Beraat Kandili - Sohbet

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Beraat Kandili - Sohbet
« : 12 Mayıs 2017, 09:11:08 »
Allah'ın biz kullarına bahs ettigi bazı özel günler vardır. Kandil günleri bu günde öyle bir gündür.
Bu gunü dua ile geçirin Bu gecenin beş özelliği vardır:

1) Bu gecede önemli işlerin seçimi ve ayırımı yapılır.
2) Bu geceyi ibadetle geçirenlere yardımcı olması amacıyla Allah tarafından melekler gönderilir.
3) Bu gece bağışlanma ve af gecesidir.
4) Bu gecede yapılan ibadetlerin fazileti çok büyüktür.
5) Bu gecede Peygamberimize şefaat yetkisinin tamamı verilmiştir.

Bu yetkinin üçte biri Şaban'ın onüçüncü  günü, üçte biri Şaban'ın ondördüncü günü, geri kalan üçte biri de Şaban'ın onbeşinci günü verilmiştir.

Dinimizde önemli yere sahip olan ve önemli gün ve gecelerden olan Berat Kandili, müslümanlar arasında günahlardan kurtuluş ve berat gecesi olarak anılmaktadır. Bu gecede günahlarımızın affolması için bolca tövbe, dua ve ibadet etmek de fayda vardır.
Yüce Allah’ımıza ulaştırılan hiç bir tövbe, dua ve ibadet karşılıksız kalmayacağını hepimiz bilmekteyiz.

Berat Kandili’dir. Berat; “Günah, borç ve cezadan kurtulmak“ anlamına gelir.
Kim bu gecede gönülden Allah’a yönelir, tövbe ederse günahları bağışlanır.
Berat kandili gibi özel zamanlar gönüllerimizin Allah’a yöneldiği, O’nun affına rahmet ve mağfiretine en fazla yaklaştığı anlardır.
Ayrıca böyle zamanlarda kalplerimizde şefkat, kardeşlik, birlik ve beraberlik duygularının daha yoğun olduğunu hissederiz.
Toplumsal olarak da günahlar ve suçlar azalır, hayırlar artar.
Bu geceler, kendimizle hesaplaştığımız, hayatımıza Yüce Yaradan’ın rızası doğrultusunda yön vermeye karar verdiğimiz fırsat geceleridir.

Değerli Müminler!
Bir yoruma göre Kur’an-ı Kerim’in 44. Suresi olan Duhan suresinin ilk ayetlerinde bu geceden bahsedilmektedir. Burada işaret buyrulduğuna göreYüce Rabbimiz bu gecede kendisine huşu ile yönelen kullarına rahmetini bol bol indirmekte, rızık ve şifa kapılarını açmaktadır. Sevgili Peygamberimiz de bu gece ile ilgili şöyle buyurmuşlardır: “Şaban Ayı’nın 15. gecesini ibadetle geçirin. Gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Yüce Allah bu gece dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve kullarına rahmetini, lutuflarını müjdeler: Yok mu tövbe eden, tövbesini kabul edeyim. Yok mu rızık isteyen, rızık vereyim. Yok mu şifa isteyen, şifa vereyim. Yok mu başka isteği olan, ona da istediğini vereyim.”
[İbn-i Mace Sünen, “İkâmetü’s-salât” 191]

Ne mutu gönüllerinde bu daveti duyup ona icabet edenlere!

Berat Gecesi’ne ulaşan, herkes Cenab-ı Hakkın bu davetinin farkına varıp, “yok mu?” sorusuna, “Ben varım yâ Rabbi” demeli; geçmişine tövbe edip geleceğini güzelleştirmelidir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır. Çok merhamet edendir.”
[Zümer, 39/53]

Bu günleri fırsat bilip iyi değerlendirmeliyiz aziz müminler! Kendi kendimizi muhasebe ederek hatalarımızı hatırlayıp af dilemeliyiz, bir daha aynı hataları yapmamaya azmetmeli, günahlardan uzak durmaya çalışmalı ve kimseye zarar vermeden yaşamaya gayret göstermeliyiz.
Bu gece günahlarımızdan arınmayı ümit ederek bolca tövbe-istiğfar edelim. Kazaya kalan namazlarımızı kaza etmeye çalışalım. Kur’an okuyup Rasulullah Efendimize salâvat getirelim. Dua edelim: kendimiz için; geçmişlerimiz, akraba, komşu ve dostlarımız için; müminler için, dünya ve ukbâ kurtuluşumuz, saadetimiz için dua ve niyazda bulunalım.

