FARZ NAMAZLAR
1. Hangi namazlar farz namazlardır?
Cevap: Günlük beş vakit namaz ve cuma namazları farz-ı
ayındır. Cenaze namazı ise farz-ı kifâyedir.
2. Namazın meşruiyeti neye dayanır?
Cevap: Beş vakit namazın meşruiyeti ve farz oluşu
Kur’ân-ı Kerim, Sünnet ve icma ile sabit olmuştur.
Kur’ân-ı Kerim’de bir taraftan “Namaz kılın” ifadesiyle
namaz farz kılınmış ve diğer taraftan “Namaz, müminler
üzerine vakitleri belli farzdır” (en-Nisâ 4/103) buyrularak
namazın belli vakitlerde kılınacağı beyan edilmiş ve bazı
ayetlerde beş vakit namaza işaret edilmiştir (el-Bakara
2/238; Hûd 11/114; el-İsrâ 17/78; Tâhâ 20/130; er-Rûm
30/17-18).
3. Namaz, beş vakit olarak farz kılınmadan önce kaçar
vakit kılınıyordu?
Cevap: Kaynaklarda, Mekke döneminde beş vakit namaz
farz kılınmadan önce sabah ve akşam olmak üzere ikişer
rek‘at halinde iki vakit namaz kılındığı belirtilmektedir.
Bu iki vakit namazın dışında el-Müzzemmil sûresinin ilk
ayetleriyle gece namazına kalkılması ve bunların belli bir
vakit içinde edâ edilmesi emredilmişken aynı sûrenin 20.
ayetinde, Yüce Allah’ın bu hususta yaşanan zorluklardan
dolayı müminleri bu namazdan bağışladığı bildirilmiştir.
4. Mekke döneminde namaz nerelerde kılınmıştı?
Cevap: Mekke döneminde gerek Peygamberimiz ve
gerekse ilk Müslümanlar, müşriklerin baskı ve
hakaretlerine rağmen öğle tenhalığında Mescid-i
Haram’da, evlerinde, vadilerde, bahçelerde ve benzeri
yerlerde namaz kılıyorlardı. Müşriklerin baskıları artınca
Erkam adlı sahâbînin evini mescit haline getirmişlerdi.
5. “Mu‘tezile” kelimesi, lugâvî anlamı itibariyle ne
demektir?
Cevap: İslâmiyet’te bugün bilinen şekliyle beş vakit
namaz hicretten bir buçuk yıl önce “Mi‘râc” gecesinde
farz kılınmıştır. Cebrâil, beş vakit namazın farz
kılındığının ertesi günü Hz. Peygamber’e gelerek O’na
Mescid-i Haram’da imamlık yapmış ve namazın
vakitlerini öğretmiştir. Hz. Peygamber de bundan böyle
her gün farz olan beş vakit namazı devamlı olarak kılmış,
bu namazları imam olarak cemaate kıldırmış ve ayrıca
“Yüce Allah mümin kullarına bir gündüz ve bir gecede
beş vakit namazı farz kılmıştır. Allah, bu beş vakit
namazı küçümsemeden hakkını vererek kılan kimseyi
Cennet’e sokmaya söz vermiştir. Fakat bu namazları
kılmayan kimseler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azab
eder, dilerse bağışlar” (Ebû Dâvûd, “Vitr”, 2; Nesâî,
“Salât”, 6) anlamındaki hadisi ve buna benzer diğer
hadisleriyle de (bk. Buhârî, “İman”, 34; “Zekât”, 41, 63)
günde beş vakit namazın farz kılınmış bulunduğunu
açıklamıştır.
6. Günlük namazların kaçar rekâtı farzdır?
Cevap: Günlük farz namazların rek‘at sayıları; sabah iki,
öğle dört, ikindi dört, akşam üç ve yatsı dört olmak üzere
toplam on yedi rek‘at olarak Peygamberimiz’in
uygulamalarıyla sabit olmuştur.
7. Sabah namazının vaktinin başlangıç ve bitişi ne
zamanlardır?
Cevap: Sabah namazının vakti, ikinci fecrin meydana
gelmesinden, yani tan yerinin ağarmasıyla başlar, güneşin
doğmasıyla son bulur.
