfatları dışında başka şeylere yemin edilemeyeceği söylenmiş olsa da yeminlerde örfün belirleyici olduğu, neredeyse bütün mezhepler tarafından kabul edilmiş bir ilkedir.
İşte bu sebeple, örfün yemin olarak gördüğü böyle sözlere yemin hükmü verilmelidir.
4- Kimi ifade kalıpları niyete ve maksada göre yemin sayılır.
Örneğin “Şöyle yaparsam kâfir olayım, yahudi olayım”;
“Şuraya gidersem Allah’a kul, Peygamberine ümmet olmayayım”;
“Şunu yersem imansız olarak öleyim, kıblem Kâbe olmasın” ve benzeri cümleler, eğer yemin niyetiyle söylenmişse yemin hükümlerine tabi olur.
Fakat gerçekten kâfir olmak niyetiyle veya başka kötü niyetlerle söylenmiş ise o zaman yemin değil büyük günah sayılır. Bu son durumda sözün sahibi, tevbe ve istiğfar ile imanını yenilemek yanında, eğer evli ise nikâhını da yenilemek durumundadır.
“Bunu yaparsam ekmek yemek bana haram olsun”, “Kur’ân’dan uzak olayım”, “Allah’ım olmasın” gibi ifadeler yemin sayılır mı?
Söze kuvvet kazandırılmak için kullanıldığı ve karşıdaki kişi de örfen bunun
yemin olduğunu bildiği için böyle ifade kalıpları yemin yerine geçer. Fakat
olumsuz itikadî çağrışımları olduğu için böyle cümlelerin kullanılması doğru
değildir. Yemin etmek bir gereklilik haline gelmişse en doğrusu, kasem
suretiyle ve özellikle de “vAllahi” kalıbıyla yemin etmektir.