Yüce Mevlâ’dan bu gecede gönüllerimizi kötü duygulardan, manevi kirlerden arındırmasını kardeşlik duygularımızı geliştirmesini niyaz ederim.

Berat Kağıdı (Kıssa)

Abdullah-ı Rûmî, bir sohbetinde Ebülleys-i Semerkandî’den naklen şöyle anlattı:

Bir târihte Bağdât’ta, zenginler hacca gidiyorlardı. Peygamber efendimizin aşkıyla yanan bir fakîr de, o sene hacca gitmeye niyet etti ve hac kâfilesiyle yola çıktı. Kâfile hareket etmeden önce, herkes eşi-dostu ile helâllaştı.

Şehir dışına çıkıldığında, zenginlerden biri bir fakîrin de hacca gittiğini görünce;

Bineğin yok, azığın yok. Sen hacca nasıl gideceksin? Bâri cebinde birkaç bin altının var mıdır?” diye alay etti.
Reklamlar

Fakîr, bu zenginin alaylı sorusuna çok üzüldü ve;

Allahü teâlâ ne güzel vekîldir. Mahlûkâtın rızkını o vermektedir. Hepimiz O’nun verdiklerini yiyoruz.” diyerek, zenginin bulunduğu yerden mahzûn bir şekilde ayrıldı. Hac vazîfelerini yapana kadar da o zengine hiç görünmedi. Herkes Mekke-i mükerremeden, Medîne-i münevvereye yola çıktıkları zaman, o zengin, fakîri sağ sâlim tekrar karşısında görünce hayret etti ve;

Komşu, sen de buraya kadar gelip hac vazîfeni yapabildin mi? diye sormaktan kendini alamadı.
Fakîr de;

Allahü teâlâya sonsuz hamdü senâlar olsun. Yüzümüzün karasına bakmayıp, bu mübârek makâmı ziyâret etmeyi nasîb etti. Geldim, Beyt-i şerîfi tavaf ettim. Sağ sâlim dönüyorum.” dedi.

Zengin;

Hacı efendi! Acabâ sana da berât verdiler mi?” diye sordu.

Fakîr; “Bu ne berâtıdır ki?” dedi.

Zengin;

Beyt-i şerîfi ziyâret edenlere, Cehennem’den âzâd olduğuna dâir berât kâğıdı verilir.” diyerek, koynundan herhangi bir kağıt çıkarıp fakîri aldattı.

Fakîr, berât kâğıdının kendisine verilmediğine çok üzüldü. Derhal geriye dönüp Harem-i şerîfe geldi. İki gözü iki çeşme hâlinde, kanlı yaşlar akıtarak çok inledi. Allahü teâlâya kırık bir gönülle duâlar etmeye, yalvarmaya başladı:

Ey âlemleri yaratan yüce Rabbim! Sen herşeye kâdirsin, ganî bir pâdişâhsın. İhsânların bütün kullarına her ân yağmaktadır. Cehennem’den âzâd olup orada incinmemeleri için kullarının bâzısına berat vermişsin. Bu fakîr kuluna berât verilmedi. Yoksa bu garîb kulun âzâd olmadı mı?” deyip bayıldı. Baygın hâlde iken, mânâ âleminden yanına bir kimse gelip;

Ey fakîr! Başını kaldır ve şu berâtını alıp arkadaşlarına yetiş!” diyerek elindekini ona verdi. O ânda fakîr kendine gelerek ayıldı. Elinde, dünyâ kâğıtlarına hiç benzemeyen, yeşil renkli nûrdan yazıları olan ve misk gibi kokan bir berât kâğıdı vardı. Kâğıdı defâlarca öpüp başına koyan fakîrin sevincinden neredeyse aklı gidecekti. Şükür secdesine kapandı. Ömründe hiç görmediği o berâtı, yüzüne ve gözüne sürdü, bağrına bastı ve koynuna sokarak arkadaşlarına yetişmek için hızlı adımlarla yürümeğe başladı. Arkadaşları, geriden fakîrin geldiğini görünce gülüşmeğe başladılar. Yanlarına soluk soluğa gelen fakîre alayla;

Cehennem’den âzâd olma berâtını alabildin mi? diye sordular.