8. Öğle namazının vakti ne zaman başlar?
Cevap: Öğle namazının vakti, güneşin gökyüzünde çıktığı
en yüksek noktadan (istivâ) batıya doğru meyletmesiyle
(zevâl) başlar. Bu vaktin sonu ile ilgili iki görüş vardır.
9. İkindi namazının vakti ne zaman başlar ve son bulur?
Cevap: İkindi namazının vakti, öğle vaktinin çıktığı andan
itibaren başlar ve güneşin batması ile son bulur.
10. Akşam namazının vakti ne zaman başlar ve sona erer.?
Cevap: Akşam namazının vakti, güneşin batmasıyla
başlar, batı ufkunda meydana gelen “şafak”ın
kaybolmasıyla sona erer.
11. Yatsı namazının vakti ne zaman başlar ve sona erer?
Cevap: Yatsı namazının vakti, yukarıda belirtilen batı
ufkunda beliren şafağın kaybolmasından itibaren başlar,
ikinci fecrin oluşumuna kadar devam eder.
12. Mu‘tezilî fikirlerin ve temel ilkelerin teşekkülünde
etkili olan ana faktörler nelerdir?
Cevap: Fakihlerden bir kısmı, yılın bir mevsiminde batı
ufkundaki akşamın şafağı kaybolup karanlık durumu
meydana gelmeden tanyerinin ağardığı yerdeki bir kişiye,
yatsı namazının farz olmadığına fetva vermişlerdir. Bu
fetvalarını, abdest organlarından bir veya ikisini kaybeden
kimsenin bu organları yıkama yükümlülüğünün düşmesine
kıyas ederek ortaya koymuşlardır. Fıkıh bilginlerinin
çoğunluğu ise, bu bölgelerde yaşayan Müslümanların da
beş vakit namazı kılmakla yükümlü olduklarını ifade
etmişlerdir. Bu âlimlere göre, bu bölgelerde yaşayan
kişiler, bulundukları yerde bu namazlardan herhangi
birinin vakti gerçekleşmezse ya o namazı kazâ olarak
kılarlar veyahut o beldeye en yakın olup, beş vakit
namazın vakitleri tam olarak gerçekleşen beldenin
vakitlerine göre, vakitleri takdir ederek namazları edâya
çalışırlar.
13. Cuma namazının hükmü nedir ve kaç rekattır?
Cevap: Şartlarını taşıyan kimseler için cuma namazıfarz-ı
ayındır ve iki rek‘attır. Bu namazın farz olduğu Kitap,
Sünnet ve icma ile sabittir.
VÂCİP NAMAZLAR
14. Vitir namazı kaç rekâttır ve vakti ne zamandır?
Cevap: Vitir namazı vacip olup üç rek’attır. Vitir
namazının vakti yatsı vaktidir.
15. Bayram namazı hakkındaki hüküm nedir?
Cevap: Kendilerine cuma namazı farz olan kişilere,
bayram namazları vaciptir. Ancak bayram namazlarında
hutbe namazdan sonra okunur ve sünnettir. Hanbelî
mezhebinde bir görüşe göre, bayram namazları farz-ı
kifâye, Şâfiî ve Mâlikî mezheplerine göre ise müekked
sünnettir.
16. Bayram namazlarının vakti ne zamandır?
Cevap: Bayram namazlarının ilk vakti, güneşin yaklaşık
beş, altı derece yükseldiği zamandır. Bu vakit, güneşin
doğuşundan yaklaşık 40-50 dakika sonradır. İşte bayram
namazı bu vakitten itibaren başlamak üzere öğle namazına
kadar kılınabilir.
17. Bayram namazları, kaçar rek‘attır?
Cevap: Bayram namazları, ikişer rek‘attır.
18. Bayram namazlarının birlikte kılınması ve kıraati ile
ilgili hüküm nedir?
Cevap: Cemaatle kılınır ve kıraat açıktan yapılır. Ezan ve
kâmet okunmaz.
19. Bayram namazlarında niyet nasıl yapılır?
Cevap: İmam, “Niyet ettim Allah rızası için iki rek’at
Ramazan veya Kurban bayramı namazını kılmaya” diye
niyet eder. Cemaat de, “Niyet ettim Allah rızası için iki
rek’at Ramazan veya Kurban bayramı namazını kılmaya,
uydum hazır olan imama” şeklinde niyet eder.
20. Bayram namazının ilk rekâtının diğer namazlara öre
farkı nedir?
Cevap: Tekbir getirerek eller bağlanır ve gizlice
“Sübhaneke” okunur. İmam açıktan, cemaat de gizlice
“Allahu ekber” diye üç defa tekbir alır. Her defasında eller
yukarıya kaldırılıp daha sonra yanlara salıverilir ve her
tekbir arasında üç tekbir miktarı durulur. Üçüncü tekbirin
ardından yine eller bağlanır, imam gizlice “Eûzü-
Besmele”yi okur ve daha sonra Fâtiha ile bir miktar da
Kur’ân’dan okur, açıktan “Allahu ekber” diyerek -
bilindiği şekilde- rükû ve secdelere gider.
21. Bayram namazının ikinci rekâtının diğer namazlara
öre farkı nedir?
Cevap: İmam gizlice “Besmele”yi okuduktan sonra
açıktan Fâtiha ile bir miktar da Kur’ân’dan okur, tekrar üç
defa eller kaldırılarak, birinci rek’atta olduğu gibi tekbir
alınır, bu üç tekbirden sonra yine imam açıktan cemaat de
gizlice “Allahu ekber” diye tekbir alarak rükû ve secdelere
varılır.
22. Bayram namazına yetişilemediği zaman ne yapılır?
Cevap: Bayram namazına hiç yetişemeyen kişi, kendi
başına bayram namazını kılamaz, dilerse dört rek’at nâfile
namazı kılar, bu bir kuşluk namazı yerine geçer. Şâfiîler’e
göre, bayram namazlarını cemaatle kılmak daha
faziletlidir. Ancak bu namaz, onlara göre tek başına
hutbesiz de kılınabilir. Bu sebeple, kadınlar ve yolcular da
bu namazı kılabilirler. Hanbelî mezhebine göre de, imam
ile kılmayan bir kişinin bu namazı tek başına kazâ etmesi
sünnettir.
23. Teşrik tekbirleri nedir?
Cevap: Arefe gününün sabah namazından itibaren kurban
bayramın dördüncü gününün ikindi namazına (bunlar
dâhil) kadar yirmi üç vakit farz namazını müteakip bir
defa: “Allahu ekber, Allahu ekber, Lâ ilâhe illAllahu
vAllahu ekber, Allahu ekber ve lillahilhamd” diye tekbir
getirilir. Bu tekbirlere “teşrîk tekbirleri” denir.
SÜNNET VE NÂFİLE NAMAZLAR
24. Sünnet namazlar nedir?
Cevap: Beş vakit farz namaz ile cuma namazının farzının
önünde ve sonunda kılınan namazlar sünnet namazlar
olarak isimlendirilir. Farzlara tâbi olarak kılanan bu
namazların bir kısmı müekked sünnet (Hz. Peygamber’in
devamlıkıldığı) ve gayri müekked sünnet (Hz.
Peygamber’in ara sıra terk ettiği) şeklinde iki kısma
ayrılır. Gayri müekked sünnetler müstehab veya mendup
olarak da adlandırılır.
25. Sünnet namazlar cemaatle mi tek başına mı kılınır?
Cevap: Farz namazlara tâbi sünnet namazlar terâvih
namazı dışanda tek başına yani cemaatsiz kılınır.
26. Sünnet namazların kaza ile ilgili hükmü nedir?
Cevap: Hanefîler’e göre başlanılmış bir sünnetin
bozulması halinde kazâsı vaciptir. Hanefîler’e göre farza
tâbi sünnet namazlar vakit çıktıktan sonra kazâ edilmez.
Sadece sabah namazının sünneti farzı ile birlikte kerâhet
vakti çıktıktan sonra o günün öğle vaktine kadar bir zaman
diliminde kazâ edilebilir.
27. Mu‘tezile’nin tevhid anlayışına bakış açısı ne
yöndedir?
Cevap: Onlara göre Allah birdir, eşi ve benzeri yoktur.