Fakîr de koynundan berâtını çıkararak;

İşte! Rabbimizin ihsânı olan berâtım!” diyerek, misk kokulu berâtını zengine sunuverdi. Herkes yerinde donakalmıştı. Berâtı alan zengin, nûrdan yazılarla fakîrin Cehennem’den âzâd olduğunu okuyunca, aklı başından gidip, atından düştü. Bir süre yerde baygın yatan zengini zor ayılttılar. Kendine gelen zengin, kâğıdı öpmeye, misk kokusunu koklamağa başladı. Kendi kendine de; “Vâh, vâh benim boşa geçen ömrüme! Keşke ben de bu fakîr gibi sâdık bir fakîr olsa idim. Onun kavuştuğu bu saâdete ben de kavuşsaydım. Bu fakîr, sadâkati sebebiyle bu mertebelere ulaştı. Ben ise zenginliğim sebebiyle gurûra kapıldım ve bundan mahrûm oldum. Bütün malımı versem, bu kâğıttakilerin bir noktasını alamam” diyerek âh eyledi. Gözlerinden kanlı yaşlar döktü.

Fakîr;

“Hacı efendi! Berâtım sende kalsın. Sakla. Ben öldüğüm zaman kefenimin arasına koyun da kabrimde suâl meleklerine onu göstereyim.” dedi.

Hacı efendi berâtı büyük bir îtinâ ile koynuna koydu. Uzun yolculuktan sonra evlerine ulaştılar. Zengin olan hacı, berâtı sandığına koydu. Aradan günler geçti. Zengin, ticâret için başka memlekete gittiğinde, fakir vefât etti. Yıkayıp kefenlediler, fakat berâtını bulup kefenin içine koyamadılar. Fakîrin cenâzesini kabre defnettiler. Ancak birkaç ay geçtikten sonra, zengin ticâretinden döndü. Fakîri sorduğunda; Sizlere ömür Sen gittikten sonra vefat etti.” dediler.
Zenginin sanki dünyası başına yıkıldı. Çok ağladı ve

O zavallının bende pek kıymetli bir emâneti vardı. Onu yerine getiremedim. Böylece vasiyetini yapamamış oldum. O âhirete göçtü, berâtı ise bende kaldı. Berâtını yanına koyamadım.” dedi. Hemen sandığın yanına varıp ağzını açtı. Fakat berâtı koyduğu yerde bulamadı. Tekrar tekrar aramasına rağmen yine bulamadı. “Kabrine gidip bakayım. Belki, birisi beratı alıp ona vermiştir.” dedi.

Kazma kürek alarak kabre gitti. Mezarını açmak istedi. O anda;

“Kabri açma! Biz ona o berâtı verdik, dışarıda bırakmadık!” diyen bir ses işitti. Nereden geldiği belli olmayan bu ses karşısında zengin, düşüp bayıldı. Mânâ âleminde fakîri gördü.

Fakîr;

Ey hacı efendi! Allahü teâlâ sana selâmet versin. O berât bana verildi. Hamdolsun. Münker ve Nekîr meleklerine gösterdim. Onu görünce sorgu suâl bile etmediler. Bu berâtı almama hacdan dönerken sen sebeb olmuştun. Cenâb-ı Hak senden râzı olsun.” deyip kayboldu. Zengin ayıldığında, doğru evine gidip, fakir için hatimler okuttu. Yemekler pişirtip, yetimleri, fakirleri doyurdu.

Berat Gecesi Duası:
Peygamber efendimizin Berat gecesi yaptığı dua. Bu dua bizzat Cebrail (A.S) tarafından peygamberimize (S.A.S) öğretilmiştir..

Berat Kandili Duası Arapça
"Bismillâhirrahmanirrahim. Eûzu bi-afvike min ikâbike ve eûzu bi-ridâke min sahatike ve eûzu bike minke celle vechuke lâ-uhsî senâen aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike."

Türkçe Anlamı
Ya Rabbi azabından affına sığınırım,
Gazabından rızana sığınırım,
Senden yine sana sığınırım,
Senin zatın çok yücedir.
Sana gereği gibi hamd etmekten acizim,
Sen, kendini sena ettiğin gibi (övdüğün gibi) yücesin