Allah’ın bir ve kadîm olması, O’nun en özel sıfatlarıdır.
Eğer Allah’ın kadîm oluşu dışında O’na çeşitli sıfatlar
isnad edilirse Allah’tan başka birçok kadîm varlığın
mevcudiyeti kabul edilmiş olur. Böylece teaddüd-i
kudemâ yani kadîm varlıkların çokluğu ortaya çıkar ki bu
durum, Allah’ın birliği gerçeğine aykırıdır.
28. Sünnet namazların başlıca özellikleri nelerdir?
Cevap: Sünnet namazların her rek‘atında kıraat farzdır.
Dört rek‘atlık gayri müekked sünnet namazlarda (ikindi
namazının sünneti ile yatsı namazının ilk sünneti),
müekked sünnetlerden farklı olarak ilk oturuşda
tahiyyattan sonra salli-bârik duaları okunur ve üçüncü
rek’ata sübhâneke ile başlanır. Farz namazların öncesinde
veya sonrasında kılınan sünnet namazlar farz namazlara
hazırlayıcı, onları koruyucu ve eksiklerini telâfi edici
ibadetlerdir. Ayrıca bu namazlar Hz. Peygamber’e
bağlılığın bir göstergesi olup terk edilmesi hoş
karşılanmaz.
29. Mu‘tezile, Ehl-i Sünnet’in Allah’a izafe ettiği subutî
sıfatlar hakkında nasıl bir tasnif yapmaktadır?
Cevap: Terâvih namazı Ramazan ayına mahsus bir namaz
olup yatsı namazının vaktinde vitirden önce yirmi rek’at
olarak kılınır. Terâvih Arapça tervîha kelimesinin çoğulu
olup sözlükte nefsi dinlendirmek, rahatlatmak gibi
anlamlara gelir. Terâvih namazının her dört rek‘atı
sonunda bir süre oturularak istirahat edildiği için bu dört
rek‘ata bir tervîha adı verilmiştir.
30. Mu‘tezile’ye göre eğer Allah’ın zatından başka ilim,
kudret gibi müstakil bir mana tasavvur edilecek olması
durumunda “tevhid” kavramı neden bozulur?
Cevap: Tahiyyyetü’l-mescid, kuşluk (duhâ) namazı,
teheccüd namazı, istihâre namazı, teşbih namazı, hâcet
namazı, yağmur duası ve namazı, küsûf ve husûf (güneş
ve ay tutulması) namazı, kandil geceleri namazı.
NAMAZIN HASTALIK, YOLCULUK VE
KORKU HALLERİNDE KILINIŞI
31. İbadetlerin hastalık vb. durumlardaki ifa şekli üzerine
Kur’an’da geçen hüküm nedir?
Cevap: Kur’ân-ı Kerim’de, Allah’ın her şahsa, ancak
gücünün yettiği kadar sorumluluk yüklediği (el-Bakara
2/286), dinde güçlük bulunmadığı (el-Hâc 22/78),
hastalara her konuda kolaylıkların getirildiği (en-Nûr
24/61) ve ibadetin ayakta, oturarak ve yan üzere yatarak
yapılabileceği (Âl-i İmrân 3/191) beyan edilmiştir.
32. Hz. Peygamber’in hastaların namaz kılma şekilleriyle
ilgili beyanı nedir?
Cevap: Hz. Peygamber de bedensel hastalığı bulunan bir
kişiye: “Ayakta kıl, eğer buna gücün yetmezse oturarak,
ona da gücün yetmezse yan yatarak kıl. Buna da gücün
yetmezse sırt üstü yatarak kıl. Zira Allah kimseye gücünün
üstünde bir şeyi yüklememiştir” (bk. Buhârî, “Taksîr”, 19;
Ebû Dâvûd, Salât,175) buyurarak hastaların güçlerinin
yeteceği şekilde namaz kılabileceklerini açıklamıştır.
33. “Sefer” ne anlama gelir?
Cevap: Arapça’da “sefer” ve “müsâferet”, bir yerden
başka bir yere gitmek, yolculuk etmek, yolculuk gibi
anlamlara gelir. Bir yerden başka bir yere giden kimseye
de “müsâfir” (yolcu) adı verilir. Fıkıh terimi olarak ise,
sefer: “Oturulan yerden kalkıp belli bir mesafeye gitmek
veya özellikle ibadetler bakımından bazı hükümlerin
değişmesine sebep olacak kadar uzak bir yere gitmek”
şeklinde tanımlanır.
34. Hanefilere göre yolculuk hükümlerine göre seferilik ne
zaman zuhur eder?
Cevap: Hanefilere göre yolculuk hükümleri, en az orta
yürüyüşle üç günlük bir mesafeye gidecek yolcular için
sabit ve cari olur. “Orta yürüyüş”, karada, yaya yürüyüşü
ve kafile arasındaki deve yürüyüşüdür. Çok yavaş giden
kağnı arabası ile çok hızlı giden at’ın yürüyüşüne itibar
edilmez. Denizlerde ise, bu mesafe yelkenli gemilerin
mutedil bir havada üç günde katettiği mesafedir.
35. Mu‘tezile ekolü “va‘d” ve “va‘îd” kavramlarını nasıl
görür?
Cevap: Hanefî fıkıh bilginlerinden bir kısmı, bir
yolcunun orta yürüyüşle üç günde (ortalama on sekiz
saatte) kat edebileceği mesafe’yi -yolun düz veya
engebeli olma durumuna göre- on beş, on sekiz ve yirmi
bir fersah olarak takdir etmişler ve bir kimsenin bu kadar
fersahlık bir mesafeyi pek kısa bir zamanda katetmiş olsa
bile, o kimsenin dinen yolcu sayılıp seferilik
hükümlerinden yararlanabileceğini ileri sürmüşlerdir.
Günümüzde ise, sabahtan öğlene kadar geçen altı saatlik
yolculuk süresinde orta yürüyüşle katedilebilecek
mesafenin kilometre olarak karşılığı şöyle tesbit
edilmiştir: Bir saatte ortalama beş kilometrelik bir mesafe
katedilebildiği dikkate alınacak olursa, on sekiz saatte 90
kilometrelik yol katedilmiş olur.
36. Hanefî mezhebine göre, yolculuklarda kılınan farz
namazın hükmü nedir?
Cevap: Hanefî mezhebine göre, yolculuklarda dört
rek’atlı farz namazların kısaltılıp ikişer rek’at olarak
kılınması vaciptir; yolcunun namazlarını bilerek iki
rek’attan fazla kılması mekruhtur.
37. Kaynaklarda salâtü’l-havf olarak geçen namaz nedir?
Cevap: Kaynaklarda salâtü’l-havf olarak geçen korku
namazı; korku ve tehlike halinde Müslüman askerlerin,
nöbet ve savaş halinin gereği olan önlemleri almayı ihmal
etmeksizin iki gruba ayrılarak askerî birliği sevk ve idare
eden başkomutanın veya ona vekâlet eden imamın
arkasında sırayla saf tutarak farz namazın bir kısmını
imamın arkasında, diğer kısmını da kendi başlarına
kılmalarını ifade eder.
SECDELER
38. Namaz secdesi nedir?
Cevap: Cenaze namazının dışındaki bütün namazların her
bir rek‘atında iki defa yapılan secdelere “namaz secdesi”
denir.
39. Sehiv secdesi nedir?
Cevap: Sehiv secdesi, yanılarak (sehven) farzın
te’hîr’inden (geciktirilmesinden) veya vacibin terk ve
te’hîr edilmesinden dolayı namazda meydana gelen
eksiklikleri telâfi etmek ve namazı tamamlamak için
namazın sonunda yapılan secdeleri ifade eder.
40. Hz. Peygamber’in, kişinin namazında şüpheye düştüğü
durumda ne yapması gerektiği hakkındaki beyanı nedir?
Cevap: Hz. Peygamber: “Sizden biri namazında şüpheye
düşerse, doğrusunu içinden araştırsın ve namazını
kanaatine göre tamamlasın, sonra selam versin ve sehiv
secdesi (yani yanıldığı için iki secde) yapsın” (Buhârî,
“Salât”, 31) buyurmuştur.
41. Sehiv secdesi nasıl yapılır?
Cevap: Sehiv secdesi namazın son oturuşunda (ka‘de-i
ahîre) yapılır. Tek başına kılan kişi tahiyyat, salli-bârik
dualarını okuyup sağ ve sol taraflara selam verdikten
sonra namazın son oturuşunda (ka‘de-i ahîre) selam
verilir, daha sonra “Allahu ekber” denilerek secdeye
varılıp üç defa “Sübhâna Rabbiye’l-a’lâ” okunur, sonra
“Allahu ekber” denilerek secdeden doğrulup oturulur,
bir tesbih miktarı oturuşdan (celse) sonra yeniden
“Allahu ekber” diye ikinci secdeye varılır, yine üç
defa “Sübhâne Rabbiye’l-a’lâ” okunduktan sonra
“Allahu ekber” denilerek doğrulup oturulur. Tahiyyât,
salli-bârik ve rabbenâ âtinâ duaları okunduktan sonra önce
sağ tarafa, sonra da sol tarafa selam verilir.
42. Basra Mu‘tezile ekolünün daha çok üzerinde durduğu
mesele nedir?
Cevap: “Tilâvet” sözlükte okuma anlamına gelir. Fıkıhta,
secde ayetlerinin okunmasından dolayı yapılan secdeye
“tilâvet secdesi” denir. Kur’ân-ı Kerim’de ondört secde
ayeti vardır ve şunlardır: el-A’râf 7/206; er-Ra’d 13/15;
en-Nahl 16/50; el-İsrâ 17/109; Meryem 19/25; el-Hâc
22/18; el-Furkân 25/60; en-Neml 27/25; es-Secde 32/15;
Sâd 38/24; el-Fussilet 41/37; en-Necm 53/62; el-İnşikâk
84/20; el-‘Alak 96/19.
43. Şükür secdesi nedir ve nasıl yapılır?
Cevap: Allah’a şükürden dolayı yapılan secdeye “şükür
secdesi” denir. Şükür secdesinin şartları ile yapılış biçimi,
tilâvet secdesi gibidir.
CENAZE NAMAZI
44. Ebû Hanîfe’ye göre, ölü doğan çocuğun yıkanmasıyla
ilgili hüküm nedir?
Cevap: Ebû Hanîfe’ye göre, ölü doğan çocuk organları
belirgin ise yıkanır, bir beze sarılır, ancak namazı
kılınmaz, organları belirgin değilse yıkanması da
gerekmez, bir beze sarılarak defnedilir. Kural olarak
erkeği erkek, kadını da kadın yıkar (ğasleder).
45. Ölülerin yıkanmasıyla ilgili temel hükümler nelerdir?
Cevap: Yıkayıcı (ğâsil) yoksa erkeği karısı yıkayabilir,
ancak Hanefîlere göre koca karısını yıkayamaz. Bu
takdirde kocası teyemmüm ettirir. Yine, yolculuk
esnasında erkekler arasında bulanan bir kadın ölünce,
kadın yıkayıcı bulunmaz ve kocası da bulunmazsa bir
başka erkek eline bez sararak veya eldiven takarak
gözlerini kapatarak kadına teyemmüm ettirir. Yine
kadınlar arasında vefat eden bir erkeği yıkayacak erkek bir
kimse bulunmazsa, bir kadın eline bir bez sararak veya
eldiven ile erkeğe teyemmüm ettirir. Su bulunmadığı
takdirde de teyemmüm ile yetinilir. Henüz temyiz çağına
ulaşmamış kız çocuğu bir erkek, erkek çocuğu da bir
kadın yıkayabilir.
46. Mu‘tezile neden “İslam rasyonalistleri” olarak
adlandırılmıştır?
Cevap: Kefen ölünün bir çeşit elbisesi demektir. Ölünün
elbisesi, üç parça bezden ibarettir. Birinci parça bez
(kamîs: gömlek)’in uzunluğu, boyundan ayaklara kadar
olur. İkinci parça bez (izâr: don ve etek)’in uzunluğu ise,
baştan ayağa kadar olur. Üçüncü parça bez (lifâfe: sargı),
baş ve ayak taraflarından düğümleneceğinden ikinci
parçadan biraz daha uzun olur. Kadınların kefeni, bu üç
parçaya ilave olarak ayrı bir başörtüsü ve bir de göğüs
örtüsü olmak üzere beş parça bezdir. Burada işaret
edilmelidir ki, kefenlik bez bulmakta güçlük çekiliyorsa,
iki parça bezle (izâr ve lifâfe) yetinilir. Bu durumda
kadınlara bu iki parça beze ayrı bir başörtüsü ilave edilir.
Çok zarurî yokluk durumlarında ise, erkek olsun kadın
olsun cenaze bir parça kefen bezi ile sarılır.
47. Cenaze namazının başlıca anlamı nedir?
Cevap: Cenaze namazı, ölü için dua ve istiğfardan ibaret
farz-ı kifâye bir namazdır; ölünün günah ve kusurlarının
affolunmasını Allah’tan istemektir.
48. Ölünün cenaze namazının kılınabilmesi için vücut
bütünlüğü nasıl olabilir?
Cevap: Vücudunun tamamı veya yarısından fazlası olan
yahut başı ile vücudunun yarısı olan bir Müslüman ölünün
namazı kılınır. Hanefî ve Mâlikîlere göre, cenaze
namazının kılınabilmesi için, ölünün cemaatin önünde
hazır ve mevut olması gerekir, gıyabî cenaze namazı
kılınamaz.
49. Cenaze namazının rükünleri nelerdir?
Cevap: Cenaze namazının rükünleri (farzları) dört
tekbir ve kıyam (ayakta durmak)’dır.
50. Müslüman olmayan bir yakını ölen kişi, nasıl bir defin
işlemi yapabilir?
Cevap: Müslüman olmayan bir yakını ölüp, bu ölünün
yıkama, kefenleme ve defin işlerini yapacak kendisinden
başka birisi bulunmayan bir Müslüman, onu yıkar,
kefenler ve kabre defneder. Ancak bu hususta İslâmî
usûlleri uygulamaz.
51. Ölünün defninden sonra mezarın başında beklenmesi
meselesi nedir?
Cevap: Defin işi tamamlandıktan sonra, mezarın başında
ve etrafında oturularak Kur’ân’dan bölümler okunması
konusu tartışmalıdır. Okunabileceği yönünde Hz.
Peygamber’den sağlıklı bir bilgi gelmiş değildir. Onun
defin sonrasıyla ilgili bilinen sünneti şudur: Bir cenaze
gömüldükten sonra hemen ayrılmaz; cenazenin başında bir
süre kalır ve etraftakilere şöyle derdi: “Kardeşiniz için
Yüce Allah’tan bağışlanma ve sükûnet dileyin. Çünkü o
şimdi sorguya çekilmektedir.” (Ebû Dâvûd, “Cenâiz”, 67-
69).
52. İskât-ı salât nedir?
Cevap: Beş vakit farz namazlar ile vitir namazlarını îmâ
ile bile olsa edâ veya kazâ etmeye gücü yettiği halde
kılmadan ölen bir kişinin uhdesinde bulunan namazlarının
uhrevî (âhiretle ilgili) sorumluluğundan kurtulabilmesi
ümidiyle, onun adına fakirlere tasadduk ve bağışta
bulunmak suretiyle o kişinin kazâya kalmış namaz
borçlarının düşürülmesi işlemine “iskât-ı salât” adı
verilmektedir. Namaz bedenî bir ibadet olup onun
herhangi bir malî bedeli yoktur. Bazı fakihler oruçtaki
fidye uygulamasına (bk. el-Bakara 2/184) kıyas ederek
namazda da aynı uygulamanın olabileceğine işaret
etmişleridir.
ŞEHİTLİK
53. Şehid ve şehitlik hakkındaki hüküm nedir?
Cevap: Allah yolunda öldürülenlere “şehîd” denir.
Şehitlik, yüce bir mertebedir. Kur’ân-ı Kerim’de: “Allah
yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Bilakis onlar
diridirler, lâkin siz anlayamazsınız” (el-Bakara 2/154),
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis
onlar diridirler; Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine
verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara
mazhar olmaktadırlar...” (Âl-i İmrân 3/169-170)
buyrulmuştur